DTK 8. Olağan Kongresi'nin sonuç bildirgesi

DTK 8. Olağan Kongresi'nin sonuç bildirgesinde, özgürlük, eşitlik ve barışın güvencesinin Öcalan olduğuna dikkat çekilerek, ulusal ve uluslararası kamuoyuna duyarlılık ve dayanışma çağrısı yapıldı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), 8. Olağan Kongresi'nin sonuç bildirgesini açıkladı.

Soykırımcı saldırıların ve mücadelenin sürdüğü bir süreçten geçildiğine dikkat çekilen bildirgede, "Kürt Özgürlük Hareketi, Ortadoğu’nun yeniden dizayn edildiği ve şekillendirildiği içinden geçtiğimiz süreci, bu tarihi gerçeklik ışığında büyük bir cesaret, özgüven ve örgütlü ulusal varlığı ve dinamikleri ile hazırlıklı karşılamaktadır" denildi.

Kongrede, ağır baskılara rağmen çalışmaların sürdürülmesine karar verildiğine vurgu yapılan bildirgede, önceki eş başkanlar Aysel Tuğluk, Selma Irmak ve yöneticilere yönelik siyasi soykırım uygulamaları kınandı.

'TECRİT KÜRT HALKINA DÖNÜK DARBEDİR'

Bildirgede şunlar kaydedildi:

"DTK 8. Olağan Kongresi; 15 Temmuz askeri darbe girişiminin tüm toplumsal kesimlerin ortak mücadelesi ile bastırılmasından sonra AKP’nin gerçekleştirdiği sivil darbe ile ilan edilen OHAL ve KHK’larla kurumlaştırılmaya çalışan faşizme karşı tüm demokratik güçlere, birlikte demokrasi mücadelesinin yükseltilmesi için dayanışma çağrısını yapmıştır.

DTK 8. Olağan Kongresi; Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerinde iki yılı aşkın bir süredir devam eden tecrit politikasının, Kürt halkına karşı geliştirilen soykırım politikasının başarıya ulaşabilmesi için stratejik bir plan olarak tekrardan devreye konulduğunu bir kez daha vurgulamıştır. Ayrıca, Kürt halkının iradesi olarak gördüğü, Sayın Öcalan’a karşı uygulanan tecridi halkımızın öz iradesine karşı yapılmış bir darbe olarak değerlendirmiştir.

DTK 8. Olağan Kongresi, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün halkımızın özgürlüğü olduğunun bilincinde olarak, bunu tüm çalışmalarının odağına yerleştirmeye ve tecridin halkımızın kırmızı çizgisi olduğunu vurgulamıştır.

'EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK VE BARIŞIN GÜVENCESİ ÖCALAN'

DTK 8. Olağan Kongresi; adil, eşitlikçi ve özgürlükleri güvence altına alacak-onurlu bir barışın kalıcı güvencesinin Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan olduğu gerçekliğinin görülmesi konusunda tüm ulusal ve uluslararası kamuoyuna duyarlılık ve dayanışma çağrısı yapmıştır.

Bununla birlikte, Kürdistan ve tüm dünya’da Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için yürütülen kampanyalara; Kürdistan ve diasporadaki halkımız başta olmak üzere ulusal ve uluslararası kamuoyunu, demokratik kurumları destek vermeye çağırmıştır.

DTK 8. Olağan Kongresi; Kürt halkının seçilmiş siyasi iradesi olan milletvekilleri, belediye eş başkanları ve Kürt siyasetçilerine yönelik yapılan operasyon, gözaltı ve tutuklama uygulamalarını; halkımızın binbir emekle kazandığı belediyelerine kayyum atamalarını; Kürt sivil toplum örgütü ve iş insanlarına yönelik sindirme politika ve uygulamalarını bir siyasi kırım olarak değerlendirmiş; bu uygulamaları, Kürt halkını ve onun meşru dinamiklerini tamamen demokratik siyasetin dışına iterek, meşru olmayan suni “siyasi güç odakları oluşturma” politikasının hayata geçirilmesi olarak değerlendirmiştir.

 

DTK 8. Olağan Kongresi; AKP-MHP faşizm kurumsallaşması ile kadın cinayetlerinin artış gösterdiğine işaret etmiş; Kadın özgürlük mücadelesinin siyasi, toplumsal kazanımlarına el konularak, devletçi-cinsiyetçi erkek akla peşkeş çekildiğini belirtmiştir. Kadın’ın özgürlük mücadelemizdeki öncü rolünü engellemek ve tümden demokratik kadın hareketini tasfiye etmek için topyekûn eşbaşkanlık sistemine, kadın kurumlarına, yönetici ve üyelerine karşı geliştirilen operasyonların sonuçsuz kalacağı kararlılığını bir kez daha belirtmiştir.

SALDIRILARA KARŞI DUYARLILIK ÇAĞRISI

DTK 8. Olağan Kongresi; AKP faşizminin, halkımızın varlığına kasteden topyekûn imha ve yok etme politikasının bir parçası olarak Kürdistan coğrafyası ve sivil halkımıza yönelik yapılan saldırı ve katliam uygulamalarını protesto etmiş; bir devlet politikası olarak hayata geçirilen, '90’lı yılların “faili meçhul” cinayet uygulamalarının, güncellenerek ve açıktan sahiplenilerek yeniden uygulamaya konulduğu gerçeğinin altını çizmiştir. SİHA’larla sivil halkımıza yönelik gerçekleştirilen cinayetler, Türkiye metropollerinde çalışmaya giden Kürt inşaat ve tarım işçilerine yönelik yapılan linç ve katletme uygulamaları karşısında halkımız başta olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası kamuoyunu, demokratik çevreleri duyarlı olmaya çağırmıştır.

DTK 8. Olağan Kongresi; KHK’larla ihraç edilen, gözaltına alınan, tutuklanan ve sürgüne gitmek zorunda kalan yüzbinlerce işçi, kamu emekçisi, siyasetçi, akademisyen, gazeteci ve basın çalışanı tüm kesimler ile dayanışmanın ve sahiplenmenin halklarımız açısından ortak bir değer ve sorumluluk olduğunu vurgulamış, bunun için mücadele sözü vermiştir."

Ermeni, Süryani, Êzidî ve Alevi halklarının ibadet yerlerine karşı geliştirilen düşmanca politikalara da tepki gösterilen ve bu halklarla dayanışmanın geliştirilmesi gerektiğinin belirtildiği bildirgede, yine Hatun Tuğluk'un cenazesine dönük ırkçı saldırının AKP zihniyetinin geliştirdiği politikaların sonucu olduğu değerlendirildi.

Kürt kentlerindeki yıkım ve kırım politikalarının lanetlendiği bildirgede, öz yönetim talebinin halkın en doğal ve meşru hakkı olduğuna dikkat çekildi. Hasankeyf ve Sur başta olmak üzere tarihi ve toplumsal-kültürel hafıza ile özdeşleşen değerlere dönük saldırlar da kınandı.

'TUTSAKLARIN DİRENİŞİNE DESTEK OLUNMALI'

Bildirgede, cezaevlerindeki faşizm ve Güney'deki referanduma ilişkin de şu ifadelere de yer verildi:

"12 Eylül Faşist rejiminin, tek tip bir toplum yaratma politikasının bir parçası olarak zindanlardaki siyasi tutsaklara tek tip elbise giydirme uygulamalarının bütün işkence ve baskılara rağmen siyasi tutsakların büyük direnişleri ile boşa çıkartıldığı ve mahkûm edildiği gerçeğini AKP faşizmine tekrardan hatırlatma gereği duymuştur. Halklarımız ve tüm demokratik güçlerle tam bir dayanışma içerisinde, tek tipleştirme politikalarına karşı zindan direnişçilerinin yanında olacağını yüksek bir kararlılıkla dile getirmiş, tüm Kürdistan ve Türkiye halklarını bu konuda duyarlı ve sahiplenici bir tutum geliştirmeye çağırmıştır.

GÜNEY'DEKİ REFERANDUM

DTK 8.Olağan Kongresi; 25 Eylül’de Güney Kürdistan’da yapılacak olan Bağımsızlık Referandumuna karşı bölge devletlerinin geliştirdiği tehdit, şantaj ve baskı politikalarını şiddetle kınamış, Güney Kürdistan halkıyla tam bir dayanışma içerisinde olduğunu belirtmiş, tüm dünya halkları gibi Kürt halkının da, Kürdistan’ın dört parçasında kendi kaderini belirleme hakkının meşru, evrensel ve inkar edilemez bir hak olduğu gerçeğine vurgu yapmıştır.

Güney Kürdistan halkının Bağımsızlık Referandumunda çok güçlü bir irade ve kararlaşma ortaya çıkartacağına ve bunun ulusal birliğimizin güçlendirilmesinin vesilesi olacağına olan inancını ve isteğini tüm halkımızla paylaşmayı ulusal bir görev ve sorumluluk saymıştır.

Kongremiz bu istek ve inancını dile getirmekle birlikte; Referandum kararının alınış şekline dönük eleştirilerini de yapmıştır. Özellikle Güney Kürdistan Parlamentosu'nun işletilerek, referandum kararının tüm partilerin ortak kararı haline getirilmemesini, demokratik ve katılımcı bir yöntemle altyapısının güçlendirilmemesini önemli bir eksiklik olarak değerlendirmiştir. Halkımıza önderlik eden siyasi partiler ve kanaat önderlerinin tüm halkımızın kaderini belirleyen konularda, ortak bir irade ve kararlaşma ortaya çıkarmalarının hayati olduğuna vurgu yapmıştır. Bu nedenle, Güney Kürdistan Parlamentosu'nun işletilerek, bütün siyasi parti ve çevrelerle birlikte ortak bir irade ortaya çıkarmasının, böylesine stratejik sonuçları olan referandum kararının parlamentoya mal edilmesi gerektiğinin demokratik olduğu kadar hayati bir önem taşıdığını da Kürdistan’i ve ulusal anlayışımızın bir gereği olarak dile getirmeyi zorunlu görmüştür. Bu demokratik ve katılımcı yöntemin, siyasal açıdan olduğu kadar, ulusal ve uluslararası camiada da güçlü bir dayanışma zeminin yaratılması, kazandırıcı olması, olası tüm saldırı ve baskıların ulusal birlik ruhuyla geri püskürtülmesi açısından önemli olduğunu işaret etmiştir.

Gecikmeli olarak da olsa, 15 Eylül 2017 tarihinde Güney Kürdistan Parlamentosu'nun toplanarak referandum kararını, parlamentonun ortak kararı haline getirmesini olumlu ve önemli bir gelişme olarak değerlendirmiştir. "

ROJAVA VE ROJHİLAT SELAMLANDI

DTK'nin bildirgesinde son olarak şunlar belirtildi:

"DTK 8. Olağan Kongresi; Rojava Devrimi'nin etkilerinin tüm Suriye topraklarını ve halklarını içine alarak genişlik ve yaygınlık kazanmasını, Demokratik Suriye Federasyonuna doğru evrilmesini büyük bir heyecanla değerlendirmiş, bu gelişmelerden büyük bir moral güç aldığını ifade etmiştir.

Yine, Sömürgeci İran rejiminin, Rojhılat’taki halkımıza yönelik geliştirdiği operasyonları, baskıları şiddetle kınamış, Rojhılat halkının mücadelesinin yanında olduğu kararlılığını tekrardan teyit etmiştir.

DTK 8. olağan Kongresi; Ortadoğu”nun önemli bir değişim ve yeniden yapılanma sürecine girdiğini değerlendirmiş, bu sürecin halkımızın özgürlüğü için son derece büyük fırsatlar ve olanaklar ortaya çıkardığı tespitini yapmıştır.

Bu imkanların ve fırsatların değerlendirilmesi için gerekli olan siyasi, toplumsal birikim, tecrübe ve örgütlü iradenin halkımızda olduğu inancını dile getirmiştir. Başur’da, Bakur’da, Rojava”da ve Rojhilat’ta halkımızın siyasi, ve toplumsal anlamda çok tarihi ve önemli kazanımlar elde ettiği ve büyük gelişmeler ortaya çıkardığı gerçekliğinden büyük bir kararlılık ve moral kazanmıştır.

ULUSAL BİRLİK

DTK 8. Olağan Kongresi; bütün bu gelişmelerin ve kazanımların bölge sömürgeci devletlerin halkımıza karşı düşmanlıklarını ve tehditlerini daha da körüklediğini dile getirmiştir. Halkımızın karşı karşıya olduğu tehdit ve tehlikelere karşı tüm Kürdistan’i yapıları öngörüye ve duyarlılığa çağırmıştır. Bu nedenle Ulusal Birliğin, günümüzde her zamankinden daha büyük bir anlam ve hayati önem kazandığına vurgu yapmıştır. Süleymaniye’de gerçekleştirilen Ulusal Birlik çalıştayını son derece önemli görmüş ve bu çalışmanın derinleştirilerek Ulusal Kongre ile taçlandırılması isteğini, beklentisini ve inancını yüksek bir Kürdistan’i duygu, inanç ve refleksle ortaya koymuştur."