Şerik: 15 Ağustos tüm halklara kazandırdı

PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, 15 Ağustos'un Kürt halkı kadar Ortadoğu halklarına ve demokrasiye de büyük kazanım sağladığına dikkat çekti. Şerik, "Kürdistan özgürleşmeden Türkiye demokratikleşemez" dedi.

15 Ağustos Atılımı, dört parça Kürdistan, Ortadoğu ve dünyanın dört bir yanında büyük bir heyecan ve coşkuyla kutlanıyor.

PKK Merkez Komite Üyesi Cemal Şerik, 15 Ağustos Atılımı'nın 35. yıl dönümünü vesilesiyle açıklamalarda bulundu.

'DÜŞMAN, 15 AĞUSTOS'UN AÇTIĞI YOLDA YOK OLACAK'

Atılımın 12 Eylül faşizmine vurulmuş en büyük darbe olduğunu belirten Şerik'in değerlendirmeleri şöyle:

"15 Ağustos’un 35. yıl dönümünü karşılıyoruz. Bugün vesilesiyle tüm Kürdistan halkının, Ortadoğu halklarının, ulusal diriliş bayramını kutluyorum. Tabii 15 Ağustos’u büyük bir coşku ve heyecanla karşılarken, bizi bugünlere getiren başta büyük komutan Mahsum Korkmaz yoldaş olmak üzere yine Ağustos ayı içerisinde şehadete ulaşmış olan Atakan Mahir, Zeki Şengali, Sarı İbrahim ve Hüseyin Mahir yoldaşların şahsında tüm devrim şehitlerimizin anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum. 15 Ağustos’u bize mal eden kuşkusuz şehitlerimizdir. Fakat 15 Ağustos’un mimarı Önder Apo’dur. Bugün vesilesiyle Önder Apo’nun da 15 Ağustos’unu kutluyor ve buradan selamlıyorum.

15 Ağustos üzerine bugüne kadar çok şey söylendi. Belki şimdi söyleyeceklerimiz öncekinden farklı değil. Ancak öyle de olsa 15 Ağustos’un yıl dönümünde var olan gerçeklikleri bir kez daha günümüz koşullarında ele alıp ona göre de anlam verilmesi gerekiyor. 35 yıl sıradan bir tarih değil; halkların tarihinde, yaşamda uzun bir süreci kapsıyor. Yine aynı şekilde silahlı mücadele ve savaş tarihleri içinde de 35 yıl uzunca bir dönemi ifade ediyor. Tarihte de bu şekilde uzun bir sürece yayılmış olan savaşlar hep anılıyor. Sonraki kuşaklar açısından da sonuç çıkarılması gereken savaşlar olarak değerlendiriliyor. Buna Yüzyıl Savaşları adı veriliyor, onlarca yılı bulan savaşların adlarıyla anılıyor. Yine savaşan tarafların adlarıyla bu tür savaşlar anılıyor. Tabii Kürdistan Özgürlük Mücadelesi içinde 35 yıl önemli bir süreç ama tamamlanmış bir süreç değil. Daha ne kadar devam edeceği de belli değil. Çünkü amansız bir mücadele gerçekliği içerisinde süren bir savaş. Düşmanın bu savaşı kendi lehine sonuçlandırmak için yoğun saldırılarının yaşandığı bir süreç. Yine düşmanın, 15 Ağustos’u, onun direniş ruhunu, onun ortaya çıkardığı kazanımları yok etmek için sürdürdüğü kirli savaşı uluslararası gerici güçlerin, işbirlikçi, hain güçlerin de desteğini alıyor. Almış olduğu bu destekle aslında 15 Ağustos’un gerçekleştirdiği, yürüttüğü, ortaya çıkarttığı kazanımlar ve değerler karşısında ancak ayakta kalabiliyor. O nedenledir ki düşmanın bu 35 yılda gerçekleştirdiği karşı koyuşu daha ne kadar sürer, onu da şu an kestirmek mümkün değildir. Fakat düşman tüm gücünü de kullansa, uluslararası, işbirlikçi ve hain güçlerin desteğini de alsa 15 Ağustos’ta başlayan savaşın mutlaka zaferle sonuçlanması önünde engel teşkil edemeyecektir. Mutlaka ve mutlaka 15 Ağustos’un açtığı yolda yürüyen mücadele karşısında yok olacaktır. Bunu herkesin iyi bilmesi, başta da düşmanın bunu iyi görmesi gerekiyor.

'BÜYÜK KAZANIMLAR ORTAYA ÇIKTI'

35 yılın içinde elbette mücadelemizde çok büyük kazanımlar ortaya çıktı. Ortaya çıkartılan bu kazanımlar kendiliğinden gerçekleşmedi. Bunun için büyük bedeller ödendi. Bu uğurda on binlerce şehit verdik. Yine sayısı on binlerle ifade edilen gazilerimiz oldu. Binlerce köyümüz boşaltıldı, milyonlarca insanımız yerinden, yurdundan edildi. Gerilla tüm zorluklara rağmen büyük bir direniş sergiledi ve hâlâ çok kararlı bir şekilde bu direnişini devam ettiriyor. Halkımız büyük bir direniş sergiledi, bu direniş her koşul altında, tüm baskılara rağmen devam ediyor. Düşmanın tüm saldırıları bu cepheden de karşılığını bulmuş durumdadır. Bu direnişin ortaya çıkardığı kazanımlar çok fazladır. Birileri halkımızın çektiği acıları savaşa, mücadeleye bağlayabilir. Bunun kara propagandasını da yapabilir ki yapanlar da var. Böylesi bir karşı propagandayı, kara propagandayı geliştirirken var olan gerçeklikleri de gizleyebileceklerini zannediyorlar. Eğer halkımızın, gerillanın böylesi bir mücadelesi olmasaydı, bugün Kürdistan halkının varlığından bahsedemezdik. Bugün Kürtlerin varlığından bahsediliyorsa, bu yürütülen bu mücadelenin açığa çıkardığı bir kazanımdır. Düşman bile Kürtçe televizyon açmak zorunda kalmışsa, bu mücadelemizin açığa çıkardığı bir kazanımdır. Bu kazanımlar sonucunda Kürtler bugün artık özgürlük sorunlarını tartışıyorlar. Özgürlük mücadelesini zaferle nasıl taçlandırabileceklerinin daha farklı arayışları içerisine girmiş bulunmaktadırlar. Demokratik Ulus inşasını gerçekleştirebilme mücadelesi içerisindedirler. Tabii ki tüm bunlar bu 35 yıllık mücadelenin ortaya çıkardığı kazanımlardır. Bugün Rojava’da özgürlük mücadelesi önemli kazanımlar elde etmiştir. Uluslararası alanda Rojava Devrimi taktirle karşılanmıştır. Herkes Rojava Devrimi’nden bahsederken saygıyla onu anmak durumunda kalmaktadır. Ortadoğu halkları, dünya halkları Rojava’da ortaya çıkartılan kazanımın, gelişen özgürlük devriminden sonuçlar çıkartarak kendi mücadelelerini nasıl gerçekleştirebilecekleri yönünde önemli sonuçlara ulaşmışlardır.

'12 EYLÜL'E KARŞI ÖZGÜRLÜK HAMLESİ'

Bu sadece Kürdistan halkının kazanımı değil, tüm Ortadoğu halklarının, tüm dünya halklarının da kazanımıdır. Bu kazanımlar uluslararası alanda küresel sermaye güçlerine karşı, Ortadoğu’da bölgesel, gerici, işbirlikçi, hain güçlere karşı da elde edilmiş bir kazanımdır. Bunların hepsi de 15 Ağustos’un ortaya çıkardığı kazanımlardır. Bu kazanımlar doğru görülmeden, kavranmadan 15 Ağustos’un gerçek anlamı kavranamaz, bilince çıkartılamaz. Tabii sadece bu değildir. 12 Eylül faşizmi Kürdistan halkına karşı gerçekleşmiştir. Türkiye devrimci, demokrasi güçlerine karşı gerçekleşmiştir. Fakat bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Türkiye’de sistem içi muhalif güçlere karşı da gerçekleşmiştir. 12 Eylül darbesini gerçekleştirenler bir yandan devrimcileri ezmek isterken, halkı bastırmak isterken aynı zamanda kendi içerisinde farklı sesler varsa onları da bastırmak istemiştir. Bu anlamda 12 Eylül tüm topluma karşı gerçekleştirilmiş bir karşı devrimdir. 15 Ağustos böylesi bir karşı devrime karşı gerçekleşen bir özgürlük hamlesidir.

'ECEVİT VE DEMİREL BİLE 15 AĞUSTOS SAYESİNDE SİYASET YAPABİLDİ'

Sanmasın ki bugün siyaset yapanlar kendi başlarına siyaset yapabilme imkanlarını elde etmişlerdir. Hayır, yanılıyorlar. Ecevit’in, Süleyman Demirel’in kendisi bile 15 Ağustos’un ortaya çıkarttığı, yarattığı zeminde siyaset yapabilmişlerdir. Eğer 15 Ağustos olmasaydı Ecevit de siyaset yapamazdı, Demirel de siyaset yapamazdı. Bugün sosyal demokrasi adına konuştuğunu söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu da siyaset yapamazdı. Sadece o değil, farklı çevreler de siyaset yapamazlardı. O nedenledir ki özgürlük ve demokrasi mücadelemize karşı kendi aralarında iş birliği yapan sömürgeci, işgalci güçlerle alabildiğine ittifak geliştirenler, bugün varlıklarını sürdürüyorlarsa, bu 15 Ağustos’un sayesinde gerçekleşmiştir. O nedenledir ki 15 Ağustos’a karşı değerlendirmelerde bulunurken, gerillaya, özgürlük mücadelemize karşı değerlendirmelerde bulunurken, mutlaka ve mutlaka kendi varlıklarını da 15 Ağustos’a borçlu olduğunu görmek durumundadırlar.

'KÜRDİSTAN ÖZGÜRLEŞMEDEN TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞMEZ'

Bu gerçeklik bugün de geçerlidir. Eğer özgürlük gerillasının mücadelesi olmasaydı, Kürdistan halkının direnişi olmasaydı, Rojava’da DAİŞ'in toprak hakimiyetine son verilmeseydi, bugün Türkiye’de AKP-MHP faşizminin veyahut AKP-MHP faşist kliği dışında yer alan diğer siyasal yapılanmalar, diğer partiler, güçler de siyaset yapamazlardı. Bugün biraz seslerini üst perdeden çıkartıyorlarsa, bu da bugün Kürdistan halkının geliştirdiği özgürlük mücadelesinin ortaya çıkardığı bir kazanımdır. 15 Ağustos’un bugün bile tüm canlılığıyla kendisini hissettirmesinin bir sonucudur. Bu gerçeği görmek durumundayız. Tüm bu gerçeklikler üzerinde 15 Ağustos’un 35. yılını karşılıyoruz ve 36. yıl dönümüne giriyoruz. Öyleyse 15 Ağustos’un yeni bir yıl dönümüne girerken, bu gerçekliğin bilinciyle önümüzdeki dönemin mücadele gerçekliğine sahip çıkmak durumundayız. Ya da öylesi bir mücadele gerçekliği içerisinde saflarımızı belirlemek durumundayız. Bugün Türkiye’nin temel sorunu; demokratikleşme, Kürdistan’ın özgürleşmesidir. Kürdistan özgürleşmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değildir. Ve demokrasi sorunlarının çözümünden bahsedeceksek ilk başta Kürdistan Özgürlük Mücadelesi karşısında, Kürt halkının özgürlük sorunları karşısında doğru tutum belirlemek durumundayız.

Eğer doğru tutum belirlemezsek Türkiye’nin demokratikleşmesini de sağlayamayız, Türkiye halklarının özgürlük sorununu da çözemeyiz. Bugün Türkiye toplumu böylesi bir seçenekle karşı karşıya kalmış durumdadır. Nedir bu seçenek? Kürdistan halkının özgürlüğünü kendi demokratikleşmesinin bir parçası olarak görmek durumundadır, Kürdistan halkının özgürlüğü sağlanmadan kendisinin demokratikleşemeyeceği ya da demokratik bir Türkiye gerçekliğinin yaratılamayacağını görmek durumundadır. Mevcut süreçte de demokrasi mücadelesinin gelişmesi bu anlamda Kürdistan Özgürlük Mücadelesi karşısında doğru tutum belirlemekten geçmektedir. AKP-MHP faşizmi bunu engellemek istiyor. CHP’yi bu anlamda yedeğine almak istiyor. MHP'den kopmuş olan İYİ Parti’yi tekrar MHP çatısı altında toparlamak istiyor. Bunun anlamı nedir? Bugüne kadar Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’ne egemen iktidar klikleri olarak kendi aralarında bir mutabakat sağlamışlar, özel savaşlarını bu temelde sürdürüyorlar ve bundan sonra da aynı temelde bu savaşı sürdürmek istemeleridir. Tek anlamı budur. Eğer AKP-MHP faşist kliği bu amacına ulaşırsa, CHP de siyaset yapamayacaktır, İYİ Parti de siyaset yapamayacaktır. O nedenledir ki Kemal Kılıçdaroğlu Rojava’ya ya da Kuzeydoğu Suriye’ye karşı AKP-MHP faşist kliğinin saldırı hazırlıklarını destekliyorum, derken, bunu düşünmek durumundadır. Eğer bu tutumda devam ederlerse belki milliyetçi, ırkçı çevrelerin hoşuna gidecek açıklamalar yaptığını zannedebilir. Ama bu yönlü açıklamalar yaparken de aynı zamanda kendi bindiği dalı da kestiğini görmek durumundadır. Önümüzdeki dönemde eğer siyaset yapmak istiyorsa, AKP-MHP faşist kliğini desteklediğinde siyaset yapamayacağını bilmelidir. Belirlediğimiz gerçeklik sistem içerisindeki diğer partiler için de geçerlidir. Çünkü mevcut sistemdeki iktidar kliği kendisi dışında hiç kimsenin varlığına müsaade etmiyor.

Bundan ötürü nasıl ki 15 Ağustos, 12 Eylül faşizmini darbelemiş yeni bir toplumsal, siyasal sürecin önünü açmışsa, günümüzde de 15 Ağustos’un açtığı yolda ilerleyen Kürdistan Özgürlük Mücadelesi Türkiye’nin demokratikleşmesinde, Kürdistan’ın özgürleşmesinde de aynı görev ve sorumluluğun sahibidir. Bu gerçeklik bilinmeden de demokrasi ve özgürlük mücadelesini günümüz koşullarında yürütmek mümkün değildir. Bu nedenle 15 Ağustos sadece Kürdistan halkının değil, 15 Ağustos sadece özgürlük gerillasının değil, tüm Türkiye ve Kürdistan halklarının, tüm Türkiye ve Kürdistan’daki demokrasi ve özgürlük güçlerinin, Ortadoğu’daki devrimci ve demokratik özgürlük güçlerinin, uluslararası alandaki özgürlük ve demokrasi güçlerinin de ortak günüdür."