Şervan: Kadın iradesinin hiçbir güç karşısında pes etmeyeceğini gösterdi

YPJ komutanı Amara Şervan: Savaşta kadın duruşunun sergilenmesi konusunda sürekli bir yoğunlaşma vardı. Düşman, kadın arkadaşlara özel olarak yöneliyordu.

Minbic’in özgürleştirilmesinin yıldönümüne ilişkin ANF’ye konuşan YPJ komutanlarından Amara Şervan, “Savaşta kadın duruşunun sergilenmesi konusunda sürekli bir yoğunlaşma vardı. Düşman, kadın arkadaşlara özel olarak yöneliyordu” dedi.

Minbic’in özgürleştirilmesinin yıldönümünü değerlendiren YPJ komutanlarından Amara Şervan, “Neden savaşıyoruz, neden silahlı mücadele yürütüyoruz? Eğer bir ülkeyi, ezilen bir halkı özgürleştirmek istiyorsak, bir araç olarak silahlı mücadeleyi yürütmek zorundayız. Rojava’da yürüttüğümüz savaşta güçlerimiz, savaş ahlakına uymayan hiç bir davranış sergilememiştir. İradesi yok edilmek istenen bütün kesimleri özgürleştirmek gibi büyük bir hedefimiz var. Silahlı mücadeleyi de, halkları ezmek isteyenlere karşı başlattık. Rojava devrimi ve savaşan güçleri olarak savaşırken temel düşüncemiz bütün bileşenleri ve farklılıkları ile halkımızı nasıl özgürleştirebiliriz boyutudur. Bundan dolayı büyük bir irade sahibiyiz. Bu ideallerimizi savaşın her alanında da esas alıyoruz. Başlattığımız askeri hamlelerin hepsinde temel düşüncemiz, ne kadar alanı özgürleştirebiliriz? şeklindeydi” diye konuştu.

Bütün dünyaya adalet için savaşan bir gücün var olduğunu gösterdiklerini de söyleyen Amara Şervan şöyle devam etti: “Gerçekleştirdiğimiz askeri hamlelerden birisi de Minbic hamlesiydi. Minbic’in stratejik yönleri var. Bir de hem Kürt hem de Arap halkımızın ve farkı kesimlerin yaşadığı bir şehir. Minbic halkı demokratik kültüre ve düşünceye sahip bir halktır. DAİŞ veya Nusra gibi örgütler İslam kimliğini kullanarak aslında halkın iradesini yok edip egemenliklerini kurmak istediler. Bundan dolayı halkı korkutuyorlardı. Açık katliamlar yaparak kimsenin kendilerine karşı çıkmasını engellemek istiyorlardı. Halk da bunların denetimi altında yaşamak zorunda kalıyordu. Özgürleştirdiğimiz her yerde bu ruh halinin yansımalarını gördük. Bu durum bize de büyük bir moral ve güç verdi. Halk zaten bizi bekliyordu, hatta neden geç kaldığımızı soruyorlardı.

Bizim esas hedefimiz Cerablus’tu. Cerablus’u alabilmemiz için Minbic’i özgürleştirme kararı alındı.

Minbic’de bazı taktiklerimiz ve askeri tarzımız sonuçlarını verdi. Bizim temel yaklaşımımız savaş ahlakına göre savaşmaktır. Savaş ahlakına sahip bir gücün başarısız olması mümkün değildir. Ve bizim verdiğimiz savaş da sadece fiziki anlamda bir savaş değildi, bir zihniyete karşı mücadele etmek, savaşmaktı. Düşmanın temel taktikleri, mayınlama, suikast, pusu kurup çembere alıp irade kırma şeklindeydi. İyi bir koordinasyona sahiptik. Sivillere zarar vermemeyi esas aldık. Çünkü bir çok masum insan rehin alınmıştı. Mesela hastanede onlarca çocuk, kadın, yaşlı sivil insan canlı kalkan olarak kullanılıyordu” diye konuştu.

‘SÜREKLİ SİVİLLERİ ÖNE SÜRÜYORLARDI’

DAİŞ’in mayınlama, suikast, bombalı araç, toplu saldırı gibi yöntemler uyguladığını ve buna karşı da güçlerinin çok sert yanıtları olduğunu da dile getiren YPJ komutanlarından Amara Şervan şöyle konuştu: “Onlar saldırıyorlardı ama biz hiçbir zaman elimizdeki silahı boş kullanmıyorduk. Sabırlı ve sistematik bir şekilde ilerliyorduk. Özellikle okul ve hastane gibi yerlere karşı çok hassas davranıyorduk. Yine kutsal mekanlar, toplumun manevi değerleri asla silah kullanılmayacak yerlerdir. Buralardan bazen bize saldırı da oluyordu ama biz çok dikkatli davranıyorduk. Hem halka hem de halkın maddi ve manevi değerlerine zarar vermemeyi esas alıyorduk. Sivilleri sürekli öne sürüyorlardı, neredeyse her adımda mayınlarla karşılaşıyorduk. Birçok eve bomba yerleştirmişlerdi ve patlatıyorlardı.

Kendi kirli çıkarları için, halkın yıllarca emek verip sahip olduğu maddi değerlere zarar veriyorlardı. Elbette ki taktik zenginlikleri de vardı. Çünkü biliyorlardı ki Minbic gibi bir kent ellerinden alınırsa artık DAİŞ’in büyüme ve güçlenme şansı kalmayacaktı. Dolayısıyla Minbic’i tümden özgürleştirene kadar büyük bir dikkat ve hassasiyetle operasyonu yürüttük. Halk bunların elinden büyük acılar çekti. Çok sayıda çocuk, kadın, masum insan, bu insanlık düşmanı DAİŞ’in kirli savaşının kurbanı oldu. En son 1-2 mahalle ellerinde kaldığı zaman bazı ittifaklarla durumu kurtarmaya çalıştılar. Eğer bize yol açmazsanız, durmazsanız fedailerimizi devreye koyacağız şeklinde tehditleri oldu.

Biz tehditlere boyun eğmedik ancak biz öldürmeyi amaç edinmiş bir hareket değiliz. Amacımız kenti ve insanları özgürleştirmekti. Halkın daha fazla zarar görmesini engellemek için bir koridor açtık. Binlerce ölüleri vardı, çok sayıda yaralıları vardı. Açılan koridordan çıkarken bazı sivilleri rehin alıp alıkoydular. 

Onlar korkuya dayalı bir sistem kurmuşlardı. Halk, bizim operasyona başladığımızı duyunca büyük bir sevinç duymuştu. Bizi bekliyorlardı. Bundan dolayı DAİŞ halka karşı büyük bir kin ve nefret duyuyordu. Çok sayıda sivili şehit etmişlerdi. Burada savaşan güçlerimiz büyük bir irade savaşı da verdiler. Asla pes etmediler. İstek ve umut çok büyüktü. Çünkü bir halkı özgürleştirmek isteyen fedailerdik. Zor şartlara göre kendimizi planlamıştık. Büyük şehitlerimiz de oldu. Her şehadet daha güçlü ve iradeli bir katılıma yol açıyordu. Çünkü kenti ve insanları özgürleştirmeye şartlanmıştık, kararlaşmamız buydu. Hem Arap hem Kürt hem de Kürdistan’ın diğer parçalarından gelen savaşçı arkadaşların yaklaşımı böyleydi. İradeleri çok güçlüydü ve saldırılara verdikleri cevaplar da öyle. Üç ay devam eden savaşta böylesi bir direniş vardı.”

Kadını ve iradesini yok sayan bir zihniyete karşı kadın savaşçıların duruşunun aslında başlı başına bu zihniyete verilen bir cevap olduğunu da söyleyen YPJ Komutanı Şervan, “Kadın kendi toprağı için savaşabilir mi? Kadın irade sahibi midir yoksa değil midir?, kadın mücadele edebilir mi? gibi sorulara kadınlar büyük cevaplar verdiler. Belki bugün Minbic’den bahsediyoruz ama kadınlar, birçok çatışmada ve savaşta bu cevabı çok net verdiler. Arin’ler, Avesta’lar, Minbic savaşında Eylem Tolhildan ve Koçerin arkadaşlar şahsında en büyük mücadele örnekleri oldular. Kadın arkadaşların askeri taktikleri bazı açılardan genel gücümüzden farklıydı. Çünkü kadın nasıl ki yaşamda ince düşünüyorsa savaşta da öyledir.

KADIN İRADESİ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Savaşta kadın duruşunun sergilenmesi konusunda sürekli bir yoğunlaşma vardı. Düşman, kadın arkadaşlara özel olarak yöneliyordu. Kadın arkadaşları esir alıp kendi isteklerini özgürlük hareketine kabul ettirmek istiyorlardı. Aslında burada amaç kadın iradesini kırmaktı. Bütün amaçları buydu. Düşmanın bu temelde birçok girişimi oldu. Mesela Koçerin arkadaş yaralı arkadaşları kurtarmaya çalışırken DAİŞ çeteleri tarafından esir alınmak istendi. Koçerin arkadaş burada fedai eylem gerçekleştirdi. Bu eylem sadece kendisini fiziki olarak kurtarmak değildi, ruhunu özgürleştirmekti.

Kadın iradesinin hiçbir güç karşısında pes etmeyeceğini gösterdi. Kadının iradesi, gücü ve katılımı her geçen gün daha da artıyor. Çünkü biz şehit düşen her YPJ savaşçısının ya da şehit düşen her kadının dökülen kanı için kinimizi ve nefretimizi daha da büyütüyoruz. Her mermimiz bir kadının intikamı oluyor. Bundan dolayı DAİŞ Minbic’de de en fazla kadınlardan korkuyorlardı. Savaş alanında kadın savaşçıların çektiği zılgıtlar, düşmanın iradesini kırıyordu.

DAİŞ çetelerinin kendileri de bunu itiraf ediyor. Herkes, kadınlara bu gücü ve savaşma iradesini veren şeyin ne olduğunu merak ediyor. Dünyanın en güzel kadınları, dünyanın en kirli erkeklerini böyle yendi. Eylem, Koçerin, Silava, Kurdistan arkadaşlar var. Bu arkadaşlar öncülerimizdi, komutanlarımızdı. En önde savaştılar, tek bir adım geri atmadılar. Hem yaşamda hem de savaşta büyük bir moral ve maneviyat yarattılar. Kadın savaşçılığının adı ve sembolü oldular. Herkes gördü, arkadaşlar ispatladı ki kadının olduğu yerde adalet olur, yaşam akar, hegemonik zihniyete karşı da kadın savaşır ve beş bin yıllık egemenliğe karşı mücadele her zaman devam eder” diye konuştu.