Hêja: CPT derhal açıklama yapmalı

İmralı tecridiyle Kürt halkının teslim alınmak istendiğine ancak Öcalan'ın direnişiyle bunun engellendiğine dikkati çekerek, CPT'nin derhal açıklama yapmasını istedi.

PAJK Koordinasyonu Üyesi Hêja, İmralı tecridiyle Kürt halkının teslim alınmak istendiğine ancak Öcalan'ın direnişiyle bunun engellendiğine dikkati çekerek, CPT'nin derhal açıklama yapmasını istedi. Hejâ, Kürdistan'da kadın ve çocuklara dönük tecavüzlerin bir sistem politikası olduğuna işaret ederek, "Tüm kadınlarımız daha güçlü örgütlenerek, sürece öncülük ederek başarıyı getireceklerdir. Özgürlük bilinci kazandırır" vurgusunda bulundu.

Stêrk televizyonunda 'Rojeva Jin' programına katılan PAJK Koordinasyonu Üyesi Rojin Hêja, İmralı tecridi, Mayıs Ayı Şehitleri, 1 Haziran Hamlesi, AKP'nin tecavüz-kadın kırımına ilişkin değerlendirmelerde bulundu...

TECRİT

Konuşmasına İmralı tecridinin Kürt halkının iradesine dönük bir tecrit olduğunu vurgulayarak başlayan Hêja, şunları ifade etti:

“Öncelikle Önderliğimize selam ve saygılarımı yollamak istiyorum. Önder Apo yıllardır avukatlarıyla görüştürülmüyor. En son Eylül 2016’da açlık grevlerinden sonra bir görüşme oldu; ardından hiçbir şekilde haber alınamadı. Bilindiği gibi bu tecrit uzun süredir uygulanan özel bir politikadır. Aslında İmralı zindanı zaten özel olarak inşa edilmiş bir sistemdir. Zaten Öndelik İmralı zindanını açıklarken; ‘burada tutulan bir kişi değil, bir halkın iradesidir’ dedi. Çünkü Önderlik tüm Kürt halkını ifade ediyor esasında, özgür iradeyi ifade ediyor. Bu nedenle İmralı’da tutulmak istenen Kürt halk gerçekliğinin temsiliyetidir. Kürt halkının önderliğidir, iradesidir. Özel bir politikadır bu. Biliyoruz ki Önderlikle görüşmelerin olduğu süreçler vardı, heyetlerin gidip geldiği dönemler yaşandı ancak bunların hepsi bilerek sonlandırıldı. Özellikle kapitalist güçlerin eliyle sonlandırılan ve ardından yürütülen bu kirli savaş; her yönüyle Kürt halkının ve özgürlük isteyen tüm insanların, halkların hedef alınarak yürütüldüğünü biliyoruz. Bu sürece dönük önerilerin oluşmaması için; kaldı ki bunun temsilini Önderliğimiz yapıyordu; çözüm için, özgürlük için, başlatılan bu sürecin sağlıklı devam etmesi için çok çaba sarf edildi, emek verildi. Ama bu süreç son bulsun diye ve özellikle Önderliğin düşünceleri daha fazla yayılmasın, daha fazla etkisi artmasın diye tüm bağlantılar kesildi.

Biliyoruz ki 1999’dan bu yana fiziki ve psikolojik yönelimler başta olmak üzere birçok yol ve yöntemle Önderliğimize baskı yapıldı. Ve tabii ki bu bilerek yapılmış özel bir politikadır. Amaç Kürt halkıdır, özgür kadındır. Teslimiyet her yönüyle ve her an dayatıldı. Önderliğimiz tecrit karşısında yaşamı boyunca sonsuz bir direnişte oldu hep. Yaşanan tecrit hiçbir yerde benzeri görülmemiş bir tecrittir. Kamuoyu da, tüm dünya güçleri de tecridin boyutunu biliyor. İzliyorlar her şeyin farkındalar. Çok derin planlanmış ve uygulamaya sokulmuş bir tecrittir.”

'CPT AÇIKLAMA YAPMAK ZORUNDA'

CPT heyetinin tecride sessiz kalışını eleştiren Hêja, bunun kabul edilemez olduğunu vurguladı. Hêja, şöyle devam etti:

“15 Temmuz'dan sonra Önderliğimizin yaşamına, sağlığına, güvenliğine dair kuşkularımız çok arttı. Hâlâ da devam ediyor bu kuşkularımız. Ardından grevler başladı. Sanatçılar, akademisyenler, sivil kuruluşlar Önderlikten haber almak için greve başladılar. Durumu, yaşadığı koşulları öğrenmek için bir heyetin ya da avukatlarının gitmesi istendi. 2011’den bu yana avukatlar hiçbir şekilde Önderliğimizle görüşme yapamıyor. CPT İmralı’ya gitti, inceleme yapıldı ancak hâlâ halka hiçbir açıklama yapılmadı. Bu da daha da şüphelendiriyor bizi. Neden açıklama yapılmıyor? Her şeyden önce acil olarak CPT bir açıklama yapmak zorunda. Hangi koşullarda yaşadığını açıklamak zorunda. Uzun bir süreden beri grevler olmasına rağmen, hiçbir açıklama yapılmadı. En son zindanlarda dönüşümsüz ve süresiz açlık grevleri başladı, özünde ölüm orucu gibiydi bu grevler. Amaç Önderliğimizin sağlık durumunu ve koşularını öğrenmekti. Ve tabii ki en önemlisi Önderliğimizin özgürlüğü için yapıldı bu grevler. Ancak örgütümüzün açıklaması üzerine grev sonlandırıldı. Çünkü grevler belli bir amaca ulaştı, içeriği konusunda belli bir aşamaya da ulaştı. Hareketimiz eylemleriyle, yeni hamlelerle aslında onların ulaştırdığı yerden direnişi devralarak devam ettirmek ve büyük bir direnişle süreci zafere ulaştırmanın kararlılığı ile grevleri sonlandırmalarını istedi. Her dört parça Kürdistan’da ve Avrupa’da yapılan eylemsellikler bunu amaçladı, bunu öngördü ve gördüğünüz gibi de daha da büyüyerek devam ediyor ve edecek de."

ŞEHİTLER

Mayıs Ayı Şehitleri'ni anan Hêja, aynı zamanda son süreçte yaşamını yitiren YJA-STAR komutanlarından Nalin Muş ve Helin Dersim anısına yaptığı değerlendirmede şunları dile getirdi:

"Mayıs Ayı Şehitleri'ni anıyoruz. Haki Karer’den Mehmet Karasungur’a, Gurbet Aydın’dan Şirin Elemhuli’ye, Leyla Qasım’dan Hewler şehitlerine kadar tüm şehitlerimizin anılarının önünde saygıyla eğliyoruz; minnetle anıyoruz. Çoğu zaman söylüyoruz; sözlerimiz onları anlatmaya asla yetmez ama onları dile getirmek bizim yoldaşlık görevimiz. Onların mücadelesini büyütmek adına onları anlatmak, aktarmak bizim görevimizdir. Onları anmak aynı zamanda onları yaşatmaktır, bunun farkındayız.

Heval Nalin Muş’ta, heval Helin Dersim’de son süreçte şehit oldular. Nalin Muş arkadaş mücadelenin her alanında, Dersim sahasından Kandil'e, Zap'a kadar ve de her düzeyde rolünü oynadı, öncülük yaptı. En zor koşullarda bile yürümesini bilen, güç veren, güç katan bir arkadaştı. Duraksama yaşamadan ilerleyen bir yoldaştı. Onları anlatmak, ifade etmek gerçekten çok zor. Nalin arkadaş yaşamda herkes için moral kaynağıydı. Nerede olursa olsun herkesi etrafına toplayabilen, sohbetiyle kendine çeken bir arkadaştı. Yaşamı anlamlı yaşayan ve bunu etrafına yayabilen bir arkadaştı. Duruşuyla, yoldaşlığıyla örnek bir arkadaştı. Birey olarak beraber kaldığımız alanlar da oldu. Yaptığı iş ile herkese örnekti. Parti yaşamı boyunca çok güçlü katılımı oldu, önemli görevler üstlendi. Uzun yıllar bu örgütün her aşamasında; partileşmeden tutun kadın örgütlendirilmesine, askeri alana kadar birçok çalışmada yer aldı. Süreç için, Önderlik gerçekliği için, şehit gerçekliği için, onlara layık olmak için güçlü bir duruşa sahipti her zaman.

Aynı zamanda H. Helin Dersimi arkadaşın duruşu da bu şekildeydi. Uzun yıllar bu harekette görev aldı. Basından tutun halk çalışmasına kadar büyük emekleri oldu. Öncülük düzeyi yüksekti. Önderlik sahasında da yer aldı. Önderliğin öğretileriyle kendini güçlü eğitti. Kadın mücadelemizde de öncü pozisyonunda yer aldı. Bu arkadaşları elbette anmak yaşatmak bizim ilk görevlerimizdendir. Nalinler ve Helinler için; onların şahsında tüm Kürdistan şehitleri, Rojava, Şengal ve özerklik şehitleri için mücadelelerini büyüterek devam ettirmek ve zafere ulaştırmak tek amacımızdır. Zafere kadar onların anısına sahip çıkacağımızın, yollarında sonuna kadar gideceğimizin sözünü veriyoruz.”

KADIN KIRIMI

Batman’da  yaşanan tecavüz olayını  değerlendiren Hêja, "YJA-STAR kadınların öz savunma birlikleridir" diyerek, tüm bu kirli politikalar karşısında çözümsüz olunmadığını vurguladı. Hêja, şöyle devam etti:

"Batman’da yaşanan bu son olay bir özel savaş konseptidir. Kürt halkına dönük her zaman soykırım, asimile politikaları hiç durmadı. Günümüzde de özellikle kadın eksenli bu yönelimler devam ediyor. Özel bir politika olarak Kürdistan’da devam eden bu saldırıların her zaman odak noktası genç kadınlarımızdı, Kürt kadınıydı. Çünkü kadın kırımı demek toplum kırımı demektir. Ve şüphesiz bu bilinçle yapılan özel yönelimlerdir bunlar. İktidarcı sistemler tecavüz politikasını; kendini var ettiği temel bir politika olarak seçti ve bu çok kirli hesaplarla kendini yaşatmaya çalışıyor. Bu bir sistem biçimidir. Neticede bunlar sloganları ‘önce kadını vurun’ olan bir sistemdir. Önderliğimizin dediği gibi ‘önce kadını kurtarın’ felsefesiyle yola çıkmış ve Kürt özgürlük hareketi olarak bu temelde mücadele etmiş bir hareketiz. Bugün Kürt kadını, Kürt toplumu bilinçli, özgürlüğünü arayan bir mücadele veriyor. İktidarcı sisteme karşı, feodal topluma, bilinçsiz topluma karşı, kadını yok eden sistemlere karşı direnişe geçti. Ama maalesef sistemli olarak hâlâ bunlar yaşanıyor. Daha da derinleştirerek ve artırarak devam ettiriyorlar hem de. Günde onlarca kadın katlediliyor. Kadınlar hâlâ ailede ve toplumda; babalarından, eşlerinden, ağabeylerinden dayaktan tutun tecavüze kadar birçok baskı çeşidine maruz kalıyorlar. Bunlar bir devlet sistemi olarak yürütülüyor. Sistem zaten erkek egemenlikli bir sistem olduğu için direnen kadını, isyan eden kadını, özgürlüğünü arayan kadını yok etmek için vahşice saldırıyor. Boyun eğen, razı gelen, teslim olan kadın kişiliğini diri tutmak istiyorlar. Ve biz biliyoruz ki bu devletler eliyle özel olarak yapılıyor. Batman’daki olay yeni değil. Daha önce Siirt’te oldu, Pozantı’da oldu, Mardin’de N.Ç. olayı oldu. YİBO’larda bunu yaptılar, Kürdistan şehirlerinde gençleri uyuşturucu bağımlısı yapma, ajanlaştırma ve daha çeşitli politikalarla halkımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı hedef aldılar.

Şimdi de Batman’da G. olayı oldu. 14 yaşında bir kız çocuğu vahşice sistemli bir şekilde tecavüze mahkûm edildi. AKP'ye yakın isimler, devlet kurumlarında yer alanlar, hükümet yandaşları tarafından yapılmış olduğu netleşmesine rağmen hâlâ tam olarak aydınlatılmıyor bu olay. Siirt’te üstünü örttüler mesela. Bu kişileri bilerek koruyorlar. Dediğimiz gibi bunlar devlet eliyle, AKP eliyle yapılan özel savaş politikalarıdır. Son olarak da Batman’da da tekrar ortaya çıktı ki, bunlar özel harp kurumlarının etrafındaki isimler tarafından yapılıyor. Batman’daki olayın, kuaför işleten bir kadının eliyle yapıldığı ortaya çıktı. Ve bakıyorsunuz, bu kadının çocukları harp dairesinde yer alıyor, bir başka çocuğunun polis olduğu ortaya çıkıyor.

Bu olay bize özgürleşme mücadelesi veren topluma ve kadına karşı yürütülen özel bir politika olduğunu tekrar tekrar gösteriyor. O nedenle şunu önemle vurgulamak gerekiyor; devletten herhangi beklenti içerisine girmemek gerekiyor. Bunu yapan devletin kendisidir. Hukukları da zaten buna hizmet ediyor. Her şey AKP sisteminde cerayan ediyor, hukuk diye bir şey yok. Zaten bizim toplumumuz hukukla yürümedi hiçbir zaman. Toplumsal değerlerle, vicdani adaletiyle kendini korudu. O nedenle sırtını devlete dayamadı hiçbir zaman. Zaten bunların bu kirlilikleri yargılamasını beklemiyoruz; aksine, bunları destekleyen ve bu vahşileri koruyan bir sistemleri var. Formaliteden birkaç gün birilerini tutup sonra bırakıyorlar ve üstünü örtüyorlar. Bu şekilde onlarca olay oldu. Bu nedenle örgütlü kadın ancak bunların karşısında durabilir. Onlar istediği kadar kırımdan geçirmek istesinler, yok etmek istesinler, tecavüzü yaygınlaştırmak istesinler; biz her zaman varlığıyla, iradesiyle onların karşısına isyan bayrağıyla çıkacağız. Ve bu tabii ki kendini örgütleyerek olur, kendini özgürleştirerek olur. Bilinçli hareket etmek ve sırtını özgür iradene, özgürlük mücadelesine vermekle olur. Kadınlarımız, gençlerimiz çözümsüz değil. Hareketimiz var yanlarında. YJA-STAR kadınların öz savunma birlikleridir, PAJK onların kurmay, parti örgütüdür. Ve tabii ki bu saldırılar karşısında onları koruyan harekettir. O nedenle kadınlar sırtını bu örgütlerimize dayandırmak, bu esaslar temelinde kendini güçlü örgütlemek, mücadeleye katılmak ve faşist yaklaşımlar karşısında başkaldırmak ve mücadele etmek tek doğru yoldur. Yoksa devletin bunları yargılanmasını beklemek hayaldir. Ancak mücadelemiz  bu yapılanlar karşısında durabilir. Bu nedenle bilinçlenmek ve örgütlenmek en büyük cevaptır. İktidarcı, tecavüzcü sistemi bu şekilde yenebiliriz.”

1 HAZİRAN HAMLESİ VE 15 AĞUSTOS ATILIMI

Hêja, hareketlerinin hamlelerine değinerek, şunları söyledi:

"2004'te 1 Haziran hamlesi başlatıldı. İkinciyi 15 Ağustos Atılımı olarak adlandırdık. Çünkü o zaman içinde bulunduğumuz süreç bakımından, hem iktidarcı devlet güçlerinin özgürlük hareketimize saldırıları, aynı zamanda örgüt içinde gene bu güçlerin eliyle yaşatılan sorunlar, örgütü tasfiye etme planları ya da kendi denetimlerine alma çabasına karşı örgütümüzün başlattığı yeni bir direniş startıdır bu hamle. Nasıl ki 15 Ağustos sömürgeci güçlere karşı ilk kurşunsa, şüphesiz ordulaşma, partileşme yeniden örgütlenme, kadın örgütlenmesinde de o süreçte atılan adımlar yapılmak istenenlere karşı güçlü bir cevaptı. Bununla beraber komplo sürecinden ve 1999’da geri çekilmeden sonra; ne savaş ne barış süreci olarak adlandırılan bir sürece girildi. Zaten adı bu olsa da TC. savaşı durdurmadı, arkadaşlarımız şehit oldu. Türk devleti bir barış süreci başlatmak yerine gene savaş sürecini başlattı. Bunun karşısında daha güçlü direnişe geçme, kendini ve halkını daha güçlü savunmak için ikinci defa silahlı ordulaşmada yeniliklere gidildi. Ne savaş, ne de barış süreci dedikleri süreçten artık tamamen çıkıldı. Bu süreç uzun bir süreç aslında günümüze kadar geliyor. 2004 -2005 ve 2006’ya kadar tüm eyaletlere gerilla yeniden yerleşti ve direnişini büyüttü. Meşru savunmasını sonuna kadar yaptı. Mesela bu esas temelinde güçlü eylemler çıktı. Bu sürece öncülük eden kahraman şehitlerimiz oldu. Önderlik tecridine ve halkımıza yönelik saldırılar için H. Slav Siirt’te fedai eylem yaptı mesela.

Aynı zamanda kadın gücümüz YJA-STAR olarak 1999’dan sonra Dersim ve Amed sahalarına geçti.  Tekoşin arkadaşın öncülüğünde bu alanlara geçildi. H. Tekoşin’i de 1 Haziran hamlesinin şehidi olarak anıyoruz. Ve daha birçok arkadaşı tabii. Onların o zamanki duruşu, fedai ruhu bugünde devam ediyor. Rojava’da, Şengal’de halkımız bu ruh ile savunuluyor. Kuzey’de, Güney’de esas güç olarak halkımızın savunmasını onların bize bıraktığı direniş mirası ile yapıyoruz. Ve şu an içinde bulunduğumuz süreç de bu önemdedir. 1 Haziran hamlesi komple bir militan duruş, partili duruş gerektiren bir dönemdi. Halkımıza dönük saldırılar bitmedi, Önderliğimiz hâlâ esirdir, kadınlarımız hâlâ saldırılara maruz kalıyor her gün. O yüzden şu an yaşayan ruh tam da 1 Haziran hamlesi ruhudur. O zaman da direndik şimdi de direniş devam edecek.”

KADINLARA ÇAĞRI

Genç kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlara direniş çağrısında bulunan Hêja, sözlerine şu şekilde son verdi: "geçirdiğimiz süreç çok önemli. Bu süreç büyük bir direniş gerektiriyor. Tüm kadınlar, gençler bu özgürlük bilinciyle hareket ederse ve sürece dahil olursa başarı yakındır. Tüm alanlar direniş alanlarıdır. Sömürgeci güçlerin tümü yenilecek ve genç kadınlar başta olmak üzere tüm kadınlarımız daha güçlü örgütlenerek, sürece öncülük ederek başarıyı getireceklerdir. Bu çerçevede direnen kadınları ve özellikle analarımızı selamlıyorum ve mücadelede başarılar diliyorum.”