Özgür dağlardan, özgür basına bir Deniz hikayesi...

Ülkesinin makus talihini değiştirmek için bir elinde silah, bir elinde de kamerasıyla mücadeleye atılan Deniz Fırat'ın aramızdan ayrılışının üzerinden 5 yıl geçti.

Gazeteci Deniz Fırat'ın (Leyla Yıldıztan), bundan beş yıl önce DAİŞ çetelerinin 8 Ağustos 2014 tarihinde Maxmûr'a yönelik saldırısında yaşamını yitirdi

1984 yılında Wan'ın Ebex (Çaldıran) ilçesine bağlı Hecîxatûn köyünde dünyaya gelen Deniz Fırat'ın dağlarda geçen yaşamı, tıpkı ülkesinin kaderine benziyordu. Ama Deniz, ülkesinin makus talihini değiştirmek için bir elinde silah, bir elinde de kamerasıyla mücadeleye atıldı.

BAKÛR'DAN, ROJHILAT'A ORADAN BAŞÛR'A

Henüz 6 yaşındayken annesini kaybeden ve babasının "örgüte yardım ettiği" gerekçesiyle tutuklanıp serbest bırakılmasının ardından göç yollarına düşen Deniz'in bir sonraki durağı Doğu Kürdistan olmuştu.

Ardında bir ablası ve cezaevinde olan iki kardeşini bırakan Deniz, babası ve üç kardeşiyle bir süre Rojhilat'ta (Doğu Kürdistan) kaldıktan sonra bu sefer de Güney Kürdistan dağlarına verdi yönünü...

Deniz 6 yaşında çıktığı göç yollarında 1997 yılında Zap'ta çıkan çatışmada ablası Binefş'i kaybetti. Deniz, ablasını yitirdikten 2 yıl sonra 8 Ağustos 1999 tarihinde, bu kez diğer kardeşi Sarya'yı Metina'da çıkan bir çatışmada kaybetti.

KAMERASINI HİÇ ELİNDEN DÜŞÜRMEDİ

Deniz’in diğer bir kardeşi de bu dönemde Binevş Sarya ismini alarak mücadeleye katıldı. Okuma yazmayı mücadele içerisinde öğrenen Deniz, bir yandan gerillacılık yaparken, diğer yandan da gerillayı tüm dünyaya anlatmak için eline aldığı kamerasını son nefesine kadar bırakmadı.

Deniz'in hikayesinin bundan sonraki kısmını kardeşi ve yoldaşı Binevş Sarya, ANF'ye anlattı. "Kardeşi ve yoldaşı olmasam da Deniz'i anlatmak benim için çok zor olurdu" diyerek sözlerine başlayan Binevş Sarya, Deniz'in en büyük özelliğini insan ve doğayı sevmek olduğunu dile getiriyor.

DAĞLARDA GEÇEN BİR YAŞAM

Deniz Fırat'ın suyu çok sevdiğini ve bu yüzden mücadeleye katılırken ilk isminin "Deniz Derya" olduğunu, daha sonra ise "Deniz Fırat" ismini aldığını belirtiyor ve ekliyor: "Bizler çok küçüktük dağa geldiğimizde. Arkadaşların yanında büyüdük. Daha doğrusu onlar bizi büyüttü."

Deniz'in gerillayı çok sevdiğini ve her anını ölümsüzleştirmek istediğini söyleyen Binevş Sarya, "Bunun için 2007 yılında basın çalışmalarına geçti. Xakûrkê ve Xinêrê alanlarında basın çalışmalarında bulundu. Bazen bir gerillanın hikayesini yazmak için saatlerce yürürdü" diyor ve ekliyor:

GERİLLAYA AŞIK BİR GAZETECİ

"Deniz, sohbetlerimizde, gerillanın bir gülüşünü, tebessümünü kaydetmek için saatlerce yürürüm. Gerillayı çok seviyordu. Her anını kaydetmek istiyordu. Gerillaların fotoğraflarından bir sergi açmak istiyordu. En büyük hayali buydu...

"Deniz hem gerilla, hem de bir gazeteciydi. Büyük bir aşkla işini yapıyordu. Bir gün çalışmada kamerası düşüp kırılınca, Deniz onun üzerine bir yazı yazmıştı. 'Kameram kırıldığı için çok üzüldüm, çünkü ben o kamerayla gerillayı resmediyordum' diye yazıyor."

HALKININ MÜCADELESİNİN SESİ OLDU

Deniz'in dağda "Tanrıça Zilan" ve Dengê Welat Radyosu'nda da çalıştığını dile getiren Binevş, Deniz'in okuma fırsatı olmadığını ve kendi kendini eğittiğini ve daha sonra Maxmûr'a geçerek Rojeva Welat gazetesini çıkardığını kaydediyor.

Binevş Sarya, Deniz'in halkının mücadelesini dünyaya duyurmak için sürekli mücadele içerisinde olduğunu belirtiyor ve "Deniz hakikatin izindeydi. O hiçbir zaman sadece gazeteci olmadı. Halkının mücadelesinin en büyük sesi ve savunucusu oldu" diyor.

HEP EN ÖN CEPHEDE OLDU

Maxmûr'da aynı zamanda bir çok Kürt medyasına haberler yapan Deniz, 6 Ağustos 2014’te DAİŞ çeteleri, kampa saldırdığında elinde kamerasıyla savaşı tanığı ve direnişçisi oldu.

8 Ağustos günü en ön cephede olan Deniz, hakikati ve direnişi dünyaya duyurmaya çalışırken vücuduna isabet eden şarapnel parçalarıyla yaşamını yitirdi.

DİRENİŞİ MİRAS BIRAKTILAR...

Deniz; Apê Mûsa, Gurbetelli Ersöz ve Halil Dağ'dan devraldığı Özgür Basın mirasını şimdi kardeşi Binevş Sarya ve Bêrîtan Medûsa devam ettiriyor.

Deniz'in kalemini devralan kardeşi-yoldaşı Binevş Sarya, "Ben şimdi bile haber yaparken 'Deniz olsa bunu nasıl yapardı?' diye kendime sorarak, işe başlarım" diyor ve ekliyor: "Denizlerin, Nûjiyanların, Rizgarların ve Dilîşanların bize bıraktığı miras direniş mirasıdır."