İşgalcinin çıplak yüzüdür ölü bedene işkence

Yenilginin, korkunun en alçak biçimidir, ölü bedene saygısızlık, işkence. İşgalciler yenilgiyle insanlık erdemlerinden çıkmış halleriyle bize hakaret ettiklerini düşünüyorlar.

Muş’un Varto ilçesinde 10 Ağustos 2015’te çıkan çatışmada yaşamını yitiren YJA Star gerillası Ekin Wan’ı (Kevser Eltürk) hatırlarsınız.

2 Ekim gecesi Şırnak’ın Dicle Mahallesi'nde polislerin önce 28 kurşunla katledip sonra ayaklarını bağlayıp, bununla da yetinilmeyerek polis aracının arkasına bağlanarak emniyete kadar sürüklenen 24 yaşındaki Hacı Lokman Birlik’i (Siyabend Zana) de hatırlarsanız.

Hatırlıyorsunuz, hatırlıyoruz çünkü onlara yapılan şeyi tarif etmenin mümkünü yok. İnsanın kavrama-anlama yetilerini yerle bir ediyor. Çünkü cansız bedenlerine işkence yapıldı ve “zafer” olarak insanlara sunuldu bu vahşet. Sadece Ekin Wan ve Hacı Birlik mı? Şüphesiz değil. İşgalci TC’nin tarihi ölüm ve vahşetin de tarihidir.

Cansız bir bedene işkence etmek, soymak, görsel malzemeye çevirmek…

İnsan ne diyebilir böyle bir şey için? Hangi kelime tarif edebilir, hangi akım çözümleyebilir, hangi psikolojik tarif bunu yapanı anlatabilir? Bilemiyor insan. Çünkü insan olmanın da bir onuru, sınırı vardır. Onur zedelenip kör kuyuya düştü mü her şey lal olur. İnsan denen canlının en büyük en ayırt edici özelliği anlam verebilme iken, bu caniliğin nasıl anlamlandırılacağı sorunu koca bir boşluk.

Evrensel bir kuralı bu noktada hatırlamak yerinde olacaktır: Yasa saygı yoksa barış da yoktur. Olamaz da. Çünkü en asgari şart budur!

Biz yine de anlam vermeye çalışacağız. Bu, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yarattığı değer, politika, ahlak, umut ve sosyalizm için bir görevdir. Düşman ne yaparsa yapsın, ne ederse etsin bunun karşısına dikilmelidir. Teorik-pratik savaşı verilmelidir.

Cansız bedene işkence etmek, onu tanımlanamayan bir forma sokmak ve sadece et yığınına çevirmekle amaçlanan şudur: Kürdün acısını, ölümünü elinde tutmaya çalışmak!

Cansız bedene işkence yapan, karşıdakini en koyu inkâra iter.

Bu sayede onun ve temsil ettiği tüm değerlerin mutlak hâkimi olduğu fikrine kapılır.

Kendini ölümün efendisi gibi görür ve böyle davranmanın doğal hakkı olduğuna inanır.

Onun için karşıdaki sadece bir ‘inkâr’ metaforudur ve sıradan hiçliktir.

Katil, katillik yetkisini aldığı devletten yola çıkarak cenaze ile oynadıkça, deforme ettikçe, parçaladıkça, yerde sürdürdükçe korku verdiğini, her şeyi ile ona sahip olduğunu düşünür.

Denetimi eline geçirdiğini ve artık hep öyle olacağını tasarlar.

40 yıldır savaş halinde olan Kürt Özgürlük Hareketi panzerlerin arkasında sürüklenen, uzuvları kesilen, bedenleri teşhir edilen binlerce duruma tanık oldu. Düşman her seferinde bu yolla ne kadar ‘düşman’ ne kadar ‘sadist’ olduğunu anlatmaya girişti. Kürdü yenmenin yolunu bu sandı.

Fakat yanıldı.

En son örneği Efrinli bir YPJ savaşçısı…

Erdoğan’ın adamları tarafından cenazesine işkence yapılan bu devrimci kadın, ömrüne anlam katan patikalarda özgürlük düşleri ile yol alırken, haksızlığa ve vahşete ant içmişlerin karşısına dikilirken yıldızlaştı. Halkı için, toprağı için, en çok da kadınlar için.

İşgalci düşman, ölümü yeterli görmedi ve bedenine el attı. Bedeni üzerinden zafer çıkarmaya çalıştı tüm ahlaksızlığı ve insan dışılığı ile.

Ekin gibi, Siyabend gibi, bu koca dünyaya sığmaktan fazla oldu bedenleri.

Denilir ki; “İnsan savaşmayı seçtiği düşmanı kadar büyük, içindeki korkunun büyüklüğü kadar da küçük olurmuş.”

TC’nin özeti budur. Her şeyi ile çok küçüktür çünkü korkusu büyüktür. Bunca sadizm sadece korkusunu bastırmak içindir. Dehşet saçmaya, sindirmeye çalışması yaşadığı kâbus ve dehşet ile ilgilidir.

Devlet Ekin Wan’ı, Hacı Lokman’ı, YPJ savaşçılarını katledip, bedenine işkence ettikten sonra görüntüleri faşist kitle ile paylaşırken amaçladığı şeyler çoktu. Ama sonuç her seferinde o bedenlerin taşıdığı ruh gelip yüzlerine bir şamar gibi çarptı/çarpıyor... 

Ağustos 2015'te bir direniş abidesi olan Şehid Ekin Wan’ın cenazesine işkence yapanlara annesi şu cevabı vermişti:

 “Ekin Wan’ın annesi olduğum için gururluyum. Kızım her zaman çok cesurdu. Devletin kadın bedenini teşhir etmesi onların ayıbı, bizim başımız dik. Kadın bedenini çıplak şekilde teşhir ederek bizi alçalttıklarını sanıyorlar ama tam tersi bizim başımız diktir.”

Ekin'in arkasından kadınlar "Zulüm vahşidir kendini kirli elbiseler ardına gizler, biz Ekin'in çıplak direnişini giyiniyoruz" demişti.

Yenilginin, korkunun en alçak biçimidir, ölü bedene saygısızlık işkence. İşgalciler yenilgiyle insanlık erdemlerinden çıkmış halleriyle bize hakaret ettiklerini düşünüyorlar.

Dün Varto'da, Şırnak'ta ve Kürdistan'ın bir çok yerinde bugün Efrin'de direnişin çıplak hali ile bize insanlığımızı bir kez daha hatırlatanlara selam durmak gerekiyor.

Onların çıplak, kesilen, sürüklenen bedenleri bizim onurumuzdur…