Öcalan’ın Moskova’da 33 günü

Öcalan’a yönelik uluslararası komplo 20. yılına giriyor. Öcalan uluslararası ittifak sonucu 15 Şubat 1999’da Kenya’dan kaçırılarak Türkiye’ye teslim edildi.

Öcalan, komployu ”Çarmıha gerildim. Çivilerin biri Rusya’da biri İtalya’da, biri Yunanistan’da, biri de Türkiye’de çakıldı. Asırlık düşmanlar ekonomik için çıkar ve anlaşmaları için aynı masada toplanıp bana komplo yaptılar. Moskova’dakiler ilk çivileri sıkı vuruyorlardı. İlk defa, suratlarında dostluğa hiç yer vermeyen görüntülerle tanışıyordum’’ sözleriyle yorumlayacaktı.

Türk devletinin Efrîn’e yönelik işgal girişimi 26. gününe girdi. Sınırda çakılıp kalan Türk ordusuna Rusya neden onay verdi? Sorunu sadece Türkiye ile Amerika’nın arasını açmakla tarif etmek yeterli değil. Rusya öncelikli olarak ekonomik çıkarlarını korumak ve Türkiye’den daha fazla taviz koparmak için izin verdi.

Efrînê yönelik saldırılar başladığından bu yana Moskova ile Ankara arasında birtakım ekonomik anlaşmalar imzalandı.

* 22 milyar dolarlık Akkuyu Nükleer Santral Projesi’nden Türk şirketler çekildi.

* Rusya’nın, Türk-Rus ilişkilerinin normalleşmesi için kritik konulardan biri olarak gördüğü Türk akımı projesi konusunda Ruslar istediklerini aldılar.

* Rus Ka-32 helikopterlerin Türkiye’ye sevkiyatını öngören anlaşma imzalandı.

* Dubai’nin en büyük bankası olan Emirates NBD, Rus Sberbank’ın bünyesindeki Denizbank’taki hisselerini almak için görüşmelere başladı.

* Türkiye ile Rusya arasındaki ticaret hacmi 2017 Kasım ayı verilerine göre 20 milyar doların üstüne çıktı.

* Türkiye’yi ziyaret eden Rus turistlerin sayısı da yine Kasım 2017 itibarıyla 4 milyon 650 bini geçerek rekor kırdı.

Bugün Efrîn’de Kürtleri “ya Suriye ya Türkiye” kıskacından bırakan Rusya, 70 yıl önce Hazar petrolleri karşılığında Mahabad Kürt Cumhuriyeti’ni; 19 yıl önce Mavi Akım Projesi için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik komplo sürecinde kirli pazarlıklar yapmıştı.

19 YIL ÖNCE

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komplo 19 yılı geride bıraktı. Kürt sorununu siyasi alanda çözmek düşüncesiyle Suriye’den Avrupa’ya geçen Öcalan, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir uluslararası ittifak sonucu 15 Şubat 1999’da Kenya’dan kaçırılarak Türkiye’ye teslim edildi.

Öcalan’ın Avrupa’da bulunduğu süre içerisinde “komploda” yer alan ülkeler arasında yapılan milyar dolarlık anlaşmalar ise Öcalan’a yönelik komplonun nasıl adım adım örüldüğünü gözler önüne serdi.

Halkların özgürlük arayışını “komplolarla” boşa çıkarmayı amaçlayan egemen devletlerin içerisinde yer aldığı komplolar tarihi uluslararası güçlerin kirli ittifaklar tarihini de gözler önüne seriyor. PKK ile birlikte somutluk kazanan Kürt halkının özgürlük arayışı da bu uluslararası güçlerin tarihte eşine rastlanılmayan bir ittifakıyla boşa çıkarılmak istendi. Öcalan’a yönelik NATO ülkeleri ve Rusya’nın içerisinde yer aldığı “15 Şubat uluslararası komplosu” Kürtlerin özgürlük arayışını “Lidersiz bırakırsak bitiririz” düşüncesiyle hayata geçirilmişti.

Çünkü tarih boyunca Kürt halkının özgürlük arayışı komplolarla boşa çıkartılarak, yok edilmek istenmişti. 20. yılına giren “uluslararası komplo” ise Öcalan ve Kürt halkının büyük direnişiyle boşa çıkartılırken, Kürt halkının özgürlük arayışı da daha da somutluk kazanarak büyüyerek gelişti.

Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da “uluslararası komplo” ile Türkiye’ye getirildiği haberi dünyanın her tarafına ilk yankılanmaya başladığında, Türkiye devlet yetkilileri “güvenlik güçlerimizin yürüttüğü başarılı bir operasyon sonucunda” Öcalan’ın yakalandığını iddia ediyordu. Ancak gerçek, Öcalan’a karşı geliştirilen komploda, Türkiye’den çok uluslararası güçlerin kirli ittifakının payı olduğu idi.

Öcalan’ın Suriye’den çıkmasına neden olan gelişmeler ve sonrasında yaşanan olayların ayrıntıları komplonun kimler tarafından ve ne amaçla planlandığını gözler önüne seriyor. Öcalan, bu komployu, “Çarmıha gerildim. Çivilerin biri Rusya’da biri İtalya’da, biri Yunanistan’da, biri de Türkiye’de çakıldı“ sözleriyle yorumladı.

ASIRLIK DÜŞMANLAR AYNI MASADA

“ABD’den Rusya Federasyonu’na, AB’den Arap Birliği’ne, Türkiye’den Yunanistan’a, İsrail’den Kenya’ya kadar birçok devlet komploya dahil olmuştu.” Bu sözler Öcalan’a ait. Savunmalarında komployu çözümlemeye çalışırken, asırlık düşmanlar olan Türkler, Ruslar ve Yunanlıları birleştiren neydi? Öcalan’a yönelik komplo “asırlık düşmanları” bir araya getirmişti. Ama nasıl?

Yunanistan’dan ayrılmak zorunda bırakılması üzerine, Öcalan’ın ikinci durağı Rusya, uluslararası komploda önemli bir rol üstlenen ülkelerin başında geldi.

Rusya’nın karşıtlık içerisinde olduğu ABD ve Avrupa devletleri ile ilk kez kendisine dönük komplo konusunda aynı masa etrafında bir araya gelmesi sonucu Öcalan, 33 gün sonra ülkedeki komünistlerin daveti üzerine bu kez kendisini kuşatan Avrupa’nın kalbine İtalya’ya gitti. Ancak sosyalist Başbakan D’Alema’nın başında bulunduğu İtalya hükümeti, komplonun asıl güçlerinin baskılarına karşı duramayınca Roma hukukunun doğduğu kentte, yasalar ve hukuk Öcalan şahsında ayaklar altına alındı.

Öcalan’ın Suriye’den çıkıp Yunanistan’a vardığı gün ile orada karşılaştığı yaklaşım sonucu Rusya’ya hareket ettiği gün aynı oldu. Rusya, bugüne kadar her ne kadar Avrupa ve ABD ile politikalarına karşıt bir pozisyonda dursa da komplo sürecinde ABD ve Avrupa devletleri ile aynı masa etrafından oturarak, komplonun baş aktörlerinden biri haline geldi.

PRİMAKOV TÜM GÜCÜNÜ KULLANDI

Öcalan, Rusya’nın başkenti Moskova’da, Rus güvenlik elemanları ve Duma Meclisi eski Başkan Yardımcısı Vladimir Jirinovski tarafından karşılandı. Bir gece Jirinovski’nin evinde tutulduktan sonra bir dağ evine götürüldü. Öcalan burada siyasi iltica başvurusunda bulundu.

Rusya’ya geldiği ikinci gün olan 11 Ekim 1998 tarihinde ise Suriye’den ayrılmasının ardından geçiş noktalarını da içeren istihbarat bilgileri Ankara’ya ulaştırılıyordu. Bu bilgileri, aynı gün bir basın toplantısı düzenleyen dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, “Bugün itibariyle Öcalan’ın Rusya’da olduğunu, müttefik bir ülkenin istihbarat örgütünün verdiği bilgiyle öğrenmiş bulunmaktayız” açıklamasıyla bildiklerini açıkladı.

ABD ve Türkiye’nin devreye girmesiyle dönemin Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov, Öcalan’ın Rusya’dan çıkması için tüm gücünü kullanmaya başladı. Yunanistan’da olduğu gibi Öcalan’ın en doğal hakkı olan uluslararası hukuk ve Rusya yasaları tarafından tanınan ‘iltica hakkı’ burada da uygulanmadı.

DUMA’NIN KARARI

O günlerde Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mehmet Ali İrtemçelik, temaslarda bulunmak üzere Moskova’ya gitti. İrtemçelik, Başbakan Mesut Yılmaz’ın bir mektubunu, Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov’a iletti. Mektup, Öcalan’ın Türkiye’ye iadesine karşılık ekonomik pazarlıkları içeriyordu. Bu pazarlıklar devam ederken, Öcalan Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı olan Duma’ya, ‘siyasi sığınma’ talebinde bulundu.

Öcalan’ın talebi Duma tarafından 4 Kasım 1998’de, 1’e karşı 298 oyla kabul edildi.

Duma’nın kararına ilk tepki, Öcalan’ın tasfiye planını devreye koyan ABD’den geldi. Dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Rubin, kameralar karşısına geçerek Duma’nın aldığı kararı eleştirmiş ve “Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, PKK’yi terör örgütü olarak ilan etmiştir. Rusya hükümetinden, Öcalan’ı hemen sınır dışı ya da iade etmek için gereken adımları atmasını istedik. Hiçbir ülke, bu ‘teröriste’ sığınma hakkı tanımamalıdır. Tekrar vurguluyorum, hiçbir ülke!” açıklamasında bulunmuştu.

RUSYA’YA 8 MİLYAR DOLARLIK KREDİ

Bu gelişmeler üzerine Öcalan’ın evinde kaldığı Rus Milletvekili Aleksey Mitrofanov, Başbakan Yevgeni Primakov ile görüşüp, Öcalan’ın Rusya’yı terk etmesi yönündeki kararını tekrardan değerlendirmesini istedi. Primakov, bu talebe karşı Mitrofanov’a en fazla 9 gün Rusya’da kalabileceğini bildirdi.

Rusya İçişleri Bakanı Sergei Stepaşin de Avrupa Konseyi’nde düzenlediği basın toplantısında, Duma’nın aldığı kararın hiçbir öneminin olmadığını belirtti. Öcalan’ı Moskova’ya geldiğinde karşılayan ve evinde konuk eden Jirinovski’nin yanında, Mitrafanof ve Rusya’nın güvenlik ve istihbarat yetkililerinden Heba Çili, Öcalan’ın kaldığı eve giderek, Öcalan’ın, Rusya’yı terk etmesini istedi.

Öcalan’ın Rusya’dan çıkarılmasına dönük devreye konulan plan doğrultusunda Türkiye hava sahası üzerinden Kıbrıs’a götürülmesi hedefleniyordu. Öcalan, bu planı öğrendiğinde uçağın imhası ya da uçağın Ankara’ya indirilmesi ihtimalini göz önüne alarak, Kıbrıs’a gitmeyi kabul etmedi. Kıbrıs’a götürülme planı, Öcalan’ın daha o günlerde Türkiye’ye teslim edilmesi amacı güdüldüğünü güçlendiriyordu.

ÖCALAN: DEMİR KAFESİN İÇİNDEYİM

İtalya’da 66 gün kalan Öcalan, İtalya Başbakanlığı tarafından tahsis edilen bir uçakla tekrar Rusya’ya gönderildi. Öcalan, Rusya’nın başkentine ikinci defa ayak bastığında takvim yaprakları 16 Ocak 1999’u gösteriyordu.

Öcalan’ın İtalya’dan çıkarılmasına dair sonraki yıllarda ortaya çıkan bilgiler, söz konusu devletlerin komploda nasıl bir rol aldıklarını açıkça gösterdi. Öcalan’ın İtalya’dan çıkarılması ve Rusya’nın kabul etmesinin arkasında da İtalya’nın, “Öcalan’ı geri alın, size IMF’nin bloke ettiği 1998 yılı yardımının ilk bölümü olan 8 milyar dolarlık krediyi açtıralım” teklifi yatıyordu.

Öcalan bu defa Rusya’da daha sert bir uygulama ile karşılaşırken, tutulduğu odadan dışarı çıkmasına bile izin verilmiyordu.

Öyle ki Öcalan, Rusya’ya ikinci gidişindeki uygulamaları “demirden kafes içine alınmıştım” diyerek tanımlayacaktı.

Bu koşullar altında 17 Ocak 1999 tarihinde, Öcalan’ın tutulduğu eve giden Rus güvenlik görevlileri, Primakov’un “Hükümetimiz, sizin burada kalmanıza müsaade etmiyor. Gerekçesiz sizin üç gün içerisinde Rusya’yı terk etmeniz gerekiyor, ama gideceğiniz yeri biz belirleyeceğiz” mesajını iletti.

Bir sonraki gün yani 18 Ocak günü ise Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksandr Lebedev, Rusya’nın Türkiye dostluğuna verdiği önemi göstermek için Başbakanlıkla görüşme talebinde bulundu. Görüşmenin ardından açıklama yapan Lebedev, şöyle diyecekti: “Rusya federasyonunun sözünü yerine getirdiğini size bildirmekle görevlendirilmiş bulunuyorum. Ülkemizin içinden geçmekte olduğu ekonomik krizde Türkiye, Rusya’nın yanında durdu. Hükümetiniz, Türk şirketlerine Rusya’dan çekilmeme çağrısı yaptı. Biz, o zaman size gösterdiğimiz bu dostluğu unutmayacağımızı söylemiştik. Öcalan konusunda attığımız adım bunun bir ifadesidir. Öcalan sınır dışı edilecek.”

Lebedev, Türk tarafına verdikleri taahhütleri yerine getirdiklerini bildiriyordu. Bunun üzerine IMF, Rusya’ya 8 milyar dolar kredi, Türkiye ise Mavi Akım projesini vererek, Öcalan’ın üzerindeki uluslararası komployu bu anlamıyla da bir kez daha ifşa etmiş oldular.

MOSKOVA’NIN ÇİVİLERİ

Bu çıkışların ardından da ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın Rusya ziyareti gündeme geldi.

Tarih boyunca hep birbirlerine düşman olan ve karşı kutuplarda yer alan ABD ve Rusya, ilk defa Öcalan’ın tasfiyesi konusunda en büyük müttefik haline geldi. Yaşadığı bu süreci Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesine benzeten Öcalan, yaşananları “Büyük ihtimalle oyunun son perdesi bilinerek hazırlanmış ve oynanıyordu. Süreç, çarmıh veya tabutun hazırlanmasıydı. Moskova’dakiler ilk çivileri sıkı vuruyorlardı. İlk defa, suratlarında dostluğa hiç yer vermeyen görüntülerle tanışıyordum. Belli ki karar, üst düzeyden ve kesindi” sözleriyle anlatmıştı.

ÖCALAN BİŞKEK’E KAÇIRILDI

ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın Moskova’ya yapacağı ziyaretten bir gün önce çok önemli bir olay yaşandı. 20 Ocak günü 1999 günü, Öcalan zorla bindirildiği bir kargo uçağıyla Tacikistan’ın başkenti Bişkek’e kaçırıldı. Bişkek’teki bir köy evinde 8 gün boyunca tecrit altında tutulan Öcalan’ın dışarıyla tüm ilişkileri kesildi. 28 Ocak ise hazırlanan bir başka uçakla, iki defa hukuksuz bir şekilde yurt dışı edildiği Moskova’ya tekrar getirildi. Burada tanımadığı bir kişi tarafından karşılanan Öcalan, Rus özel birliklerinin kaldığı bir binaya götürüldü.

Aslında Tacikistan’a kaçırılmadan önce Öcalan, Kürdistan’a dönme isteğini dile getiriyor. Ruslar, ilk başta “Ermenistan üzerinden sınıra bırakabiliriz” diyorlar, ancak kısa bir süre sonra bu karar “Durum değişti, Tacikistan’a gidiyoruz!” şeklinde değişikliğe uğramıştı.

Bişkek’teki durumu Öcalan, “Bağırsaydım haykırışımı kimse duymazdı, ölseydim kimse cesedime ulaşamazdı“ diyecekti.

SURİYE İLE TÜRKİYE ANLAŞTI

Öcalan’ın Moskova’ya gelmesinin üzerinden kısa bir süre geçmeden yanına gelen Rus görevliler, Öcalan’ı Şam’a göndereceklerini söyledi. Bu süreçte Suriye, Türkiye ile Öcalan konusunda anlaşmış, Öcalan’ın Suriye’ye gitmesi durumunda Türkiye’ye teslim edeceği teminatını vermişti. Bu teklifi kabul etmeyen Öcalan, Yunanistan’da bulunan Yunanlı emekli Amiral Andonis Naksakis’e “can güvenliğinin tehlikede olduğu” mesajını ulaştırdı.

Bu mesaj trafiğinin ardından Öcalan, 29 Ocak 1999 tarihinde emekli Amiral Naksakis aracılığıyla Rusya’ya gönderilen özel uçakla Atina’ya ikinci ve son kez ayak bastı.

DAVOS’TA PAZARLIK

Yunanistan’da kalmasına izin verilmeyen Öcalan, bu kez Hollanda’ya gitme önerisini sundu. Bu talebi Yunanistan önce kabul etmedi, sonra ise kabul etti. Bir uçak Öcalan’ı Atina’dan Beyaz Rusya’nın Minsk kentine götürecek, burada da ikinci bir uçak Minsk kentinden alarak Lahey’e götürecekti.

Bu arada Öcalan’ın Yunanistan’dan yeniden Rusya’ya gittiği 30 Ocak günü bir başka gelişme yaşanıyordu. Davos’ta Dünya Ekonomi Forumu toplantısı düzenlenmişti ve foruma katılan Rusya Başbakanı Yevgeni Primakov ile ABD’li petrol şirketleri arasında Öcalan’ın durumu pazarlık masasına yatırılmıştı. Kürt sorununun varlığının Hazar petrollerinin dağılımında güvenlik sorunu yarattığının farkında olan Rusya’nın Öcalan’ın ülkesinde bulunmasını Kafkas petrollerinin paylaşımında pazarlık konusu yaptığı, Rusya’da yayınlanan ekonomi gazetesi Komersant’ta çıkan haberle doğrulandı.

Uluslararası komplo sürecinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 33 gün Rusya’da kaldı.

Öcalan, komplonun içerisinde yer alan gelişmelere dair durumu şöyle özetliyordu: “Benim takibimde ve işlemez duruma getirilmemde İsrail’in payı belirleyiciydi. Tabi, ABD’nin büyük mali ve diplomatik desteğiyle birlikte yürütüyorlardı. Moskova’da kalmamam için IMF’nin 8 milyar dolarlık kredisi kullanılmıştı. Yine Türkiye’den bu amaçla Mavi Akım Projesi koparılmıştı. Tasfiye edilmem o günler için küresel politikalarına uygun düşmekteydi. Tarihinin çok önemli bir ekonomik krizini yaşayan Rusya’nın o dönemde çok acil krediye ihtiyacı vardı. Eğer derde derman olacaksa, bana karşı düzenlenen komploda yer alıp rolünü oynamaması için neden kalmayacaktı.”

Kaynak: Yeni Özgür Politika