Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın fikirleri Potsdam Üniversitesinde ders konusu

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus ve demokratik konfederalizm, özyönetim, demokratik özerklik teorisi Potsdam üniversitesinde ders konusu oldu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Demokratik Ulus vs Demokratik Konfederalizm, özyönetim, demokratik özerklik teorisi “Anarşist Felsefe, Murray Bookchin'in Toplumsal Ekoloji kavramı ve bir vaka olarak Rojava Devrimi üzerine Seminer Dizisi” adlı ders kapsamında okutulacak.

Kış sömestırında okutulacak derse şu ana kadar 25 öğrenci kayıt yaptırmış. Akademisyenler Özlem Yeniay ve Dr Max Oliver Schmidt, Prof. Dr. Jürgen Mackert’ın başkanlığını yaptığı Postdam Potsdam Üniversitesi Sosyoloji Departmanında “Centre for Citizenship, Social Pluralism and Religious Diversity”(Yurttaşlık, Toplumsal Çoğulculuk ve Dinsel Çeşitlilik Merkezi) adlı program kapsamında kursu verecekler.

Akademisyenler Yeniay ve Schmidt ile görüşüp kursun hazırlık çalışmaları, kurs fikrinin nasıl oluştuğu, bu kurs ile hedeflerinin ne olduğu ve öğrencilerin, akademinin ilgisi üzerine konuşacağız. 

İstanbul doğumlu Özlem Yeniay yüksek lisansını Mimar Sinan Güzel Sanatlar üniversitesinde yaptı. Akademisyen Özlem Yeniay, yüksek lisans tezini “Gökova Körfezi'nde Balıkçı Kadınlar” başlığıyla yazarken “aile balıkçılığı” sistemi altında balıkçılık yaparak geçimini sağlayan kadınları araştırdı. 2010 yılından beri ekoloji hareketi üzerine araştırma yapan Yeniay, 2015te Brezilya’ya gidip topraksızlar hareketi ile birlikte orada toplumsal hareketler üzerine inceleme yaptı. 2017de Rojava’da kadın ekonomi komitesinde çalıştı. Araştırma alanı topraksızlar hareketi ile Kürt Özgürlük Hareketinin 2000 sonrası yaşadığı paradigma değişimi ve iki hareketin önerdiği alternatif model üzerine çalışıyor. Doktora tezi bu araştırmaya dayandığından için Türkiye’de tezini yazma imkanı olmaması nedeniyle 2020 Nisanda Potsdam üniversitesine gelir Yeniay.

ROJAVA ÖRNEĞİ ÜZERİNDEN DEVLETSİZLİK, OTONOMİ, ÖZYÖNETİM TARTIŞMASI

Akademisyen Yeniay’a ile öncelikle ders fikrinin kimden çıktığını, hikayesinin ne olduğunu soruyoruz. “Aslında ders fikri ilk Oliver’dan çıktı. Ben okuldaki seminerlerde ilk sunumumu yaptığımda, ne çalışmak istediğim ile ilgili, Oliver bana, Rojava üzerinden devletsizlik, otonomi, özyönetim tartışmasını ve tabiki Bookchin ve Öcalan ile ilgili bir çalışma yapabilir miyiz diye sordu. Ben de isterim ama anarşist teorinin klasiklerine hakim değilim. Sonra üzerine konuşmaya başladık.”

Devlet-dışı bir örgütlenme modeli öngören demokratik konfederalizm ve özyönetimin bir devlet üniversitesinde okutulacak olması hayli ilgi çekici. Akademisyen Yeniay bu durumu tanımlarken “dersi nasıl kurgulamamız lazım? Otonomi, otonom üniversitelerden, benim topraksızlardan gördüğüm alternatif pedagojik eğitim onlarda nasıl bir şey? Biz bunu nasıl üniversitede, öyle ya devlet üniversitesinde iki akademisyen olarak onlar benzer model uygulaması bir dersi nasıl yaparız diye düşündük. Onun üzerinden bir müfredat hazırladık. İçinde klasik anarşistlerin okumaları, onların ekoloji ile ilgili, aslında onların özyönetim ile ilgili, özgürlük, ekoloji ile ilgili ve hatta onların ta kendileri kavram olarak ilk defa nasıl anarşistlerin metinlerinde ortaya çıkmış? Ordan biz bu tartışmaları nasıl bugünkü anarko-komünalist özellikler gösterdiğini düşündüğümüz yapılarla birlikte tartışabiliriz diye”.

SEMİNER DİZİSİNİN BİRİNDE GERİLLANIN DERS VERMESİNİ İSTİYORUZ”

Seminer dizinin yapısının nasıl olacağı tartışma konusu olmuş. Öğrencilerin aktif katılımının yanında seminerlerin verimli geçebilmesi, teori ile pratik uyumunun sağlanabilmesi önem arz ediyor. Seminer dizisinin yapısına ilişkin iki nokta üzerinde duruyor Akademisyen Yeniay. İlk nokta: “Seminere öğrencilerin tartışmalara aktif olarak katılabilmeleri ve kendi fikirleriyle katkıda bulunabilmeleri için çeşitli katılımcı öğretim araçlarını (açık tartışmalar, öğrenciler tarafından konuların tanıtılması, öğrenciler tarafından oturumların düzenlenmesi) kullanacaktır.”

Seminer zoom üzerinden gerçekleştirilmesi bir avantaj da sağlıyor akademisyenlere. Öğrencilerin, kendi sivil toplum çalışmalarına içgörü vererek seminere katkıda bulunmaya davet edilirken akademisyenler seminerlerin verimli geçebilmesi için alana da odaklanmış. Akademisyen Yeniay bu durumu açıklarken “Belki bunun Rojava üniversitesi ile hala planlardan birisi bir iki derse oradaki öğrencileri de dahil etmek. Derslerden birini lecturer (eğitmen) olarak gerilla verecek. İlk önerilerde bir akademisyen olması önplana çıktı ama dedik ki akamedisyen olmasını istemiyoruz. Çünkü alanın aynı zamanda Hardt’ın Assembly(Meclis)’te diyor ya hani extraktivist bir yer, yani taşı sıkıp suyunu çıkaran biri olmalı. Yani akademi, bürokratlar diplomasi bir yanda; bir de alan ve alanda mücadele eden insanlar var. Ben biraz da öyle düşünüyorum, bence Olivier da öyle düşünüyor. Bence anarşizmin en önemli noktalarından birisi bu. Yani sahne, özneler yerine daha anonim ama eylemin kendisinin ön planda olduğu bir çizgiyi ön plana çıkarmak. O yüzden dediğim gibi derslerden birine bir gerilla girip kendisi anlatacak. Mesela biz buradakiler o gerilla ile rugged individualism(sert bireyselci kültür) ve otoriteryan kolektivizm tartışmasını birlikte yapmak istiyoruz.”

Dersin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikriyatı üzerinden mi yoksa karşılaştırmalı bir çalışma mı olacağı da ders planı hazırlanırken tartışılmış. Yeniay karşılaştırma olup olmadığı konusundaki sorumuza “karşılaştırma yok. Yani Rojava’yı ele aldığımızda özyönetim ve demokratik konfederalizm fikrini tartışmak için. Biz de öyle yaptık. Aslında oradan geriye dönüp aslında Bookchin’e , Bookchin’in referans aldığı Kropotkin’e... evrim teorisi nerden çıkıyor. Ordan buraya nasıl geliyoruz? Yani o ortak yönetime, liberterian municipaliasm(özgürlükçü yerel yönetimcilik), özyönetime. Özyönetim fikir olarak önce hangi metinlerde ortaya çıktı? Literatüre bir dönüş. Oradan Rojava’ya, Rojava’yı bu anarşist literatür üzerinden okuma. Aslında ikimiz de öyle düşünüyoruz. Yani dediğim gibi özyönetim de ilk anarşist metinlerde ortaya çıkıyor. Özgürlük tartışması da yani o Marksizmin fabrika, işyeri, labor (işgücü) üretim tartışmalarının ötesine geçip artık toplumsal meselenin kendisini yaşamsal bir şey olarak ele almak. Yani özgürlüğü bir mesele olarak , hiyerarşiyi mesele olarak, onu gerçekten labor kadar önemli bir mesele olarak ele almak. Ekonomik belirlenimci olmayan bir yerden. Dolayısıyla biz aslında Rojava'daki, Öcalan’ın metinlerindeki ya da oradan Bookchin’in metinlerindeki kavramların orijinine gidip, o literatürü baştan ele alıp mümkün olduğunca sadeleştirerek, çünkü lisans öğrencileri için ders bu sene. Seneye devam edersek belki master öğrencileri için belki doktora da olur. Ama bu sene lisans. Öcalan’ın ekoloji ve özellikle özyönetim ama özgürlük meselesini içinde temel mesele alan. Rojava'da geriye aslında biz gittik ama öğrencilerle birlikte o kavramlarla Rojava’ya gideceğiz.”

YAŞAMSAL TALEPLER NEYDİ?

Ders planı hazırlanırken ilk haftalar daha çok metodolojik tartışmalar ön planda. “Müfredata Öcalan’ın demokratik ulus ve demokratik konfederalizm kitaplarını direkt koyduk. Bookchin var. Zaten son 6 hafta onlarla. İlk haftalarda ise böyle bir akademiyi nasıl tartışacağız, onun üzerinde duruyoruz. Hangi öznelerle hiyerarşi ile mücadele edip yarını kurabiliriz? Biraz içinde metodoloji de var. O yüzden içinde David Greaber var okumaların içinde, anarşist antropoloji meselesi, Midnight collective, el koyarak birikim süreçleri ve commons(halk) meselesi var okumalarda. 15-16 yüzyılda ilk bu sorular ortaya çıktığında insanların gündelik hayatları ile ilgili gündelik hayatın sorunlarıyla ilgili ilk manifestolar, kazıcılar bildirisi Yani ne zaman ortaya çıktı. 16. Yüzyılda yoksulların talepleri neymiş mesela? O yaşamsal talepleri neymiş? Ne istiyorlarmış? Toprak mı? İş mi? Öyle ya, tohum mu mesela? Derse öyle başlıyoruz.”

Yazı dizimizin ikinci bölümünde Potsdam kentinde akademisyen Dr Max Oliver Schmidt ile yaptığımız görüşmeye odaklanacağız. Dr Schmidt kimdir, Abdullah Öcalan’ın fikirleriyle nasıl tanıştığı, çağın önemli filozofları arasında gösterilen Öcalan üzerindeki tecridi nasıl değerlendiği ve Kürdistan’da Türk devletinin kimyasal silah kullandığı yönündeki iddailar hakkındaki düşüncelerini sunmaya çalışacağız.