NEWROZ: Bir Halklaşma Hikâyesi!

Newroz için pek çok tanım yapılabilir ama belki de hepsinin toplamı yani “özgürlük bilinci” olmasıdır. Bu tanımı bize en iyi anlatacak şey Amed Zindanı ve onun şahsında Mazlum Doğan’dır.

Bir toplum için bir şeye ‘bayram’ demek öyle sıradan bir çıkarım değildir. Onun yaşama dair tüm kültürel ve toplumsal kodlarının saklı olduğu gerçeği işaret eder. Bir toplum için bayram; kendisine ait özgürlük hissi veren her şeyi kutsal sayma ve ona layık olma çabalarıdır. 

Kürt toplumu ve onun toplumsallığı açısından düşündüğümüzde “Newroz” onun en büyük bayramıdır denilebilir. Elbette bu bayram derin bir geçmişe, kadim bir geleneğe ve modern bir direnişe açılır.

Bilindiği üzere 21 Mart baharın başlangıcı kabul edilir. Bahara giriş, kışın ağır şartlarından, beyaz yorgunluğundan ve tekliğinden sıyrılmak demektir. Çünkü onun yerini alan şey renkliliktir. Bu renkli doğa haline geçiş, esasta toplumsal durum için de müthiş bir işarettir. Bahar, aynı zamanda toplum için de doğanın sınırlayıcı etkisinden kurtulup hareket imkânlarına kavuştuğu, tarım ve hayvancılık için, hatta toplayıcılık için uygun şartlar oluşturma anıdır. İnsan, hem hareket özgürlüğüne hem de besin temin etme imkânlarına daha fazla kavuşmaktadır.

İnsan içinde bulunduğu doğaya karşı kendini sınırlı hisseder, sorumlu hisseder. Ondan sadece öğrenmez, onu dönüştürmek de ister, buna cüret eder. İşte Newroz, her şeyden önce doğa olaylarının toplumsal yaşama ilişkin bu anlamsal dönüşümünü gösteren bir doğal toplum bayramıdır. Elbette bu bayram, ne zaman ve nasıl başladığı kesin olarak bilinmemektedir. Bu yönüyle belki de insanlığın en eski bayramıdır. Çünkü özünü doğa ve onun dönüşümünden almaktadır.
Mitlere, dinlere böyle geçmiştir. Bu anlamda doğa üzerinden Newroz’a anlam biçmek, onu anlamlandırmaya çalışmak; en başta yapılması gereken şeydir. Örneğin hikayesi bizim için sadece bir hikaye değildir.

Hatırlamakta fayda var.

İddia olunur ki, zalim kral Dehak'ın omuzlarında yılanlar çıkmış. Kesmekle, biçmekle bu yılanlar yok edilememektedir. Doktorlar, müneccimler toplanmış, Dehak'ın derdine çare aramışlar. Bulunan çare; her gün iki genç insanın beyni bu yılanlara yedirilirse, yılanlar Dehak'ı rahatsız etmeyecekler. Bulunan bu çare üzeri her gün iki genç insan öldürülür, beyinleri çıkarılarak bu yılanlara yedirilir ve yılanlar da Dehak'ı rahat bırakırlar. İlk zamanlar bu kurban ayinleri devam etmiş, ancak bazı insanlar genç kurbanlardan birini gizliden serbest bırakıp dağa yollamış, onun yerine de bir koyun beynini yılanlara yedirmeye başlarlar. Gel zaman git zaman ölümden kutulan gençler dağda çoğalmaya, ama toplumda da genç kalmamaya başlamış. Kurban sırası Demirci Kawa'nın çocuklarına gelmiş, ama Kawa çocuklarını bir zalime ve yılanlara yedirmek niyetinde değildir. Keçeye sardığı örsünü ve çocuklarını yanına alarak sarayın yolunu tutan Kawa, örsüyle zalim Dehak'ın kafasına vurarak beynini dağıtır ve bu zulme son verir. Zalim Dehak'ın öldürüldüğünü duyan ölümden kurtulmuş gençler saklandıkları dağların kuytuluklardan çıkarak gür ateşler yakarlar ve o günü bayram olarak ilan ederler.

Bu sadece bir hikâye midir? Hikâye onlarca varyanta dayanıyor. Pek çok anlatımı mevcut. Fakat hepsinin özce vardığı yer aynıdır. O da “direniş ve özgürlük” hakikatıdır. Efsane olabilir ama gerçeklerden çok kopuk olmadığı da açık. Asur İmparatorluğu'nun zalim Dehak'ın zulmünü aratmayacak zalimlikler uyguladığı, bölge halklarını nefes alamaz hale getirdiği bir dönemde Medler'in öncülük ettiği bölge halkları bu zalim imparatorluğunun üzerine yürümüş, zulmün sarayını yıkarak yerle bir etmiş, halkların özgür gelişim ortamını yaratmışlardı. Zalim Asur İmparatorluğu'nun yerle bir edildiği o gün, Newroz, yani yeni gün olarak takvimin başlangıcı haline getirilmiş ve bayram olarak kutlanmıştır. O günden bugüne Newroz başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının kutladığı bir bayram olagelmiştir. Bugün Ortadoğu toplumlarında bayram olarak kutlanan Newroz, kaynağını bu örgütlenme ve ittifaktan alır. Despotik merkezi Roma İmparatorluğu'na karşı İsa'nın geliştirdiği direniş; Sasanilere karşı Mani'nin; Emevilere karşı Ebu Müslim Horasani’nin ve Abbasi halifelerine karşı Mazdek ve Babek'in geliştirdiği direnişler bunun somut ifadeleridir.

Kürt halkı ise bugünü diğer halklardan farklı olarak Ulusal Diriliş ve Direniş Günü olarak kabul etmiş, kutlamışlardır. Med Konfederasyonu kurulmadan önce, aşiretlerin Kawa mitolojisi şahsında demir tekniğiyle Asur imparatorlarına karşı direnmesi de pratik-politik anlamda önemli rol oynamıştır. Hurri, Mitanni, Nairi ve Urartu dönemindeki direnmeler sembolik olarak alan kültüründe Demirci Kawa Efsanesi ’nde anlam bulmaktadır. Madenci halkların ülkelerini savunma ve özgürlüklerini koruma savaşımları, Demirci Kawa Efsanesi’ni yaratmaktadır. Bu iki güçlü gelenek, yani Zerdüşt’ün güçlü irade ve ahlaki devrimiyle aşiretlerin yüzyıllarca demirden silahlarla direnişlerinin sembolü Demirci Kawa geleneğinin birleşmesi, belirtildiği üzere Medlerin şahsında M.Ö 612’de Asur İmparatorluğu’nun sonunu getirmektedir. Bu yönlü bakış bize efsanenin doğuş şartlarını da biraz daha iyi aydınlatmaktadır. Çünkü hiçbir mit kendiliğinden ortaya çıkmaz, ilgili toplumun gerçeklerinden yola çıkarak oluşturulur.

Newroz için pek çok tanım yapılabilir ama belki de hepsinin toplamı yani “özgürlük bilinci” olmasıdır.
Bu tanımı bize en iyi anlatacak şey Amed Zindanı ve onun şahsında Mazlum Doğan’dır. Çünkü bin yıllar sonra tam da zalim Dehakların ortaya çıktığı bir yerde modern, çağdaş Kawa’nın da doğuşuna tanıklık ediyoruz. Çağdaş Kawa Mazlum Doğan 21 Mart 1982 günü, Amed zindanında gelişen her türden işkence, teslim alma ve bitirme politikalarına karşılık üç kibrit çöpüyle ölümsüzleşmesi buna iyi örnektir. Bu cehennemde Mazlum Doğan, “teslimiyet İhanete, direniş zafere götürür”” sloganı ile yaşamsal hale getirdiği Newroz mitolojisi, çağdaş Dehakların karşısında çağdaş Demirci Kawa olarak eylemiyle ortaya çıktı. 12 Eylül cuntasının zindanları Nemrutların zulmünden geri kalmadığı gibi, Kürdistan toplumunun yaşadığı kültürel soykırım Newroz efsanesindeki toplumun yaşadığı katliam tehlikesinden daha büyük ve somut bir durumdaydı. Mazlum Doğan’a Çağdaş Kawa denilmesinin nedeni de bu tarihsel bilinç kıvılcımını eylemiyle canlı tutması ve büyütmesidir. Kürdistan toplumuna Newroz ateşinin aydınlığında direniş, mücadele ve özgürlük yolunu göstermesidir. Sömürgeciliğin kendini en güçlü hissettiği bir dönemde ve mekânda onu yenmesidir. Özgür yaşama kararının ve onun iradesinin zaferidir.