KODAR İran için çözüm sunuyor

KODAR Eşbaşkanı Zilan Tanya İran’ın büyük bir sistem krizi içinde olduğunu belirterek, “Halklar için bir çözüm projesi geliştiriyoruz, derinlikli bir çözüm modelimiz var” dedi.

KODAR Eşbaşkanı Zilan Tanya, siyasi, kültürel, ekonomik ve toplumsal sorunların toplamının devasa bir boyuta ulaştığını, oluşan sistem krizinin de ancak kendilerinin sunduğu model ile çözülebileceğini söyledi. Tanya, topluma dayanan ve gücünü toplamdan alan çözüm modeliyle halkların demokratik birliğinin de sağlanabileceğini kaydetti.

Eşbaşkan Zilan Tanya, ANF’nin sorularını yanıtladı.

KODAR olarak İran’daki halklar için neden yeniden bir çözüm projesi hazırlama gereği duydunuz?

Siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel olarak İran devletinin mevcut durumda yaşadığı sorunlar var ve sistemsel olarak büyük bir tıkanmanın olduğu görülüyor. Bu tıkanma artık toplumsal bir boğulmaya doğru gidiyor. Devletin, kendi yarattığı bu krizi aşma gücü yok. Devletten bir çözüm beklemiyoruz. Bizim temel muhatabımız ilk başta toplumdur, sonra devlettir. Var olan krizin kaynağı devletin kendisidir, bu krizin hesabını devlet vermeli ve eğer aşmak istiyorsa önce kendisi adım atmalıdır. Toplum böylesi bir krizli duruma mahkum değildir.

Aynı zamanda dışardan bir güç gelip İran halkını kurtarmalı diye bir yaklaşım da doğru değildir. Bu krizli durumun sonlanmasını sağlayacak olan İran halkının kendisidir, Kürt halkıdır. Bu da ancak mücadeleyle olabilir.

Her yerde yaşanan krize karşı rahatsızlık çok büyük. Mevcut sistem artık kabul edilmiyor. Ancak bunun aşılması için toplum alternatif bir yaşam tarzı da oluşturabilmeli. Böyle olursa devlet sistemini de aşar. Toplumun kendi kendini yönettiği, özgür ve demokratik bir yaşam tarzı ortaya çıkar. Toplum bunu yapabilir. Yani hem toplumun hem de devletin yapması gerekenler var. Çözüm projesini geliştiriyoruz; çünkü siyasi ve toplumsal olarak, alternatif bir yaşam felsefesi ve ideolojisine sahibiz, derinlikli bir çözüm modelimiz var. Daha kötü bir gidişatın önüne geçebilmek, İranlı halkların daha iyi bir geleceği için, özellikle bu süreçte çözüm projesini sunacağız.

Bunca ciddi sorunlara karşın nasıl bir çözüm sunuyorsunuz?

Çözüm projesi kendini topluma, toplum iradesine dayandıran bir projedir. Toplum, mevcut sorunları devletten herhangi bir beklenti içinde olmadan da kendi bilgisi ve deneyimlerini dayanarak aşabilme kabiliyetine sahiptir.

Sunduğumuz proje aynı zamanda 3. çizgi temelinde yürütülen bir mücadeleden geliyor. 3. çizgi kendini topluma dayandıran ve gücünü toplumdan alan bir çizgidir. Demokrasi, özgürlük toplumun gücüyle olur, dışarıdan bir güç bunları topluma sunamaz. Toplum karar vermeli.

Hareket olarak siyasi ve toplumsal açıdan her anlamda toplumun taleplerini garantiye almak için toplumla yürümeye hazırız. Sistemde bir tıkanma var, bu tıkanmayı aşmak için öncülük yapmaya hazırız. Sadece eleştirerek değil, üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye hazırız.

Çözüm projesinde ön plana çıkan hususlar nelerdir?

Ciddi bir tıkanmadan bahsettik. Bu tıkanmaya neden olan sorunlar siyasi, kültürel, ekonomik, toplumsal ve insan hakları konusunda açığa çıkan sorunlardır. Kadın sorunu önemli bir sorundur. Artık insanlar için varlık sorunu açığa çıkmış durumda. Elbette bu sorunlar çözüm projesinde de öncelikli olarak ele alınıyor. Bunu yaparken diğer sorunları da bir kenara atmıyoruz. Projemizde birçok husus yer alıyor. Ancak öncelik vermemiz gereken hususlar var. İrani halklar için kimlik sorunu, irade olma sorunu ortaya çıkıyor. Kürt sorunu önemli bir konudur. İran halkları içinde en temel sorunlardan biridir.

Arap, Azeri, Beluci, hatta Fars halkı bu sorunlarla karşı karşıya. Bu sorunların aşılması için demokratik bir anayasa lazım. Demokratik bir anayasa için muhatap halktır. Halkın istekleri, talepler nedir, nasıl bir sistem istiyor. Bu artık referandum ya da farklı yöntemlerle halka sorulmalı, halk muhatap alınmalı ve halk değişimin kararını vermeli.

Mevcut anayasa bir tane bile farklı toplumsal rengi kucaklayamıyor. İrani halkların anayasası değildir. Halka zorla kabul ettiriliyor. Bizim öncelik verdiğimiz çalışmalardan biri de siyasi olarak İrani halkların sorunlarına çözüm olabilecek demokratik bir anayasa tartışmasıdır. Kültürel, ekonomik ve diğer sorunlar tartışılmalı, devlet de bunun önünü kapatmamalı ve toplumsal bir çözüme gidilmeli.

İran devletinin Kürt politikası nedir, İran’ın içinde bulunduğu krizde Kürt sorununun etkisi ne kadar?

İran’ın temel sorunu Kürt sorunudur, aynı zamanda Ortadoğu’nun temel sorunlarından biri de Kürt sorunudur. İran Kürt sorununu görmüyor, bunu fark etmiyor değil, ancak önemli olan İran’ın sorunu nasıl ele aldığı. Kürt sorunu çözülmezse demokrasinden, özgürlüklerden bahsedilemeyeceğini çok iyi biliyor.

Kürtler, bugün kültürel, ekonomik ve siyasi olarak da katlediliyor. Bir kimliği yok, ikinci üçüncü plana düşmüş durumda. Bu yüzden yaşam imkanları çok kısıtlıdır. Yaşayabilmek için kendini sınırlara vuruyor, her gün ölüm ile karşılaşıyor. Bu duruma itiraz ettiği için de bölücü, ayrılıkçı olarak yakalanıyor, tutuklanıyor. Kültürüne sahip çıkmak isteyen Kürt kadınları hedef yapılıyor, tecavüz ve tutuklanma, asit saldırısıyla karşı karşıya kalıyor. Ruhsal ve kimlik olarak işkence ile karşı karşıyalar. Biz bu durumu temel bir sorun olarak görüyoruz.

İran devleti Kürt sorununun çözümünü erteliyor. Adım atma konusunda İran hazır değil, çözümün önünü kapatıyor, sorun yokmuş gibi davranıyor. Değerlendirdiğinde de sanki bu sorun en demokratik bir şekilde çözülmüş, aşılmış gibi bahsediyor. Yani toplumu kandırıyor, var olan sorunun çözümü erteleniyor. Ertelemek ile ömrünü daha çok uzatıp, iktidarını daha da güçlendirmek istiyor. İran’ın devlet olarak şu anki durumu hem içte hem de dışta zayıftır. Kendi içinde zorlanıyor, Ortadoğu’da zorlanıyor, elbette dünya genelinde de zorlanıyor.

KODAR olarak hazırladığınız çözüm projesinde Kürt sorununun aşılması için ortaya koyduğunuz parametreler nelerdir?

İran rejimi, Kürt sorununu doğru tanımlamalı. Doğru tanımlamak için sorunun muhatabıyla diyalog kurmalı. Diyalog zemini mücadeleyle olur. Beraberinde devlet bir değişim dönüşüm süreci için hazırlıklı olmalı. Açığa çıkan talepleri meşru görmeli. Yani çözüm ortamı için sağlıklı bir atmosfer oluşmalı. Ya sorunu görmezden gelen ya da bölücülük yapılıyor diye hemen güvenlik konusunu ön plana çıkartan politikalardan vazgeçilmeli. Bu sorunu daha da derinleştiriyor ve İran bugün bununla yüz yüze kalmış durumda. Böyle devam ederse daha geri bir duruma düşer.

Atılması gereken adımlar var; halkın talepleri dinlenmeli aynı zamanda var olan sorunlar için plan ve proje sahibi olunmalı. Kürt halkının plan ve projelerini göz önüne almalı ve kendisi de plan ve proje sahibi olmalı. Birlikte bu çözüm atmosferi oluşturulmalı. Elbette bu atmosferin oluşması için temel bazı yapılması gerekenler var devlet açısından. Şu an binlerce Kürt siyasi tutsak var, ancak siyasi tutsaklar olarak tanımlanmıyorlar. Hem siyasi suçlu olarak yargılanıyorlar hem de bazı şeylerin önünü almak için siyasi tutuklu olarak tanımlanmıyorlar. Bu bir rehine alma durumudur, bir pazarlık yapılmak isteniyor. İran bu siyaseti bırakmalı. Farklı inançlardan birçok insan da inancından kaynaklı yargılanıyor, bu politikadan artık vazgeçilmeli.

İran devleti Doğu Kürdistan’ı militarize etmek istiyor. Çok sıkı güvenlik kuralları uygulanıyor. Bu duruma son verilmeli. Şino gibi bazı şehirlerde sokağa çıkma yasağı uygulandı, geniş operasyonlar yapılıyor, şehir militarize ediliyor. Güvenlik durumu bahane ediliyor; istihbari çalışmalar yapılıp toplumda huzur bırakılmıyor. Aynı zamanda halkın kültürel kutlamalarına, ulusal bayramlarına saygı gösterilmeli, rahatça kutlamasına izin verilmeli. Bu şekilde öncelikli olarak düzeltilmesi gereken hususlar var.

Çözüm projesinde kadın sorununu nasıl ele aldınız, hangi hususlar daha fazla ön plana çıkıyor?

Kadın sorunu, İran’ın temelden sorunlardın biridir. İran devleti cinsiyetçiliği çok derinleştiren bir devlet. Örneğin tecavüze en çok göz yuman devlet olarak biliniyor dünyada. Kadınlar çok vahşi saldırılarla yüz yüzeler, yaşam alanları bırakılmıyor. Toplum bu duruma artık tahammül edemiyor, bu kadar ağırlaştırılmış bir cinsiyetçilik ile daha fazla yaşayamıyor. Tecavüz kültürü var. Eğer bunlar aşılmazsa sorunlar daha da büyüyerek devam eder.

Paradigmasal olarak da mücadelemiz kadın özgürlüğünü hedefleyen bir mücadeledir. Kadın iradesini ve özgürlüğünü esas almayan bir mücadele, doğru bir mücadele değildir ve yerinde bir toplumsal değişim yapamaz. Kadın özgürlüğünü esas almak bizim için ölçüdür. İran’da yaşanan sorunların kaynağında kadının özgürlük sorunu da yer alıyor. Bu sorunun aşılması için kadınların ortak mücadelesi gerekiyor. İran’da mevcut sistemden rahatsız olmayan kadın çok az. Kadınlar hem fikri hem de fiziki olarak bu sistemden kaçıyor. Aslında kadınlar tarafından sorun kısmen tanımlanıyor, ancak yeterli değil, bir de esas sorun mücadelenin çok yetersiz olması. İranlı kadınlar olarak nasıl bir mücadele vereceğiz sorusunun cevabı zayıf.

Başlangıç olarak yapılması gereken; kadın sorununu doğru tanımlamak ve ortak mücadele zemini oluşturmak. Parçalı, sınıfsal, tek yönlü mücadeleler sonlanmalı. Elbette şu ana kadar yürütülen mücadeleler önemli, ancak yeterli değil, köklü çözümler ortaya çıkarmıyor. Kadınlar toplumu da mücadeleye dahil etmeli. Sonuç olarak sorun sadece kadınlara ait değil. İran toplumu açısından kadın mücadelesi temel bir mücadele ilkesi olmalı. Hareket olarak paradigmasal, ideolojik, felsefi ve siyasi olarak buna öncülük yapıyoruz. Toplumun zihniyetinde de bu temelde bir değişim olması için öncülük yapıyoruz.

Kadınlar kendilerine dair kararları kendileri almalı. Her şeye rağmen bir irade açığa çıkıyor. Mevcut sistem kadına kendini ifade edebilmesi için tek bir yer bile bırakmamış. Kadınlara bir tek sokaklar bırakılmış taleplerini dile getirmek için. Bu yüzden kadınlar sokaklarda çok büyük gösteriler yapmalı. Ancak bununla yetinmemeli. Daha fazla mücadele alanları yaratmalı, bu konuda plan ve proje sahibi olmalı. Siyasi kadın tutsakların durumu da gündeme alınmalı ve siyasi kadın tutsakların esaretine son verilmeli.

Bazı kesimler bu konuyu istismar etmek istiyor. Özelikle bazı dış güçler bu sorunu kullanmak istiyorlar. Kadınların sistemden rahatsızlığını, sisteme itirazlarını açığa çıkan iradeyi kullanmak istiyorlar. Bunu tersine çevirmek istiyorlar, yön vermek istiyorlar. Bu yanlış bir siyasettir. Şekilsel bir özgürlük anlayışından dem vuranlar var, biçimsel özgürlükten bahsediyorlar. Bunlara şunu söylemek gerekir, kadın özgürlüğü sadece türbanını atmak ya da bir spor salonuna gitmek değildir. Zihinsel bir değişim dönüşüm gerekir. Aslında perde arkası bir hesap var. İşin aslına bakarsak hiçbir gücün İran’daki sorunlar için bir çözüm projesi yok. Mevcut sorunlar kullanılıyor. Biz bu konuda hiçbir güçle aynı fikirde değiliz. Yaşananlar ideolojik, siyasi, toplumsal, kültürel sorunlardır. Biz böyle değerlendiriyoruz ve farkımız da burada ortaya çıkıyor. Bu yüzden zihniyet değişmeli diyoruz.

Kadınlar nasıl yaşamak istediklerine dair artık dışarıdan müdahalelere izin vermemeli, karşısına çıkan sınırları yıkmalı. Kadının başörtüsü olsun mu olmasın mı, olursa nasıl olsun, saçı nasıl olsun, ne giysin, hangi yaşam alanına katılsın gibi hususlara kimse karışmamalı. Kadınlar tek belirleyicidir bu konuda. Kadınlar bu konuda duyarlı ve dikkatli olmalı. Bazı kesimler kadınları kendi taraflarına çekmek istiyor. Kürt kadınları da İranlı kadınlar da bu tür oyunlara karşı dikkatli olup, kimsenin kendilerini kontrol etmesine, bir siyasi malzeme yapmasına izin vermemeli. Anayasal bir değişimde kadın özgürlüğü temel hususlardan biri olarak ele alınıp anayasanın kadın özgürlüğü temelinde yazılması önemli bir husustur. Sunduğumuz çözüm projesinde bu da önemli bir husus olarak yer alıyor.

İran’da son yıllarda çözümü modernist yaşam tarzında arayan bir kesim var. Batılı bir yaşam tarzının İranlılara tüm sorunların çözümü olarak sunulduğu görülüyor. Sizce Batılı bir yaşam tarzı, modernist öneriler çözüm mü?

Kapitalizmin kendisi, Batı tarzı bir yaşam çözüm olsaydı bu kadar krizli olmazdı. Kapitalist sistemin kendisi tüm sorunların kaynağı. Çözümü, sistemin dışında aramak gerekir. Demokratik yaşam, bu sistemin dışında gelişir. Bu tarz propagandalar siyasi birtakım hesapların sonucudur. Toplumu kullanmaktan başka bir amaçları yok. Alternatif, var olan sorunlu sistem değildir. İran’daki tüm kesimler doğru bir biçimde örgütlenip sorunların aşılması için birlik olurlarsa birçok şeyin çözümü gelişir. Asıl önemli olan toplumun kendi arayışları ve doğru bulduğu çözüm yollarıdır.

Son dönemde İran’a dış müdahale tartışmaları yapılıyor. Sizce böyle bir müdahale olur mu, olursa sonuçları ne olur?

Bizce önemli olan var olan sorunların nasıl tanımlandığı. İran’da özgürlük sorunu, halkların yaşadığı sorunlar, demokrasi sorunları zirvededir. İran artık değişmek zorunda. Mevcut anlamda sistem yıkılmaya doğru gidiyor. Bunun için de devlet 3. çizgi temelinde halkın gücüne dayanarak, muhatabıyla sorunları aşan bir diyalog geliştirmeli. Dışarıdan bir müdahale ile sorunlar aşılır diyenler var. Ancak hem siyasi hem de toplumsal anlamda bu tarz değerlendirmeler doğru bir karşılığı olan değerlendirmeler değildir. İran’ın sorunlarını dış bir güç çözemez. Sorunlar iç dinamikler ve toplumun potansiyel gücüyle çözülür. İran değişmeli elbette, buna mecbur, değişimden başka yol yok. Ancak dışarıdan çözüm beklentisi içinde olmak, zaten kapitalist güçlerin yaratmak istediği bir beklenti. Böyle bir algı oluşturmak, bölge halkını kendilerine muhtaç kılmak istiyorlar. Gerçek çözüm böyle gelişmeyecek, tam tersi dış müdahale sorunları daha da derinleştirebilir. Arap devletleri bunun somut örneği. Irak ortada, kaostan kurtulmuş değil, sorunlar gittikçe daha da büyüyor. İran için de dış bir müdahale aynı sonuçlar açığa çıkarabilir. Biz dışarıdan müdahaleye karşıyız, tamamıyla toplumsal dinamiklerle olacak bir değişimden yanayız.

KODAR olarak çoğu zaman açıklamalarınızda halkların demokratik birliğine dönük vurgu yapıyorsunuz. Çözüm projesinde bu hususa da yer verdiniz mi?

Bu husus bizler için her zaman öncelikli mücadele konularından biri. Sonuç itibarıyla İran bir halklar mozaiği. Çözüm projesi halkların demokratik birliği için de önemli bir mücadele zemini sunuyor. Ortak bir demokratik yaşam için elbette ortak projeler ve mücadele gerekiyor. Özgür ve demokratik bir İran ortak bir mücadeleyle olur.

Bugün bunun öncülüğünü Kürt halkı yapıyor olabilir. Ancak Kürt halkı tek başına bundan sorumlu değil ve tek başına bunu yapamaz. Fars halkı, Azeri halkı, Beluci halkı ve İran’da yaşayan diğer halklar ortak bir mücadele yürütmezlerse var olan sorunlar da aşılamaz ve demokratik çözüm gelişmez. Biz halkların mevcut krizli sisteme karşı birlikte yürüttüğü mücadeleyi çok önemsiyoruz. Elbette herkes kendi kimliği ile yer alacak bu mücadelede, yine her halk kendi mücadelesini yürütecek. Ancak her halkın kendi yürüttüğü mücadele yanında krizli sisteme karşı ortak bir mücadele de olmalıdır. Örneğin Kürt halkı sorunlarını aşmak için proje sahibi olmalı, Arap halkı proje sahibi olmalı, diğer halklar hakeza. Kürtler, Araplar temel sistemsel sorunları aşmak için ortak çözüm projeleri de geliştirebilmeli, bu ortaklaşmanın zemini yaratılmalı. Sorunları birlikte oturup tartışan, tanımlayan, çözümünü ortaya koyan bir diyalog zemini olmalı. Halkların ortak mücadele platformunu oluşturmak çok önemli. Bu tarz bir mücadeleyle İran’da hakların demokratik birliği oluşturulabilir.

Hareket olarak bu konuda proje sahibiyiz. Siyasi açıdan kısıtlı imkanlar olabilir, ancak şu ana kadar gerekli birçok somut adım da atıldı bizim açımızdan. Şu ana kadar hazırladığımız projeyi toplumun farklı kesimleri, demokratik çevreler ve aydınlarla tartışıyoruz. Çözüm projesi çok olumlu tepkilerle karşılaşıyor. Güçlü bir proje olarak ele alınıyor. Elbette hala birçok detay üzerinde çalışıyoruz, çözüm projesini daha da güçlendiriyoruz. KODAR olarak hazırladığımız çözüm projesine güveniyoruz.