KONGRA-GEL: Tecridi kırmak için direnişi yükseltelim

KOGRA-GEL: Ülkede ve yurtdışında yaşayan halkımız, zindanlarda ve dışarıda yürütülen açlık grevlerinin etrafında kenetlenmelidir. “İmralı tecridinin kırılması, Türkiye’de faşizmin yıkılması, Kürdistan’da özgürlüğün kazanılması” için direnişi yükseltelim.

KONGRA-GEL Eşbaşkanlık Divanı, faşist Türk devlet rejiminin savaş uçaklarının Mexmûr Mülteci Kampı ve Şengal bölgesine yönelik yaptıkları yoğun bombardımanların sonucunda Mexmûr’da bir aileden dört sivil, Şengal’de üç sivil insan yaşamını yitirdi. Bu saldırıları yapan Türk devletini nefretle kınadı, yaşamını yitiren insanların ailelerine ve halka başsağlığı diledi..

BM’NİN SESSİZLİĞİNİ KINIYORUZ

Türk devleti Maxmûr Mülteci Kampına daha önce de saldırdığını hatırlatan KONGRA-GEL, Maxmûr “Mülteci Kampı BM’nin gözetimi altındadır, ama BM saldırılar karşısında sessizdir. BM’nin sessiz kalması Türk devletine cesaret veriyor, saldırıların devam etmesine neden oluyor. Bu anlamda BM bu saldırıların suç ortağıdır. BM’nin sessizliğini kınıyoruz, kendi sorumluluğu altında olan kamp halkına karşı görevlerini yapmaya çağırıyoruz” dedi.

GÜNEY HÜKÜMETİ AÇISINDAN UTANÇ VERİCİDİR

“Güney Kürdistan hükümeti de Türk devletinin saldırıları karşısında sessizdir” denilen açıklamada, “Türk devleti 300 km Güney Kürdistan topraklarına girip insanları katlediyor, ama Güney Kürdistan hükümeti hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Kendi topraklarını korumaktan aciz, ülkesinde yaşayan insanların güvenliğini sağlayamayan bir hükümet için bu utanç verici bir durumdur. Kürt halkının en büyük düşmanı olan Türk devletinin bu politikalarına hizmet edenleri Kürt halkı asla unutmaz. Kürdistan halkına karşı işlenen katliamlar ve saldırılar karşısında sessiz kalan Güney Kürdistan hükümetini kınıyoruz. Kürdistan halkına karşı görev ve sorumluluklarının gereğini yapmaya çağırıyoruz” diye belirtti.

KONGRA-GEL açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

FAŞİST TÜRK DEVLETİ KÜRT KAZANIMLARINI HEDEFLİYOR

“Hiçbir Kürt partisi, sivil toplum örgütü ve şahsiyeti, sınırsız Kürt düşmanlığını yapan Türk devletinin milliyetçilik ve din bezirgânlığı adı altında yürüttüğü Kürt soykırımı politikalarının suç ortağı olmamalıdır. Bunu yapanların Kürt halkının vicdanında ve tarih önünde mahkûm olacağı kesindir.

Kürdistan’da egemen olan sömürgeci devletlerin hepsi Kürt halkının kazanımlarına karşıdır. Ancak faşist Türk devletinin Kürt düşmanlığı tüm sınırları aşarak, Kürdistan’ın diğer parçalarında ve yurtdışında yaşayan Kürt halkının tüm kazanımlarını hedefliyor. Kürt halkının sahip olduğu maddi ve manevi tüm değerleri yok etmek istiyen Türk devleti, Kuzey ve Doğu Suriye Meclisi’nin kazanımlarına yönelik saldırılarını da aralıksız sürdürüyor.

AÇLIK GREVİ EYLEMLERİNİ SELAMLIYORUZ

Maxmûr ve Şengal’e yönelik bu son saldırılar da bir kez daha gösteriyor ki faşist Türk devlet rejimi ayakta kaldığı sürece, dört parça Kürdistan halkına rahat ve huzur yoktur, Kürt halkının tüm kazanımları da sürekli saldırı ve tehdit altında olacaktır.

Aynı şekilde, Kürt Halk Önderi Önder Apo üzerindeki tecrit ve tehdit de her geçen gün daha da artıyor. Topyekün savaş Önderlik üzerindeki tecrit ile başlatıldı ve tecrit sürdüğü sürece de savaş yoğunlaşarak devam edecektir. Önder Apo üzerindeki tehlikeyi gören Hakkâri milletvekili ve DTK Eş Başkanı Leyla Güven başlattığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi ile bu sürece müdahale etti ve tarihsel rol üstlenerek tecride karşı direnişi başlattı. Bu vesileyle direnişinin 39. gününde bir kez daha kendisini ve eylemini saygıyla selamlıyoruz. Direniş zindanlarda, ülkede ve yurtdışında yayılıyor ve daha da yayılacak. Devletin korku ve panik içinde açlık grevi eylemlerine yaptığı vahşi saldırılar, ateşe dökülen benzin misali direnişin daha da yükselmesinin nedeni olacaktır.  

KURTULUŞUN TEK YOLU FAŞİZMİN ÇÖKERTİLMESİDİR

Türk devletinin Kürt halkına yaptığı sınırsız düşmanlığın emsali yoktur. Bu faşist devlet rejimi yıkılmayıncaya kadar da, bu düşmanlığı sürdürecektir. Kurtuluşun tek yolu, Türk devlet faşizminin çökertilmesidir.

Mücadelemizin geldiği bu tarihsel aşamada; Ortadoğu’da Kürt ve Kürdistan varlığına karşı topyekün yok etme savaşı yürüten bu devlet faşizmine karşı, Kürdistanlı tüm yurtsever siyasi güçler ile faşizme karşı olan tüm demokrasi güçlerinin birlikte topyekün mücadelesiyle, faşizmi çökertmemizin koşulları vardır. Dünya, Ortadoğu, Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmeler bunu açıkça göstermektedir. Faşist Erdoğan’ın yaşadığı korku ve paniğin nedeni de budur.

Bunun için yapmamız gereken tek şey, direnişi sürekli yükselterek, ekonomik çöküşü hızlandırmaktır. Savaşın yarattığı ekonomik kriz büyüdükçe, Türkiye’de toplumsal ve siyasal kriz daha çok derinleşecektir. Tekçi Erdoğan rejiminin yürüttüğü bu savaşın yarattığı ağır ekonomik ve siyasal yıkımın altından kalkma koşulları yoktur. Çöküş umulandan da yakındır.

AÇLIK GREVLERİ ETRAFINDAN KENETLENELİM

Nasıl ki savaş Önder Apo üzerindeki tecrit ile başladıysa, tecridin kırılması da faşizmin çöküşünün ilk adımı olacaktır. Bunun için; ülkede ve yurtdışında yaşayan halkımız, zindanlarda ve dışarıda yürütülen açlık grevlerinin etrafında kenetlenmelidir. “İmralı tecridinin kırılması, Türkiye’de faşizmin yıkılması, Kürdistan’da özgürlüğün kazanılması” için direnişi yükseltelim. Faşist Türk devlet rejiminin yıkılması, tüm Ortadoğu halklarının özgürlüğü önündeki barajın çökmesi ve halkların demokrasi baharına kavuşması demektir. 

Bu tarihsel süreçte sömürgeci Türk devletinin tecrit, işgal, saldırı ve katliamlarına karşı halkımızın yaşadığı her alanda yükselttiği direniş eylemleri, enternasyonal dostlarımız ve özgürlük arayışı içinde olan ilerici insanlık için çekim merkezi olacak, tüm dünyada “Kobanê direnişi” gibi yeni bir direniş sürecini başlatacaktır.  “