Gazeteci ve sanatçı Zehra Doğan’ın 2015-2016 arasında Nusaybin, Sur ve Cizre’deki devlet kuşatmasını anlatan sergi/performans çalışması, Londra’daki Tate Modern müzesinde sanatseverlerle buluştu.
Doğan’ın sergideki ürünlerini şu sözlerle anlatıyor: “Türkiye’deki Kürt şehirlerinde 2015 ve 2016’da yaşanan yıkım ve çatışmaları haberleştirmiş bir gazeteci olarak, yıkılan binaların enkazı altında terk edilmiş nesnelerden bir seçki sergileyeceğim. Yaralanmış bir gündelik hayati tasvir eden bu nesneler üzerinden bu halkın hikayesini anlatacağım. Bu enstalasyon benim bir sanatçı ve bir gazeteci olarak yaptığım isleri vurgulayacak. Sergideki en çarpıcı nesnelerden biri yanmış çok renkli bir kilim.”
Bahsettiği kilimin ülkede yaşayan herkesi temsil ettiğini söyleyen Doğan, herkesi “Türkler, Kürtler, Araplar...” diye sıralıyor.
Doğan şöyle devam ediyor: “İnsanlar birlikte olunca güzel, bölününce değil. Fakat, bu kısmen yanmış hali bizim de yandığımızı ve bölündüğümüzü gösteriyor. Sergide ayrıca kıyafetler de var. İnsanların kimliklerinin bir parçası olan, kendilerine nasıl değer biçtiklerini ve kendilerini nasıl tanımladıklarını gösteren kıyafetler. Bu nesneler geride kalmış, yanmış ve enkaz altından çıkarılmış. Bu mekanlarda ölüm olduğunu gösteriyorlar.”
E Li Dû Man sergisinde ayrıca deneysel ve katılımcı bir basın odası da var. Burada Zehra Doğan ve sergi partneri gazeteci Ege Dündar içerik yazacak ve ziyaretçilerle birlikte Türkiye’de cezaevinde bulunan sanatçı ve aktivistler için bir gazete çıkaracak.
Enstalasyon ziyaretçileri aynı zamanda Zehra Doğan ve diğer gazetecilerin belgelediği hikayeleri okumaya ve yerinden edilenlerle hayatını kaybedenlere tanıklık etmeye davet ediyor. Tate Exchange ve Sansür Endeksi, PEN İngiltere ve Uluslararası PEN’in işbirliğiyle finansmanı gerçekleştirilen bu enstalasyonda çeviriler kilit önem taşıyor.
Zehra Doğan’ın sokağa çıkma yasakları esnasında çektiği fotoğraf ve videolar enstalasyonla birlikte ekranlarda gösterilecek ve barikatların ardında yasayanların hikayeleri okunacak.
Sokağa çıkma yasakları esnasında ne oldu, öncesinde ne olmuştu ve sonu nasıl oldu? Doğan bu sorulara, sanatıyla yanıt verirken, şöyle konuşuyor:
“Her bir ziyaretçiye 2015-2016 döneminde yaşananlarla ilgili bilgi ve yazılı bir metin verilecek. Ziyaretçiler okuyacak, öğrenecek ve anlayacaklar. Sergiden ayrıldıklarında, gazeteci Ege Dündar’la birlikte hazırladığımız ‘Ê Li Dû Man’ başlıklı metnin bir kopyasını yanlarına alacaklar. Bu metin Kürtlerin deneyimini, cezaevindeki tutukluları, açlık grevlerini, yazar, sair, sanatçı ve çocukları anlatıyor. Tüm bunlardan sonra, belki her bir ziyaretçi eve dönünce harekete geçebilir, örneğin tutuklulara bir mektup yazabilirler.”
Doğan, bir röportajında Türk hükûmetinin sanatından ve yazılarından neden bu kadar korktuğuna dair bir soruya şöyle cevap veriyor: “Türk hükûmeti benim sanatımı tehditkar buluyor çünkü onların yaptıklarını resmediyorum. Onların utancını çiziyorum. Bu yüzden sanatımdan nefret ediyorlar ama benim başka seçeneğim yok, Türkiye hükümeti bana o kadar çok malzeme veriyor ki. Bu hükümet sanatımdan hoşlanmıyor çünkü ben onların yıkımını belgeliyor ve kanıtlarını sunuyorum - yazılarımda da yaptığım gibi.”
Zehra Doğan, yıkılmış Nusaybin ilçesini gösteren dijital bir çizim yüzünden “propaganda” suçlamasıyla tutuklanmış ve ceza almıştı.
2016 Temmuz’unda tutuklanan Doğan, Aralık 2016’da serbest bırakıldıktan sonra Haziran 2017’de tekrar tutuklandı. Nihai olarak 24 Şubat 2019’da serbest bırakıldı.
Cezaevinde kaldığı süre boyunca cezaevi yönetimi Doğan’a resim yapmak için kullanabileceği herhangi bir malzeme sağlamayı reddetti.