Bir ters lale

Halkımız aynı bu ters lale gibi eğer çiğnenirse bütün bir doğa onsuz kalır. Biz bu laleye basıp geçseydik bu koca dağ lalesiz kalacaktı...

Kürdistan dağlarına ne zaman ayak bassak, hep yürümek istiyoruz. İçimizden daima yürümek geliyor. Sarp tepeler önümüze çıkıyor. Kimi zaman bu sarp tepeler nefesimizi kesiyor, kimi zaman ise dizlerimiz sarp yollara bir adım daha atmamamız için bize karşı isyan ediyor. Bu isyanlara karşı biz ise hayıflanıyoruz. Bir nevi bu cılız bacakları yediremiyoruz kendimize, sonra bir de bu dağları ‘feth’ etme niyetiyle gelen nice orduyu nice komutanı düşününce bir nebze olsun hafifliyor bacaklarımıza olan tepkimiz.

ONLAR 'YOK' OLANI VAR EDENLERDİR

Belki Alplerde olsak ya da Dünya'nın başka bir yerlerinde herhangi bir dağda olsak, hemencecik bacaklarımızın isyanına boyun eğler yol yakınken geri döneriz. Ancak Kürdistan dağlarında bu mümkün değil. İnadına bacaklarımıza ileri talimatını veriyoruz. Çünkü bu dağlarda nice yiğit insan gece gündüz sırtlarında yük omuzlarında silah yürüdüler. Bu sırtları tüm yorgunluklarına, susuzluklarına rağmen bir ‘of’ demeden aştılar. Bir halkın en kutsal insanları gerillaları yani özgürlük savaşçılarıdır. Çünkü onlar 'Yok' olanı var edenlerdir.

Bu insanların hepsiyle tanışmak hepsinin hikayesini yazmak istiyoruz. Bu insanlar bu dağlarda gencecik yaşlarında 21. yüzyılın tüm savaş teknolojisine, F16’larına, insansız silahlı silahsız keşif uçaklarına, hepsinden de zoru insanlığın binlerce yıldır oluşturduğu büyük kültlere sahip katliam makinesi devlete karşı başkaldırıyorlar.

MODERN İNSANIN İÇİNDEN ÇIKAN SON KAHRAMANLAR

Onlardan bir tanesini bile tanımak, onlarla aynı şeyleri bir anda olsa hissetmeyi çok istiyoruz. Çünkü onlar belki de her saniyeye yeni bir hikaye, her saniyeye başka bir duygu sığdıran hiçbir şeyi aklında tutma gereği duymayan, aynı kalıptan modern insanın içinden çıkan son kahramanlar. Önümüzde ki, gerilla ile beraber yürüyüşümüze bu düşüncelerle devam ediyoruz. Tam bu düşünceler içinde manzarayı seyre dalmış yürürken, bize istediğimiz yere ulaşmamız için eşlik eden gerilla sesleniyor; "Dikkatli ol, onu ezeceksin!" Bir anda telaşlanıyorum. Ayaklarımın altında bir canlı olduğunu düşünüyorum.

Fakat sonra bakınca önümde bir Ters Lale olduğunu görüyorum. Koskocaman bir kezvan ağacının karşısında dikilmiş tek bir ters Lale sanki o koca ağaca meydan okuyor. Aynı zamanda kışın bütün soğuğuna karşı verdiği mücadele de kazandığı zaferin asaleti içinde.

HALKIMIZ KIŞA İNAT BOY VERMİŞ BİR TERS LALE GİBİ...

Biz tam burada gerillaya biraz ara vermek istediğimizi söylüyoruz. Ben ters laleyi fark bile etmezken, hatta fark ettikten sonra onu bir canlı olarak görmezken, gerillanın bu duyarlılığı beni şaşkınlığa uğratıyor. Sonra gerilla diyor ki; Bütün bir kışa dayanmış, koca kezvan ağacının karşına dikilmiş, laleyi az kalsın öldürecektik. Bak o buraya ait ve burada ne kadar güzel. Biz onun yaşam alanına geldik ve az kalsın dikkatsizliğimiz yüzünden onu ezecektik. İşte düşmanımız da aynı öyle hem bizim halkımızın topraklarına geliyor hem de bizi çiğniyor. Halkımızda aynı sarp dağlara kışa inat boy vermiş bir ters lale gibi.

BİZ DOĞAYA, DOĞA DA BİZE SELAMA DURUR

Halkımızda aynı bu Lale gibi eğer çiğnenirse bütün bir doğa onsuz kalır. Biz bu laleye basıp geçseydik bu koca dağ lalesiz kalacaktı. Biz gerillalar doğaya selama dururuz. Doğada bize selama durur. Ben hiçbir cevap veremiyorum bu gerillaya, öylece kalakalıyorum. Sonra yürümeye devam ediyoruz. Dizlerim isyan ediyor. Ben şiddetle vuruyorum dizlerime 'Susun bu insanlarla cennete, cehenneme her yere gidilir' diyorum. Bu genç gerilla, o kadar mütevazi davranıyor ki içimden geçenleri ona söylemeye cesaret edemiyorum.

Çünkü mütevaziliğinin altında kalabileceğimden korkuyorum. Ama sessizde kalamıyorum. İçimden diyorum ki; Gerilla! Kürdistan’ın tek ters lalesisin sen, sen olmasan bütün bu dağlar lalesiz kalır…