Lêlikan’da kahramanlık destanı

Lêlikan'da Serdem Pîr’in şehit düştüğü de tekmillere ekleniyor. "O efsanenin kahramanı oldu” diyor bir gerilla. Destan, kahramanlarının ismi değişse de devam ediyor.

Günlerdir cennetimsi Xakûrkê arazisine doyamıyorum. Alana geldiğimizden itibaren gerillaların güvenlik endişelerine ve uyarılarına rağmen tanımlayamadığım içimdeki tuhaf duygulara söz geçiremiyor; vadi vadi, tepe tepe Xakûrkê’nin birçok yerini geziyorum. Daha önceki gelişlerimde birçok yeri görmeme rağmen her tepe ve vadiyi adeta yeniden keşfediyormuş gibi hissediyorum. Özellikle daha önce kahramanlık hikayelerini dinlediğim kayaların, ormanların, tepelerin, vadi ve ırmakların gezintilerinde adeta tarihin içinde yol alıyorum.

Karşımdaki görüntüler beni başka zamanlara götürüyor. Genelde yol arkadaşlarımın uyarıları ile kendimi bu büyülü güzelliklerden koparıp yoluma devam edebiliyorum. Her yerde arkamda bazı şeyleri bıraktığım duygusunu tekrar tekrar yaşıyorum. Yeni keşfettiğim yerler, zamanının kahramanlarının ayak izlerinde yürüdüğüm yeni patikalar ve yeni yeni duyduğum kahramanlık hikayeleri de az değil.

XAKÛRKÊ İLE ÖZDEŞLEŞEN KOMUTAN AGIRÎ

Beni en çok etkileyen ise önceki seferlerde bana bölgedeki destanlardan bahsedenlerin de yeni destanların kahramanları olmaları; Fedekar, Ciwan ve Komutan Agirî. Fedekar’ın bana keleş ile atış yaptırma çabasını, Ciwan’ın sarışın teni ile bütünleşen gerilla edasını nasıl unutabilirdim ki…

Özellikle Xakûrkê’nin doğasına bu kadar hayran olmamı sağlayan Komutan Agirî’yi gözlerimin önünde canlandırıyorum. O’nun sayesinde Xakûrkê’nin birçok güzelliğine şahitlik edebilmiştim. Bitmek tükenmek bilmeyen Xakûrkê ve Şemzînan anılarını dinlemiştim. 12 koca yılda Xakûrkê ve Şemzînan’da suyunu içmediği çeşme, gölgesinde oturup dinlenmediği ağaç, ayak basmadığı bir karış toprak kalmamıştı. Hemen hemen her gerilla eylemine bir şekilde katkısı, birçoğunun öncüsü olmuştu. Hatta ısrarlarım üzerine 2012 Şemzînan hamlesinin bir eylemini o anlatmış, ben yazmıştım.

Yine fotoğraf makinemin kadrajına takılan o heybetli komutanın fotoğrafları geliyor aklıma. Hemen açıp tek tek hepsine uzun uzun bakıyorum. En iyi hatırladıklarım 2014’te Şekif Dağı eteklerinde poz verirken, at üzerindeyken ansızın çektiğim fotoğraf ve daha niceleri. Her biri diğerinden heybetli. Şimdi her bir gerillanın dilinde Komutan Agirî… Herkesin onunla en az bir anısı var ve bütün gerillalar sözleşmiş gibi Komutan Agirî hakkında ne söylerlerse söylesinler, her cümlenin sonu intikam yeminiyle bitiyor. En çok dikkatimi çeken ise genç bir gerillanın şu sözü oluyor; “Xakûrkê, Heval Agirî’nin bize emanetidir. Ne pahasına olursa olsun Xakûrkê’yi savunacak, burada Türk ordusunu bozguna uğratacağız.”

Genç gerillanın söylerken içindeki bütün duyguların yüzüne yansıdığı “Xakûrkê’yi savunmak ve Türk ordusunu bozguna uğratmak” sözü adeta alandaki gerillaların ortak sloganı haline gelmiş. Hiç kimse yerinde duramıyor. Her gittiğim yerde aynı duyguyu, aynı heyecanı her gerillanın yüzünde gördüm, dersem abartılı olmaz. Habire koşuşturma, her ana bir şeyler sıkıştırma havası var. Diğer yandan bir şeylerin beklentisi ve hazırlığının olduğu fark ediliyor. Mesleğimiz gereği biraz üsteliyoruz; kime sorsak, “bir şey yok her zamanki halimiz” diyor. Dil öyle söylüyor ama gözler kendini ele veriyor. Bir de yeni fark ettim; gerilla hiç yalan söyleyemiyor. Bu konuya bir virgül koyup çalışmalarımıza devam ediyoruz.

SERDEM: BU SEFER FARKLI OLACAK

Bölgede bombalanan köprülerin görüntülerini çekmek için yeni bir yolculuğa çıkıyoruz. Köprüler özellikle baharla birlikte bölgedeki köylülerin çok yoğun kullandığı yerlerde. İlk vurulan köprü, baharla hırçınlaşan Lolan suyunun üzerinde yapılmış. Lolan suyu, Xinêre’den başlayıp Xakûrkê bölgesinden de geçiyor. Baharda Lolan’ın nasıl hırçınlaştığını bilen köylüler, son baharda elbirliği ile bu köprüyü inşa etmişler ki baharın yaylalarına çıkıp hayvanlarını otlatabilsinler. Diğer köprü, Lolan köprüsünün biraz daha ilerisinde ve Xakûrkê suyunu geçmek için inşa edilmiş. Daha içlere doğru gidildiğinde ise bazı vadilerden akan sular, yolları kesmesin diye menfezler yapılmış. Bütün köprü ve menfezler savaş uçaklarıyla bombalanmış. Bundan dolayı bu yıl otlar sararmaya yüz tutarken köylülerin çoğunluğu yaylalarına çıkamamış.

Köprülerin görüntülerini çekerken iki gerillanın bize doğru geldiğini görüyoruz. İkisi de atik, hızlı ve kararlı adımlarla yaklaşıyor. Birinin yüzü ve yürüyüşü bana hiç yabancı gelmiyor, yakınlaştıkça ‘tanıyorum’ kanaatim de güçleniyor. Sonunda gelenin Serdem olduğunu anlıyorum. 3 yıl önce başka bir gerilla alanında öncümüz olmuş, gitmek istediğimiz yerleri bize gezdirmişti. Yani yolumuzun yoldaşı olmuştu. O zaman daha yeni 18’ine girmiş, boyu kısa, yüzünde halen çocuksu emareler vardı. Şimdi ise karşımızda uzun boylu, hafif sakalıyla dolgun yüzlü, yürüyüşü ve konuşmaları ile kendinden emin bir gerilla var. Tek değişmeyen ise gözlerindeki gülüş ve hafif utangaç edası. Diğer gerilla ise yeni tanıyacağımız ama önümüzdeki birkaç gün her zaman göreceğimiz, ismini duyacağımız Mirxan’dı. Gerillalar normalde hiç köprü ve yollara yaklaşmıyor ama bizi köylü sanıp yanımıza gelip ne yaptığımızı anlamaya çalışmışlar.

İlk selamlardan sonra Serdem’e takılmaya başladım. Büyüdüğünü, boy attığını, artık kimsenin takılamayacağını söylüyorum. O da “bilseydim arkadaşlar böyle yaklaşacak gerillaya daha geç katılırdım” diye şaka yapıyor, hepimiz gülüyoruz. “Arkadaşlar bana hep koruma hissiyatıyla yaklaşıyordu, hiçbir eyleme katmıyorlardı ama bu sefer farklı olacak diyor.”

Hemen gerillaların son günlerdeki koşuşturmaları ve heyecanları aklımıza geliyor. Serdem’e ‘bu sefer’den ne kast ettiğini soruyoruz. Böylelikle bizim de daha önce hissettiğimiz, ama dile getirmediğimiz o sihirli söz artık sohbetimizin konusu oluyor; eylem…

ŞİMDİ EYLEM ZAMANI

Yapılacak olan eylemi öğrendiğimizi anlayan gerillalar artık eylem sohbetlerini de bizden saklamıyor. Bulunduğumuz alandaki bütün gerillalar istisnasız bu eylemin içerisinde yer almak istiyor. Hemen hemen bütün sohbetlerin konusu aynı. Her gerillada yaşanan heyecan ve coşkuyu iliklerimize kadar hissediyoruz. Herkes bu eylemin bir dönemeç, yeni bir başlangıç olduğuna vurgu yapıyor. Özellikle Serdem için bu eylemin özel bir yeri var. İlk eylemi olacak. Daha önce de birçok eylemi detaylarına kadar incelemiş, hazırlıklarında bulunmuş ve eğitimlerde en çok dikkatini çeken konuların başında geliyormuş. “Ama bu sefer farklı olacak” diyor. Ne yapıp edip saldırı kolunda yerini alacak.

Bir sürü hazırlık ve koşuşturmadan sonra bütün gerillaların sabırsızlık ile beklediği o an gelip çatıyor. Türk askerlerinin 5 Nisan’da helikopterlerle indirme yaptığı Lêlikan (Ş. Zilan) Tepesi’ne bir baskın eylemi gerçekleştirilecek. Eylem toplantısı yapılıyor. Biz de ısrarlarımız sonucu eylem toplantısına tanıklık ediyoruz. Güvenlik gerekçesiyle eylemde yer alacak birçok gerilla çağırılmamış, sadece stratejik yerlerde konumlanacak olanlar gelmiş. Toplantıyı Bager isimli gerilla komutanı başlatıyor. Sürecin hassasiyeti, Güney Kürdistan’a yönelik işgalci saldırılar ve gerilla direnişinin bu eylemle yeni bir aşamaya geçeceğine değiniyor. Eylemin Güney Kürdistan’daki işgal saldırılarına karşı başlatılacak olan Şehit Agirî ve Şehit Pîroz Devrimci Hamlesi’nin kıvılcımı olduğunu belirtiyor. Ş. Agirî’yi zaten herkes tanıyor; komutan Bager, Ş. Pîroz’un da Zap’ta şehit düşen bir YJA-STAR komutanı olduğunu toplantıdaki gerillalara açıklıyor. “Nasıl ki Agirî yoldaş Xakûrkê’nin simgesi ise Piroz yoldaş da Zap direnişinin simgesidir” diyor. Bir diğer gerilla komutanı Vedat ise eylemin tarzından bahsediyor; eylem anındaki ciddiyet, planlı hareket ve gerillanın fetih tarzı gibi konularda hatırlatmalarda bulunuyor.

Bütün gerillalar bir yandan hiçbir ayrıntı kaçırmadan gerilla komutanlarını dinliyor, diğer yandan saldırı kolunda kimlerin yer alacağı merakı içerisindeler. Sonunda tepeye girecek gerillaların isimleri açıklanıyor. Saldırı kollarında yer alacak gerillaların içerisinden Mirxan, Serdem ve Arin’in isimleri dikkatimi çekiyor. İsmi geçen bütün gerillalar birbirine bakıp gülüşüyor. Yine diğer gerillaların nerede yer alacağı ve diğer ayrıntılar tartışılıyor. Eylemin ne zaman başlayacağı yine gizli tutuluyor.

Toplantıdan sonra herkes yerini almak için harekete geçiyor. Ben ise ilk defa böylesi bir toplantıya şahitlik ettiğim için halen etkisini üzerinden atabilmiş değilim. Bu coşkunun, bu heyecanın, bu gülüşlerin ölümsüzleşmesi gerekir diye düşünüyorum. Ani bir kararla kamerama sarılıyor ve yol güzergâhına pusu atıyorum. Eyleme giden her gerillayı çekmek istiyorum. Yaşadıkları duyguları anlatmaları için ısrarcı oluyorum. Birçoğu dile getiremeyecek kadar heyecanlı ve coşkulu. Serdem’in grubu geliyor; Serdem, Mirxan, Arin. Silahlarını kuşanmış, sırtlarında ağır bir cephane yükü var. Mirxan ile Arin’i konuşturmayı başarabiliyorum. Ama Serdem yine o utangaç edayı takınıyor ve konuşmamakta ısrar ediyor. Fotoğraf için ikna ediyorum. Fotoğraf çektirme pozisyonu alırken, kameranın düğmesine basıyorum. Kayıtta olduğumu anlayınca kameradan kaçıyor ama o gülüşleri, o sempatik edayı ölümsüzleştirmeyi başarabiliyorum.

EYLEMİN KOD ADI 'AGIRÎ'

Eylem toplantısından birkaç gün sonra, 27 Nisan günü yanımdaki bir gerillanın telsizinde bir hareketlilik olduğunu fark ediyoruz. Fitili ateşleyen o sözü duyuyoruz; “ses alan bütün deryalar AGIRÎ… Ses alan bütün deryalar AGIRÎ…” Ardından patlama sesleri bütün Xakûrkê ve Bradost bölgesini inletiyor. Eylemin başlama kodu Komutan Agirî’ye atfen, 'AGIRÎ' olarak belirlenmiş. Yarım saat 40 dakika boyunca havan, katyuşa, doçka, BKC, B7, bomba ve kalaşnikof sesleri kesilmiyor. Daha sonra patlama sesleri giderek seyrekleşiyor. Sesler tam kesildiğinde eylemin sona erdiğini anlıyoruz. Bu sefer helikopter, keşif ve savaş uçağının sesini duyuyoruz. Savaş uçağı Lelîkan Tepesi’nin eteklerini ve Lolan suyunun etrafını rastgele bombalıyor. Helikopterler tepedeki ölü ve yaralılarını kaldırıyor. Biri gidiyor diğeri geliyor.

Anlaşılan çok sayıda ölü ve yaralıları var. Yanımdaki gerillalar aksi takdirde gündüz ortası bu kadar helikopter hareketliliği olmazdı, diyor. Eylemin tam sonuçlarını hepimiz merakla bekliyoruz. Çok geçmeden cihaz üzerinden merakla bekleyen gerillalar için eylemin detayları açıklanıyor. 6 koldan ağır silahlarla tepe vurulmuş, sızma gurubu iki koldan tepeye girmeyi başarabilmiş. Eylemde, içinde radar mevziisi, bomba atar mevziisi, A4 mevziisi ve mobese kamerasının bulunduğu mevziler de dâhil tepedeki 7 mevzi imha edilmiş. Gerillaların gözle görebildiği tepedeki 34 Türk askeri öldürülüyor. Yine eylemde tepeye giren yoldaşları Serdem Pîr’in kahramanca savaşarak şehit düştüğü de tekmillere ekleniyor. Cihaz üzerinden yapılan son anonsu duyunca Serdem ile yaşadığım tüm anlar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Yanımdaki gerillalar da bu haberden etkileniyor ve herkesin yüzüne bir durgunluk yansıyor. Ama gözler halen gülüyor. Bu durumu gerillalardan biri, “çünkü o kahramanca savaşarak şehit düştü ve efsanenin kahramanı oldu” diye açıklıyor.

SERDEM ÜSTÜN ÜSTÜNE GİDİYORDU

Eylemden bir gün sonra Mirxan’ı görüyorum. Gözünün üzerinde bir sargı bezi var. Gözünden hafif yaralanmış. Eylemin detaylarını soruyorum. Özellikle Serdem’in şehadetini merak ediyorum. Serdem’in adı geçince yüz ifadesi ciddileşiyor. Önce bir duraksayıp önümüzde akan suya uzun uzun bakıyor. Kafasını kaldırıp yavaşça konuşmaya başlıyor ve konuşması giderek hararetleniyor; “eylem başladığında ben, Serdem ve Arin yan yanaydık. Sisten göz gözü görmüyordu. Arin B7 ile mevzileri vuruyor. Bizler de el bombası ve keleşlerimiz ile kaçışan askerlerin üzerine gidiyorduk. Ben gözüme parça alınca bir yerden sonra Serdem tek başına kaldı. Bütün bombaları mevzilere isabet ettiriyor, bombanın her düştüğü mevzinin üstüne atlıyordu. Bir yerden sonra tepenin arkasındaki mevzilerden askerlere çok sayıda takviye geldi. Sisten yararlanarak takviye yapabiliyorlardı. Sisin çökmesinden dolayı takviyenin geldiği mevziler için konumlanan suikastçi arkadaşlar müdahale edemiyordu. Sisten yararlanan askerler baskın şokunu üzerlerinden atarak artık cevap vermeye başlamıştı. Zaten birçok askerin cenazesi yerde kalmıştı, yine imha edilen mevzilerin içinde ölü ve yaralı askerler vardı. Artık geri çekilmek gerekiyordu ama Heval Serdem bütün mevzileri imha etmek istiyor, sürekli kalan mevzilere yöneliyordu. O esnada fark edemediğimiz gizli bir mevziden Heval Serdem’in bulunduğu tarafa doğru bir tarama yapıldı ve tepedeki bütün askerlerin korkusu haline gelen o genç bedenin yere yığıldığını gördüm…”

Mirxan, birden suskunlaştı, kafasını iki yana salladı. Anlatırken zorlandığını görünce ‘tamam daha sonra anlatırsın’ dedim. Tamam, anlamında başını salladı ve Serdem’i kast ederek “ama senden tek isteğim, bu kahramanı yazmalısın” dedi. Ben de olur anlamında başımı salladım. İçimden sadece Serdem’i değil, bu efsanenin bütün kahramanlarını yazmak gerekiyor diye geçirdim. Bilmem, belki de bir gün Mirxan’ın kendisi bu efsanevi direnişi ve kahramanlarını yazar.

İŞGALCİLİĞE KARŞI DEVRİMCİ HAMLE

Lêlikan eylemi ve sonuçları büyük bir etki yaratıyor. İlk aldığımız duyumlar, tepedeki askerlerin komutanının görevden alındığı. Yine Güney Kürdistan’ın işgal etmek isteyen Türk ordusuna ve faşist Erdoğan diktatörlüğüne büyük bir ders oluyor. Eylemin sonuçlarını, eylemin koordinesi komutan Bager’e sorduğumuzda, “evet sonuç alıcı bir eylemdi ama hiç kimse unutmasın ki yeni başlattığımız devrimci hamlenin sadece bir kıvılcımıydı” diyor. Olup bitenlerden, söylenenlerden anladığımız kadarıyla yeni bir dönemece girildi. Şu ana kadar 3 aşamalı gelişen gerilla direnişinin, Lêlikan eylemi ile 4. aşamaya geçtiğini, devrimci hamlenin Güney Kürdistan’ı işgal etmek isteyen Türk güçlerini hedefleyeceğini belirtebiliriz.