Tatlı sert bir büyüme hikâyesi
Jeremiah Zagar’ın ilk kurmaca filmi ’We The Animals/Biz Hayvanlar’, odağına 10 yaşındaki Jonah’ı alan bir büyüme ve aile filmi.
Jeremiah Zagar’ın ilk kurmaca filmi ’We The Animals/Biz Hayvanlar’, odağına 10 yaşındaki Jonah’ı alan bir büyüme ve aile filmi.
Jeremiah Zagar, ilk kurmaca filminde, inişleri çıkışlarıyla bir aile filmi anlatıyor; filmin odağına koyduğu 10 yaşındaki çocuğun büyüme hikâyesini beyazperdeye taşıyor.
İşçi bir anne ile babanın üç oğlundan biri olan Jonah’ın hayal dünyasından gerçeğe, gerçekten de hayal dünyasına geçişler yapan, yer yer sert yer yer de naif bir hikâye; toplamında ise izleyiciyi ters köşe yatıran bir film. Porto Rikolu bir baba, ABD’li bir anne ve Amerikan işçi mahallesinde geçen bir çocukluğun gelişimini anlatan Biz Hayvanlar, ailenin gelişim üzerindeki etkisini sade bir şekilde işliyor.
Ebeveynlerin yaşadığı her gerilimi ve bunların çocukların sosyal hayatına, gelişimine, yönelimine nasıl yansıdığını Jonah üzerinden izliyoruz. Jonah gördüğü, yaşadığı, hissettiği her şeyi filmin başından sonuna bir nevi resimli olan günlüğüne kaydediyor. Annesi, babası, diğer erkek kardeşleriyle ilişkisi ve onlarla yaşadıkları Jonah’ın hayatını şekillendiren dönüm noktaları oluyor.
ŞİDDETİN DOĞDUĞU YER
Aile içi şiddet bir yana çalışma koşulları yüzünden çocuklarıyla az görüşen anne-baba, geçim derdi ve tüm bunların yarattığı stresin çocuklar üzerindeki etkisi… Çocukların ilk şiddet deneyimi de cinsel yönelimi de anne babanın kendileri üzerinde bıraktığı etkileri takip ediyor. Örneğin babanın anneye şiddet uyguladıktan sonra çocukların bunu taklit etmesi ve üç kardeşin içindeki, -Haneke’nin sıradan faşizm, Lanthimos’un ise aileye bağladığı- şiddetin doğuşuna ön ayak oluyor. Birbirinden farklı türde yönetmenler olsalar da şiddetin ilk olarak nerede şekillendiği konusunda ortak öngörüye, Zagar da göz kırpıyor. Tam olarak bir benzeme ya da esinlenme amacı olmasa da benzeştirmek mümkün ama Zagar bu şiddet meselesini çok fazla filmin merkezine koymuyor. O daha çok üç kardeşin hareketlerinin, anne-babanın yaşadıkları ile paralel olduğunu gösteriyor. Buna tipik bir Amerikan ailesi sendromu da denilemez. Zira aile Porto Rikolu ama tüm beyazların gözünde ‘Meksikalı’, anne baba işçi ve daha çok Fransızlarda kullanıldığı anlamıyla banliyölerde yaşıyorlar. Bu sınıfsal yaşam, onların ileride varacakları noktaya giden çizgileri de belirginleştiriyor.
TERS KÖŞE BİR FİLM
Biz Hayvanlar, aynı zamanda son derece duygusal bir film. Jonah’ın duygusal yapısı onu hem diğer erkek kardeşlerinden hem de babasında ayıran bir özellik. Annesine en yakın duran o ama tam anlamıyla annesiyle de bir bağ kuramıyor. Daha çok tüm aileyi izleyen bir konumda. Bazen seyirci gibi ama en çok etkilenen de o. Filmin anlatımı da Jonah gibi naif. Sıradan dertleri ve kederleri olmadığı gibi çok farklı bir aile de değil karşımızdaki. Baba, anneye göre daha ne yapacağı belli olmayan biri; ne sıradan bir aile olmak işine geliyor ne de farklı ama anne de onun gelgitlerine göre şekilleniyor. Haliyle çocuklar da bu iki fırtına arasında tutunacak bir dal arıyor.
Biz Hayvanlar, naif anlatımın yanında ters köşeye de yatıran bir sonla izleyiciyi Jonah’ın rüyasından gerçeğe taşıyor. Animasyon çizgileriyle de dikkat çeken film, tamamen üç amatör çocuğun başarılı oyunculuk sergilediği performanslarıyla da akıllarda kalıcı, özellikle de Jonah…