Bradost'tan izlenim: Dağ içinde dağ kokusunu almak

Gerillalar arkadaşlarına erzak götürmek için yük hazırlıyorlardı. Bir gerilla yanında bulunan tüm gerillaların yüklerini hazırladı ve en son olarak da kendi yükünü hazırladı.

Dağ içinde dağ kokusunu alıyorum. Her bir karış Zozanların o cennetimsi kokusunu genzime kadar götürüyor. Şimdi diyeceksiniz dağ içerisinde dağ kokusu mu alınır? Bence alınır. Bazı kokular var tarifi bile yok. Kelimeler ve belki de dile gelecek olanlar kifayetsiz kalır. Bir karşılık bulamaz, bende karşılığını bulamadığı bu dağ kokusu gibi…

Zerzan alanında bu kokuyu derinden hissediyor insan. Zerzan alanı, zozanlık bir bölge. Zerzan söylenenlere göre Rojhılat’ta bir aşirettir. Zahır da Zerzan aşiret reisidir. Ayrıca buralara Qebrazahır da denilir. Zahır aşireti buralarda hayvancılık ile uğraşırlar. Bu zozanlarda zamanında Türk askerleri ile Zahır arasında savaş yaşanmış. Türk devleti, hayvanlarını burada otlattığı için Zahır’den vergi ister. Ama Zahır, kendi topraklarında vergi ödemeyeceğini ve bunu hiçbir şekilde kabul etmeyeceğini söyler. Bunun üzerine Türk devleti Zahır’ın çobanını öldürür. Zahır da bu olaydan sonra aşiretini toplar ve bu haksızlığı kabul etmeyip savaşır. Bu savaşta birçok Türk askeri öldürülür. Ve Zahır da katledillir. Bunun içinde buralara Qebrazahır denilir. Şimdi de Zahır ve aşiretinde bulunan birçok kişinin burada toplu mezarları var. Bu olay dilden dile dolaştı ve günümüze kadar geldi. Gerillalar köylülerden, ben de gerillalardan bu olayı öğrendim ve sizlerle paylaşma gereği duydum. Böylelikle tarih hep canlı kalır.

Halende bu bölgelerde Türk devletinin tüm saldırılarına karşı bir direnişin olduğu ve bu direnişlerle beraber nice kahramanlıkların yaşandığı bir yer… Bu kahramanlar arasında Mazlumlar, Zeynepler ve bu topraklar için savaşan nice kahramanlar yatıyor. Kahramanlık kendinden ödün vermektir. Kendinden ödün vermek de herkesin harcı olmaz…

Her bir koku cennetin katmanlarında beni gezintiye götürüyor. Bununla beraber anılara dalıp dalıp gidiyorum. Belki de anılarımı ya da bu dağların bu muazzamlığını bana derinden hissettirenlerdi onlar… Anılar demek geliyor içimden. Bazen derin bir bakış, bazen özlem ve bazen de yüreği serinleten hafif bir tebessüm dolar. Benim de yüreğim bugün öylesine çarptı. Her adımda geçmişlere dalıp dalıp durdum ve hafif bir nefes alış ile adımlarıma devam ediyordum. Her adımım beni yoğun bir derinlik içine götürüyordu. Yolculuk yaptığım bu patikalar gülüşleri, gülüşleri ile beraber insanda derinden iz bırakan kahramanları hatırlatıyordu… Tarihten bugüne kadar bu mücadeleler hep devam etti… Bu asi dağlarda ve bu asi dağların kucak açtığı devrimciler…

Anlamı o kadar derin ki burada bu kahramanların geçtiği yollarda yürümek ve bu kahramanların adlarını şahlandırdığı bu dağlara basmak, anlamlıdır. Bu anlama eriştiğim ve bu patikalarda her adımım için çok şanslı olduğuma inanıyorum. Bazen yürürken durup ardıma bakıyorum, ne büyük bir irade burada yaşamak ve burada yaşayanlar ne kadar da yakışıyor bu topraklara.

Dikkatimi çeken birçok konu var. Beni kendilerine hayran bırakan gerillaların yaşamı ve yaşamları ile beraber samimiyetleri. Sahi samimiyet nedir? Arınmak mıdır, sevmek midir, bağlılık mıdır, belki de en derinden içtenliktir ya da adını koyamadığım bir gizem. Onlar çok seviyorlar birbirlerini ve bu yaşamlarını… Fedakârlar her şey için. Gerillalar arkadaşlarına erzak götürmek için yük hazırlıyorlardı. Bir gerilla yanında bulunan tüm gerillaların yüklerini hazırladı ve en son olarak da kendi yükünü hazırladı. Herkesin üç katı kadar kendi yükünü hazırladı. Bu bende yoğun bir düşünce yarattı. Sevmek bu değil midir, kendinden ödün vermek bu değil mi. Kendinden ödün vermekti aslında fedakârlık. Hiç kimse kendisi için olmazsa bir şey yapmaz. Ama gerillalarda kendilerinden çok yoldaşları için yapar. İşte sevmek ve yaşamak budur. Karşılık beklemeden içinden geldiği gibi derinden yaşamaktır aslında sevmek… Sevmek kendinden çok karşısındakine emek harcamaktır…