9 Mayıs 2010: Ölüme meydan okuyan devrimciler

İran rejimi bundan sekiz yıl önce 9 Mayıs 2010’da Tahran cezaevinde biri kadın beş siyasi tutsağı infaz etti.

Şirin Elamhuli, Ferzad Kemanger, Ali Heyderiyan, Ferhad Wekili ve Mehdi Eslamiyan. İlk dördü PJAK üyesi olmakla suçlanıyordu. Eslamiyan ise, monarşi yanlısı bir grup olan “İran Krallığı Meclisi”nin üyesi olmakla suçlanıyordu.

Şirin Elemhuli, bir aktivistti, devrimciydi. Kemanger, Heyderiyan ve Wekili öğretmendi. Haklarında elle tutulur hiçbir kanıt yoktu. Bir kaç dakikadan ibaret olan göstermelik duruşmalarla, haklarında idam kararları verilmişti. Diğer bir çok siyasi tutsak gibi, “Allah’a düşmanlık etmekle” suçlanıyordu. İran rejimine muhalefet etmek, rejim tarafından “Allah’a muhalefet etmek” yorumlanıyordu. Rejim, bir bakıma kendisini “Allah”la özdeşleştiriyordu.

ELEMHULİ’NİN TUTUKLULUK HAYATI: İŞKENCE VE EZİYET

9 Mayıs 2010 sabahı, beş tutsak Evin cezaevinde infaz edildiler. Bu infazların, öncesi de vardı. Sonra da devam etti. İran, dünyada en fazla idam gerçekleştiren ülkeler arasında yer alıyor.

Elemhuli, 28 yaşındaydı. İdamından bir kaç gün önce yazdığı mektupta, hukuksuzluğa işaret ediyor ve alınan kararın siyasi olduğunu kaydediyordu. Mektup, "Bugün 2 Mayıs 2010, beni tekrar sorguya aldılar...” diye başlıyordu.

“Sorgulayanlardan biri bana, ‘seni geçen yıl bırakacaktık ama ailen bizimle işbirliği yapmadı’ dedi. Yani ben rehin tutuluyorum ve istediklerini alıncaya kadar da beni bırakmayacaklar. Bu şu anlama geliyor ya mahkûm olarak tutacaklar ya da asarak yok edecekler ama sonuçta beni asla bırakmayacaklar."

Bu mektup idamdan dört gün önce kaleme alınmıştı. Tutuklu bulunduğu üç yıl boyunca yaşadıklarını anlatan Elemhuli, kendisini savunacak bir avukata bile izin verilmediğine dikkat çekiyordu. Tutuklu hayatını özeti iki kelimeyle özetleniyordu: “İşkence ve eziyet.”

KÜRTLÜĞÜ İNKAR DAYATILIYORDU

İşkence dolu günler yaşayan Elemhuli, ''Askeri güçlerin elinde acı dolu günler geçirdim. Beni neden yakaladılar yada beni neden asacaklar? Sebep Kürt olmam mı? Ben bir Kürt olarak doğdum ve Kürt olduğum için bu kadar eziyet ve işkence gördüm'' diye anlatıyordu.

İranlı yetkililer, Elemhuli’den Kürtlüğünü inkar etmesini istiyordu. Elemhuli’nin yanıtı netti: “Böyle bir şey yaparsam, ben kendimi inkar etmiş olacağım. Benim dilim Kürtçe. Ben Kürtçe ile büyüdüm. Ancak kendi dilimle konuşmama, yazmama izin vermiyorlar.”

Elemhuli, savcı ve hakimlere de seslenirken, hukuksuzluğa vurgu yapıyordu: “Farsçayı iyi bilmediğim için ifadelerimi kendi dilinizle aldınız ve o yüzden ne söylediğimi ve ne anlattığımı anlayamadınız.''

BİTMEYEN İŞKENCE SEANSLARI

Mektup özetle şu ifadelerle devam ediyordu:

"Benim üzerimde uyguladığınız işkence biçimleri gecelerimin kabusu, günlerimin acısı ve ıstırabı oldu (...) Sorgu sırasında maruz bıraktığınız darbelerden dolayı baş ağrısı çekiyorum, bazı günler baş ağrısından dolayı kendimden geçiyorum. Yanımda ve çevremde neler olduğunu anlayamıyorum ve saatlerce kendime gelemiyorum. Burnumdan kan akıyor. İşkence sonucu bana verdiğiniz bir başka hediye de, görme yetimi giderek kaybetmem oldu. Tedavi izni bile yok.”

İDAMDAN ÖNCEKİ SON SÖZLERİ

“Bu yaptıklarınızı sadece bana ve aileme uygulamadığınızı biliyorum. Siz bu işkenceleri Zeyneb Celaliyan, Rûnak Sefazade ve daha birçok Kürt genci üzerinde de denediniz. Günlerdir, gözü yaşlı Kürt anaları çocuklarını görmek için bekliyor. Onlar telefon her çaldığında, hangi kara haberin geldiğini düşünerek irkiliyorlar. Acaba çocukları mı idam edildi, diye. Uzun bir süre sonra 2 Mayıs 2010 yılından birkaç gün önce, sorgu için beni bir kez daha Evin Cezaevi’ndeki 209 numaralı bölüme götürdüler ve asılsız iddialarını tekrarladılar. Orada kendileriyle işbirliği yapmamı istediler ve bu şekilde idam cezamı sözde iptal edeceklerini söylediler. Bu anlamsız bir şeydi. Bu yüzden de mahkemede söylediklerimin dışında söyleyeceğim bir şey yoktu. Sonunda benden, onların söylediklerini kameralar önünde tekrarlamamı istediler. Ancak ben bunu kabul etmedim. Bunun üzerine ifademi alan yetkili, 'Biz sana yardımcı olmak istedik, ancak ailen bize yardım etmediği için bu noktaya geldi’ dedi. Yetkili, o zaman beni bırakmayacaklarını idam edeceklerini söyledi.”

İRADESİ, SEVGİSİ KIRILMAYAN KEMANGER....

Ferzad Kemanger, Ferhad Wekili ve Eli Heyderiyan 2006'da birlikte tutuklanmışlardı. Kemanger, Kürdistan Öğretmenler Derneği iletişim sorumlusuydu. 2008 yılında sadece yedi dakika süren bir duruşmada idam cezası aldılar. Kemanger, 33 yaşındaydı. Tahran’da idamı beklerken, yazdığı bir mektupta organlarını bağışlıyordu.

“Aylardır hapishanedeyim” diyordu Kemanger. İradesi, sevgisi ve insanlığını kıramamışlar, ezememişlerdi. İran adaletinin ilmiği, onun yaşamını almak için örülmüştü. Büyük bir yüreği vardı. Bağışladığ kalbi bugün, iradesi, sevgisi ve insanlığı kırılmayanların göğsünde atıyor.

ÇOCUKLARIN GÖĞSÜNDE ATAN KALBİ...

Kemanger şunları yazıyordu:

Hapishanenin benim irademi, sevgimi ve insanlığımı ezeceği ve beni ehlileştireceği sanıldı. Tarih kadar uzun, sonsuzluğa uzanan duvarlarla çevrili bir koğuşta tutuldum. Beni, sevdiklerimden, ülkemin çocuklarından ayıracağı sanıldı. Fakat, her gün hücremin ufak penceresinden uzak yerlere doğru yolculuğa çıktım ve kendimi onlar arasında ve onlar gibi hissettim. Buna karşılık, onlar bende hapsedilmiş kendi kederlerinin yansımasını göreceklerdi; böylece hapishane birbirimizle olan bağlarımızı derinleştirdi. Hapishane karanlığının güneşin ve ışığın anlamını zihnimden sileceği sanıldı, fakat karanlık ve sessizlikte alaca menekşelerin büyüdüğüne tanık oldum. Hapishanenin, zihnimin zamanı ve onun değerini unutmaya terk etmeye zorlayacağı sanıldı. Ancak hapishane dışındaki anları yeniden yaşadım ve yeni bir yol seçmek için yeni bir 'ben' doğurdum.

(...) Bir gün, onların "'Allahına' karşı savaş yürütmekten dolayı" 'kafir' olarak damgalandım. Böylece, adaletin ilmiği yaşamımı almak üzere dokundu. Ve bu günden beri istemeyerek idamımı bekliyorum. Ancak, bütün sevgili insanlarıma olan sevgimle, eğer yaşamımı kaybedeceksem, bütün organlarımın onları alınca yaşam bulacaklara gitmesine izin vermeye karar verdim. Ve kalbimin, ondaki bütün sevgi ve tutkuyla birlikte bir çocuğa bağışlanmasına izin verin. Nereden olacağı hiç fark etmez; Kaaron banklarında, Sabalaan Dağı yamaçlarında, Doğu Sahara kenarlarında veya Zagros Dağları'ndan güneşin doğuşunu seyreden bir çocuk. Tek istediğim isyankar, kıpır kıpır kalbimin, benden daha isyankarca kendi çocukluk arzularını aya ve yıldızlara ifşa edecek ve onlara sonradan bir yetişkin olarak ihanet etmeyeceğine dair onları tanık tutacak bir çocuğun göğsünde atmaya devam etmesidir. Tek istediğim, kalbimin yatağa aç giden çocuklar üzerine sabrını kaybeden birinin göğsünde; ‘bu yaşamda en küçük arzum bile gerçekleşmeyecek’ diye yazan ve kendisini asan Haamed'in –benim on altı yaşındaki öğrencim- hatırasını kalbimde canlı tutacak birisinde atmaya devam edebilmesidir.

Hangi dili konuşuyor olursa olsun, kalbimin bir başkasının göğsünde atmasına izin verin. Tek istediğim, onun, nasırlı ellerinin kalınlığı eşitsizliklere karşı öfke kıvılcımlarını canlı tutacak bir işçinin çocuğu olmasıdır. Kalbimin, çok uzak olmayacak bir gelecekte, çocuklarının onu her sabah güzel gülümsemeleriyle selamlayacağı ve birlikte bütün neşe ve oyunları paylaşacakları bir köy öğretmeni olacak bir çocuğun göğsünde atmasına izin verin.

O zaman, çocuklar yoksulluk ve açlık gibi kelimelerin anlamını bilmeyecektir; ‘hapishane’, ‘işkence’, ‘baskı’ ve ‘eşitsizlik’ terimleri, onların dünyasında bütün anlamlarından yoksun olabilecektir. Uçsuz bucaksız dünyanızın ufak bir köşesinde kalbimin atmasına izin verin. Sadece ona özenli olun, çünkü o, tarihi acı ve eziyet ile dolu ülkesinin insanlarının anlatılmamış hikayeleriyle dolu bir kişinin kalbidir. Kalbimin bir çocuğun göğsünde atmasına izin verin ki bir sabah yapabildiğim kadar yüksek sesle ve anadilimde –Kürtçe-, haykırabileyim: Bu uçsuz bucaksız dünyanın bütün köşelerine, bütün insanlığı sevme mesajını taşıyan bir rüzgar olmak istiyorum.”

İHSAN FETAHİYAN: ÖLÜMDEN ASLA KORKMADIM

Bu beş siyasi tutsaktan önce aktivist ve film yönetmeni İhsan Fetahiyan’ın idamı büyük tepki toplamıştı. Kürt aktivist Fetahiyan, 11 Kasım 2009’da Sine Cezaevi’nde idam edilmeden önce iz bırakan bir mektup yazmıştı.

“Asla ölümden korkmadım. Bugün de korkmuyorum. Yanımda ölümün meraklı ve dürüst varlığını hissediyorum. Her zaman onun kokusunu hissetmek ve yeniden keşfetmek istiyorum. Ölüm, bu dünyanın en eski yol arkadaşı oldu. Ölümden bahsetmek istemiyorum; arkasındaki sorunlara dikkat çekmek istiyorum. Bugün eğer, özgürlük ve adalet arayanlara verilen cezalandırma bu ise, kendi kaderinden nasıl korkulabilir? ‘Biz’ler arasından ‘onlar’ tarafından idama mahkum edilenler, sadece daha iyi ve daha adil bir dünyaya doğru açılım arayışından suçludurlar. Bu eylemelerinin bilincindeler mi?”