Şehit Cemil Qereyazî anısına…
İşgalci Türk devletinin bundan yedi yıl önce 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Qers’te düzenlediği SİHA saldırısında şehit düşen Cemil Qereyazî anısına Nûçe Ciwan’da bir yazı yayınlandı.
İşgalci Türk devletinin bundan yedi yıl önce 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Qers’te düzenlediği SİHA saldırısında şehit düşen Cemil Qereyazî anısına Nûçe Ciwan’da bir yazı yayınlandı.
Cemil Qereyazî (Yunus Kamış), 1 Eylül 2017 günü işgalci Türk ordusunun Qers’e bağlı Çemçê alanında bulunan Dola Kula’ya yönelik gerçekleştirdiği SİHA saldırısında yoldaşları Mazlum, Bawer ve Andok ile birlikte şehit düşmüştü.
Nûçe Ciwan’da yer alan anma yazısı şöyle:
“Toplumsallığın ana diyarı Altın Hilal’in bağrında bulunan, verimli topraklara, dinmek bilmeyen nehirlere ve geçit vermez dağlara sahip Kurdistan coğrafyası, tarih boyunca mitolojilerin, destanların, ozanların ilham kaynağı olmuştur. Üzerine şiirler yazılmış, destanlar okunmuş, sitranlar söylenmiştir. Adını kendisi kadar kadim olan Kürt halkından alan bu coğrafya, kendisine misafir olan her halkı da doyuracak kadar mert olmuştur.
Tarihin akışıyla beraber güzelliğine ve kudretine tanık olan sömürgeci güçler, adeta iştahları kabarırcasına ondan bahsetmiştir. Elde etmek için her türlü kirli yöntemlere başvuran bu devletler, kendilerine düşman olan diğer devletler ile işbirliğine bile gitmişlerdir. Yaptıkları her baskında, her katliamda, her talanda Kürt halkının amansız direnişine denk gelmişlerdir. Ristemê Zal’ın, Dewrêşê Evdî’nin, Mîna Qazî’nin, Leyla Qasim’ın ve daha sayılamayacak nice kahramanların bu toprağı, asla baş eğmemiştir. Bu kahramanlar, yeri geldiğinde ovada, yeri geldiğinde kentte, yeri geldiğinde “ ji xeynî çiyayan dostê Kurdan tune” diyerek dağlarda savaşmıştır. Defalarca isyanlarda bulunmuşlardır.
Aşılmaz dağlara çarpan İskenderler, Dariuslar, Araplar ve Türkler bugün de kanlı emellerinden vaz geçmemişler. Bu sefer teknik imkanlara sahip olan düşman, kimyasal silahlar kullanarak direnişi tamamen kırmaya ve yok etmeye odaklandı. Sömürgenin şiddetine göre güçlenen ve örgütlenen Kürtler, Önder APO’nun şiarıyla tekrar yönlerini dağlara verdi. Yeniden ve yeni kahramanlar yaratan Önder APO, Egîtlerin, Bêrîtanların, Zîlanların ve Atakanların öncüsü olup bu bitmez tükenmez romanın yazarı oldu. Onun çağrısını duyan binlerce genç, yönünü özgür dağlara verdi. Savaştı, direndi, fedaileşti ve gerillalaştı. İşte bu çağrıya kulak veren ve destansı direnişin bir neferi olan gençlerden biri de Cemîl Qereyazî.
Heval Cemîl, düşmanın soykırım politikası yürüttüğü ve her türlü kirli asimilasyon uygulamalarına maruz bıraktığı Qereyazî’de yurtsever bir ailede doğdu. Ailedeki ismi Yunus Kamış olan Heval Cemîl, gençlik yıllarına kadar dengbêjlik kültürüyle yetişti ve sitranlar sayesinde Kurdistan’da yaşanan serhildanlarla güçlü bir bağ kurdu. Önder APO ile tanıştığı günden itibaren soluksuz bir yolculuğun hazırlığını yaptı. Okuduğu her kelimeyle, duyduğu her sözle kalbi yeniden hayat buldu. Bazen zorlandı, bazen yenildi, bazen ağladı ama PKK’yi tanıdıkça bendini yıkıp aştı. Qereyazî’de yorulmak nedir bilmeden her türlü çalışmalara katıldı, sohbetler düzenledi, kitaplar okuttu ve onlarca genci özgürlük mücadelesinin yürütüldüğü dağlarla buluşturdu. Aynı zamanda arkadaşlarına ve aile bireylerine yurtseverlik ölçülerini dayatır onları elinden geldiği kadar hakikat çizgisine yakınlaştırmaya çalıştı.
Heval Cemîl, toplum içerisinde sevilen ve saygı duyulan bir insandı. Toplumun herkesimi ile sohbet eder, onlara Özgürlük Mücadelesinden söz ederdi. Düşmanın Kürt diline karşı yürüttüğü politikalara karşı “Dilimiz onurumuzdur, onurumuza sahip çıkalım” diyerek, ilçede bulunan birçok esnafı Kürtçe tabela asmaya yönlendirdi. Kürtçeyi yaşamın her alanında yaşatmak istedi.
Toplumsallığın giderek azaldığı bir dönemde, her fırsatta akrabalarının, komşularının kapısını çalar, onlara yardım ederdi. Açtığı berber dükkanında çocukların saçlarını bedavaya traş eder, onları mutlu ederdi. Feodalizme karşı adeta bir savaş yürüten Cemîl Heval, misafirliklerde kadınların ve erkeklerin ayrı yemek yemelerini hiçbir zaman doğru bulmazdı. “Kadınlar tüm emeği sarf ediyor, ama erkeklere öncelik tanınıyor” derdi. Erkeklerin yanında yemek yeme yerine kadınların yanına gider onlarla birlikte yemek yer sohbetler eder ve dertleşirdi.
Önder APO’ya ve Özgürlük Mücadelesine bağlılığı arttıkça kentte tutunamaz oldu. 30 Ağustos 1992 yılında şehit düşen abisi Cemil (Mazlum Kamer)’in ismini alıp çok sevdiği eşini ve iki çocuğunu geride bırakarak, “yaşanacaksa eğer, özgür olmalı ülke” dedi ve 2014 yılında yönünü dağlara verdi. Harekete katıldığı ilk günden itibaren pratik çalışmalara katıldı, köy örgütlenmelerinde yer aldı ve en zorlu görevleri üstlendi. Güzellik ve kudret diye tanımladığı bu yeni hayatta, son nefesine kadar yüksek tempo ve moral ile yaşadı.
Tarih, 1 Eylül 2017’yi gösterdiğinde işgalci ordunun siha saldırısında şehadete ulaştı. Bir birey olarak Önder APO’ya, özgürlük gerillalarına ve Kurdistan’a olan görevini layıkıyla yerine getirdi. Belki çocuklarını özgür bir ülkede göremeyecek kadar az yaşadı. Ama bin özgürlük görecek kadar uzun yaşayacak.
İşte böyle bir serüven, dünyanın en az kelimesiyle yazılan en uzun roman: PKK.