HPG bilançosunun anlattıkları -1-

2018 yılı boyunca HPG ve YJA Star gerillaların gösterdiği gerilla direnişi ve sonuçları önemli gerçeği açığa çıkarıyor. Bu geçtiğimiz zaman içerisinde bu kayıpları gizlemek için milliyetçilikle bezeli büyük bir yalan organizasyonu yaratılmış durumda.

Türkiye’de iki binli yılların gençliği faşizmin kimi deneyimlerinin tanığı olsa da bir bütün olarak konuyu kitaplarda okuyacağını, bilemedin en objektif tercih olarak Türkiye’nin geçen on yıllarındaki deneyimlerinde arayacağı varsayılırdı. Şimdi Türkiye’de ortalama bir kişinin deneyim ve gözlemleriyle “Faşizm, faşist devlet ve faşizmin sonuçları vs… ” adlı bir veya birkaç kitap yazması gayet mümkün. Bu Türkiye’deki ortalamaya yapılan bir övgü değil. Kaldı ki Türkiye’deki ortalamanın ne seviyelerde olduğu herkesçe biliniyor. Bu, Türkiye’de faşizmin insan hayatının her yerini açık seçik bir biçimde işgal etmesinden, tüm anıların ve tüm hikayelerin içine bir biçimde sızmasından kaynaklı. Türkiye’de yaşayan bir insanın deneyimlerinin her karışına, hafızasının har saniyesine faşizm imzasını atmış gibi. Sonuçta bir insan en iyi kendi yaşadığını bilir. Her insan kendi hayatının uzmanı, kendi hayatının yazarıdır!

DİRENMEK RUH SAĞLIĞININ YEGANE ŞARTI

Çağın faşisti olarak Erdoğan ve onun faşizm örgütü olarak devletleşmiş AKP-MHP ittifakı akıl almaz bir biçimde faşizmi Türkiye’deki egemen sistem haline getirmiş durumda. Buradaki en büyük ‘başarı’ bu uygulamaları yapabilme kudretini gösterebilmek değil. Erdoğan ve rejiminin gerçek anlamda ‘en büyük başarı’sı faşizmi topluma kabul ettirebilmiş olmasından ileri geliyor. Buradan toplumların faşizmle yaşamayı kabul ettiği sonucuna ulaşmak yanlış olur. Zaten başarı da burada! ‘Başarı’, ‘kabul edilemeyecek olan’la toplumun bu denli barışık halde duruşu, kabul etmeyenlerin bir kuyunun dibindeki çaresizliğidir. Bu bakımdan Türkiye’deki toplumsal durum çok derin hastalıklı bir haldedir. Toplumun büyük çoğunluğunun ruhsal sorunları vardır. Bu tartışmasızdır. Bu ruhsal hastalıktan kendini koruyabilen tek kesim politik ve örgütlü olarak bu düzene direnen toplumsal kesimlerdir. Direnmek ruh sağlığının yegane şartı gibi. Bu bakımdan artık Türkiye’deki demokratik ve özgürlük mücadeleleri bir sistem arayışı olmanın yanı sıra toplumsal olarak halkı sağlığına kavuşturma sorumluluğuyla da yüz yüze.

EN YETKİN FAŞİST, EN YALANCI FAŞİST OLUR

Türkiye’deki deneyimiyle ortama akılla bile yazılacak bir Faşizm kitabının en etkili alt başlığı herhalde “En yetkin faşist, en yalancı faşisttir!” başlığıdır. Türkiye’nin ortalama aklı bu konudaki birikimini elbette Tayyip Erdoğan’a borçludur. Çağın faşisti olan Erdoğan aynı zamanda çağın yalancısıdır. Dolayısıyla onun en etkili sistemi etkili bir yalan sistemidir. İyi yalancının her zaman için onur, şeref gibi manevi değerlerle de sorunu vardır. Bir kere yalan bu değerlere saldırır, bunların yokluğunda büyür. Bu bakımdan iyi bir yalan sistemi inşa etmek için bunlardan vazgeçmek gerekir. Çağın en büyük faşisti çağın en büyük yalancısı olmakla kalmaz, çağın en büyük onursuzu ve demogogu haline de gelir. Bu bağlamlarıyla Erdoğan başarılı bir ‘adam’dır!

Ancak yine Türkiye’deki deneyimlerin de gösterdiği gibi bir ülkede böyle ‘başarılı’ bir ‘adam’ varsa toplum hastalıklıdır ve alıklaştırılmıştır. Bu ‘başarı’ya tutulan alkış tartışmasız bir kanıttır.

BİLANÇONUN SÖYLEDİKLERİ…

Aslında bu yazı daha girişi itibariyle Halk Savunma Merkez Karargah komutanlığının bir-iki güne açıklayacağı bir yıllık gerilla bilançosunu değerlendirecek bir yazıydı. Ancak bilançonun söyleyecekleri ve anlatacakları tüm bunları yazmayı bir mecburiyet haline getirdi.

Yaklaşık bir yıldır Türkiye’de gelişen savaşı ve sonuçlarını Erdoğan’ın adeta zapt edip teslim aldığı, bir özel savaş kurumu gibi faşizm karargahları tarafından yönetilen basın kurumlarından işittik. Yaklaşık bir yıldır öldürülen ‘terörist’ler, bitmek üzere olan örgüt, yöneticileri, tasfiye edilen gerilla grupları, teslim olan PKK’liler, korkup paniğe giren gerillalar, tam isabet atışlarla yerle bir edilen gerilla üsleri, hiçbir kayıp vermeden başarıyla üslerine dönen kahraman askerler vs. vs. türlü hikayeyle süslenmiş yalanları bir iletişim bombardımanı altında akıllara kazındı. Bunlarla yetinilmedi bu bağlamdaki tüm kodlamalar, açıklamalar, dizi, film, şarkılar ve sanatın tüm alanlarıyla akıllara pompalandı. Bunun aksini söyleyebilecek her şeyin üzerine tehditlerle dolu kalın bir çizgi çizildi.

TÜRK BASINININ ALGI OPERASYONLARI

En önemlisi de eskiden bu yalanın önündeki en büyük açmaz olan ölen asker ve polis cenazelerini duymaz işitmez olduk. Bu kadar sert bir savaş cenderesinde ejderha kanında yıkanmış AKP ordusu tüm mermilere kafa atmış, sıyrık bile almadan kurtulmuş gibi. Fakir Anadolu insanı ölen evlatlarının cenazesini büyük bir memnuniyetle karşılıyormuş gibi. Şimdi bu haberlere de bir operasyon yapılmış oldu. Bundan yalıtılmış tüm haberler Türkiye toplumuna her şey çok iyi gidiyormuş havası verdi.

Bu kargaşa içinde özgür basın da faşizm dalgasının etkisinde yetkin çareler bulamayınca Kürt toplumu da inşa edilen bu büyük yalan sisteminin, bu büyük yalan operasyonunun mağduru haline geldi. Mesele de buydu. Kürt toplumunu bu yalanın mağduru haline getirip toplumun özgürlük umudu olan gerillayı ve onun etkin başarılarını akıllardan çekip almaktı.

İşte Halk Savunma Merkezi’nin yapacağı yıllık bilanço açıklaması bu büyük yalan organizasyonunu çok çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Okuyucuların bir-iki güne ANF’de okuyacakları Halk Savunma Merkez Karargah açıklaması tüm yönleriyle çarpıcı bilgiler içeriyor. Bu bilgileri yazımın ikinci bölümünde açıklama ile birlikte ele almaya çalışacağım.

BÜYÜK YALAN ORGANİZASYONU

Ama daha şimdiden akılları zorlayan, büyük bir hezimeti başarıya çevirme operasyonuna hayret kalıyor insan.

Çağın en büyük faşisti ve yalancısı olarak Erdoğan ve onun rejiminin inşa ettiği bu yalan operasyonu onur ve şerefine vurulan ağır bir darbeyle alıklaştırdığı milyonları nasıl da içine alıyor, kendi yalanının yalancı tanığı nasıl yapıyor? Ölen askerlerin ailesinden başlayıp, ölen askerin komşularına, yakın çevresine, bu cenazeleri inceleyen savcılığından tut, bunun cenazesini yıkayan din adamına, gizli cenaze törenleri tertipleyen belediyelerinden tut, ölüm işlemlerinin muhatabı olan tüm devlet kurumlarına, ordunun bu ölüm tekmilini taşıyan tüm mekanizmalarından tut, mevzi arkadaşlarına, milletvekilinden tut bakanına, “bu kayıplar nerede, görüntüleri yansıyan ölen askerler nerede” diye kavgaya tutuşmak yerine vatanseverlik gibi yansıtılan sahte bir sinmişlikle köşesine çekilen muhalefete, bu bilgilere gözünü ve aklını kapayan muhabirinden tut haber müdürüne ve basın patronlarına kadar yüzbinlerin içinde olduğu büyüüüük bir yalan operasyonu. Aksi takdirde 2018 yılı içinde gerçekleşen gerilla eylemlerinde ölen 2 bin özel harekatçı, asker ve polis, 2 bin gibi bir kayıp hangi ustalıkla gizlenebilir, hangi kılıfa sığdırılabilir?