Encu: Yoğun bir mücadele süreci geçirdik

Roboskî Katliamı’nın 8’inci yıl dönümünde konuşan HDP’li Encu, “Devlet, tutuklamadan, cezalara kadar, bizi sürekli yargı mekanizmasında süründürerek, bu mücadeleden vazgeçmemizi sağlamaya çalıştı” dedi.

Türk devletine ait savaş uçaklarının 19’u çocuk, 34 Kürdü katletmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Aileler ve Kürt halkı için katliam acısı ilk günkü gibi.

Katliamın yıldönümünde o günleri ve hukuki süreci değerlendiren HDP Şırnak eski Milletvekili Ferhat Encü, katliamın üzerinden 8 yıl geçtiğini ve yoğun bir mücadele süreci geçirdiklerini dile getirdi.

Devletin her türlü kirli politikası, gerçek yüzü ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Encu, “Tutuklamadan, cezalara kadar, bizi sürekli yargı mekanizmasında süründürerek, bu mücadeleden vazgeçmemizi sağlamaya çalıştı. Biz direncimizi koruduk, her türlü bedeli verdik” dedi.

Roboskî katliamının aileler ve toplum üzerinde travmalara yol açtığını kaydeden Encu, ortaya çıkan görüntülerin, sonrasında yaşanan gelişmelerin, söylenen sözlerin travmayı daha da ağırlaştırdığını da vurguladı.

Katliamdan iki gün sonra dönemin başbakanının Genelkurmay’a gönderdiği “Hassasiyetten” dolayı teşekkürünü de hatırlatan Encu şunları söyledi: “Biz bu hassasiyeti sorguladık. 19’u çocuk 34 insan yaşamını yitirdi, aileler parçalanmış bedenleri tırnaklarıyla enkaz altından kazıyarak çıkarmaya çalıştı, yaralıları hastaneye yetiştirmeye çalıştı. Ölülerini bir heybeye, çuvala ya da semerin içerisine koyarak, katır sırtında taşıdı. Sonra da traktör römorklarında üst üste köye getirmeye çalıştı. Burada devletin tek bir dahili vardır, o da katliamı gerçekleştirmedir.”

‘DEVLET TRAVMAYI DAHA DA DERİNLEŞTİRDİ’

Devletin travmayı daha da derinleştirdiğini sözlerine ekleyen Encu, “O süreçle birlikte devletin o fotoğraf, görüntüden sonra ailelere, katliama bakış açısı trawmayı deşti. Biz de buna karşı bir tavır aldık, mücadele verdik. Roboskî gibi başka katliamlar yaşanmasın diye mücadeleyi yükselttik, yükseltmeye devam edeceğiz” dedi.

Katliamın yaşandığı ilk günden itibaren yapılan konuşmaların, ifadelerinin yargı mekanizmasına tabi tutulduğunu da belirten Encu şöyle devam etti: “Söylediğimiz sözlerden dolayı, ya da mücadele vermemizden dolayı sürekli bir yargı mekanizması ile karşı karşıya kaldık. Bu da bizi mücadeleden geri adım attırmaya yönelik baskılardı.

Bu katliam sıradan bir katliam değil, 40 dakika boyunca katliam gerçekleşiyor, ama öncesinde 12 saate yakın görüntü alma, o insanların kim olduğunu, nereye gittiğini, nasıl hareket ettiğini heron ile gözetlenmiş. Dolayısıyla bundan kaynaklı elimizdeki veriler, bu katliamın bilinçli ve planlı olduğunu gösteriyor. Bu katliamın oluş biçimi, sonrasındaki tavra baktığımızda net olarak ortaya çıkıyor.”

Katliamdan sonra katliamı gerçekleştirenlerden ziyade ailelerin, adalet isteyenlerin tutuklandığını, cezaevine konulduğunu da vurgulayan Encu, “Tabii bugüne baktığımızda sadece Roboskî yaşanmadı. Cizre, Sur, yine Til Rifat’ta çocuklara yönelik bir katliam gerçekleşti, devletin bilinçli politikasıdır. Kürtlere karşı almış olduğu bir tavırdır. Biz buna karşı sessiz kalmayacağız hem adalet hem de demokrasi ve özgürlük mücadelesini vermeye devam edeceğiz” diye konuştu.

YARGI SÜRECİ DEVAM EDİYOR

Yargının katliamın başından beri üzerini örtmeye yönelik bir tavır içerisinde olduğunu da kaydeden Encu şunları belirtti: “Örneğin katliamdan bir hafta sonra aileler gidip Uludere Cumhuriyet Savcılığı’nda şikayette bulundu. Ancak ailelerin taleplerini dinlemesini gerekenler, onları soruşturmaya tabii tuttu. Neden cenazeler toplu defnedildi, toplu taziye çadırı kurdunuz biçiminde sudan gerekçelerle aileler sorguya tabi tutuldu.

Yargı mekanizmasında o ilk adımı ile başlayan ve birbirini izleyen hukuksuzluklar devam etti. Diyarbakır Özel Yetkili Savcısı dosyaya gizlilik kararı koydu. Sonrasında görevsizlik kararı vererek, askeri savcılığa sevk etti. Askeri savcılık da takipsizlik kararı verdi. Sonra aileler olarak bireysel başvuru hakkımızı kullanarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Ancak AİHM’nin dosyaya ilişkin kararı siyasi bir karardır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, ama biz bu siyasi kararın verilmesinde, dosyayı teslim ettiğimiz hukukçular açısından söylüyorum, ellerine koz verdik, kolaylaştırdık.”