Geride kalan 121 yıl ve dört parçada Kürt medyası

'Kürt Gazeteciler Günü'ne ilişkin konuşan Kürdistan'ın dört parçasındaki Kürt gazeteciler, halkının özgürlük mücadelesiyle omuz omuza yürüyen bir gazetecilik faaliyeti yürüttüklerini ve bunun için de her türlü bedeli göze aldıklarını dile getiriyor.

Kürdistan'ın dört parçasında Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle birlikte yol alan Kürt gazeteciliği bugün 122'nci yaşına giriyor. Kürt halkının yaşadıklarının izdüşümünün bir serüveni olan Kürt gazeteciliğinin ilk adımı da sürgünde atıldı. 22 Nisan 1898 tarihinde Mısır'ın başkenti Kahire'de Mikdad Midhad Bedirxan tarafından çıkarılan "Kurdistan" gazetesi Kürt gazeteciliğinin miadı olarak kabul edilir. Sürgün, katletme, baskı, kapatma, engelleme ve yasaklara rağmen 121 yıldır Kürdistan'ın dört parçası ve sürgünde yayıncılığını sürdüren Kürt gazetecileri 22 Nisan'ı “Kürt Gazetecilik Günü” olarak kabul ediyor.

Osmanlı'nın yıkılması ve Kürdistan'ın dörde bölünmesiyle de her parçada birbirine benzer bir serüveni olan Kürt gazeteciliğinin en büyük atılımı da şüphesiz ki Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin yaygınlaşmasıyla paralellik gösteren Özgür Basın geleneğiyle oldu. “Kürt Gazetecilik Günü” dolayısıyla ANF'ye konuşan Kürdistan'ın dört parçasındaki gazeteciler, Kürt gazeteciliğinin Kürt halkının özgürlük mücadelesinin aynası olduğunu düşünüyor.

ROJHILAT'TA KÜRT GAZETECİLİĞİ

Kürdistan'ın diğer üç parçasından çok daha önce 1639 yılındaki Kasrı Şirîn Anlaşması'yla ayrılan Rojhilat'ta gazeteciliğin ilk nüvelerine 1920'li yıllarda rastlıyoruz. 1920 yılında İran'da Pehlewî Hanedanlığı'nın iktidara gelmesi ardınan Rojî Kurd gazetesiyle Kürt basın tarihine adım atan Rojhilat'ta sonraki siyasi gelişmelerle paralel olarak, 1943 yılında Jiyaneweyî Kurd (J.K.) öncülüğünde Niştiman gazetesi, 1946'da Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nde Hawarî Kurd, Kurdistan, Helalê, Hawarî Niştiman ve Girûgalî Mindalanî gibi birçok gazete ve dergi yayınlandı. İslami rejimden önceki aylar ve sonraki ilk aylarında da birçok gazete ve derginin kısa süreli yayın yaptığı Rojhilat'ta daha sonra İslami rejim Kürt basıncılığının üzerinden silindir gibi geçti ve basıncılık faaliyetleri Rojhilat dışına taşınmak zorunda kalındı.

MELSA KELHOR: ZULME KARŞI BİR DİRENİŞ

Rojhilat'ta gizli bir şekilde ANF editörlüğü yapan Melsa Kelhor, Rojhilat'taki Kürt gazeteciliğini "Kürt basıncılığı her şeyden önce zulme karşı direnmektir. Çünkü zulüm bir yanıyla da yalanlar üzerine inşa edildiği için o yalanlara karşı gerçeğin gücüyle mücadele etmek de basının görevidir" sözleriyle nitelendiriyor ve ekliyor:

"Rojhilat'ta onlarca dergi ve gazete çıkarıldı geçtiğimiz yüzyılda ama bunların hepsi yasaklandı. Niçin? Çünkü rejim tarafından sahte bir kimlik yaratılmak isteniyordu ve bu gazeteler ile dergiler o sahte kimliğin önünde engel olarak görülüyordu. Korku, baskı, işkence, idam demek. İran rejimi şu anda dünyadaki en büyük gazeteci zindanı gibi olmuştur. Burada gazetecilik yapıyorsan önünde birkaç yol var. Bunlardan birincisi rejime hizmet etmek, ikincisi ise kendini zindan ve işkenceye hazırlamaktır. Diğer bir yol da benim gibi gizli çalışmaktır, ya da sürgün yolunu tutmaktır."

UMUT VADDEDEN BASINCILIK

Rejimin tüm baskılarına rağmen Rojhilat ve İran toplumunda büyük bir hareketliliğin olduğunu ve bunun basın faaliyetlerine de yansıdığını belirten Melsa Kelhor, "Ama bütün eksikliklerine rağmen bu parçada gazeteciliğin büyük atılımları da oldu. Mesela son yıllarda gelişen internet medyacılığı büyük gelişmelere neden oldu. Diğer bir şey ise Rojhilat'ta özellikle toplumsal hareketliliğin artmasıyla basın faaliyetleri de önemli bir ivme kazandı. İran'da da böyle bir gelişme var. Bu da umut vaat ediyor. Bazı tehlikeleri olmakla beraber" diyor.

TERZE EBASÎ: İRAN GAZETECİLER İÇİN BİR ZİNDAN

Rojhilat'taki baskılardan dolayı topraklarını terk ederek Güney Kürdistan'da gazetecilik yapan Terze Ebasî ise Kürt basınının geçmişten günümüze kadar sürekli olarak baskı ile karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Jin TV muhabiri Terze Ebasî, Rojhilat ve İran'ı "gazeteciler için bir zindan" olarak nitelendirerek, "Rojhilat'ta gazeteciler cezaevinde. Orası gazeteciler için sadece bir zindan. Örneğin geçtiğimiz sene İran ve Rojhilat'ta bazı eylemler oldu. O zaman birçok gazeteci gözaltına alındı ve hala akıbetleri bilinmiyor. Rojhilat'taki durum da bundan farklı değil" diye belirtiyor.

ROJAVA'DA KÜRT GAZETCİLİĞİ

Osmanlı zamanında diğer basın faaliyetlerini Kuzey ve Güney'deki diğer aydınlarla birlikte yürüten Rojava'da da sınırların çizilmesinden sonra özellikle 1930'lu ve 1940'lı yıllar Kürt basını için önemli yıllar olarak kayda geçer. Bu yıllarda Celadet Bedirxan, Cegerxwîn, Haco Axa, Memduh Selim Beg, Qedrîcan, Osman Sebrî gibi Kürt aydınları öncülüğünde Hawar, Ronahi, Roja Nû ve Stêr gibi çok sayıda derginin çıkarıldığı Rojava'da sonraki yıllar Kürt basını açısından "ölü yıllar" oldu.

SÎPAN CAN: KURDÎ GAZETECİLİĞİN DAHA DA GELİŞMESİ GEREKİR

2012 yılındaki devrim süreciyle birlikte basın alanında önemli gelişme kat eden Rojava, Hawar Haber Ajansı, Ronahi TV, Ronahi Gazetesi'nin yanı sıra onlarca yazılı ve görsel basın organı yayın hayatına başladı. Rojava-Kuzey ve Doğu Suriye'deki Özgür Basın Birliği (YRA) Eşbaşkanı Sîpan Can, Kürt basınının Ortadoğu'da kayda değer bir gelişme sağladığını belirtiyor, ancak bunu yeterli görmediğini dile getirerek, şunları dile getiriyor:

"Kürt basının Ortadoğu'da önemli bir yer tutuyor. Mesela Kürt basını denilince özellikle Kuzey Kürdistan'daki basın faaliyetleri büyük yer tutuyor. Eğer genel olarak da bakarsak da başta dil olmak üzere Kürt basıncılığının hala alması gereken yol var. Televizyonlar, ajanslar ve gazeteler açılıyor ama dil konusunda yeterince gelişme kat edemedi. Esas dilin hala tam olarak Kürtçe olmaması büyük sorundur. Bu durum Rojava'da da sorun var. Basın alanında kısa sürede önemli gelişmeler sağladığımız halde Kurdi bir basıncılığın gelişmesi için almamız gereken bir yol var."

BAŞÛR'DA KÜRT GAZETECİLİĞİ

Kürdistan'ın arasına sınırların çizilmesinden sonra 1920'lerde basın alanında hareketlenmelerin yaşandığı Güney Kürdistan'da da Şêx Mehmut Berzencî'nin Pêşkewtin, Rojî Kurdistan, Bangî Kurdistan gazete ve dergileriyle başlattığı süreç, daha sonra Pîremerd'in Jiyana Newe, Mukriyanî ailesinin çok yönlü yayıncılık-matbaacılık faaliyetleri günümüze kadar geniş bir yelpazede devam etti.

ŞINE FAYEQ: KÜRDİSTAN'IN O DÖNEMKİ FOTOĞRAFI

Güney Kürdistan'daki Kürt gazetecilik faaliyetlerine ilişkin ANF’ye konuşan Rojnews editörü Şine Fayeq, Kurdistan gazetesinin "ortak Kürt hafızası için önemli bir adım" olduğunu belirtiyor ve "Bu gazete o zaman tüm Kürt halkının yaşadıklarının bir fotoğrafıdır, aslında. Çünkü siyasi gelişmeler ve gazetenin ortaya çıkış yerinden tutalım, dönemin atmosferine kadar Kürdistan'ın genel durumu hakkında birçok açıdan bize bütünlüklü bir fotoğraf veriyor" diyor.

SİYASİ PARTİLER ENDEKSLİ GAZETECİLİK

Güney Kürdistan'ın Kürt basıncılığında önemli bir yere sahip olduğunu belirten Şine Fayeq, aşılmaları gereken en büyük engelin ise siyasi parti endeksli yayıncılık olduğunu kaydediyor. Şine Fayeq, "Güney Kürdistan basınının bugünü ele aldığımızda üçe ayırabiliz. Birincisi siyasi parti endeksli basıncılıktır. Bu çok yaygın ve siyasi partinin programı doğrultusunda yayın yapıyor. İkinci kategoride ise şahısların ya da özel müteşebbislerin yarattığı basındır. O da örtülü bir şekilde şu ya da bu parti veya siyasi akıma hizmet ediyor. Üçüncü kategoride ise yurttaş basıncılığı da diyebileceğimiz bağımsız medya var ki bunun önünde de birçok engel var" diyor.

'GAZETECİLERİN GERİ ADIM ATMAMASI ÜMİT VERİYOR'

Diğer yandan Güney Kürdistan'da gazeteciler üzerinde büyük baskıların olduğunu fakat gazetecilerin bu baskılar karşısında geri adım atmamasını da "gelecek için ümit verici" olarak gören Şine Fayeq, şunları dile getiriyor: "Mesela burada yeşil bölgede (YNK bölgesi) rahatça basın faaliyeti yürüten bir basın kuruluşunun sarı bölgede (KDP bölgesi) aynı faaliyeti yürütmesi zor. Tersi de geçerli. Gazeteciler üzerinde baskının her şekli var. Mesela gazetecilerin öldürülmesi sıkça rastlanan bir durum. Örneğin Kawa Germiyani, Serdeşt Osman, Soran Mame Miheme ve Wedat Hisên'in katledilmeleri son birkaç yıl içerisinde yaşandı. Fakat burada gazetecilik açısından ümit verici olan şey ise gazetecilerin her şeye rağmen geri adım atmamaları ve gerçeğin üzerine gitmeleridir."

BAKÛR'DA KÜRT GAZETECİLİĞİ

Osmanlı'nın dağılması ve Türkiye cumhuriyetinin kurulmasından sonra yeni kurulan devletin hızlıca Kuzey Kürdistan'daki Kürtleri asimile etmeye çalışması beraberinde bu parçada kanlı bir isyan-imha sürecini başlattı. 1920 Koçgiri, 1925 Şêx Seîd, 1930 Zîlan, 1938 Dersim ve sonraki irili ufaklı onlarca isyan süreci Kuzey Kürdistan'daki basın faaliyetlerinin ya kısıtlı kalmasına ya da diğer parçalara taşınmasına neden oldu.

Ancak Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin gelişimi ile birlikte Kuzey Kürdistan basın alanında büyük bir atılım yaptı. 1980'den sonra Serxwebûn, 1990'lı yıllarda Özgür Gündem gazetesi ile uydu üzerinden yayın yapan ilk Kürt televizyonu Med TV Kürt basınının mihenk taşları oldu. Devletin katletme, işkence, sürgün, zindan ve baskı politikaları karşısında hakikatin savunuculuğunu yapan Özgür Basın geleneği, şimdi de onlarca televizyon, ajans, gazete, dergi ve yayınla Kürt gazeteciliğini bayraktarlığını yapmaya devam ediyor.

AZİZ ORUÇ: BASKILARLA BOĞUŞA BOĞUŞA GAZETECİLİK

Kuzey Kürdistan'daki basın faaliyetlerinden dolayı ceza alan ve şu anda Güney Kürdistan'da basın çalışmalarını sürdüren gazeteci Aziz Oruç, Kuzey Kürdistan'daki gazeteciliği "Kürt basının lokomotifi" olarak nitelendiriyor, "her türlü baskı ile boğuşa boğuşa basın faaliyetlerini yaptıklarını" belirtiyor. "Kürt gazeteciliği büyük bir mücadele ile bugünlere geldi" diyen Oruç, şunları dile getiriyor: "Yüzlerce arkadaşımız canlarını ortaya koydular bu uğurda. Hep mücadele ile geçen bir gazetecilikten söz ediyoruz. Apê Musa'dan Gurbetelli Ersöz'e, Mazlum Erenci'den Kadri Bağdu ve Rohat Aktaşlara kadar onlarca şehidimiz var. Biz onların verdiği bedeller üzerinden gazetecilik yapıyoruz ve onların hakikat yoluna layık olmaya çalışıyoruz."

'APÊ MUSA'NIN KALEMİNİ YERDE BIRAKMADIK'

Kuzey Kürdistan'da gazetecilik yapılacaksa her şeyin göze alınması gerektiğini hatırlatan Oruç, bunun nedenini ise şu sözlerle dile getiriyor: "Özgür Basın, Türk devletinin yaratmak istediği Türkleştirme, tek tipleştirme, inkar, imha ve asimilasyonuna karşı dikiliyor ve bunu tek başına darmadağın ediyor. Bu yüzden de Kürt basını her zaman devletin hedefinde oldu. Kuzey'de gazeteci olmak zor ise, Kürt gazetecisi olmak çok çok daha zordur. Özellikle 1990'lardan bugüne kadar katletme, sürgün, tutuklanma ve işkence hep olageldi. Ama halkımızın direnişinin olduğu her yerde olmaya da devam edeceğiz. Apê Musa'nın kaleminin yerde kalmadığını ve kalmayacağını gazeteciliğimizle ortaya koyduk ve koymaya devam ediyoruz."