Pîro Dersim: Faşizm seçimle değil, direnişle gider

AKP-MHP'nin siyasi tutsaklara yönelik saldırılarına dikkat çeken PKK Zindan Komitesi Üyesi Pîro Dersim, faşizmin seçimle değil, direnişle gidebileceğini söyledi.

PKK Zindan Komitesi Üyesi Pîro Dersim, tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde AKP-MHP'nin faşist saldırılarını, sürecin zindanlardaki etkilerini, tutsakları nasıl bir sürecin beklediğini, AKP-MHP faşizminin zindanlardaki işkence, baskı ve sindirme politikalarına karşı dışarıda nasıl bir mücadele ortaya konulması gerektiğine ilişkin Radyo Dengê Welat özel programına değerlendirmelerde bulundu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a, zindanlardaki siyasi tutsaklara selam yollayarak konuşmasına başlayan PKK Zindan Komitesi Üyesi Pîro Dersim, özgürlük mücadelesi açısından Haziran ayının önemine dikkat çekti. Haziran ayında büyük direnişler kadar çok büyük şahadetlerin de yaşandığını vurgulayan Pîro Dersim, "Zilan yoldaş, Sema Yüce yoldaş şahsında yaşanan çok büyük şahadetlerimiz var. Yine en son Kasım Engin yoldaş şahsında yaşanan büyük şahadetlerimiz var.

Kasım Engin, Sema ve Zilan yoldaş şahsında hem Haziran ayı şehitlerini, hem de mücadelemizde şehit düşen tüm yoldaşlarımızı sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Onlara layık birer yoldaş olmanın çabası içerisinde olacağımızı, onların mücadelesini zaferle taçlandıracağımızın sözünü yineliyoruz" diye konuştu.

AKP-MHP KORONAVİRÜS SÜRECİNDE TOPLUMA ÖZEL SAVAŞ YÖNTEMLERİ İLE SALDIRDI

Koronavirüs sürecine ilişkin konuşan Pîro Dersim, iktidarların bu süreci lehlerine kullanmaya çalıştığını söyledi. Egemen güçlerin süreci yeniden kendilerini meşrulaştırmanın bir zemini haline getirdiklerine dikkat çeken Pîro Dersim devamla şunları belirtti: "Korku, panik havası yarattılar. İnsanları deyim yerindeyse can telaşına düşürdüler. Aylarca insanları evlere hapsettiler. Bunun üzerinden de devlet en temel güçtür, devlet en can kurtarıcı güçtür, devletin varsa sana sahip çıkar, yardım eder algısını yeniden oluşturmak, yeniden oturtmak istediler.

Bu anlamda aslında sorgulanan, neredeyse aşılmayla yüz yüze gelen bir çok noktada kendisini yeniden meşru kılmanın çabası içerisinde oldular. Yani bir yandan kapitalizm teşhir olup sorgulandı, kapitalizme karşı alternatif arayışlar gelişti. Bir yandan da kapitalizmin eldeki iktidar ve medya gücünü kullanarak kendisini yeniden meşrulaştırma yaklaşımlarına sahne oldu bu süreç. Bu her iki yaklaşımın deyim yerindeyse kıyasıya kapıştığı bir süreci hep birlikte gördük, yaşadık. Bu süreçten tüm kapitalist, emperyalist güçler, hegemon güçler yararlanmak istedi. Fakat hiç birisi Türkiye’deki AKP-MHP faşist iktidarı kadar bu sürece çıkarcı yaklaşmadı.

AKP-MHP iktidarı bu süreci tümden kendisini kurtarmanın, kendisini yeniden toplumda hakim ve egemen kılmanın amacı haline getirmek istedi. Salgın sürecinde halkı koruma gibi bir çabası, derdi olmadı. Salgını önleyecek bir yaklaşımdan ziyade, bu salgın ortamını kullanarak nasıl kendimi kurumlaştırabilirim, topluma yayabilirim, nasıl bir toplum yaratacağım, toplumu nasıl kandırabilirim, nasıl yönlendirebilirimin çabası içerisinde oldu. AKP-MHP bir yandan elindeki iktidar ve medya gücünü kullanarak çok başarılı bir şekilde süreci yönetiyormuş algısı yaratırken, diğer yandan da bu süreci muhalefeti susturma, halkı evine hapsetme olarak kullandı. Yine toplumsal tepkilerden korktukları için yasallaştıramadıkları birçok konuyu meclise getirerek yasallaştırdılar."

ELİNDEKİ TÜM İMKANLARI KÜRT KAZANIMLARINA SALDIRMAK İÇİN KULLANIYOR

Kürt Halk Önderi Öcalan üzerinde yürütülen tecridin daha da ağırlaşarak devam ettiğini hatırlatan Dersim, "Dikkat edilirse Kürdistan’ın her parçasında Kürtlerin olduğu her yerde elindeki tüm güç, teknik ve imkanlarla saldırıyorlar. Bu anlamda ülkenin her türlü kaynaklarını dış güçlere peşkeş çekme temelinde Kürt halkının Rojava, Bakur ve Başur’daki kazanımlarına saldırıyor.

AKP-MHP faşist iktidarı, Kürtlere yönelik imha siyaseti ile ırkçı ve şoven ortam yaratarak toplumsal tabanı elde etmeye çalışıyor. Çok ciddi bir başarı elde etmemelerine rağmen sürekli ellerindeki psikolojik savaş araçlarıyla başarı elde etmiş gibi göstermeye çalıştılar. Toplumu kandırmaya, farklı şekilde ve istediği biçimde yönlendirmeye çalışıyorlar. Yine bu süreçte dikkat edilirse Kürt soykırımı hat safhaya çıkarıldı. Neredeyse Kürt, Kürdistan adına konuşan, düşünen herkes cezaevine atıldı. Soykırım operasyonları ara verilmeksizin sürdürüldü.

Yine Önder Apo ve tutsaklar virüs salgını sürecinde en elverişsiz koşullarda zindanda tutularak deyim yerindeyse ölüme terk edildi. Aynı süreçte şehitliklerimize, şehit düşen yoldaşlarımızın cenazelerine en ahlaksız, en pervasız saldırılarda bulundular. Cenazeleri kargoyla ailelerine göndermeden tutalım, arkadaşlarımızın kemiklerini mezarlarından çıkartıp farklı farklı uygulamalara kadar alçakça, düzeysiz ve ahlaksız saldırıları aslında ne kadar büyük bir çıkmazda olduklarının bir göstergesidir. Kürt özgürlük mücadelesi karşısında zorlandıkça yaşadığı zorlanmayı bu tarz yöntemlerle gidermeye çalışıyorlar" diye konuştu.

KİMSE AKP'NİN SEÇİMLE GİDECEĞİ GAFLETİNE DÜŞMEMELİ

AKP-MHP'nin faşizan saldırılarını karşılayacak, boşa çıkaracak bir yaklaşımın ortaya konulması gerektiğinin altını çizen PKK Zindan Komitesi Üyesi Pîro Dersim, AKP'nin seçimler gitmesini düşünmenin bir gaflet olduğunu belirtti. AKP-MHP faşizminin seçimle değil, ancak direnişle gidebileceğini sözlerine ekleyen Dersim şöyle devam etti: "Şu anda bile bir seçim sürecinin hazırlıkları başlatılıyor. Bu faşist güçler kesinlikle hiçbir ihtimale yer vermeden, bir şekilde kendisini ayakta tutacak, kendi iktidarını sürdürecek bir seçim ortamı hazırlıyorlar.

AKP-MHP faşizminin bu uygulamalarına karşı gerçek bir direniş hattı oluşmalıdır. Türkiye'de muhalefet yoktur diyemeyiz, muhalefet vardır. Muhalefetin mücadele tarzı ve mücadele anlayışı yanlıştır, kolaycıdır, bedel vermeyi göze alan bir mücadele anlayışı değildir. Dikkat edilirse özgürlük mücadelesi ve HBDH bileşenleri dışında AKP-MHP faşizmine karşı açıktan savaşan başka bir güç yoktur. Oysaki AKP-MHP faşizmine karşı başta toplumsal mücadele olmak üzere, toplumun sokağa dökülmesi, sokakta ciddi bir direniş cephesinin oluşturulması gerekiyor. Eğer bu olmazsa AKP-MHP faşizmi istediği ortamı da yaratır, istediği şekilde bu ortamdan da yararlanır, ömrünü uzatır.

Hiç kimse şu gaflete düşmemeli; 'bedelsiz, kolay yoldan, seçimle AKP’yi aşarız.' Zaman kaybetmeksizin tüm kesimlerin direnişe geçmesi gerekiyor. Kürt halkı direnmektedir. Her yönüyle, gerillasıyla, gençliği, kadınıyla, Rojava’da, Başur’da, Rojhilat’ta, Bakur’da ve Avrupa'da direnmektedir. Yetersizlikler olabilir, süreci tam karşılamayabilir, bu konuda da eleştiriler olabilir. Bu süreç daha da örgütlendirilebilir ancak şu anda Kürt özgürlük mücadelesi ile birlikte HBDH dışında sisteme karşı olan diğer güçler çok fazla mücadele etmiyor. Onların da başta CHP olmak üzere AKP karşıtı güçlerin gerçekten direnişi esas alması gerekiyor. Direniş olmazsa olmaz.”

ZİNDANLAR İŞKENCEHANELERE DÖNÜŞTÜ

Zindanların işkencehanelere dönüştürüldüğünü, Elazığ, Osmaniye, Tarsus, Şakran, gibi bir çok cezaevinde siyasi tutsaklara yönelik sistematik işkencelerin arttığını vurgulayan Pîro Dersim, salgın süreci ile birlikte saldırıların daha da büyük bir aşamaya geçtiğini kaydetti. Cezaevlerinde kırıntı düzeyinde olan bazı hakların da salgın bahane edilerek tutsakların elinden alındığını söyleyen Dersim, yine salgın sürecinde çıkan yasayı hatırlattı. "Bu devrimci tutsakların katliamla karşı karşıya bırakılma yasasıydı" diyen Dersim, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Bu süreç hala devam etmektedir. Salgın ortamı ve virüs hala geçmiş değildir. İçeride yaşananlar çok net yansımıyor dışarıya.

Mesela en son Bakırköy Cezaevinde 15 koğuşun karantinaya alındığı belirtiliyor. Kimdir bu 15 koğuşta olanlar? Kaç kişiler, durumları nedir? Çok fazla bir bilgi yok. Yine değişik zamanlarda arkadaşlarımızın aileleri üzerinden yaptıkları açıklamalarla anladık ki aslında virüs ciddi bir şekilde zindanlarda yayılmış. Şu anda zindanda gerçekten ne yaşanıyor? Neler olup bittiğine dair bilgiler dışarıya yansımıyor. Ancak aileler üzerinden kısmi bir yansıma durumu var. Siyasi tutsaklar, infaz düzenlemesi diye adlandırılan yasayla sadece kapsam dışı tutulmadı, tersine sözde infaz düzenlemesiyle hiçbir alakası olmayan, pek çok konuda getirilen yeni düzenlemelerle zindan koşulları çok daha ağır bir hale getirildi.

AKP-MHP'nin faşizan düşüncelerin birçoğu infaz düzenlemesi kılıfıyla hayata geçirildi. Bu yasa kapsamında disiplin cezaları artırıldı. Her şey disiplin cezası kapsamına alındı. İnfaz hakimliği olağanüstü yetkilerle donatıldı. Cezaevleri gözlem heyeti birçok konuda yetkili kılındı. Cezaevi idareleri insanların şartlı bırakılma ya da bırakılmama, cezaların ne şekilde infaz edileceği, mahsup işlemlerinin olup olmamasına kadar karar verecek yetkilerle donatıldı. Cezaevi idareleri, gözlem heyetleri, infaz hakimliği alabildiğine yetkili kılınarak birçok keyfi uygulamanın önü açıldı.

Bu belirttiğimiz kurullarda da kimler var, hepimiz çok iyi biliyoruz. AKP-MHP kadroları var. Başka bir partiden, başka bir siyasi görüşten insanlar şu anda Türkiye’de herhangi bir devlet memurluğuna getirilmiyor. Bahsettiğimiz bu kurumların hepsi de AKP ve MHP faşizminin temsilcileridirler. Dolayısıyla bunların insafına terk edilen bir zindan gerçekliğiyle karşı karşıyayız."

TUTSAKLARIN DİRENİŞİ KAZANACAK

Önümüzdeki süreçlerde zindanlara yönelik saldırıların çok daha fazla artacağını ve buna karşı direnişin de gelişeceğini belirten Pîro Dersim, "Salgın sürecinde çıkardıkları yasayla faşizmi uygulamaları tutsaklara kabul ettirmeye çalışacaklar. Tutsakları biat ettirmeye, iradesizleştirmeye, teslim almaya zorlayacak buna karşı da hepimiz çok iyi biliyoruz ki çok büyük ve görkemli direnişler gelişecektir. Tüm devrimci tutsakların böyle bir geleneği var. PKK’li tutsakların böyle bir yaklaşımı kabul etmesinin mümkün olmadığını biliyoruz. O açıdan zindanlar önümüzdeki süreçte çok daha büyük çok daha geniş kapsamlı saldırılara maruz kalacak ve buna karşı çok büyük direnişler ortaya çıkacaktır.

Bu direnişler sadece zindanlarla sınırlı kalmayacaktır. AKP-MHP faşizmi şu anda içerisiyle dışarıyı aynı hale getirdi. Kendine muhalif olan, kendisine karşı söz söyleyen hatta karşı çıkma potansiyeli olan herkesi; siyasetçisinden belediye başkanına, öğrencisinden mahalle gençliğine, yurtseverinden gazetecisine kadar herkesi zindanlara doldurmuş. Şu anda Türkiye'nin en büyük muhalefet kesimi zindanlarda. AKP-MHP faşizmine karşı bir direnişi ortaya çıkarabilecek, ona karşı direnebilecek en ciddi muhalefet zindanlardadır.

Dolayısıyla AKP-MHP faşizmi önümüzdeki süreçte bu muhalefeti teslim almaya, iradesini kırmaya, sindirmeye yönelik çok güçlü daha da artan saldırılar gerçekleştirecek. Elbette direniş kazanacak. En azından şimdiden bunu görmek, buna hazırlıklı olmak dışarıda da böylesi bir sürecin boşa çıkarılmasına dönük hazırlıklar olması gerekiyor" şeklinde konuştu.

HER ZİNDAN ÖRGÜTLÜLÜĞÜNÜ DAHA DA GÜÇLENDİRMELİ

Her zindanın örgütlülüğünü güçlendirmesi gerektiğini söyleyen Pîro Dersim değerlendirmesine şu sözlerle devam etti: "Ortak hareket etmek, birlikte tepki vermek önemlidir. Faşizmin baskı ve saldırılarına karşı tavır göstermek önemlidir. Arkadaşlarımız şunu bilmeliler. Dışarıda yoğun bir saldırı var, içeride de olacak. Dışarısı nasıl direniyorsa, içerisi de direnecek. Nasıl ki dışarıda AKP-MHP faşizmi halkımızın iradesini kırma, onu sindirme, ses çıkaramayacak duruma getirmek istiyorsa, zindanlarda da aynı baskı ve yaklaşımı sergileyeceklerdir. Dışarıda AKP-MHP faşizminin dayatmaları nasıl kabul edilmiyorsa, zindanlarda da kabul edilmeyecektir.

Bunun için öncelikli olarak örgütlü olmak, örgütlülüğü güçlendirmek, güçlü bir örgütlülük ve doğru bir örgüt ve direniş anlayışıyla bunları boşa düşürmek mümkündür. Zindanlardaki yoldaşların böyle bir tecrübesi, deneyimi, birikimi fazlasıyla vardır. Böyle bir gelenek fazlasıyla vardır. Önderliğimize yönelik “Tecridi Kıralım, Faşizmi Yıkalım, Kürdistan’ı Özgürleştirelim” hamlesi kapsamında da bunu çok net gördük. Zindandaki yoldaşların fedai ruhunu çok net gördük.

Bu noktada bedel verme konusunda çekinmemeleri, cesaretleri, halka, Önderliğe ve mücadeleye bağlılıkları takdire şayandı. Bunu önümüzdeki süreç açısından da ortaya konulacağını biliyoruz. Fakat geçmiş direnişlerde de örgütsellik anlamında kimi zayıflıkların olduğunu arkadaşlarımız da biz de biliyoruz. O anlamda hazırlık yapmak gerekiyor. Bu eksikliklerin giderilmesi gerekiyor. Örgütselliğin güçlendirilmesi, işlevsel kılınması, yaşanacak sapmaları boşa çıkaracak bir düzeye gelmesi gerekiyor. Bu bilinç, bu birikim, bu tecrübe arkadaşlarımızda fazlasıyla var."

TUTSAK AİLELERİN KENETLENMESİ GEREKİYOR

Tutsak ailelerine düşen görevlere değinen PKK Zindan Komitesi Üyesi Pîro Dersim, ailelerin bir araya gelmesi ve birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade etti. Tutsakların AKP-MHP faşizminin insafına terk etmemek gerektiğine dikkat çeken Dersim, "Kendisine insanım diyen herkesin, tüm demokrat kesimlerin, devrimci kesimlerin zindandaki devrimci tutsaklara sahip çıkması gerekiyor. Fakat öncelikli olarak tutsak ailelerinin buna öncülük etmesi, bu direnişin ilk halkası olması lazım. Bu noktada bir çaba var ama yeterli değildir.

Mesela gerçekten tüm tutsak aileleri örgütlü müdür, bir araya gelip birlikte hareket ediyor mu? Gelmiyorsa nedendir? Bu konudaki eksiklikler nelerdir? Nasıl hepsini bir araya getirip ortak hareket ettirebiliriz? Bunlar üzerinden direnişi nasıl geliştirebiliriz? AKP-MHP faşist ittifakının saldırılarını nasıl boşa çıkarabiliriz? Bunların hepsi çok kısa sürede tartışılıp sonuçlandırılmalı ve böylesi bir direniş hattının öncülüğünü tutsak ailelerinin yapması gerekiyor. Aynı şekilde avukatlar da böyledir. Avukatlar daha güçlü eylemler yapmalı. Dikkat edilirse AKP-MHP faşizminin saldırdığı noktalardan bir tanesi de Barolar. Baronun etkisini azaltmaya çalışmaktalar.

Avukatların müvekkilleri içeride ölüme terk edilirken, her türlü baskıya, işkenceye maruz bırakılırken, kendileri de dışarıda AKP-MHP faşizmi tarafından baskı altına alınarak susturulmak, sindirilmek isteniyor. Buna karşı avukatların, baroların, avukat örgütlerinin ciddi bir direnişi ortaya çıkarması gerekiyor. Sadece kimi beyanlarla, sosyal medya paylaşımları ile yetinmemek gerekiyor. Sokağa inip direnişi geliştirmeleri, hatta daha radikal eylemler yapmalılar. Mesela on binlerce avukat cübbesini çıkarabilmeli. Madem AKP-MHP faşizmi yargıya bu kadar müdahale edip savunma hakkını engelliyor o zaman biz de yapmayacağız diyebilmeliler. Bu sistemi kilitleyebilecek, elinin kolunu bağlayabilecek, istedikleri yasaları çıkaramayacak duruma gelmeleri gerekiyor" dedi.

HUKUK ÖRGÜTLERİNE ÇAĞRI

Avukatlara, barolara ve hukuk örgütlerine de çağrıda bulunan PKK Zindan Komitesi Üyesi Pîro Dersim konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: "AKP-MHP faşizmini korktuğu tüm kesimleri zindanlara atmıştır. Dolayısıyla eğer AKP-MHP faşizmine karşı isek ve onu benimsemiyorsak ortadan kaldırılmasını istiyorsak, yaptıklarının zulüm olduğunu kabul ediyorsak, zindanlara sahip çıkmamız gerekiyor. Devrimci tutsaklar bu halkın yüz akıdır ve onlara sahip çıkılmalı. Bu insanlara karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmek gerekiyor.

Eğer herkes faşizme karşı mücadelede kendisini sorumlu görüp harekete geçen bir direniş hattı oluşturursa küçük bir toplumsal hareketlenme bile faşizmi yerle bir edebilir. Koronavirüs aslında kapitalizmin, emperyalizmin kağıttan kaplanıdır. Aslında ciddi bir toplumsal mücadele gelişirse AKP-MHP faşizminin de kağıttan bir kaplan olduğu, öyle çok ciddi bir gücünün olmadığı da ortaya çıkacaktır.

Biz önümüzdeki süreçte böyle bir mücadelenin hem zindanlarda hem dışarıda gelişeceğine inanıyoruz. Bu mücadele ile AKP-MHP faşizminin ciddi anlamda darbeleneceğini, etkisinin kırılacağını, istediği zemin ve ortamı yaratamayacağını, giderecek aşınılacağını, ortadan kalkacağını görebiliyoruz. Buna inanıyoruz. Tüm duyarlı kesimlerin de bu tarzda yaklaşacağına inanıyoruz. Bu temelde zindandaki yoldaşlarımıza, Önder Apo’ya tekrardan selam, sevgi ve saygılarımız iletiyoruz."