Van’da doğa kaçak yapılarla istila ediliyor

Gasp edilen Edremit Belediyesi tarafından 2017 yılında Kız kalesine açılan kafenin ve bu ay Van Gölü kıyısına yapılan bisiklet kafenin ruhsatsız ve kaçak yapılar olduğu ortaya çıktı.

Van’ın doğal güzellikleri ile dikkat çeken ve her yıl binlerce turistin uğradığı Edremit ilçesi 2016 yılından bu yana kayyumların işgali ve istilası altında. Önceki kayyum Atıf Çiçekli’nin tüm işyerlerinde Kürtçe şarkı çalınmasını yasakladığı Edremit’te bulunan tarihi kız kalesi ve Van Gölü sahilleri bizzat belediye tarafından istila ediliyor. Yaklaşık 3 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Edremit Kız kalesi, bölgeye hakim bir tepe üzerinde olması nedeniyle Urartu medeniyeti tarafından adak ve sunak yeri olarak kullanılmış, Urartu krallarının taç giydiği, çeşitli törenlerin yapıldığı kutsal bir alan olarak kabul edilmiştir.

Edremit Kız Kalesi, Van Gölü'nün eşsiz manzarasının izlenebildiği muhteşem bir seyir görüntüsüne sahip olduğu için Vanlılar buraya Seyirtepe adını verdiler. Ancak Kız kalesi son zamanlarda siyasi iktidarın Van’daki temsilcileri tarafından bir rant merkezine dönüştürüldü. Tarihi Kız Kalesi 2017 yılında Edremit gaspçısı Atıf Çiçekli tarafından beton dökülerek kafeye çevrildi ve işletmesini ise AKP’liler aldı. Sit alanı (Koruma alanı) içinde bulunmasına aldırış etmeyen Çiçekli tüm tepkilere rağmen tarihi Kız Kalesini rant kalesine çevirmeyi başardı.

VAN GÖLÜ KIYISINA CAFE AÇIP YANDAŞLARA DEVRETTİ

Atıf Çiçekli’nin ardından gelen şimdiki gaspçı İsmail Say ise Edremit sahiline Kafe yapmakla meşgul. Kıyı kanunu işgal edilerek yapılan Bisiklet Kafeye yönelik tepkiler sürüyor. Vanlılar sosyal medya hesapları üzerinden açtıkları kampanyalarla bu kafenin yıkılmasını isterken İsmail Say, kafenin işletmesini AKP’lilere verdi.

Van'da son dönemlerde artan doğal tahribatı değerlendiren Mezopotamya Ekoloji Hareketi Sözcüsü Vahap Işıklı, "Van Gölüne de bakıldığı zaman aslında meselenin özetini görmekteyiz. İlginç olan bunun halkın ihtiyacı veya isteği olduğunu belirtmekteler, öyle ki kıyılara kurulan, deniz ve göllere sıfır olan otellerden, kafelere, mesire alanlarına bakıldığı zaman ya yandaş şirket ve şahıslara, ya da taşeron tarzı bir ihale sürmekte iken, aslında halk için olmadığı gerçeğini görebilmekteyiz. Doğrusu bunu HES ve baraj yaparken de halkın ihtiyacı ya da enerji ihtiyacını karşılıyoruz meselesi üzerinden yutturma çabalarına benziyor. Zira yapılan HES’lerin, barajların bölgenin iklimini nasıl değiştirdiği ortada iken, boşalan köylere ek olarak var olan köylerin elektriksiz, susuz bırakılması gerçeği ile karşı karşıyayız.

Çok uzak değil bundan birkaç hafta öncesinde Ege’den, Akdeniz’e ormanlar yanarken, 28 Temmuz 2021’de geçen bir kanuna göre orman arazilerinin, kamu yararı var denilerek turizm alanlarına açılacağı gerçeğine ek olarak, yine yat limanı, marina gibi yerlerin ruhsatlandırma yetkileri de Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredildi. Yine halk ihtiyacı diyerek başlanan doğa talanı meselesinde geçen kanuna bakarsak ‘’ÇED gerekli değildir’’ denilerek aslında kim için ve ne için bu talanın yapıldığını ortaya koymaktadır" dedi.

KIYILARDAN ORMANLARA BİR YAĞMA VAR

Hal böyle iken var olan kıyılardan, ormanlara kadar bir yağma meselesi olduğunu kaydeden Işıklı, "Buna ek olarak ormanlardan, deniz ve göl kıyılarına bakınca, ormanların yok olması ve kıyıların tamamen ticarete açılması gerçeği var. Yani buradan bakınca özetle doğanın tamamen meta konumuna taşınarak, bir avuç kesimin zenginleşmesini yaratmaktadır. Ve bunlarla beraber Van Gölü’ne bakarsak son süreçte yaşanan kayyum gerçekliği ile tamamen bu politikalarda açıkça bir hızlanma meselesi var. Kayyımların Van’ın her tarafında kıyının olduğu tüm alanlarda artan kafeler, yapılaşmaya bakınca, sermayeyi önceleyen turistik yerler artışı açıkça göze çarpmaktadır.

En son yine Edremit'te yaşanan meseleye bakarsak yapılan bisiklet kafenin sermaye veya şahıslara verilmeyeceği, belediyenin yetki alanında olduğunu iddia ettiler. Buna karşın mesele sadece özel şahıs, şirket ve bireylere verilmekten öte, var olan alanın nerdeyse göle sıfır bir alanda yapılması, mevcut Kıyı Koruma Muhafaza Kanunu’nun da es geçildiği görülmektedir. Oysaki bu bir yerde mevzuat meselesi iken, öte taraftan var olan alanın, muhafaza kanunun es geçilerek yapılaşmaya konu olması gölün kirletilmesine, su ekosistemin alt üst edilmesine sebep olacaktır" diye konuştu.

RANTIN ADINI YEŞİL DÜZEN KOYDULAR

Son verilerde Van Gölü’nün kirliliğinin artık resmi bilimsel verilerle ortaya çıktığını kaydeden Işıklı, devamla şunları belirtti: "Var olan kirlilik ortada iken yapılan açıklama da çok manidar, sözüm ona yapılanları Van Gölünü koruma amaçlı olduğunu söylemek trajik-komiktir. Yine alanın ‘’bisiklet kafe’’ denilerek aslında biz de çevreyi koruyoruz gibi bir algı yaratarak, adeta son süreçte iklim krizinin etkilerini indirmek adına ortaya atılan ‘’yeşil düzen’’ masalı uydurularak yaratılan algıyla ne kadar benzer olduğunu göstermektedir.

Bu yine birkaç hafta öncesinde yaşanan bir meseleyi hatırlatıyor, kayyum elinde olan belediyenin iş makineleri ile Van Gölüne atılan molozlar gerçeği ortaya çıkınca yine buna benzer bir açıklamaları olmuştu. Öyle ki yapılan açıklamada ‘’biz Van gölünü temizliyoruz’’ demişlerdi. Yaşananlar bu kadar açıkken iktidarın Van Gölü’nü koruma planını devreye koyduğunu söylemesi meseleyi çarpıtmaktan öte bir şey değildir. Zira ülkede kuruyan göllerden, derelere, barajlara kadar bir gerçeklik varken ve bütünüyle artan kuraklık ortada iken sulak alanların kurutulması, korunmaması, turizme, yapılaşmaya açılması aslında bir koruma planından çok, bir doğa talanı olduğu gerçeğini açıkça gözler önüne sermektedir."