İkinci Madımak!

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu’nun, Hatun Tuğluk’un cenazesine yönelik saldırıya ilişkin Yeni Özgür Politika Gazetesi için kaleme aldığı makale…

Soykırımcı sömürgeci zihniyet ve onun yarattığı toplumsal ruh hali çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi. Bir Kürt siyasetçisinin annesinin cenazesi toprağa verilemedi. Şovenist grup, mezardan çıkarıp parçalarız tehdidinde bulununca cenaze çıkarılıp Dersim’e götürülmüştür. Yıllarca gerilla cenazelerine yapılanlar Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un cenazesine de yapılmıştır. Bu olay şahsında Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğu değerlendirilebilir. Nitekim Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk ‘İkinci Madımak’ı yaşadım’ diyerek; Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu ortaya koymuştur. Türkiye’nin gerçek yüzü budur; diğer gösterilen tüm yüzler maskedir. Tayyip Erdoğan ve yandaş basın her gün bu Türkiye gerçeğine maske takmak isteseler de artık AKP iktidarının faşist, gerici ve insanlık dışı olduğunu tüm dünya görmektedir.

Bazıları sanki bu tür olaylar Türkiye’de ilk defa oluyormuş gibi ele almaktadır. Bir Kürt siyasetçinin annesinin cenazesine yapılması anlamında ilktir; ancak cenazeye saldırı anlamında ilk değildir. Cenazelere saldırı ve hakaret yapılması konusunda yüzlerce örnek vardır. Ancak bunlar gerilla cesetleri ile cenazelerine yapıldığından normal görülmüştür. Türkiye’nin nasıl bir ülke olduğunu buna bakarak görmek gerekir. Cenazenin sıfatı olmaz; cenaze düşmanının olsa da karışılmaz. Bu, tarih boyu oluşmuş bir ahlak ve gelenektir. Cenazeye bu yaklaşım kimliği, dili, cinsi, karakteri ne olursa olsun evrensel bir kültür haline gelmiştir. Ancak Türkiye’de şovenizm toplumu evrensel değerlerden kopardığı için dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen ahlaksızlıklar, vicdansızlıklar ve insanlık dışılıklar Türkiye’de görülüyor; hatta normal hale getiriliyor. Dünyada cenaze ve ceset düşmanı tek ülke Türkiye’dir. Kürt’ün kökünü kazımak istediği için Kürt kimliğini hatırlatacak mezarların bile olması istenmiyor. Bunu kök kazımanın bir gereği olarak yapıyorlar.

Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yapılan saldırıdan sonra hükümetten bazı isimler “böyle bir saldırı örf ve adetlerimizde yok” demiş, hatta kınamışlar. Yine birçok yazar bu konuda makaleler yazmış. Kuşkusuz makale yazanların bir kısmının iyi niyetinden kuşku edilemez; ancak gerilla cenazelerine hakaret yapılırken, gerilla mezarları bombalanırken seslerini çıkarmayanların, yazıp çizmeyenlerin şimdi örf ve adetlerimizde böyle şeyler yok demeleri ya da bu olayı kınayan makaleler yazmaları çok fazla da anlamlı olmuyor. Bir siyasetçinin annesinin cenazesine saldırı ve hakaretle bir gerilla cenazesine saldırı ve hakaret arasında fark yoktur. Fark konulduğunda bu tür olaylar daha baştan meşrulaşmış olur ve bu tür saldırılar devam eder. Bugün HDP’li bir siyasetçinin annesinin mezarına saldıranlar yarın PKK’lilerin annelerinin mezarlarına hayli hayli saldırırlar. Bu açıdan gerilla cesetlerine, cenazelerine ve mezarlarına yapılan saldırılara karşı çıkmadan Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yapılan saldırıların önüne geçilemez. Bu saldırılar farklı zamanlarda devam eder.

Makale ve değerlendirmelerde AKP’nin Türkiye’yi utanç duyulacak ülke haline getirdiği söyleniyor. Bu doğru tespittir. Ancak Tayyip Erdoğan AKP’si Türkiye’yi yeni utanç ülkesi haline getirmiyor ki! Roboskî de Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının yüzüydü. Aslında AKP iktidarı zamanında utanç duyulacak yüzlerce olay var. Bunlara yeterli düzeyde karşı çıkılamadığı, AKP iyi teşhir edilemediği için AKP yandaşları artık cenaze düşmanları haline geldiler. Aslında AKP’lilerin tıynetinde, zihniyetinde bu tür şeyler vardır. 1960’lı yılların sonunda İmran Öktem isminde bir yargıç ölünce “bunun namazı kılınmaz” demişler, sonra da bu yargıcın cenazesine saldırma teşebbüsünde bulunmuşlardır. Bu tür zihniyetlere karşı konulmazsa işi azıtırlar, gemi azıya alırlar. Eğer gerilla cesetlerine saldırıldığında bu tepki konulsaydı Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldırının da önüne geçilmiş olurdu.

Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldıranlardan birinin Süleyman Soysuz ile fotoğrafının çıkması bu olayı tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir. Bu olay spontane olarak gelişmemiştir. Cenazeye saldıranlar hazırlıklı gelmişlerdir. Hatta cenazeyi getirdikleri traktöre yükleyip çöplük ya da izbe bir yere atmayı planlamışlardır. Zaten bu yönlü tehdit nedeniyle mezara indirilen cenaze çıkarılarak Dersim’e götürülmüştür. Süleyman Soysuz gibi faşist bir kafanın bakan olduğu bir yerde bu cenazeye saldırı olayı şaşırtıcı değildir, normaldir. Bu Soysuz’un kafasında olanlar ve onu dinleyenler cenazelere neler yapmazlar ki! Bu nedenle bu saldırı sıra dışı olarak görülmemelidir. Aslında her gün Kürt’e yapılan saldırı bu düzeydedir.

Tayyip Erdoğan ve onun emrindeki faşistler bu kafadadır. Bu saldırıları yaratan Tayyip Erdoğan ve onun emrindeki basındır. Eskiden bir tane AKİT vardı şimdi tüm basın sabahtan akşama kadar Kürtlere ve demokrasi güçlerine küfreden AKİT olmuşlardır. Bu basını dinleyen toplumdan ve insanlardan başka ne beklenebilir ki! Tayyip Erdoğan ve tayfası dindar ve kindar nesil yetişeceğini söylemişlerdi. Milliyetçiliğe din maskesinin takıldığı her yerde böyle bir toplumsal karakter ortaya çıkar. Din, milliyetçiliğin, yani kindarlığın toplumsallaştırılma aracı haline getirildiğinde orada her türlü insanlık dışı olaylarla karşılaşılır. Hitler de milliyetçiliğine dini alet etmişti. Enver, Talat ve Cemal paşalar da milliyetçiliklerine dini alet ederek Ermeni ve Asuri-Süryani soykırımını gerçekleştirmişlerdi. Son yüzyıllardaki soykırımlara bakılsın, tümünde dinin milliyetçiliğe alet edildiği görülür. IŞİD ve El-Kaide de tüm faşistler gibi dini Arap milliyetçiliğine alet olarak kullanmışlardır. MHP Türk-İslam sentezinden söz ederek Kürt soykırımcı karakterini ortaya koymuştu. Şimdi Türk-İslam sentezinin başbuğluğunu Tayyip Erdoğan yapmaktadır. Tarih boyu tüm soykırımcı faşistlerin kullandığı dil ve üslubu bugün Erdoğan kullanmaktadır. Dolayısıyla bu cenazelere saldırıyı yapan güruhu yaratan Tayyip Erdoğan’dır. Zaten şimdi birçok kişi ve kurum eliyle Erdoğan için “öl de ölelim” diyen faşist bir güruh yaratılmıştır. Bu açıdan Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldırıyı kabul etmeyenler ve kınayanlar ilk önce Tayyip Erdoğan’a ve onun zihniyetini yayan basına karşı bir mücadele içine girmelidirler. Sadece cenazeye saldıranlarla uğraşmak sivrisinekle uğraşmaktır. Bataklığı kurutmak lazımdır. Bu da Tayyip Erdoğan ve çevresiyle, onların Kürt ve demokrasi güçleri düşmanı basınına karşı mücadele ile olur. Bu açıdan demokrasi cephesi kurularak bu faşist saldırganlara karşı mücadele içine girmeden sadece kınamakla bu tür olayların önüne geçilemez, hatta saldırganlar cesaretlendirilir.

Aysel Tuğluk’un ve Kürt halkının acısına acı katan bu saldırganları şiddetle kınıyoruz. Kürt halkı ve Türkiye halkları demokrasi cephesi kurup mücadeleyi yükselterek bu cenaze ve mezar düşmanlarını tarihin çöp sepetine atacaktır.