Temelli: Beka sorunu yok işsizlik sorunu var

Partisinin Bingöl’de düzenlediği halk buluşmasında konuşan Temelli, "beka sorunu" tartışmasına dikkat çekerek, "İşsizlik ve enflasyonla baş edemediği için tutturmuş beka sorunu var" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkanı Sezai Temelli, seçim programları Bingöl’de halkla buluştu. Bitlis’ten yola çıkan Temelli, Bingöl’ün Karlıova ilçesine geldi. Temelli’ye, DBP Eşbaşkanı Mehmet Aslan da eşlik etti. İlçe girişinde Temelli ve Aslan’ı onlarca kişi karşıladı. Gençlerin Temelli’ye çiçek vermesinin ardından ilçe merkezine geçildi. Kalabalık bir konvoyla ilçe merkezine gelen Temelli ve Aslan, yaşamını yitiren bir partilinin taziyesine katıldı. Burada aileye başsağlığında bulunan Temelli ve Aslan, soğuk havaya rağmen yurttaşlarla yürüdü ardından da kent merkezine geçti. Solhan yol ayrımında Temelli ve Aslan’ı onlarca araçlık konvoy karşıladı. Kent merkezine doğru hareket eden konvoy her geçen dakika artarak Beşyol Meydanı’ndaki HDP seçim bürosunun önüne geldi. HDP’nin seçim aracı, davul zurna, halaylar ve “Jin, jiyan, azadî” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları eşliğinde seçim bürosu önüne geldi. Polis ablukasına rağmen Beşyol Meydanı’ndaki HDP’nin seçim bürosunun önünde binlerce kişi bir araya geldi.

Coşkunun bir an eksik olmadığı alanda “HDP halktır halk burada” sloganları eşliğinde HDP’nin belde ve ilçe belediye eşbaşkan adayları ve milletvekilleri halkı selamladı.

Temelli’ye eşlik eden Azadi Hareketi’nden Ayetullah Aşitî, yaptığı konuşmada halkın kandilini kutladı. Aşitî, Kürdistan’daki ittifaklarının güçlendirilmesi gerektiğini dile getirerek, birlik ile Kürtlerin başarıya kavuşacağını kaydetti. Aşitî, “Başkasın kimliğiyle değil kendi kimliğimizde var olmak istiyoruz. Onun için 31 Mart önemli” dedi.

DBP Eşbaşkanı Mehmet Aslan, halkın sloganları eşliğinde yaptığı konuşmada, Leyla Güven’in selamlarını getirdiğini dile getirdi. “AKP faşizmine karşı direnenlere selam olsun” diyen Aslan, “Uzun yıllardan beri bu topraklarda kendi kimliğimizle, dilimizle, kültürümüzle yaşamak için çok büyük bedeller ödedik. Kürtlerin kendi kimlikleriyle yaşamasını istemeyeler, Kürtlere zulümden zulüm sunuyorlar. Ama bizler bunları dersini vereceğiz. Halkımız gereken cevabı verecektir” dedi.

ASLAN: TECRİDİ KIRMAMIZ GEREKİYOR

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde 2015’ten bu yana insanlık dışı bir tecrit uygulandığını dile getiren Aslan, “Bu tecridin son bulması için açlık grevleri yapılıyor. Bizlerin bu tecridi kırması gerekiyor, bu süreci sadece siyasi tutukluların üzerine bırakmamalıyız. Kürtler bu topraklar en büyük bedelleri verdi. Bu bedelin en büyüğünü halkımız vermiştir, açlık grevlerindeki yoldaşlarımıza da bu desteği vermeliyiz" ifadesinde bulundu.

ÖZSOY: ÜLKEYİ GETİRDİKLERİ HAL BU

Aslan’ın ardından HDP Bingöl Belediye Eşbaşkan Adayları Hişyar Özsoy ve Sanem Çelik halkı selamdı. Çelik, “Jin, jiyan, azadî” sloganları eşliğinde başladığı konuşmasında, açlık grevi eylemcilerinin direnişini selamladı.

Özsoy da yaptığı konuşmada, açlık grevi eylemcilerinin direnişini selamlayarak, “Mevcut durumda AKP-MHP iktidarı Türkiye’nin içerisinde olduğu ekonomik krizi çözemez” dedi. Şener Şen’in Zügürt Ağa filmini hatırlatan Özsoy, “Ellerine almışlar mikrofonu domates, domates bağırıyorlar. Ülkeyi getirdikleri hal bu” diye belirtti.

Daha sonra ise HDP Eşbaşkanı Sezai Temelli bir konuşma yaptı.

Konuşması sık sık "terörist değiliz HDP'liyiz", "Patates, soğan, güle güle Erdoğan" sloganlarıyla bölünen Temelli’nin konuşması şöyle:

“Merhaba, İdris Baluken'in yoldaşları, merhaba kadınlar, gençler, yoldaşlarım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bugün Regaip Kandili, kandiliniz mübarek olsun, hayırlara vesile olsun. İnanıyoruz ki bu üç aylar barışa vesile olacak. Ve bu üç aylardan sonra hep birlikte barış bayramını da kutlayacağız.

Barış için, demokrasi için uzun yıllardır mücadele ediyoruz. Diyoruz ki, bu ülkeye barış, adalet, hukuk gelmeli ve onun için mücadele edilmeli. Biz dün olduğu gibi bugün de barış ve demokrasi mücadelesini yükseltmeye devam ediyoruz. Hukuk için, adalet için, bir arada huzur içinde yaşamak için, Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkesiyle, 72 milletle beraber mücadele ediyoruz. Bir arada yaşamak için mücadele ediyoruz. Kürt halkı bu onurlu mücadelenin en önünde yürüyor.

Leyla Güven, bu onurlu mücadelenin en önünde yürüyor. Selam olsun Leyla'ya! 120 gündür Leyla Güven açlık grevinde. Onunla birlikte, Türkiye cezaevlerinde 300’den fazla arkadaşımız, Strazburg’da yoldaşlarımız, Sebahat Tuncel, Selma Irmak, Nasır Yağız... Çünkü bu ülkede adalet istiyorlar, hukuk istiyorlar. Herkes için hukuk istiyorlar. Adaletin, hukukun yasaların herkese eşit uygulanmasını istiyorlar. Bu yüzden de İmralı tecridinin son bulmasını istiyorlar. Sayın Öcalan'a uygulanan tecridin son bulmasını, avukatları ve ailesiyle düzenli görüşebilmesini istiyorlar. Bu haklı bir taleptir, meşrudur.

Bakın bugün Anayasa Mahkemesi bile İmralı tecridi ile ilgili hukuksuzluğa dair karar aldı. Devleti tazminat ödemeye mahkum etti. Bu karar bütün çıplaklığı ile ortadayken buradan Adalet Bakanı'na çağrıda bulunuyoruz. Hukukun gereği neyse onu yapın, yasaları uygulayın. Bu konu siyaset meselesi değildir, bu konu seçim meselesi değildir. Bu hukuk meselesidir, hukukun gereğini de yapın.

BU ÜLKENİN BOŞ LAFA DEĞİL, ADALETE İHTİYACI VAR

Bu ülkenin adalete ihtiyacı var, bu ülkenin hukuka ihtiyacı var. Bu ülkenin boş lafa ihtiyacı yok. Buna artık son verin. Faşizme karşı omuz omuza, buradan tüm Türkiye halklarına söz veriyoruz: Faşizme geçit vermeyeceğiz! Onlar istedikleri kadar halkları bölmeye çalışsınlar, insanları birbirine düşman etmeye çalışsınlar, nefret tohumu ekmeye çalışsınlar. Biz, tüm halklar omuz omuza vereceğiz. Faşizme karşı mücadelemizi omuz omuza yürüteceğiz.

Bu dayanışmadan korktukları için sabah akşam HDP’lilere saldırıyor, nefret söylemiyle, düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. Biz HDP’yiz, biz erdemli bir halkın partisiyiz, bizde nefret yok, ötekileştirme yok, düşmanlaştırma yok. O onların mezhebidir, onların ahlakıdır. Bize bu yakışmaz. Biz siyaset yapacağız. Hakkımızı arayacağız. Hep birlikte bizden çalınanı geri alacağız.

Herkes onun gözünde terörist. Herkese terörist diyor sonra çıkıp inkar ediyor; "Ben nerede demişim" diyor. Alanlarda dedin, televizyonlarda dedin. Her gün televizyonlardasın. Bu ülkede tarım sorunu ortaya çıkıyor, gıda fiyatları artıyor kalkıp diyor ki “tarım teröristleri var”. Bakın diyor, "Bu çiftçiler var ya, bakın bu hal esnafı var ya terörist". ("Patates soğan güle güle Erdoğan" sloganı duyuluyor) Patates patates olalı, soğan soğan olalı böyle zulüm görmedi. Herkese terörist diyor, halkı birbirinin karşısına getiriyor, sonra da ben demedim.

Siyasete başladığın günden bugüne kadar konuştuğun her şeyin kaydı var sosyal medyada. Her şeyi demişsin, sonra inkar etmişsin. Artık senin yalanlarına doyduk. Millet televizyondan soğudu yahu! Televizyonu açmıyor senin yüzünden. Hala konuşuyor. Dedim ki birkaç gün sus. Birkaç gün insanlar dinlensin.

Artık bu şiddet dilinden herkes yoruldu. Bu nefret söyleminden herkes yoruldu. Hiç olmazsa 3 gün sus dedim, o her gün 3 defa konuşuyor. Ne söylüyor? Şiddet. Ne söylüyor? Zulüm. Ne söylüyor? Nefret. Yıkım, baskı, nefret, şiddet. İşte 4 tane şey sayıyor ya, yeni dörtlüsü bu, başka bir şey yok. Direne direne kazanacağız.

SEN KİMİ KİMİN ÜLKESİNDEN KOVUYORSUN?

Kalktı bize "Defolun gidin" dedi. Sen kimi kimin ülkesinden kovuyorsun? Biz bir yere gitmiyoruz. Biz buradayız. Yurdumuzdayız, ortak vatanımızdayız, geleceğimize hep birlikte sahip çıkıyoruz. 31 Mart'ta sandığa gidiyoruz.

Bugün demiş ki "Uzaya gidiyoruz". Biz seni 31 Mart’ta siyaseten emekli edeceğiz. Ondan sonra bence uzaya git, hatta Mars’a git, daha da gelme!

İnsanlara bu yaptıkları zulümdür. İnsanlara bu yaptıkları şiddettir, yıkımdır. Bu ülkeye yaptıkları, kötülüktür. Bu kötülüğe her beraber karşı çıkacağız. Nasıl ki bu kötülüğe karşı çıktık; Sebahat Tuncel’le, Figen Yüksekdağ’la, Selahattin Demirtaş’la karşı çıktık. Bugün de yarın da karşı çıkacağız. Bizim hafızamızı yok edemezler. Heykelleri, anıtları yıkarak, isimleri değiştirerek bizim hafızamızı silemezler. Her şeyi hatırlıyoruz, hiçbir şeyi unutmadık, unutmayacağız. Ne Roboski’yi unuttuk ne de kayyımları unuttuk. Hepsinin hesabını soracağız.

UYDURMA BİR SİSTEMLE BU ÜLKEYİ YÖNETMEYE ÇALIŞIYORLAR

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olmaz dedik. Bu ülkenin kültürüne, bu ülkenin siyasetine, bu ülkenin tarihine uyumsuz dedik. Bu ülkede halkların bir arada yaşama iradesine uygun rejim, çoğulcu parlamenter rejimdir dedik. O yüzden de yerel demokrasi güçlendirilmeli, parlamenter rejim temsiliyeti yükseltmeli dedik. Vesayet rejimi son bulmalı, eşit yurttaşlık temelinde bir anayasa yapılmalı dedik. Gittiler tam tersini yaptılar. Uydurma bir sistemle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile bu ülkeyi yönetmeye çalışıyorlar.

Yönetemiyorlar, yönetemeyecekler. Çünkü böyle bir sistem bizim ülkemize uygun değil. O yüzden de 24 Haziran’dan bugüne dertler sorunlar büyüyor. Tüm bu sorunlara verdikleri cevap da şu; beka sorunu var. Beka sorunu var mı? Sizin beka sorununuz var mı? Sizin ne sorununuz var? İşsizlik sorununuz var, yoksulluk sorununuz var. Geçim sorununuz var. İşsizler el kaldırsın. Bunu görmüyor musunuz? Buna çözüm üretemediği için bu ülkede işsizlik ve enflasyonla baş edemediği için tutturmuş beka sorunu var.

"Biz iktidardan gidersek, bu ülke beka sorunu yaşar" diyor. Hadi oradan. Siz iktidardan giderseniz, bu ülke sorunlarını çözer. İşsizlik sorununu çözer, enflasyon sorununu çözer. Bu ülke yaşadığı bütün sorunlardan kurtulur. Çünkü siz, bu ülkenin kaynaklarını halk için insanlar için harcamıyorsunuz. Bu ülkenin kaynaklarını ya savaş ya da kendi haksız zenginliğiniz için harcıyorsunuz. Yolsuzluk için harcıyorsunuz. Bu halkın kaynaklarını çarçur ederek yandaş müteahhitlerinize peşkeş çekerek yok ettiniz. Sonra da dönüyorsunuz beka sorunu var. Bu ülkenin bir sorunu varsa o da AKP-MHP bloğu sorunu, ona da 31 Mart’ta son vereceğiz.

ÇEVRECİSİNİZ BİLİYORUZ, ÇEVRENİZDE BU YAĞMADAN, TALANDAN PAYINI ALMAYAN KALMADI

Bu ülkenin başına kayyımları bela ettiler. Nasıl ki bu ülkenin bütçesini, müteahhitlere mermiye silahla harcadılarsa, kayyımlar da geldi kentlerin bütçelerini yandaş müteahhitlere harcadı. Gereksiz harcamalar yaptılar. Neden? Yandaş müteahhitler zengin olsun. Çevreleri zengin olsun. Çevrelerini zengin ediyorlar. Sonra da çevreciyiz diyorlar. Çevrecisiniz, biliyoruz. Çevrenizde bu yağmadan talandan payını almayan kalmadı. Buna son vermek için 31 Mart’ta tüm kayyımları süpürüp atacağız. Ama sadece onları süpürüp atmayacağız Bingöl’ü de kazanacağız, Kars’ı da kazanacağız. Tüm yerellerde iktidara geleceğiz. Bingöl Ya Me Ye, Çewlig Ya Me Ye.

Bu tekçi anlayıştan, bu tekçilikten kurtulacağız. Ondan sonra da yerellerde iktidara gelerek bu bahsettiğimiz bütün sorunlara hep birlikte çözüm olacağız. Ne diyoruz? Üreten biziz, yöneten de biz olacağız. Bu ülkede yoksulluk var. Gelir dağılımı en bozuk ülkelerden biri. Bingöl'ün işsizlik oranı yüzde 40. İş bulanlar da geçinemiyor. Asgari ücretle iş bulmak bile mümkün değil. Yoksulluk bu denli yüksek ama Bingöl’de iş yok.

Şimdi ne öneriyorlar Türkiye'ye biliyor musunuz? Önerdikleri proje, Kanal İstanbul. İstanbul adayı Binali Bey. Hiçbir yerde fazla kalamadı zaten biliyorsunuz, Meclis Başkanı oldu, konuşamadan gitti. Şimdi hiç bu işe kalkışmadan gidecek. Sadece adaylık görecek. O da kendini kaptırmış. Diyor ki ‘Biliyor musunuz kanal projesi bir güvenlik projesi’. Neyin güvenliği? Boğazların güvenliğiymiş, Boğaza bir şey olursaymış. Yani sen hangi Neolitik dönemde yaşıyorsun? Boğazlar oluşalı milyonlarca yıl oldu, daha ne olacak boğazlara? Kanal İstanbul yapacakmış: 25 milyar dolar. S400 alıyorlarmış: 10 yılda 25 milyar dolar.

Ama hiç akıllarına Bingöl’e yatırım yapmak gelmiyor, akıllarına hiç buralar gelmiyor. Çünkü buranın kaynaklarını alıp o yatırımlarla yandaş müteahhitlerini zengin etmek geliyor akıllarına. Biz de diyoruz ki halkın kaynağı halka. Yatırım yapacaksak kendi kaynağımızı yönetmeliyiz. O yüzden de yerellerde iktidara gelmeliyiz. İşsizliğe son vermek için kooperatifler kuracağız, belediye iktisadi teşekkülleri kuracağız.

Bugün Mardin'de diyor ki "Size hızlı tren yapacağım". Mardinli hızlı treni ne yapacak? Nereye gidecek? Mardin’in ekilebilir arazilerinin yüzde 30’u kurumuş. Mardinli çiftçi arazisini kaybetmiş, ekemiyor geçinemiyor, enerji sorunu var, sulayamıyor. Hızlı tren yapacağım diyor. İşte akıl bu?

ONUN DERDİ MARDİN DEĞİL, MÜTEAHHİT ARKADAŞI

Onun derdi Mardin değil, onun derdi hızlı tren yapan müteahhit arkadaşı. Başka da bir derdi yok. Kendi sorunumuzu kendimiz çözeceğiz, kentimizi biz yöneteceğiz. Doğduğumuz yerde doymak istiyoruz. Göç etmek istemiyoruz. Gidip İstanbul’un inşaatlarında ölmek istemiyoruz. Mevsimlik işçi olmak istemiyoruz. Yerimizde yurdumuzda hakça adaletçe bir düzen istiyoruz. Onu da hep birlikte var edeceğiz.

TÜM KADINLAR HDP’DE BİRLEŞECEK, HDP İKTİDARA GELECEK

Demin çok güzel bir slogan attınız, dediniz ki "Jin jiyan azadi". Kentlerimizi kadınların kenti yapacağız. Eşit temsiliyetle birlikte yöneteceğiz. Kadınlar kentlerimizde iktidara gelecek. Sosyal yaşamda da çalışma yaşamında da kadınlar var olacak, kadınların sözü olacak, kadınların gücü olacak. Kentlerimiz kadınların kentleri olacak. O yüzden de diyoruz ki şimdi söz yetki karar kadınlara, kadınlar iktidara! Bu 8 Mart'ta tüm kadınlar, bu erkek egemen anlayışa bu faşist zihniyete karşı sesini yükseltecek. Tüm kadınlar HDP'de birleşecek, HDP iktidara gelecek.

AKP döneminde, binlerce kadın yaşamını yitirdi, AKP döneminde, kadına şiddet olağanlaştı kadın cinayetleri sıradanlaştı. Sırf ocak ayında 43 kadın, sırf şubat ayında 30’dan fazla kadın yaşamını yitirdi. Ve hala bu konuda bir çözüm yok. Neyin peşindeler biliyor musunuz? Küçük yaşta evlendirilenlerle evlenenlere af çıkarma peşindeler. Bunların zihniyeti bu. Bu zihniyete son vermek için diyoruz ki eşit temsiliyet.

İşte her yerde eşbaşkanlarımız, her yerde eşit temsiliyet. Bir de diğer partilerin haline bakın, ya yüzde 2 ya yüzde 5. Ayıptır! Bu ülkenin yarısı kadın, hiç mi sayma bilmiyorsunuz? O yüzden de tüm partilere sesleniyoruz. Eşit temsiliyet demokrasinin vazgeçilmez bir koşuludur. Bunun gereğini yapmak için tüm partilerdeki kadınlar şimdi hakkını aramaya bu mücadeleyi yükseltmeye!

ŞİMDİ HDP ZAMANI

Yoksullukla mücadele için tüm esnaf ve çiftçi arkadaşlarıma sesleniyorum: Bu ortak kaderi birlikte var edebiliriz. Bu yaşadıklarımızı bizim kaderimiz değil. Kendi kaderimizi dayanışma ile güç birliği ile yaratabiliriz. Gelin, bu dayanışmaya omuz verin, gelin 31 Mart’ta sandıklara geleceğimize irademize hep birlikte sahip çıkalım. Gelin, Türkiye'nin önünü açalım. Gelin, demokrasinin, barışın önünü açalım. Şimdi demokrasi zamanıdır, barış zamanıdır, HDP zamanıdır.

("Terörist değiliz HDP'liyiz" sloganları duyuldu.) Çok güzel bir slogan, “Terörist değiliz, HDP'liyiz!”.

Bütün bu yaşadığımız zorluklardan kurtulmak artık bizim elimizde. Stratejimiz çok net, çok açık, anlaşılmayacak bir tarafı yok. Tüm Türkiye’ye sesleniyorum, sandığa gittiğinizde nerede HDP’yi görüyorsanız oraya basın. Bilin ki o mührün karşılığı demokrasidir. O mührün karşılığı barıştır, yerel demokrasidir, Radikal demokrasidir. Orada HDP yoksa bilin ki büyük bir fedakarlık vardır, büyük bir cesaret vardır. Orada demokrasi güçlerinin önü açılmıştır. Orada Türkiye'ye bir seçenek sunulmuştur. Tıpkı İstanbul’da, Mersin’de olduğu gibi. Onun da kıymetini bilin, aritmetik bu kadar basittir, strateji bu kadar basittir. İşte siyaset budur. Bu siyaset umuttur. Bu siyaset barıştır, demokrasidir, gelecektir. Hepinizin yolu açık olsun. Unutmayın umudun yolcuları, sizler yürüdükçe demokrasinin yolu açılacak. Serkeftin hevalno.”

Temelli, konuşmasının ardından seçim bürosunun açılışını gerçekleştirmek için seçim otobüsünden indi. Adeta izdihamın yaşandığı alanda Temelli, zorlukla seçim bürosuna ulaştı. Temelli, belediye eşbaşkan adayları ile birlikte seçim bürosunu açılışını gerçekleştirdi. Seçim bürosunun açılışının ardından halk, davul zurna eşliğinde halaya durarak,  Öcalan lehine sloganlar attı.