GÖRÜNTÜLÜ

Aldar Xelîl: Türk devletinin müdahalesi Suriye krizini derinleştiriyor

PYD Eşbaşkanlığı Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, Suriye'de yeni bir dönemin başlaması gerektiğini, ancak Türk devletinin müdahalesinin krizleri derinleştirdiğini belirterek, Minbic’i örnek gösterdi.

ALDAR XELÎL

Özerk Yönetim’in tüm sistemiyle ve toplumuyla çözüme hazır olduğunu belirten PYD Eşbaşkanlığı Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, “Özerk Yönetim herkesle diyaloga hazırdır ve çözüm odaklıdır” dedi.

Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanlığı Yürütme Kurulu Üyesi Aldar Xelîl, Suriye’de yaşanan son gelişmelere ilişkin sorularımızı yanıtladı.


Son 12 günde Suriye'de çok hızlı gelişmeler yaşandı ve Esat iktidarı düştü. Mevcut durum nedir, nasıl bir tablo ortaya çıktı?

Bilindiği gibi 8 Mart 1963’te BAAS iktidara gelmişti. 8 Aralık 2024’te ise ise sona erdirildi. Üç ay sonra tamamıyla 62 yılını bitirecekti. Yani 61 yıl 9 ay ardından BAAS rejimi ve Esad dönemi sona erdi. İktidar, 70’li yıllardan bu yana Esad ailesinin elindeydi. Bu son 14 yıl ise iktidarın değişmesi için Suriye halkları her yerde direniş içerisindeydi. Dolayısıyla Suriye tarihinde bugün anlamlı, tarihi bir gündür. Çünkü 61 yıl 9 aylık bir iktidar sona erdi, yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Doğru olan şunu sormak gerekir; Esad ailesinin iktidarı sona erdi ama yeni Suriye nasıl olacak? Acaba Türk devletinin çeteleri ve farklı güçler, bugün Esad rejimini sona erdi de onlar yeni bir Suriye için nasıl yaklaşacaktır? Demokratik bir Suriye inşa edilecek mi? Nasıl bir sistem geliştirilecek? Bu konular değerlendirilmesi gerekmektedir ve herkes de bu konular üzerinde düşünmektedir. Sadece bir ulusu kapsayan Suriye değil de tüm halkları kapsayan demokratik bir Suriye inşa edilmelidir.

2011’den bu yana her zaman aynı değerlendirmeleri yapmıştık. Eğer bir devrimin gelişmesi isteniyorsa bu katı zihniyetin değişmesi, Suriye’nin yönetim şeklinin değişmesi gerektiğini söylemiştik. Suriye’ye dönük gerçekleşen ve Esad rejimini deviren saldırılar, farklı farklı gruplar tarafından gerçekleştirildi. Bu grupların kendi aralarında da sorunları ve çelişkileri bulunmaktadır. İlk adımda ortak amaçları bir araya gelerek Şam iktidarını yıkmaktı, fakat her bir grubunda farklı farklı planları bulunmaktadır. Suriye’de bu gruplar arasında iç savaşın çıkma tehlikesi bulunmaktadır.

TÜRKİYE’NİN SURİYE’YE MÜDAHALESİ SONLANMADIKÇA KRİZİ SONLANMAYACAKTIR

Şunu da görmek gerekir. Yıllardır süren Suriye krizinin çözüme kavuşmamasının bir nedeni de Türk devletinin Suriye’ye müdahalesiydi. Bu hakikat; Türk devletinin işgali görülmediği, Türkiye’nin bu kriz ve kaosun sorumlusu olarak görülmediği sürece Suriye krizi sonlanamaz. Dolayısıyla Esad rejiminin devrilmesi sorunların bittiği, krizin sonlandığı anlamına gelmemektedir. Türk devletinin Suriye dosyasına müdahalesi sona ermemiştir. Mesela bizler BAAS ve iktidarının elinden büyük acılar çektik. Suriye halkları özellikle Kürt halkı üzerinde 61 yıl 9 ay boyunca yok etme, bastırma politikası yürütüldü. Bu büyük bir acıdır. Bu rejimden özgürleştiğimizi gördüğümüzde de sevinç yaşadık. 

Kuşkusuz Suriye’nin yeni geleceğinde huzurlu, barış içerisinde ve sakin bir yaşam sürdürmek istiyoruz fakat Türk devletinin Suriye dosyasına müdahalesi tehlikeleri canlandırıyor. Nasıl bir tehlike? Nasıl ki Suriye devleti yok etme, bastırma politikası yürüttüyse Türk devletinin de ondan aşağı kalır yanı yoktur ve Türk devletinin yürüttüğü politika daha fazladır. Hatta Türk devleti, Kürt halkının fiziki varlığını bile kabul etmemektedir. En azından BAAS rejimi zindanlar ve özel durumlar dışında halkın varlığını yok saymıyordu. Belli bir sınırı vardı. Arap Kemeri gibi uygulamalarla nüfus altına almama, demografi değiştirme uygulamalar vardı fakat halkımız bulunduğu köy ve şehirlerde yaşamın sürdürebiliyordu. Türk devletinin politikası bu şekilde değildir. Türk devletinin politikasına göre, bu bölgeler Türklerin bölgesidir, Kürtler bu bölgelerde yer almalıdır. Nitekim demokratik bir Suriye’nin kurulmasına taraftar değiller ve böyle bir niyetleri yoktur. Zaten şu ana kadar Suriye’ye bir ad veya sistem belirlenmiş değildir.

DEMOKRATİK BİR SURİYE’DEN YANAYSA SALDIRMASIN, DİYALOGA GEÇSİN

Eğer Türk devletini dinlerlerse Kuzey ve Doğu Suriye’deki demokratik proje ortadan kalkmalıdır. Türk devleti, Esad rejimi devrildikten sonra toplantılar yapması gerekirken; demokratik muhalefetler olarak bir araya gelmesinin, Suriye halklarının birbirine danışması, Suriye’nin geleceğinin tartışılması adımları yerine Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılar başlattı. Şu an Minbic’a ve tüm sınırlarına dönük gerçekleşen yoğun saldırlar var. Bu saldırılar, Türk devletinin talimatları doğrultusunda gerçekleşmektedir. Demokratik bir Suriye’nin inşa edilmesini istiyorlarsa Minbic’a ve Kuzey ve Doğu Suriye’nin tüm alanlarına saldırmakla olmaz. Aksine demokratik bir Suriye isteselerdi Özerk Yönetim ile diyaloga geçmelilerdi. Suriye’nin yönetilebilmesi için tartışma çabası içerisinde olması gerekirdi. Saldırılarla olmaz. Saldıran bu gruplar, Suriye’yi ve Suriye halklarının gerçekliğini temsil etmemektedir.

Diyelim Esadr rejimini değiştirdiler ve Suriye’nin bir bölümünü yönettiler; Kürt kimliğini ve varlığını kabul etmeseler, yönetim şekli ben merkezci ise ve bir tarafından Suriye halklarına tahakkümü söz konusu olacaksa ne farkınız kaldı diye sormazlar mı? Dolayısıyla Suriye’nin önünde yeni bir süreç vardır. Önemli olan bu yeni süreçte Suriye halklarının tümünün iradesinin esas alınması ve Özerk Yönetim alanlarına dönük gerçekleşen saldırıların hemen sonlandırılmasıdır.

Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi  bölgesinde durum nasıl?

Özerk Yönetim'in, 2014’te ilan edildiğinden günden bugüne kadar projesi, Demokratik Ulus projesidir. Suriye’nin bütünlüğü ve birliğidir. Özerk Yönetim projesi ile Suriye halkları bütünleşebilir. Eğer bu şekilde düşünülmezse Suriye adına bir şey kalmazdı. Arap, Kürt, Çerkes, Ermeni, Süryani, Asuri ve tüm halklar, Özerk Yönetim projesi çatısı altında demokratik bir şekilde yaşamlarını sürdürmektedir. Özellikle bu bölgede kadın devrimi gerçekleşti ve DAİŞ’e karşı büyük bir direniş sergilendi. Şimdi de şiddet yanlısı güçlere karşı büyük bir direniş sergilenmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi, esasen tüm Suriye için örnek teşkil etmektedir. Demokratik bir Suriye’nin örneği olmaktadır. Maalesef diğer taraflar Türk devletinin etkisi altında olduğu için Türk devletinin perspektiflerine göre hareket ediyor, Özerk Yönetim bölgelerine saldırıyor. Bunlara şu soruyu sormak gerekir: Özerk Yönetim sizlere ne yaptı ki bu denli saldırı gerçekleştiriyorsunuz? Siz, Halep, Hama, Humus ve Dera’da böyle saldırmadınız. Sadece ilerleyerek çatışmasız bir şekilde şehirleri ele geçirdiniz. Hatta hiçbir kurum ve kuruluşa zarar verilmemesi, şiddet kullanılmaması çağrısı yapılmıştı. Neden Özerk Yönetim alanlarına tanklarla, toplarla saldırıyorsunuz? Şu an Minbic’a dönük gerçekleşen saldırılar, Türk devletine ait savaş uçaklarının desteğiyle yapılıyor.

SURİYE HALKLARI KENDİ KADERİNİ TAYİN ETSİN

Suriye, kaderini tayin edecek diyorlarsa, Suriye halkları kendi kaderini tayin etsin. Sen neden savaş uçaklarıyla saldırı gerçekleştiriyorsun? Türk devleti, Suriye dosyasında doğrudan bir taraf olmuştur. Amacı ise Özerk Yönetim’i ortadan kaldırmak veya projeyi tasfiye etmektir.

Özerk Yönetim projesini geliştirmede ısrarlıdır ve Durzi, Alevi, Sünni mezhebinden; Arap, Kürt, Türkmen, Çerkes, Ermeni, Süryani halkı demeden bu projeyi tanıtıyor. Bunu görmeyenler BAAS rejiminin zulmünden bahsediyor fakat BAAS rejiminden daha da zulümkâr olan Türk devletini görmüyor. Eğer Suriye iç krizinden bahsediliyorsa biz de diyoruz ki; o zaman Türk devleti Suriye’nin iç işlerine müdahale etmesin, Suriye halkları kendi kendine sorunlarını çözüme kavuştursun. O zaman neden SİHA'larla vuruyor, neden bu grupları Özerk Yönetim alanlarına gönderiyor? Bu gruplar bir gün olsun Özerk Yönetim’den taraf bir zarar görmemiştir. Aslında bu grupların da Türk devletinin plan ve projelerinin detaylarından haberdar olmayabilir. Bu gruplar bazen Özerk Yönetim’in ne olduğunu bilmediklerini de söylüyorlar. Özerk Yönetim, Suriye krizinin sonlanmasının güvencesidir. Bu gruplar Türk devletinin elinde bir maşa haline geldiklerinden Özerk Yönetim’e saldırıyorlar.

MINBIC BÜYÜK SALDIRI ALTINDA

Minbic ve çevresinde Türk devleti ve ona bağlı çetelerin saldırıları yaşanıyor. Şu anda (dün öğle saatleri itibarıyla) o bölgede neler oluyor?

Minbic ve çevresine dönük ağır ve yoğun saldırılar gerçekleşmektedir. Bu saldırılarda çeteler yalnız değildir. Dikkat ederseniz çetelerin ilk açıklaması, Suriye’nin yeni geleceğini nasıl inşa etmeliyiz, olmadı; Özerk Yönetim alanı olan Minbic’a saldırıyoruz, oldu. Şu an (dün öğle saatleri itibarıyla) saldırılar çok yoğun bir şekilde gerçekleşiyor ve bu çeteler büyük bir direnişe çarpmış durumda. Minbic Askeri Meclisi de anı anına açıklamalarda bulunuyor. Direniş devam ediyor. Eğer bu saldırılar geri püskürtülmezse Türk devleti durmayacaktır. Türk devletinin belirlediği projenin ilk adımı gerçekleşirse diğer adımları da devamında gelecektir. Türk devleti rahat durmayacaktır. Bu saldırıları izlemek, takip etmek yeterli değildir, direniş saflarında yer almak gerekmektedir. Türk devletinin amacı yok etmektir. Bu nedenle halklar bir cephede, mevzide bir olarak saldırılara karşı direniş sergilemelidir.

DÊRAZOR DAİŞ TEHDİDİ ALTINDA

Dêrazor bölgesi çok tartışılan yerlerden biri. Dêrazor Askeri Meclisi burada güvenlik önlemi aldı. Dêrazor’da yaşanan gelişmeler hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) Dêrazor’a bağlı Baxoz’da DAİŞ’in sonunu getirmesiyle hala da bu bölge korunmaktadır. Özellikle Dêrazor Askeri Meclisi’nin ilan edilmesiyle daha da güçlendirildi. O günden bu yana bu bölge QSD ve Dêrazor Askeri Meclisi kontrolü altındadır. Bu gruplar Hama’ya yönünü çevirdiğinde DAİŞ de yönünü Dêrazor’a çevirdi. Dêrazor’a dönük gerçekleşen saldırılar kontrol altına alınmasaydı, Özerk Yönetim’in diğer alanları tehlike altında olacaktı. Bu bağlamda Dêrazor Askeri Meclisi hatta Dêrazor halkı, DAİŞ’in saldırılarıyla boşluğun oluşmaması için bu boşluğu doldurdular. Bilmeliyiz ki, Türk devletinin bu politikası ve DAİŞ var oldukça tehditler devam edecektir. Dêrazor’da hazırlık içerisindedir. Bazı yerlerde yer yer saldırılar gerçekleşiyor fakat bu saldırlar güçlü bir savunma ile kırılıyor.

Şehba’da kuşatma altında kalan halk, Özerk Yönetim alanlarına naklediliyor. Son durum nedir?

Bu konuyla ilgilenen kurum ve kuruluşlar konuya bizden daha hakimdir, detayları daha iyi biliyor, çünkü anı anına takip edebiliyorlar. Şehba’da kuşatma altında kalan halkımızı özgürleştirilme amacıyla yola çıkan araçlar, üst üste üç gün Türk devletinin ve güdümündeki çetelerin engelleriyle karşılaştı. Dün gece birkaç araç, belli bir sayıda halkı Özerk Yönetim alanlarına ulaştırabildi. Halkın özgürlüğünün sağlanması için hala çabalar devam etmektedir. Aslında devrimden söz etmiş olsalardı, Suriye’nin çıkarlarını, bütünlüğünü düşünmüş olsalardı, bu halkı böylesi bir tablo ile yüz yüze bırakmazlardı, göçertilmezdi. Bu çetelerin Şehba’ya yerleşmesi despotizm, iktidardan kurtarma amaçlı değil demografi değişimi sağlama ve halkı göçe mecbur kılmaktır. Bu da Türk devletinin bir diğer planıdır. Şu an Tebqa, Reqa ve diğer alanlar da, Şehba’dan göçertilen Efrînli halkımızı karşılıyor, ulusal görevlerini yerine getiriyorlar ve açılan yaraları iyileştirmek, katliamların önünü almak için çaba sarf ediyorlar.

YENİ SURİYE İÇİN SÖZ HAKKINA SAHİP OLMALIYIZ

Sizce Suriye’yi neler bekliyor, çözüm ihtimalleri nelerdir?

Suriye’de yaşananlar çok yeni olduğu için bizler de konuyu hala değerlendirmekteyiz. Beşar Esad’ın iktidarının devrilmesi ardından yeni bir yönetimin oluşturulması gerekmektedir. Yeni yönetim bir örgütün ya da bir tarafın elinde olmamalı. Suriye halklarının tümünü temsil etmelidir. Bunlar da, 'bir alanı ele geçirdik' zihniyetiyle yaklaşırsa BAAS rejimin kopyası olmaktan öteye gidemezler.

Kuşkusuz BM, Suriye dosyasında etkili olan güçler, tüm muhalif güçler, -ki sadece silahlı güçlerden bahsetmiyorum- bir araya gelerek kongre, konferans ya da toplantılar gerçekleştirmelidir. Ülkemizin geleceğini belirlemek için diyalog şarttır. Biz de Suriyeliyiz, Suriye ülkemizdir. Suriye’nin birlik ve beraberliğini korumalıyız ve yönetim şekli içinde söz hakkına sahip olmalıyız. Tek bir tarafın kendi başına alacağı kararlar kabul görmez. Bu gruplar bir görüşte ve aynı elden yürütülmediği için birbiriyle çatışma tehlikesi bulunmaktadır. Eğer bu gruplar birbiriyle çatışırsa Suriye’yi daha kaos, krizli ve şiddetli bir süreç bekliyor demektir. Savaş, iç savaşa döndü mü kaos, kriz ve şiddet ortamı derinleşecektir.

Önceleri 'bazı grupların iktidara karşı yürüttüğü savaş' denilirdi. Şu an iktidar devrildi. Dolayısıyla iç savaşa dönüşürse kriz derinleşecektir. Biz de Demokratik Ulus projemizi geliştirmede, istikrarlı kılmada kendi açımızdan çaba sarf edeceğiz. Bu projeyi herkese tanıtma, kavratma çabası içerisinde olacağız ki, Özerk Yönetim projesinin Suriye geleceği için olmazsa olmaz projesi olduğunu, zafere ulaştıran, kaos ve krizi sonlandırarak barış kapılarını açan proje olduğunu anlasınlar. Bu proje esas alınmazsa Suriye daha da karanlık günlere doğru gidecektir.

ÖZERK YÖNETİM ÇÖZÜME HAZIR

Özerk Yönetim çözüme ne kadar hazır?

Özerk Yönetim, daha ilanı gerçekleştirmediği bir süreçte; yani 2011’de ve 2014’te gerçekleşen ilanla, bugüne kadar da projesinin Suriye için birlik ve beraberlik projesi olduğuna vurgu yapmaktadır. Dikkat ederseniz, 2015’te bir çatı meclisi olan Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ilan edildi. MSD çatısı Suriye’nin tüm muhalefet güçlerini bir araya getirme çatısıdır. MSD şu an Suriye’deki muhalefet güçlerini bir araya getirmede rolünü oynayabilir. QSD de demokratik bir Suriye’nin askeri gücü olabilir. Demokratik Ulus projesi de yeni Suriye’nin geleceği projesi olabilir. Özerk Yönetim, tüm sistemiyle ve toplumuyla çözüme hazırdır. Özerk Yönetim, herkes ile diyaloga hazırdır ve çözüm odaklıdır.

Son olarak iletmek istediğiniz mesajınız var mı?

Halklar, tarihi olan bugünlerde şehit kanıyla sulanan, halkın emekleriyle elde edilen kazanımlarını korumalıdır. Günümüzü koruyabilirsek son 14 yılımızı koruyabilme anlamına gelecektir. Bir an olsun bir gevşeme durumu yaşanırsa, olumsuz durumlarla karşılaşma ihtimalimiz yüksektir. Halklar, tereddütsüz bir şekilde kazanımlarını koruma ve direniş içerisinde olmalıdır.