Şair gerilla: Yazmak özgürlük arayışıdır

PKK saflarına 6 yıl önce katılan Ferzad Sêdar, bir şair gerilla. Yazmaya ilk başladığında fark etmese de yazmanın özgürlük arayışı olarak geliştiğini şimdi anladığını belirtiyor.

Kürdistan dağlarında bir yaşam tarzı, biçimi, yöntemi olarak gerillacılık, 40 yılı aşkındır kendisini var ettiği gibi halkın da umudu ve güvencesidir. Her gerillanın cebinde askeri planlama, eylem ve taktiklerin işlendiği bir defter olduğu kadar duyguların nakşedildiği; şiirlerin, günlüklerin akıtıldığı bir defter daha görebilirsiniz.

Bu tarife uyan, mütevazi bir şair gerilla ile karşılaşıyoruz. 2013’te PKK saflarına katılan Ferzad Sêdar’ı 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle görüyoruz. Kadın yol arkadaşlarına düzenleyecekleri etkinliğin tüm teknik alt yapısına gönüllü bir şekilde yardım ediyordu; bir ara arkadaşlarının yoğun isteği üzerine kalkıp şiir de okudu.

Şiirlerini okuduktan sonra biraz kendisini tanımak istediğimizi söylediğimizde, mahçup bir edayla ‘Şiirler bana ait değil arkadaşlara aittir’ diyerek sebebi sohbetimizin önünü kapatmaya çalışsa da yanında yamacında bulunan arkadaşları, ‘Şairdir, söylemekten utanıyor’ diyerek bizim de üzerine sohbet etmek istediğimiz konuya geldi sohbetimiz.

Biraz kendisini, anlatmasını istiyoruz gerilla Sêdar’dan. “2010’a kadar da şiir ile ilgim yoktu. Çocukluğumda Alevi kesimin yoğun olduğu bir ortamda büyüdüm. Şiir yazmayı hiç aklımdan geçirmemiştim fakat deyişleri her zaman sevmiş ve dinlemiştim. 2010’da faşist saldırılara duyduğum öfkeyi bir kaç satıra dökmüştüm. Şiir yazmak bir arayışı bir dışa vurma istemi olarak gelişmişti” diye açıklama gereği duyuyor.

BİR DİZE İLE BAŞLAYAN YAZMA SERÜVENİ

Sêdar, medya organlarında özellikle de sosyal medyada şoven-milliyetçi söylemlerin iktidar ehlinin tırmandırmasıyla yoğun olduğunun altını çizerek, “Yazmaya başlama öyküm, Kürtleri yok sayan hakaret vari yazıları gördükten sonra başladı. Bir cevap olma istemi büyüdü içimde ve ilk yazdığım satırlar ‘Sahi sen hiç Kürt oldun mu/Geçti mi çocukluğun mermilerin ışığında/Yayıldı mı köyüne kan kokuları/Sahi senin de babanı dövdüler mi köy meydanında? Ananın Havar! çığlıkları altında’ diyerek başlamıştı ve ardından da yazmaya devam etmeye çalıştım, yazdıkça biriktirdim toplu halde şiirlerimi kitaplaştırdım” dedi.

YAŞAYAN VE ANLATAN

Gerilla Sêdar, Kürdistan dağlarına ilk adım attığında duyduğu heyecanı, ancak şiirlerle dışa vurabildiğini de belirterek, şöyle devam etti: “Duygularım müthiş yoğunlaştı, gerillayı, şehidi tanımlama, tarihi tanımlamaya dair yoğunlaşmalarım gelişti. Aslında bu bir sınır getirdi. Artık anlattığım şey değil, anlatıcı değil, yaşayan ve anlatan olmak istedim. Yaşananların üzerinden kendisini yaşatan olmak istedim; yaşayarak yaşatan olmak istedim. Önder Apo, şiiri özgürlük arayışı olarak tanımlıyor. Bu tanımlama beni dağlara getirdi, duygularımı daha da yoğunlaştırdı. Aslında yazmaya ilk başladığımda da fark etmeden, bilinçsizce bir girişim olmuş olsa da yazmanın özgürlük arayışı olarak geliştiğini şimdi tanımlayabiliyorum.”

DAHA ÇOK YAZMAK

Gerilla Sêdar, sonunun başarılı olup olmamasının duygulara sahip çıkmakla bağlantılı olduğunu kaydederek, şöyle konuştu: “Parti içerisinde dağa ilk ayak bastığım ve sonrasındaki duygularımı aslında zaman zaman ihtiyaç duydukça kaleme aldım; günlük, yazı, şiir tarzında fakat yazdıklarımı koruyabilmek savaş koşullarında zorlayıcı olabiliyor ve her korumakta zorlandığımda daha çok yazdığımı fark ediyorum. Kürdistanlı bir genç olarak Türkiye metropollerinde büyüdüm. Doğa ile arama kenti uçurumları girmişti. Dağlarda ilk buluşma büyük heyecanlı oldu. Doğayı, dünyayı ilk defa görmeye başlayan bir çocuk haline gelmiştim. Yazdıklarıma bu çocukluk halleri de diyebiliriz.”

LEYLA GÜVEN VE ARKADAŞLARI İÇİN

DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve tecrit protestocularına dikkat çeken Sêdar, şunları ifade etti: “Leyla arkadaşın başlatmış olduğu salt bir eylemden ziyade hamledir. Bu yaşama evlatlar vermiş, saçlarını ağartmış, zindanlar, acılar görmüş, hayatın her alanında mücadele yürütmüş bir kadının böylesi bir sürece öncülük ederek, tüm ağırlığını ruhunda hissederek hamle nitelliğinde bir adım atması, müthiş bir uyanıştır. Öncülük eden, direniş gösteren tüm kadınlara ve insanlara atfen büyük duygular yaşatıyor. Bizim yazdıklarımız ise bunun zerresi olabiliyor”

DİRENİŞÇİLERE ATFEN ŞİİR

HPG gerillası Ferzad Sêdar’ın DTK Eşbaşkanı Leyla Güven ve arkadaşlarına atfen kaleme aldığı şiiri şöyle:

LEYLAM

Leyla! sen çok evvel zamanlarda başlayan güzelliğin özü yanı jin

Şimdiyse ruhun evrenle boy ölçüşürken tanrıçalığı giyinmişsin eriyen bedenine

Ne mutlu!

Obur tanrılar emerken kanını bir bir civanların

Sürmek için dünyanın sefasını

Sen kursağına haram etmişsin derviş lokmasını

Bu yüzden utanıyor şahsında direniş

Oy ben ölem!

Çift memeli ana yurdunda böyle açlığa mı yatacaktı tanrıçalar?

Nan’ın ülkesine nan’sız mı kalacaktı Güneş’in bereketini görmek için

Oy ben ölem!

Bak Nasır’lar bağlanmış sevdalı yüreğine

Zindanlar ayakta ilmik ilmik nakış işliyor

Türkü olmuş kısık sesin dünyaya

Ve dağ doruklarında govendini tutuyor yiğitler

Oy ben ölem!

Saçlarında mı topladın ülkemin kayan yıldızlarını

Halkımın acılarını mı sürdün gamzelerine orada mı gizliyorsun

Bahçe olmuş sanki gözlerin çocukların umutlarına

Bu yüzden mi hep gülüyorsun?

Oy ben ölem!

Sen ölmeyesin Leylam!”

 

EYLEMCİLERİN GÜLÜMSEMELERİ

Sohbetimize son vermeden önce açlık grevi eylemcilerinin gülümsemelerinden etkilenerek ve buradan yola çıkarak, ‘Gül kadın’ ismini verdiğini şiirini de okumasını istiyoruz gerilla Sêdar’dan. “Pratikte savaş yoğunluğu bize ne bırakır, ne öğretir bilemiyorum fakat mümkün mertebe savaşın yoğunluğunu, yoldaşlarımı kaleme almaya çalışacağım” diyerek paylaşıyor şiirini:

GÜL KADIN

Tanrılar çağında ayıplansa da gülüşün

Aldırma sen

Tanrıça özgürlüğünde gül kadın

Süpürge etme saçlarını uygarlığın kirine

Savur saçlarını dağ yelleri oluşsun

Ve sür yüzünü, insanlığın gülen yüzüne

Acıların inadına gül kadın

Fabrikalar tarlalarda senin emeğin

Ana sensin, yaşam senin eserin

Sakın susma

Ellerinin hamuruyla da gül kadın

Copuna, dayağına, ayıbına

‘Tüf’ de sistemin

Sokak senin, marş senin

Barikatlarda yüzün örtülüyken de

Gül kadın

Dağlarda da eksik olmasın rengin

Mevzilerde, eylemlerde zılgıtların duyulsun

Kavga senin, halk senin

Varsın sonunda ölüm de gelsin

Ölüme de gül kadın!