Amed’den Botan’a uzanan bir sevda: Raperîn Amed

İlkelerinde tavizsiz, savaşında keskin bir militandı Raperîn Amed. Yaşamda, zaferde ve yetmezliklerin üzerine gitmede inatçıydı. Duruşu ve pratiğiyle öncülük eden bir komutandı.

RAPERİN AMED

Büyük umutlarla çıktılar yola. Umutlarını, inançlarını heybelerinde biriktirerek yol aldılar. Her yol, özgürlüğe bir çağrıdır. Çağrı yüreğe düşmüş cemredir. Hayatı yaratmak isteyenlerin yolları bitmez. Çağrıları hep çoğalırken yola düşenler de hiç durmadan çoğalır. Dağ, hep bir yoldur. Bir yol hikayesidir tüm anlatılar. Gerilla, bu tarihin içinde bir yürüyüştür. Geçmişten geleceğe uzanan özgürlük köprüsüdür. Kutsal ve toprak kadar kadim bir halkın umutlarını yeşerterek yürürler. Bu coğrafyada biriktirilen tüm gerilikleri, çirkinlikleri ve ihanetleri yene yene yürürler. Onların yürüyüşü, tarihin, geleceğin, özgür insanın yürüyüşüdür. Bundandır gerillanın yürüyüşü evrene yayılan ışığın, ateşin öyküsüdür. Bu öykü yol alanlarla çoğalarak bitimsiz bir destana dönüşür. Bu çağrının peşine düşerek yola giren ve zamanla yolun kendisi olarak destanlar yazan öncü kadınlardan biri de Raperîn Amed’dir. 

Raperîn, 1984’te Amed’in Licê ilçesinde gözlerini açar yaşama. Licê’nin derin yurtsever kültürüyle büyür. Çocukluğu işgal saldırılarının gölgesinde geçer. Çocuk yaşta tanır devletin katil ve işgalci yüzünü. Devletin karanlık yüzünü gördükçe, çağın Nemrutlarına karşı direnen güneşin çocuklarının ışığı yüreğini daha da aydınlatır. Ailesi yurtseverliğinden dolayı sürekli olarak devletin sistematik işkencesine maruz kalır. İşgalci Türk devleti ne kadar zulüm ve işkence uygularsa uygulasın ailesi onurlu duruşundan vazgeçmez. Umut, bir kez yüreklerinde kök salmış ve güneşin sıcaklığını hissetmişlerdir. Onlar için artık onursuz bir yaşam, karanlık bir kuyudaki yaşamdan beterdir. Çocuklarını da bu inanç ve bu iradeyle büyütürler. 

KORKUSUZLUK VE ÖFKE BÜYÜTÜR

Köyleri defalarca yakılır, talan edilir ama Licê halkı inatçıdır. İşgalciler yaktıkça, onlar inatla geri adım atmadan yaşamı kendi kökleri üzerine yeniden inşa ederler. Zamanla Raperîn de yaşamı boyunca hep bu inatla kendini yaratma eylemini gerçekleştiren ve köklerinde ısrar eden bir kadın olacaktır. Bu saldırılara tanıklık ettikçe çocuk yüreğinde korku değil, korsuzluk, cesaret ve öfke büyütür. İşgalcilerin her saldırısı yüreğinde bir intikam yeminine dönüşür. İşgalciler saldırdıkça yüreği ve ruhu köklerine daha çok bağlanır ve yürüyeceği yol onun için daha da netleşir. Böylece 2004’te dağlardan gelen çağrıya doğru yol alarak, özgürlük dağlarının yolcusu olur. 

BAĞLILIĞINI DAHA DA DERİNLEŞTİRİR

Gerilla yaşamına ilk adımlarını Zap’ta atar. Zap’ın güzelliği yüreğini büyüler. Daha ilk adımlarında dağla arasında bir bağ kurar. Gerilla yaşamına çok çabuk adapte olur. Buradan edindiği ilk tecrübelerle dağlarda hiç durmadan yol alır. Kurdistan halkının acıları onu dağlara çeken gerçeklik olurken, umutları, özlemleri, fedakarlıkları ve cesaretleri de onu korkusuzca dağlarda yürüyen bir savaşçıya dönüştürür. Yüreğinde halkına, toprağına ve Önder Apo’ya olan sevdasını, bağlılığını her an daha da derinleştirir. Halkını sevmeyen, toprağına bağlı olmayan biri, Önder Apo’ya karşı da doğru bir sevgi ve bağlılık geliştiremez. 

ZAP’LA BAŞLAYIP BOTAN’A KADAR

Önder Apo’ya ulaşmanın yolu, yüreğini bir sevgi çağlayanı haline getirmek ve toprağın kalp atışlarını duyumsayarak, hissederek yürümektir. Bunun için de Raperîn, yüreğini bir sevgi çağlayanı haline getirir. Her adımda toprağın kalp atışlarını duyarak yürür. Toprağın kalp atışları, tanrıçaların özgürlük besteleridir. Raperîn, bu bestelerin eşsiz notaları ile büyük bir ahenkle yürüyerek, özgür kadının etik ve estetik yanlarını kendinde oluşturur. Bu güzellikler ruhuna işledikçe savaşçı bir kadın güzelliğinde yaşar ve yaratır. Zap’la başlayan yürüyüşü Zagros, Qendîl, Heftanîn, Garê ve Botan’a kadar devam eder. Geçtiği her yerde büyük bir emeğin ve savaşın sahibi olur. 

DAĞLAR DA ONUNLA GURURLANIR

İlk yolculuğunda umudu, inancı ve özgürlüğü heybesine sığdıran Raperîn, bu defa dağları yüreğine sığdıran bir kadın olur. Dağlar artık gece parlayan yıldızlar yerine Raperîn’in yıldız gözlerine; nehirlerin sesi yerine, özgürlük kahkahalarına şahitlik eder. Yüce dağlar Raperîn’in güzelliği, asiliği ve sadeliği karşısında utangaç bir çocuk olur. Bağrında büyüttüğü binlerce kahraman gibi şimdi dağlar da onunla gururlanır ve bu güzelliği yüreğinin derinliğine, tanrıça güzelliğinde savaşan kadınların yanına nakşeder. Gördüğü eğitimlerle özgür kadın bilinci daha da gelişirken, Önder Apo’nun ışığıyla yenilmez bir zafer kişiliğini kendisinde oluşturur. Yaşama büyük anlamlar sığdırarak, büyük bir mücadelenin sahibi olan Raperîn, duruşu ve yaşamı ile yoldaşlarının yüreğinde yer edinir. 

KATILIM SU GİBİ BERRAKTIR

Yüreğinde hiçbir zaman ikircikliğe yer vermez. Bunun için yaşama katılımı da bir suyun sadeliği ve saflığı gibi berraktır. Yaşamı bulanıklaştırmaya çalışan her şeye karşı ise duruşu nettir. Ne istediğini bilen ve ne için savaştığını bilen bir kadın olarak, yaşam dışı anlayışlarla, geriliklerle ve işgalcilerle özgür kadın perspektifi ile güçlü bir şekilde mücadele eder. İlkelerinde tavizsiz, mücadele ve savaşında keskin bir militandır. Raperîn yaşamda inatçıdır. Zaferde, kendini güçlü oluşturmada ve yetmezliklerin üzerine gitmede inat eder ve başarıya ulaşıncaya kadar pes etmeyen biri olur. Bir komutan olarak yaşama ve sorumluğunda olan yoldaşlarına karşı büyük bir hassasiyetle yaklaşır. Genç yoldaşlarının Apocu kişiliği kendilerinde oturtmaları için büyük bir emeğin sahibi olur. O duruşu, pratiği ve ilişkileriyle yoldaşlarına yaşamın her alanında öncülük eden bir komutan, bir yoldaştır.  

AMED’DEN BOTAN’A UZANAN DESTAN

Raperîn, tarihi yaratan isimsiz kahramanlar ordusunda yer alıncaya kadar büyük bir mücadelenin ve emeğin sahibi olarak YJA Star ordusunun öncü komutanlarından biri olmuştur. PAJK ve PKK’nin kimliğini güçlü bir şekilde temsil ederek, bunun gerekliliklerini yerine getirerek savaşır ve kendini bu kimlikle yeniden oluşturur. Yüreğinde ülkesine büyüttüğü sevgi, işgalcilere karşı büyüttüğü kin ve öfke ile zafer yolunda ilerler. 2017‘de işgalci Türk devletinin saldırılarına karşı Kato Jîrka’da yoldaşlarına öncülük ederek savaşır ve direniş bayrağını yükselterek şehitler kervanına katılır. Raperîn, Amed’de atılan Zagroslarda yeşeren bir özgürlük tohumu olarak Botan zirvelerinde filizlenen bir özgürlük çiçeği olarak boy verir.

Tarihi yaratan kahramanlar ordusuydu onlar. Bir halkın, bir ülkenin ismi, özgürlüğü ve onuru için savaştılar. Ateşin ve güneşin çocukları dediler onlara. Bu topraklarda inançları ve savaşlarıyla bir destana dönüştüler. Bizlerin anlattıkları ise yaratılan bir destanın ve onun kahramanın çok kısa anlarıdır...