Referandum, tehditler, korku ve siyasal çalkantılar…

Güney Kürdistan’da referanduma sayılı günler kaldı. Referandum yaklaştıkça Güney Kürdistan merkezli bölge yeniden siyasal çalkantı, gerilimin yükseldiği, tehdit, şantajların havada uçuştuğu günler yaşamaya başladı.

Nihayet tersten başlayan Güney Kürdistan Referandumunda son viraja girildi. Barzani önce kişi ve parti olarak karar verdiği referandumu tüm tehdit, baskılara rağmen Goran ve Komala İslami Hareketi'ni ikna edip sözde Meclis açılışına dahil edemedi. İçinde büyük kazanlar kaynayan YNK ile 16 Eylül’de iki yıldır kapısına kilit vurduğu Meclis'in açılışı yapıldı. Kendisinin bireysel kararının üçte biri üyelerinin katılmadığı, katılanlardan da bir bölümünün 'hayır' oyu verdiği referandum kararını çıkardı. Ancak çıkan sonuç ne Barzani’nin ne de ABD, BM, İngiltere’nin beklediği bir sonuç oldu.

ABD, İNGİLTERE VE BM'NİN UYARILARI

Güney Kürdistan’da referanduma sayılı günler kaldı. Referandum yaklaştıkça Güney Kürdistan merkezli bölge yeniden siyasal çalkantı, gerilimin yükseldiği, tehdit, şantajların havada uçuştuğu günler yaşamaya başladı. Referandumun yapılması durumunda doğabilecek tehlikeleri kendi cephesinden yanlış bir gidişat olarak değerlendiren ABD, İngiltere ve BM’den de yetkilileri yanına alarak bir heyet olarak Bağdat’tan görüşmelere başladı. Bağdat’tan sonra Süleymaniye’de Goran Hareketi ve YNK ile görüşmeler yaptı. Ardından KDP ve Mesut Barzani ile görüşmeler gerçekleştirdi. ABD, BM ve İngiltere’den oluşan heyet referandumun yapılmaması, ertelenmesi için bazı öneriler sundu. Öneriler ile birlikte ciddi uyarı ve tehditler içeren görüşler de vardı. Bu uyarı ve tehditlerden biri ABD’nin ‘Askeri ilişiklerimi dondururum' oldu. ABD’nin bu tehdidi Güney için "Türkiye, İran ve Irak’ın saldırılarına açık hale getiririm" demektir.

Mesut Barzani bu görüşmelerden sonra yaptığı açıklamada kararın sadece kendisine ait olmadığını, diğer siyasi partilerle görüşmeleri gerektiğini söyledi. Birçok kesim Barzani’nin bu açıklamalarıyla "referandumdan çark etti", "geri dönüldü" gibi değerlendirmeler yapıldı; erteleneceği yönünde görüşler belirtildi. Barzani bu açıklamaları yaptığı sırada iki yıldır keyfi bir şekilde kapalı tuttuğu, kapısına kilit vurduğu, başkanını Hewler'e sokmadığı Güney Kürdistan Parlamentosu'nun açılış hazırlıkları yapılıyordu.

NASIL BİR KARAR ALINMAK İSTENİYORDU?

ABD, İngiltere ve BM’den oluşan heyetle görüşmelerden ötürü 14 Eylül'de açılması planlanan parlamento bir gün gecikmeli açıldı. Hedeflenen, grubu olan tüm parti ve hareketlerin katılması ile referandumu erteleme kararıydı. Parlamento kararı almamıştı. Hatta iki yıl gibi bir süredir kapalıydı. Ancak Barzani prestijini korumak için erteleme kararını aldırmak amacıyla Meclis'i işlevselleştirmeye karar vermişti. "Erteleme kararını Meclis verdi" diyerek izlediği politikayı devam ettirmek istedi. Meclis'te de baştan beri buna karşı çıkan Goran Hareketi ve Komala İslami gruplarının muhalefeti ile bu kararının alınmasını istiyordu. Böylelikle sözde "bağımsız Kürdistan’a karşı çıktıkları için referandum yapılmadı" algısı yaratılmak isteniyordu. Ama hesap tutmadı. Çünkü Goran ve Komala İslami Hareketi Meclis'in açılışına katılmadı. Dolaysıyla bu yönlü yapılan tüm planlar da boşa çıkıp suya düştü. O yüzden 111 parlamenterden oluşan Meclis, 33 parlamenter katılmadan, 68 parlamenterin katılımı ile açıldı. Katılanlardan bazıları da 'hayır' oyu kullandı. 61 'evet' oyu ile belirlenen tarihte referandum yapma kararı çıktı.

KARARDAN SONRA BAŞLAYAN TEHDİTLER...

İran baştan beri referanduma karşı çıktı. En sert tutumu gösteren ülkelerden biriydi. Recep Tayip Erdoğan ve AKP de referandum karşıtlığını Barzani ile ilişkilerini bozmadan İran üzerinden şimdiye kadar yürüttü. Ancak bu kez en son tepki gösteren İran oldu. Gösterdiği tepki de, "Irak’ın toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimiz devam ediyor, bunu etkileyen hiçbir gelişmeyi kabul etmiyoruz" şeklinde oldu. İran siyasi arenada yumuşak bir tepki gösterirken asıl tepkisini yaklaşık bir hafta önce Haşd Eş Şabi güçlerinin Bedir Tuygayları Komutanlığı tarafından yapılan bir tehditle göstermişti. Zaten oylamadan daha birkaç saat geçmeden Kerkük’te Bağdat yolunda bir arabanın patlatılması ile saldırı mesajları da verilmeye başlandı.

Türkiye’de Güney Kürdistan Meclisi toplanmadan bir gün önce eski ve cezaevine de konulan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Meclis'in toplanıp karar alması için çağrı yaptı. Bir gün sonra oylama günü ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tehdit içeren ve adeta "size gösteririz" dedirten açıklaması oldu. Bu açıklamada, aynı zamanda Milli Güvenlik Kurulu toplantısını erkene aldıklarını ve orada alacakları kararla "Barzani bizi net ve açık bir şekilde anlayacak" diyerek tehdit etti. İster Başbuğ’un çağrısı üzerine Meclis'in toplanıp alacağı bir karar olsun, isterse RTE gibi "MGK’yi erkene aldık" dediği ve orada alınacak karar olsun, her iki yerde de alınacak karar savaş kararından başka bir şey ifade etmez. Bu da aslında önümüzdeki dönemde Türkiye’nin bilfiil içinde yer alacağı ya da almasa da kendisine bağlı gruplarla Güney Kürdistan’a yönelik saldırılar içinde yer alacağını gösteriyor. Ayrıca Erdoğan’ın Barzani ile ilişkisini şimdiye kadar Kürtleri parçalama, bölme, Rojava Devrimi'ni boğma amaçlı kullandığı; petrollerinden fayda sağlama ve Güney Kürdistan’ı kara parasını aklama, yolsuzluklarını temize çıkarma amaçlı kullandığını gösteriyor. Ancak Barzani bunu ne kadar anlıyor, o da ayrı bir konu.

SAVAŞ HAZIRLIKLARI...

Son bir haftada yapılan açıklamalar, karardan sonra yapılan tehditler sadece bunlarla sınırlı kalmamış. Özellikle Irak ve Irak’a bağlı ama daha çok İran’a yakınlığı ile bilinen Haşd Eş Şabii tarafından bir savaş hazırlığının olduğu da görülüyor. Irak parlamento açılmadan üç gün öncesinden neredeyse Haşd Eş Şabii ile eş zamanlı Kerkük dolaylarına güç yığınağı yapmaya başladı. Parlamentonun toplanacağı gün Irak merkezi hükûmetine bağlı Kerkük çevresine yığınak yapılan güçlerin bir bölümünün Kerkük’ün içine kaydırıldığı yönünde bilgiler var. Buna karşı peşmerge güçlerinin de Kerkük’e yığınak yaptığı bilgileri var. Kerkük merkezli bir savaşa hazırlıklar yapıldığını söylemek yanlış olmaz. Güç yığınağı sadece Kerkük’e de yapılmış değil. Kerkük’ün yanı sıra Şengal’deki kaynaklardan aldığım bilgiler, peşmerge güçlerinin yığınak yaptığı yönünde. Bu da olası bir savaşın Kerkük ile birlikte Şengal merkezli olacağını gösteriyor. Şengal merkezli olmasının nedeni ise Merkezi Hükûmetin referandumu gerekçe yaparak Zumar ve Rabia gibi sınır hatlarını ele geçirmeyi amaçladığı belirtiliyor.

Diğer bir nokta ise İran Spay Kutsi olarak bilinen dışarıdaki güçlerinin komutanı Kasım Süleyman’ın Hewler ve Süleymaniye’ye yaptığı ziyarettir. Kasım Süleyman referandum kararı için Barzani ve YNK yetkilileri ile görüşmek için Hewler ve Süleymani’ye gelmiş. Ancak gelen bilgiler Barzani ile ciddi bir gerginlik yaşadıkları ve bu görüşme yapılmadan Süleyman’ın Hewler’den ayrıldığı yönündedir. Süleymaniye de ise YNK yetkilileri ile bazı görüşmeler yaptığı belirtiliyor. Yaptığı görüşmede ise vedalaşmaya geldiğini belirtmiş. Kasım Süleyman’ın "vedalaşmaya geldim" demesi İran’ın Güney ile ilişkilerini gözden geçireceği, ülke dışındaki ve kendisine bağlı başta Haşd Eş Şabii olmak üzere grupları savaştıracağını gösteriyor. Tüm bu gelişmelere bakıldığında Güney Kürdistan’da amansız ve ciddi bir savaşın gelip kapıya dayandığını gösteriyor.

GÜNEY HALKI TEDİRGİN

Güney Kürdistan’ın Süleymaniye, Kerkük, Hewler başta olmak üzere birçok şehir, kasaba, köyün bir tedirginliğin olduğu gözlemlenebiliyor. Bu tedirginlik yerini adeta ne olacak gibi bir bekleyişe bırakmış durumda. Hewler ve özellikle de Süleymaniye ticaretinde Diyala, Xaneqin ve Bağdat’a kadarki geniş alandan gelen Arapların canlandırdığı esnaf tarafından belirtiliyor. Bir yandan ticari amaçlı öte yandan aynı bölgelerden turizm firmalarının düzenlediği turlarla Güney Kürdistan kentlerine binlerce, on binlerce Arap halkından olan insan giriş-çıkış yapıyor. Bazı esnaflar son bir hafta içinde hemen hemen hiçbir tur firmasının gelmediğini belirtiyorlar. Bunun zaten krizli olan ekonomik duruma ek bir durgunluk getirdiğini, krizin daha da derinleşmeye doğru gittiğini belirtiyorlar.

YNK İÇİNDEKİ ÇALKANTILAR

YNK bir süreden beridir iç sorunlar yaşıyordu. Mam Celal’ın yokluğundan ötürü bu sorunlar giderek daha da ağırlaştı. YNK’yi çok başlılık alıp götürdü. Bu durum referandum tartışmalarının başladığı süreçten bu yana daha da derinleşti. Adeta bir iç çalkantıya dönüştü. Nitekim sözde Meclis toplantısında referandum kararının alındığı gün YNK içinde bir grubun başını çeken ve İngiltere ile ABD’ye yakınlığı ile bilinen Behrem Salih Adalet ve Demokrasi Cephesi adıyla bir oluşuma gideceğinin mesajlarını verdi. Dün de YNK’den resmen istifa etti. Behrem Salih’in cephe söylemi ile attığı adımın bir parti kurma değil de bir cephe olması dikkat çekicidir. Bu durum ileride Goran, İslami Hareket, Tevgere Azadi’nin de içinde yer alabileceği gerçek bir cepheye dönebilir mi, Salih böyle bir hesapla mı bu adımı attı gibi soru işaretlerini doğuruyor. Böyle bir hesabın olması Güney’de halka dayalı bir gerçek muhalefetle var olan siyasal kriz ve kaostan çıkışa vesile olabilir. Ayrıca bu aynı zamanda referandumdan öte sadece birkaç Behdinan şehrinden oluşan minyatür bir Kürdistan’dan öte büyük Kürdistan için referandumlar, özgürlükler ortamını geliştirecek ulusal birlik yönünde de büyük katkılar sağlayabilir. Böylelikle Güney Kürdistan’da sözde referandum söylemi ile krizden derin bir çıkmaza giren siyasal, ekonomik, toplumsal, özgürlükler, demokrasi sorunlarını ortak siyaset, ortak diplomasi, ortak savunma vb. gibi sorunlara çözümü daha da güçlü hale getirir.

TEPKİLERİ DİNDİRME AÇIKLAMALARI

Türkiye ve İran ile Irak tarafından açık tehditler geldi. ABD ise yaptığı açıklamada "artık erteleyin" yerine "yapmayın" diye 'talep'ini bir üst aşamaya çıkardı. Bu durum karşısında gerek KDP yetkilileri gerekse YNK yetkilileri ABD, BM ve İngiltere heyetinin talep, öneri ve görüşlerini göz ardı edemeyecekleri, bunu gözden geçirecekleri yönünde mesajlar vermeye başladı. YNK adına Mele Bahtiyar’ın açıklamalarının satır aralarında önemli sinyaller vardı. Mele Bahtiyar’ın açıklamalarının "Kerkük ve Süleymaniye’de referandum yapılmayabilir" şeklinde yorumlanabilen satır aralarına yerleştirdiği mesajlar var. Böyle olması durumunda Zaxo, Duhok ve Hewler’de yapılacak bir referandum da Barzani’nin mevcut durumunu kurtaramayacak.

ÇÖZÜM GÜCÜ ÖCALAN'IN GÖRÜŞ VE PROJELERİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın görüş ve düşüncelerinden çıkan projelerden biri, yüz yıllardır parçalan Kürtlerin ulusal birlik çatısı altında birleşmeleridir. KNK bir süreden beridir bu çalışmaları sürdürüyor. Şu an bu konuda ikinci çalıştayını Avrupa'da gerçekleştiriyor. Ancak KDP bu çalıştayların hiçbirine katılmadı. Elinden gelseydi yapılması önünde engel olurdu. Birlik, dört parça Kürdistan’ın çıkarları, referandum için daha güçlü bir pozisyon demektir. Ancak KDP ve Barzani "Doğu ve Kuzey Kürdistan bizi ilgilendirmez, dört şehir ilgilendirir" tarzındaki bir yaklaşımla sadece İsrail'in sözde destek verdiği bir referanduma gitmeye çalışıyor. Daha Güney'de yer alan parti ve hareketler arasında bir birlik sağlamayan KDP’nin bu referandum söylemi ile Kürdistan'ı egemenliğinde tutan sömürgecileri birleştirmekten, yıllardır çatıştırılan ve çatıştırılmak istenen Arap-Kürt, Kürt-Fars, Kürt-Türkmen çatışmalarını körüklemekten başka bir fayda sağlamadı.

ERTELENEBİLİR Mİ?

Hâlâ birçok kesimde referandumun son anda bile ertelenebileceği görüşü yaygın. Zira referandumdan birkaç gün önce Koalisyon Güçleri ile Irak ordusu tarafından Hawice operasyonu başlatılacak. Bu operasyon DAİŞ’e karşı yapılacak. ABD, BM ve İngiltere’den oluşan heyet, "bu dönemde böylesi bir adım DAİŞ’e karşı mücadeleyi etkiler" diyordu. Hawice’ye yönelik operasyonun başlamasından sonra referandumun yapılması demek Hawice operasyonunun sekteye uğratılması demektir. Bu da ister istemez Barzani’yi tıpkı Erdoğan gibi DAİŞ’e karşı mücadeleyi engelleyen bir pozisyona düşürebilir. Bundan dolayı Hawice operasyonu da gerekçe yapılarak referandum ertelenebilir. Ayrıca Irak Merkezi hükûmeti ile önümüzdeki günlerde Güney'de bir heyetle yapılacak görüşmeden de erteleme yönünde bir sonuç çıkabilir.

Yaklaşık bir hafta gibi bir süre kaldı. O yüzden 19 Eylül’de Bağdat’ta yapılacak görüşme ve Hawice operasyonunun başlayacağı 20 Eylül’e kadar bu konuda bir netleşme sağlanacak.