KCK saldırıları kınadı, Kürt halkına eylem çağrısında bulundu

KCK: Şengal’e ve Rojava Kurdîstan’ına saldırı, Türk devletine satılan silahların kirli amaçlar için nasıl kullanıldığını ortaya koymaktadır.

 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlı, Türk devletinin Şengal ve Rojava’ya yönelik saldırılarına ilişkin yazılı açıklamada bulundu.

KCK açıklamasında, ‘’bu saldırılar karşısında Kürt halkı ve dostları Kürdistan'ın dört parçasında ve yurtdışında derhal ayağa kalkarak bu saldırıları yapan Türk devletinin tüm dünya tarafından protesto edilmesi ve cezalandırılmasına kadar eylemlerini sürdürmelidirler’’ çağrısı yapıldı.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, yaptığı yazılı açıklamada, Türk devletinin Şengal ve Rojava’ya yönelik saldırılarını değerlendirdi. Açıklamada, ‘’Türk devletine ait onlarca savaş uçağı Ermeni, Asuri-Keldani-Süryani soykırımının yıldönümü olan 24 Nisan’da Êzidîlerin vatanı Şengal’e, Suriye ve Ortadoğu'nun en köklü demokratik devrimini yapan Rojava Kürdistan halkı ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonuna saldırmıştır. Bu saldırıda şehit düşen tüm savaşçıları ve sivil insanlarımızı saygı ve minnetle anıyor; ailelerine, Kürdistan halkına ve tüm insanlığa başsağlığı diliyoruz’’ denildi.

TÜRK DEVLETİ ÖZGÜR KÜRDE DÜŞMANLIK YAPIYOR

Türk devletinin Kürt düşmanlığına dikkat çekilen açıklamanın devamında şu değerlendirmeler yapıldı: ‘’Türk devleti Kürtler ve tüm farklı kimliklere yönelik soykırım politikası yürüttüğünden, bu politikasını boşa çıkaracak ve bu politikaya direnecek özgür Kürt gerçeğine, özgürlük ve demokrasi alanlarına düşmanlık yapmaktadır. Çünkü Kürtler Kuzey Suriye’de ve Şengal’de özgürleştikçe Türk devletinin soykırım politikası büyük darbe yemektedir. Bu nedenle özgür ve demokratik yaşamın geliştiği bu alanlara saldırılmıştır.

Şengal’e yönelik saldırı 2014 3 Ağustos tarihinde IŞİD’in Şengal’e saldırarak Êzidî Kürtleri fermandan geçirmesinin devamı olmaktadır. Ortadoğu'nun etnik ve inanç olarak en farklı ve özgün toplumunu ortadan kaldırmak faşizmin zirvesi olduğu gibi, Êzidîlerin özgür ve demokratik yaşama kavuşması tüm faşist ve tek tipçi zihniyet, politika ve uygulamalara büyük darbe vurulması anlamına da gelmektedir. Êzidîlerin özgür ve demokratik yaşama kavuşması sadece Kürdistan ve Irak’ta değil, Ortadoğu'da demokratikleşmenin ve özgür yaşamın gelişmesinin önünü açmaktadır. 3 Mart’ta yapılan saldırı Şengal’in özgürleşmesinin yarattığı sonuçların önüne geçmek için olduğu gibi, Türk devletinin saldırıları da Şengal'in özgürleşmesinin Türk devletinin soykırım politikalarına darbe vurmasının sonucudur. Türk devleti Ortadoğu'da özgür ve demokratik yaşamın gelişmesini engellemek ve soykırım politikalarını sürdürmek için Şengal’e yönelik saldırı gerçekleştirmiştir.

ÖZGÜR VE DEMOKRATİK YAŞAMA YAPILMIŞTIR

Türk devleti başından beri Rojava Devrimine düşmanlık yapmaktadır. Rojava Devrimi Kürdistan'ın tüm parçalarında Kürtler üzerinde sürdürülen soykırım politikalarına büyük bir darbe vurduğu gibi, Suriye'nin ve Ortadoğu'nun demokratikleşmesi açısından büyük bir hamle olmuştur. Türk devleti Suriye'nin demokratikleşmesinden korktuğu için Rojava Devrimini boğmak istemektedir. İlk önceleri insanlık dışı, demokrasi ve özgürlük düşmanı çeteleri Rojava Devrimine saldırtan Türk devleti bu saldırılardan sonuç almayınca doğrudan kendisi devreye girmiştir. Cerablus’u ve Bab’ı Rojava Devrimini boğmak ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonunu dağıtmak için işgal etmiştir. Bu işgaller de istenilen sonucu vermeyince açık ve doğrudan Rojava Devrimine ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonuna saldırmıştır. Derik ve Qamişlo çevresine yapılan saldırılar, Kürt halkı başta olmak üzere Arapların, Süryanilerin ve tüm halkların özgür ve demokratik yaşamına yapılmıştır.

Şengal ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonuna saldırı sadece Kürtler ve buralarda yaşayan halklara saldırı değildir; aynı zamanda tüm insanlığa yönelik saldırıdır. Kürt gençleri, Kürt halkı Kobanê’de, Girê Sipî’de (Tel Abyad), Şedadê’de, Minbic’te sadece kendileri için değil tüm insanlık için savaşmışlardır. Tüm insanlık için savaştıklarından, tüm insanlık 1 Kasım Dünya Kobanê Günüyle Kobanê’de insanlık dışı çetelere karşı direnen savaşçılara destek vermiştir. Eğer insanlık düşmanı IŞİD Kobanê ve Kuzey Suriye’de yenilgiye uğratılmışsa, bugün IŞİD zayıf hale getirilmişse bunu sağlatan şehit düşen binlerce fedai Kürt gencidir. Türk devleti şimdi Suriye ve Ortadoğu'yu demokratikleştirme mücadelesi veren IŞİD gibi çeteleri insanlığın başına bela olmaktan çıkaran bir savaş yürüten Demokratik Suriye Güçlerine ve Demokratik Kuzey Suriye Halklarına saldırmaktadır. Türkiye bu saldırılarıyla Ortadoğu'da özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren güçler şahsında tüm insanlığa saldırmaktadır. Bugün tüm insanlık Rojava Devrimine ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonuna sahip çıkmaktadır. Bu saldırılarla Türk devleti Kuzey Suriye’deki demokratik gelişmeye sahip çıkan insanlığa da meydan okumaktadır. Soykırımcı politikalarıma karşı olan her güce saldırırım demektedir. Son zamanlarda Avrupa’ya ve birçok ülkeye yönelik yaptığı kabadayılıkları bugün Şengal, Dêrîk ve Qamişlo çevresine yaptığı hava saldırılarıyla somutlaştırmış bulunmaktadır. Bu saldırılar durdurulmadığı takdirde Türk devleti sadece Kürtler ve Ortadoğu halkları için değil, demokrasi ve özgürlük değerlerine sahip tüm insanlığa yönelik saldırılarını arttıracaktır.

Türk devleti bu saldırısıyla uzun süredir dillendirdiği Rakka operasyonunu engelleme ve IŞİD’i rahatlatma amacını gerçekleştirmek istemektedir. Türk Savunma Bakanının yakın zamanda Demokratik Suriye Güçlerinin Rakka operasyonunu engelleyeceğiz demesinin ardından bu saldırının gelmesi tesadüfi değildir. Türk devletinin tüm amacı IŞİD’in yenilgiye uğratılıp Rakka’nın ve Kuzey Suriye'nin yerel demokrasi temelinde demokratik toplumcu güçlerin kontrolü altına girmesini engellemektir. Türk devleti, Rakka’yı IŞİD zihniyetinin farklı versiyonu olan insanlık dışı ve demokrasi düşmanı güçlere teslim etmek istemektedir. Böylece Türkiye'deki faşist rejim için tehlike yaratacak demokratikleşmenin önü alınmak istenmektedir.

HALKLARIN İRADESİ HEDEFLENİYOR

Türk devleti Demokratik Suriye Güçlerinin ve halkların iradesini kırarak Kuzey Suriye’yi demokrasi ve özgürlük karşıtı güçlere teslim etmeyi hedeflemektedir. Bu saldırıyla birlikte Suriye üzerinde politika yapan güçlerin amaçları ve politikaları da ortaya çıkacaktır. Kimlerin demokratik Suriye’den yana olup olmadığı netleşecektir. Şimdiye kadar Suriye hava sahası ABD ve Rusya’nın kontrolündedir. Onların izni olmadan hiçbir uçak Suriye hava sahasında hareket etmediği gibi, herhangi bir kaza ve çatışma olmaması için uçak kalkışları konusunda birbirlerini bilgilendirmektedirler. Dolayısıyla bu saldırılar karşısında ABD ve Rusya’nın tutumu onların nasıl bir Suriye istediklerini de ortaya koyacaktır. Özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren ve IŞİD'e karşı savaşan halklardan yana mı olacaklardır, yoksa çirkin siyasi hesaplar uğruna şimdiye kadar Suriye'de insanlık dışı çeteleri destekleyen özgürlük ve demokrasi güçlerine düşmanlık yapan Ortadoğu despotluğunun bekçisi ve halklar üzerinde soykırım uygulayan Türk devletinin saldırılarına göz mü yumulacaktır?! Bu saldırı karşısındaki tutum Ortadoğu için ne tür politikalar tercih edildiği ve yürütüldüğü konusunda netleşme sağlatacaktır. Dolayısıyla eğer insanlık dışı çetelere karşılarsa, Suriye ve Ortadoğu'da demokrasi ve özgürlükten yanaysalar bunu ortaya koymanın yolu Türk devletine tavır koymaktan geçmektedir.

Şengal’e ve Rojava Kurdîstan’ına saldırı, Türk devletine satılan silahların kirli amaçlar için nasıl kullanıldığını ortaya koymaktadır. Türk devleti birçok devletten aldığı silahları Kürt soykırımı ve Ortadoğu'da despotluğu korumak için kullanmaktadır. Halkların özgür ve demokratik yaşamına yönelik doğrultulan bu silahlardan, bu silahları satan ülkeler de sorumludur. Bu saldırı Türkiye'ye silah satışlarının tüm devletler tarafından gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Türkiye bir NATO üyesi ülke olarak halklara ve demokrasi güçlerine saldırdığı için bu saldırıdan NATO da sorumludur. Dolayısıyla NATO da bu saldırıdan sorumlu olmadığını göstermek için Türk devletine karşı tutumunu ortaya koymalıdır.

SOYKIRIMCI VE STATÜKOCU GÜÇLER HER TÜRLÜ SALDIRIYI YAPABİLİR

Bu saldırı gerçekliği, eski dengelerin yıkıldığı, yeni denge ve statüko arayışlarının olduğu bir dönemde soykırımcı ve statükocu güçlerin her türlü saldırıyı yapacağını gözler önüne sermiş bulunmaktadır. Bu saldırı, Kürtlerin nasıl bir tehdit ve tehlikede olduğunu göstermektedir. Bu saldırı sadece Şengal ve Rojava’daki özgürlük güçlerine yönelik değildir. Bu saldırıyı yapanlar Kürtlerin her türlü kazanımına ve hak mücadelesine de saldıracak güçlerdir. Bu açıdan Başurê Kurdîstan siyasi güçleri başta olmak üzere tüm Kürt siyasi güçlerinin de bu saldırılara karşı tutum koymaları gerekmektedir.

Kürt halkına ve özgürlük güçlerine yönelik bu saldırı Üçüncü Dünya Savaşı ortamında bu tür saldırıların her zaman olabileceğini ve daha da kapsamlılaşabileceğini göstermektedir. Bu açıdan Kürtler ve tüm özgürlük güçleri örgütlülüklerini güçlendirmeli ve kendi öz güçlerine dayanarak her türlü mücadeleye hazır olmalıdırlar. Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında örgütlülüklerini, siyasi ve askeri güçlerini güçlendirip öz güçlerine güvenmeyen halkların büyük tehlikelerle karşılaşacağını bu saldırılar bir kez daha kanıtlamıştır. Dünya Savaşları her zaman bu karakterdedir ve bu tür tehlikeleri taşımaktadır. Bu açıdan Kürt halkı ve demokrasi güçleri bu saldırıdan sonra öz güçlerine dayanarak kararlı tutumlarla bu tür saldırılara cevap vermelidirler. Ancak böyle bir tutumla halklar Üçüncü Dünya Savaşında özgür ve demokratik yaşamlarını kazanabilirler.

SALDIRILAR HER YERDE PROTESTO EDİLMELİ

Bu saldırılar karşısında Kürt halkı ve dostları Kürdistan'ın dört parçasında ve yurtdışında derhal ayağa kalkarak bu saldırıları yapan Türk devletinin tüm dünya tarafından protesto edilmesi ve cezalandırılmasına kadar eylemlerini sürdürmelidirler. Bakur, Başur, Rojhilat ve Rojava halkı bu saldırıların tüm Kürtlere yönelik saldırı olduğunu görmeli, her yerde soykırımcı Türk devletinin saldırılarına karşı kesintisiz eylem içinde olmalıdır. Başurê Kurdîstan ve Kuzey Suriye'de geliştirilecek eylemler, Türk devletinin işgalci güçlerinin püskürtülmesi ve çıkarılması mücadelesi haline getirilmelidir.

Bu saldırı aynı zamanda Türkiye halklarına ve demokrasi güçlerine bir saldırıdır. AKP-MHP faşist ittifakı 16 Nisan referandumunda yenilgiye uğratılmıştır. AKP-MHP iktidarı referandumu kaybetmiştir. Bu açıdan iktidarını savaş dışında ayakta tutma imkanları kalmamıştır. İçerideki muhalefeti bastırmak için de bu saldırıları kullanacaktır. Halklar 16 Nisan referandumundan sonra bu hileli referandumu protesto etmek için sokaklara çıkmıştır. Bu saldırıların bir amacı da bu saldırı ortamında halkların bu protestosunu bastırmaktır. Bu protestolar 1 Mayıs’la birlikte yeni boyutlara ulaşacak, 1 Mayıs ve Mayıs ayı Türkiye açısından özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yükseldiği günler haline gelecektir. AKP-MHP faşist ittifakı bu saldırılarla Türkiye halklarının gelişen özgürlük mücadelesini de engellemek istemektedir. Bu nedenle Türkiye halkları bu saldırıyı kendilerinin özgürlük ve demokrasi mücadelesine yönelik bir saldırı olarak görmeli, 16 Nisan’dan sonra geliştirdikleri protestoları bu vesileyle daha da yükseltmeli; AKP-MHP faşizminin demokrasi güçlerine yönelik bu saldırılarla yapmak istediği komploya karşı da mücadeleyi geliştirmelidirler.

Türk devletinin yaptığı bu saldırılar tüm Ortadoğu halklarına ve tüm insanlığa yönelik olduğundan, Ortadoğu halkları başta olmak üzere tüm insanlık da bu saldırılar karşısında ayağa kalkmalı, sadece Kürdistan ve Ortadoğu açısından değil, tüm insanlık açısından özgürlük ve demokrasi düşmanı olan Türk devletine karşı tutum ortaya koymalı ve mücadelelerini yükseltmelidirler. İnsanlığa yönelik bir saldırı olduğundan Birleşmiş Milletler dahil tüm uluslararası kurumlar da devreye girerek soykırımcı Türk devletinin bu saldırısına tutum almalı ve gerekli kararlara gitmelidir.