Olası Kandil operasyonu!

Hani ola ki TSK’ya bağlı askeri unsurlar Kandil’e bir operasyon düzenledi diyelim! Ne olacak? Ne getirir bu operasyon? Böyle bir operasyon ne elde ederse başarılı bir operasyon olmuş olacak?

Kandil’e tam da seçim arifesinde bir askeri operasyonun gerçekleşmesi ihtimal dışı değil. Türkiye’de Erdoğan-AKP rejiminin seçimlerle birlikte içine girdiği durum klasik bir seçim matematiği ve denklemi ile izah edilemeyecek kadar önemli. İki kere ikinin dört etmediği kesin. Ancak iki kere ikinin kaç edebileceğinin de öngörülemediği bir dönem. Bu yüzden kaybeden Erdoğan sadece bir seçim kaybetmiş olmayacak. Seçimi kaybeden Erdoğan için AKP ile ete kemiğe bürünmüş ve Kürt düşmanlığının yol açtığı yanlış politikalar sonucu felçli hale gelen siyasi İslam ideolojisinin, onun rantçı iktidarcı rejiminin, yine onun inşa ettiği anti-demokratik faşizan yapıların maddi manevi ve ideolojik ölümü gerçekleşmiş olacak. Bir de buna Erdoğan’ın fiziki varlığına yönelik korkular da eklenmiş durumda. Yani süreç gerçekten Erdoğan için varlık yokluk meselesi…

Muharrem İnce ve Meral Akşener de Erdoğan’ın durumu ne kadar ciddiye aldığının farkında. Varlık ve yokluk meselesinin Erdoğan’ı daha ne kadar canavarlaştırıp delirteceğinden korkuyorlar. Bunu öngöremeyen her iki Cumhurbaşkanı adayı da Erdoğan’ı ‘artık köşeye çekilip emekli ol’ ‘torun sev’ gibi söylemlerle yatıştırmaya en azından fazla ürkütmemeye çalışıyorlar. ‘Seni yargılamayacağız, varlığına yönelik bir tehdit oluşturmayacağız’ diye telkin ediyorlar.

Böyle bir dönemde Erdoğan’ın her şeyden medet ummasını beklemek gerekiyor. Bunun başında da Kandil’e bir operasyon geliyor.

Kandil’e operasyon meselesi siyasi bir seçim operasyonu olmasının yanı sıra AKP-MHP ittifakının da temel harcı oluyor. Erdoğan ve AKP’den çok Bahçeli’nin ağzına dolanan Kandil’e operasyon meselesi Bahçeli için Cumhur ittifakının ön koşulu. Türkiye’yi Kandil’e bir operasyona sürükleme ‘başarısı’nı Erdoğan’dan çok Bahçeli’nin kullanacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Böyle bir operasyonla bu ittifaka ikinci baharı yaşatılmak istenecek.

Yine Türkiye’de Özyönetim direnişleri sürecinde şehirlerin yıkılması ve sivil halka yönelik katliamlarla başlayan, Efrin işgali ile tırmanan şoven milliyetçi dalganın motivasyonu korunmuş olacak. “Terör ülkenin başının belasıdır bizden başka kimse bu bela ile baş edemez” denecek. Yine siyaset sahnesinde karşısında CHP’nin de savunmasız kaldığı bu argümanlarla Erdoğan’ın aya dört şeritli yol döşeyeceği fikrine hazır toplumsal şuurun inşa edilmesine güçlü bir çivi daha çakılmış olacak.

Aslına bakılırsa Kandil’e operasyon Erdoğan için birinci seçenek değil. İlk seçenek PKK’nin üst düzey yöneticilerinin hedeflenmesi. Bu konuda Erdoğan ilgili kurmaylarını çok açık biçimde ‘Ne olursa olsun seçime kadar üst düzey yöneticilerinden bir yada bir kaçının suikast edilmesini istiyorum’ diye talimatlandırmış durumda. Ancak ihtimallerin ve bu tip planlarda yaşanan hüsranın getirdiği bir tedbirle birkaç aşamalı devreye konulmuş gibi görünüyor. Üst düzey yönetimlere saldırı olursa bununla yetinilecek, olmazsa Kandil’e operasyon devreye konulacak bu operasyon süresince üst düzey yöneticilerin hedeflenmesi esas alınacak. Tüm bunlar olmazsa da sembolik hedefleri gözeten şov amacı taşıyan bir yıldırım operasyonu gerçekleştirilecek.

Bunun için AKP içinde yapılan düzenleme gereği Süleyman Soylu perdenin gerisinde rol almış durumda. MİT’in bu konuda yaşadığı özgüven sorununu ve tereddütü gören Erdoğan, Soylu’yu görevlendirmiş görünüyor. MİT ile birlikte bu süreçte ortak mesai yapan Soylu, HDP’yi baraj altında bırakma planını yürütürken diğer taraftan da Kandil’e askeri operasyon mevzusunun üzerinde titizlikle duruyor. Bundan bir süre önce toplumda nasıl bir karşılık bulacak diye test edilen ve ufak ufak ısıtılan Erdoğan’a suikast iddiaları da aynı ekibin aynı özel savaş aklının ürünü olarak ortaya çıktı. Bu konuda daha yeni iddiaların devreye konacağını, yeni iddialar ekleneceğini bekleyebiliriz.

Evet Türkiye’nin şu aşamada Kandil’e bir askeri operasyon yapma koşulu var. Ama kimseyi kandıramazsınız. Çünkü bu koşullar her zaman vardı. Bu hususta AKP açısından ortada bir başarı ve kazanılmış mevziden bahsetmek tamamen bir aldatmacadır. Mühim olan sonuca odaklanmaktır. Kandil’e operasyon olursa ne olur.

Olabilecekler şudur;

Bu harekatın bölgesel denklem içerisinde bir karşılığı vardır. Ve bu davranış hiçbir bölgesel aktörün dış politikasına uyumlu değildir. Böylelikle uzun bir süredir bölgede tepkileri üzerine toplayan Erdoğan dış politikadaki yenilgisine bir tane daha eklemiş olacaktır. Ortadoğu’da kaybeden Erdoğan Ortadoğu’da kazanan PKK’dir. Gelişmeler bölgede özellikle diplomatik alanda PKK’ye kazandırmaya devam edecektir.

Ulusal politikalar başlığı altında gittikçe prestij kaybeden KDP yönetimi için bu (KDP ister bu planın bir parçası olsun ister göz yumsun) bir çıkış yaratmayacak uzun süredir parti içinde yaşanan krizi derinleştirecektir. Tıpkı ZAP operasyonu sonrası Güney toplumunda oluşan duygular yeniden canlanacak, KDP politikaları işbirlikçi ve ihanetçi olarak tanımlanırken PKK Güney Kürdistan’ın ve halkın gerçek koruyucu gücü olarak görülecektir. Büyüyen ulusal birlik ruhu KDP’yi de aşacak hale gelebilir.

Kandil bölgesel siyasi ve politik coğrafyada özel bir yere oturduğundan ‘Kazan kazan’ denklemi bu zaman ve mekan içerisinde PKK lehine işler. Askeri olarak alınacak ağır darbelerin yanı sıra ‘Kandil’e girip terörün kökünü kazıyacağız’ teranesi de toz olup gider, PKK’nin bitirilebileceği fikri sonuç ne olursa olsun bir darbe daha yer ve PKK’nin yenilmezliği düşüncesi bir zafer daha kazanır.

Ha bir de Süleyman SOYLU işsiz kalır!