KJK’den 1 Eylül mesajı: Radikal mücadele artık zorunludur

KJK Koordinasyonu 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, AKP rejimin saldırılarına karşı “daha radikal mücadelenin artık zorunlu hale geldiğini” kaydetti.

KJK Koordinasyonu yaptığı yazılı açıklamada, “Kadınlar, ezilenler ve emekçilerin 1 Eylül dünya barış gününü özgür ve barışla inşa edilmiş bir dünya yaratacağımıza olan umut ve kararlılığımızla kutluyoruz” dedi.

KJK’nin 1 Eylül mesajında devamla şu ifadeler yer aldı: “Hegemonik güçlerin yüzyılımızı savaşlarla özgür geleceğimizi karanlık günlere boğmaya çalıştığı bir zamanda karşıladığımız 1 Eylül dünya barış gününü, halkların barışına ve özgür geleceğimizi inşa günlerine dönüştürmede daha kararlı ve direnişçi bir mücadeleyi geliştireceğimize olan inancımızı belirtiyor, bu yolda mücadele eden herkesi devrimci duygularımızla selamlıyoruz. Bugün dolayısıyla barış, demokrasi ve özgürlük uğruna canlarını feda eden şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyoruz.

DÖNEMİN SOYKIRIMCI REJİMİ

Tüm halkların ve ezilenlerin barış, kardeşlik, özgürce birlikte yaşayabileceği bir dünya özlemi ve ütopyası ile karşıladığı 21. Yüzyıl; ne yazık ki, tam bir kaos, çatışma ve ağır savaşlarla dolu bir yüzyıl haline dönüşmüştür. Kapitalist Modernite güçleri ve ulus devletlerin yürüttüğü egemenlikçi, sömürgeci ve kaostan beslenen politikaları Ortadoğu’yu bir kan deryasına dönüştürmüştür. Kâr ve iktidar hırsıyla emeğin sınırsız sömürüsü, liberalizmin yaşamın tüm alanlarında yaydırılmasıyla toplumsallığın yok edilmesi yaşanmaktadır. Erkek egemenlikçi zihniyetin tahakkümcü, cinsiyetçi uygulamaları, yaşamın ve siyasetin tüm alanlarında toplumsallık, özgürlük ve demokrasi, kadın kırımı, doğa, halkların karşıtlığı temelinde ağır tahribatlara neden olmaktadır. Savaştan güç elde etme hırsıyla halklar ve mezhepler arası çatışmalar körüklenmektedir. Kadınlar üzerindeki cinsiyetçi politikalarla sömürü, hak gaspları, şiddet ve kadın kırımları coğrafyamızın her karışında her geçen gün çok daha sistematik ve stratejik bir saldırı dalgası olarak tırmandırılmakta, teşvik edilmektedir. 3. Dünya savaşı olarak boyutlanan bu kadın ve toplum kırım saldırıları karşısında ezilenlerin, sömürülenlerin örgütlü birliği, örgütlülüğü ve birleşik direniş mücadelesi ile 21. yüzyılı barış, kardeşlik, özgürlük ,demokrasi ve önemlisi de kadınların yüzyılı haline getirebiliriz.

3. Dünya savaşının merkezi Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasıdır. İnsanlığa karşıt en vahşi güç olarak beslenip büyütülen İŞİD çete örgütünün devşirme ordusu haline gelen TC ordusu bizzat Erdoğan- AKP hükümeti tarafından yürütülen Rojava Kürdistanı’na işgal savaşı ve buna yönelik saldırılarıyla çok daha net açığa çıkmıştır. Ortadoğu ve Suriye-Rojava merkezinde odaklanan ve giderek tüm insanlığın geleceğini tehdit eden hegemonik savaşın karşısında direnen en önemli güç Kürdistan halkı ve kadınlarıdır. Rojava devrimi gerçeğinde ifadesini bulan halkların ortak direnişi ve inşa ettiği özgür, demokratik toplum sistemi, hegemonik güçlerin ve Kürdistan’ı egemenliği altında sömüren ulus devletlerin korkulu rüyası haline gelmiştir. Erdoğan-AKP Hükümeti Kürt düşmanlığı temelinde geliştirdiği politikalarını Türkiye sınırları dışına taşırarak Rojava- Suriye topraklarını işgale yönelmiştir. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da uyguladığı tekçi, zorba erkek , “soykırım döneminin rejimi” olarak kendini kurumsallaştırmaktadır. Bugün dört parça kürdistanda bu vahşi saldırılarını boyutlandırarak özel savaş yönetimi olarak işlemektedir. Bu soykırımı rejimi baskıyla teslim alma politikasıyla Kürtlere ve farklı halklara, inanç ve kültürel kesimlere yine Cumartesi anaların kutsal, adalet ve hakikati arama mücadelesine de karşı yöneltme pervasızlığına kadar vardırmıştır.

AKP ATEŞLE OYNUYOR

faşist iktidarının en tehlikeli ve Türkiye’yi iç savaşa sürükleyecek politikası ise Önderliğimize yönelik geliştirdiği mutlak tecritle saldırı politikasıdır. 5 Nisan 2015 yılından bu yana Önder APO’ dan haber almamaktayız. İmralı işkence sistemiyle, mutlak tecritle ne yapılmak istendiğini, tüm barış savunucuları, ekolojik hareketler, kadın çevreleri, halkların özenle okumasıdır. Mutlak tecrit sistemiyle, Önderliğimizin can güvenliği hakkında bilgi alınamaması Hareketimizi ve halkımızı derin kaygılandırmaktadır. Halkımızın, halkların, kadınların öfkesini taşırmaktadır. Uzun süredir halkımızın gerçekleştirdiği özgürlük eylemlerine rağmen, Önder APO dan hiçbir haber alınmaması, Avukatlarıyla ,ailesiyle bile görüşmelerin yaptırılmaması durumun ne kadar tehlikeli boyutlara vardırıldığını göstermektedir. AKP, ateşle, oynamaktadır. “Önder APO milyonların iradesidir.” “Kadınların geleceğiyle oynamaktadır”. Önderliğimize yönelik bu tehlikeli yönelim ve Kuzey Kürdistan, Rojava ‘ya yönelik geliştirilen saldırılar ,Faşist AKP-MHP’nin kadın düşmanı politikalarıyla iktidarlarını ayakta tutma çırpınışlarını inkar- imha siyasetini yürütmenin bir sonucu olmaktadır. Tüm bu saldırılar uluslararası komplonun yeni bir saldırı konseptidir. Halkımızın ve özgürlükten, demokrasiden yana tüm kesimlerin bu saldırılar karşısında daha radikal mücadele etmesi artık zorunlu hale gelmiştir. Önder APO’nun özgürlüğünün Türkiye ve Ortadoğu barışına çok büyük bir etkisinin olabilmesi için , kadınların, halklarımızın ve dostlarımızın Önder APO etrafında kenetlenmesini ve her yerde kesintisiz radikal, süreklilik gerektiren özgürlük hamlesini büyüten eylemleri geliştirmesine çağırıyoruz.

DİRENİŞ RUHUYLA 1 EYLÜL’E...

Erdoğan faşizminin hedefinde tüm demokrasi güçleri, emekçiler, kadınlar ve ezilen tüm kesimler yer almaktadır. Erdoğan-AKP Hükümetinin Kürt inkarı ve demokrasi karşıtlığı üzerinden iktidarını idame ettirme hamleleri karşısında halkımız ve Özgürlük Hareketimiz direnişini ağır bedellere rağmen, büyük bir kararlılıkla sürdürmektedir. Kuşkusuz bu faşist diktatörlüğe karşı Türkiye’deki halklar ve demokrasi güçleri halkımız ve Özgürlük Hareketimizle ortak mücadelesini daha fazla güçlendirmelidir.

Kapitalist modernite güçlerinin ve bölgedeki ulus devletlerin hegemonik güç çatışmasının daha fazla can kaybına yol açmaması, sömürünün yaşamımızın her alanına hakim olmaması için kadınlar, gençler ve demokrasi güçlerinin öncülüğünde halkların, ezilenlerin faşizme ve hegemonik güçlere karşı birleşik direnişini daha güçlü örgütleyip çağın direniş mücadelesini geliştirmemiz hayati değerdedir. İnsanlık tarihinin en vahşi, saldırgan, sömürgen politika ve uygulamaları ile karşı karşıya kalan kadınlar olarak örgütlü mücadelemizi büyütmek, yaymak ve halkların mücadelesine öncülük yapmak durumundayız. Sömürüsüz, savaşsız, adil, barışçıl, özgür ve demokratik bir gelecek için bir araya gelelim, özgür geleceğimizi kendi direnişimizle güvence altına alalım. Ve Dersim doğasına sahip çıkmak, tarihine sahip çıkmaktır.

Bu temelde tüm kadınları, sol, sosyalist, aydın, yazar, akademisyenler başta olmak üzere demokrasi, özgürlük ve barıştan yana olan herkesi direnişi büyütmeye çağırıyoruz. Kadınları, gençleri, devrimci ve demokrasi güçlerini 1 Eylül dünya barış gününü direniş ruhuyla selamlamaya davet ediyoruz. Özgür gelecek; sömürüsüz ve savaşsız bir dünya için ortak mücadele edenlerin direnişiyle inşa edilecektir.”