Altı yıldır Rojava savunmasındaki Alman’dan çağrı: Burası inanılmaz bir yer

Enternasyonalist Goran Kobanê: Alman halkının bu tür eylemlere daha çok katılması gerekir. Kamuoyunun daha aktif olup siyasete baskı yapması gerekiyor. Sonuçta Türkiye’ye verilen bu silahlar halkımızın verdiği vergilerle finanse ediliyor.

DAİŞ’e karşı mücadele etmek için altı yıl önce Rojava’ya gelen Alman Enternasyonalist Goran Kobanê, bu süre zarfında çok şey deneyimlemiş. Herkesi Rojava Devrimi’ni yakından tanımaya çağıran Alman savaşçı, “Kadın rolüne verilen desteği Ortadoğu’nun başka yerinde göremezsiniz. O açıdan gelip bir bakın. Birkaç ay bakın görürsünüz. İnanılmaz bir şey” dedi.

Kobanê Direnişi seferberliği ruhuyla Rojava’ya gelen Alman enternasyonalist Goran Kobanê hem devrime katılma gerekçelerini hem de savaşta yaşananları anlattı. Goran Kobanê, DAİŞ’e karşı verilen direnişi, Türk devletinin DAİŞ çetelerini farklı isimler altında tutmasını, Alman hükümeti ve kamuoyunun direniş ve saldırılara karşı tutumunu, Almanya’nın Türkiye’ye desteğini, Almanya-TC arasındaki silah trafiğini ve nedenlerini ANF’ye anlattı. 

Rojava’ya ne zaman ve ne için geldiniz?

2015 yazında Rojava’ya geldim. Rojava’ya gelmemdeki en önemli etken Kobanê’deki savaştı. Almanya’daki tüm yabancı basında Kobanê’deki savaştan bahsediliyordu. Herkes Kobanê’deki durumu duymuştu. DAİŞ Kobanê’ye dönük saldırılarında zirveye ulaşmıştı. Suriye ve Irak’ta birçok kentte kontrolü ele geçirmişti. Kobanê de onun için belirleyici bir savaştı. Herkes Kobanê’nin düşmesi durumunda DAİŞ’in Avrupa’ya ulaşacağını ve daha nereleri kontrolü altına alacağını düşünüyordu. Bu durum buraya gelmem konusunda beni motive etti. Buraya gelip direnen arkadaşlara nasıl yardım edebilirim diye düşünmemi sağladı. 

Sizce Kobanê’de DAİŞ’e karşı verilen mücadele nasıldı? Zafer yerine başka bir sonuç çıksaydı ne olurdu?

Kobanê’deki direniş oldukça görkemliydi. Küçük bir güç, ellerinde ferdi silahlarla büyük bir güce ve ellerindeki tank-silahlara karşı direndi. Kobanê’de çok büyük bir güce karşı direnildi. Müthiş bir cesaret vardı. Ölüme koşarcasına büyük bir fedakârlıkla savaşa girdiler. Büyük amaçları için canlarını ortaya koydular. Bu fedakârlığı yapmaya hazırdılar. Savaşmamaları halinde Kobanê’nin ve tüm Kürdistan’ın tehdit altında olacağını biliyorlardı. Bu direniş olmasaydı kim bilir daha ne kadar sivil katledilecekti. Direniş içerisinde renkli bir bileşen vardı. Türk, Kürt, Arap ve enternasyoneller birlikte direnmek istiyordu. En fazla bundan etkilendim. Dünyanın farklı yerlerinden buraya destek vermeye geldiler. 

Sizce Alman hükümeti ve kamuoyu buradaki saldırılara karşı yeterince tepki gösterip DAİŞ’e karşı verilen mücadeleyi destekledi mi?

Bunu belirtmemiz gerekir ki Alman hükümeti bu saldırılara karşı fazla bir tepki göstermedi. Sadece birkaç güzel söz söylendi. Pratikte bir yardım olmadı. Bunu da eklememiz lazım ki Türkiye’nin DAİŞ’e verdiği desteğin bilinmesine ve bu desteğin dünyanın gözü önünde yapılmasına rağmen Alman devleti Türkiye’ye desteğini sürdürdü. Türkiye, DAİŞ için özel bir koridor açtı ve yaralılarını tedavi etti. Türkiye’nin bu desteği herkes tarafından biliniyordu. Ancak Alman devleti Türkiye’ye desteğini devam ettirdi. Fakat Alman devleti burada DAİŞ’e karşı mücadele yürüten güçlere hiçbir destekte bulunmadı. Lakin Alman kamuoyu buradaki durumu takip ediyordu. Kürtlerin direnişine karşı bir sempati vardı. Fakat risk alıp buraya gelenlerin sayısı oldukça az. Sayının azlığı gelmem konusunda beni daha fazla motive etti. İki elim sağlam ve oraya gidebilirim diye düşündüm. Sağlığım da yerinde olduğuna göre gitmem önünde bir engel yoktu. 

Kobanê Zaferi’yle bu bölgeler adım adım DAİŞ’ten temizlendi. Ancak DAİŞ’in Türk devletinin denetimi altındaki bölgelerde farklı isimlerle bulunduğuna dair belgeler basına yansıyor. Bu ne anlama geliyor?  

DAİŞ ilk olarak Kobanê’de yenilgi sürecine girdi. Kobanê DAİŞ’in başarı destanının kırılışının başlangıcı oldu. O zamana kadar DAİŞ için sadece zafer vardı. Hiç kimse onlar karşısında duramayacağını düşünüyordu. Fakat Kürtler ve yoldaşlarının efsanevi direnişi sağ olsun DAİŞ’i geri çekilmeye mecbur bıraktı. Başta Kobanê’nin etrafına ardından daha geriye çekilmek zorunda kaldılar. Bu DAİŞ’in sonunun başlangıcıydı. Eğer Kobanê düşseydi kim bilir sonuç ne olacaktı. DAİŞ elindeki bölgeleri kaybetti ancak bugün ‘Cephet El Nusra, Özgür Suriye Ordusu’ vb. yeni isimlerle aynı radikal İslamist düşünceleri sürdürüyor. Türkiye de bunlara hem destek veriyor hem de koruyor. Türkiye’nin tek bir amacı var o da Kürtlerin direnişini tasfiye edip imkân bulursa Kürdistan’ı tamamen yok etmek. Başarılı bir örnek olan Özerk Yönetim modelini yok etmek. Alman devleti uluslararası insan haklarına göre suç işleyen Türkiye’ye destek veriyor. Türk devleti burada insanları katlediyor ve göçertiyor. Böyle bir şey olamaz. 

Alman hükümeti, Suriye’deki sivillere karşı her zaman suç işleyen Türkiye’ye neden silah satıyor? Alman toplumu buna karşı ne yapmalı?

Maalesef Almanya halen Türk devletinin mülteci şantajı etkisinde. 3 milyonun üzerinde mülteci var. Türkiye her zaman kapıyı açıp size göndereceğiz tehdidinde bulunuyor. Almanya ve Avrupa sonuç olarak bu şantaja boyun eğiyor. Aslında Efrîn ve Serêkaniyê gibi işgal altındaki bölgelerden çekilmesi için Türkiye’ye tüm ekonomik ilişkileri durduracakları yönünde baskı yapmaları gerekiyor. Ancak Alman devleti bunu yapmıyor. Fakat hiçbir şey olmamış gibi Erdoğan’la çalışmaya devam ediyorlar. Alman kamuoyu bu konuda daha fazla şey yapabilir, daha fazla şey de yapması gerekir. Almanya’ya gelen Kürtler yürüyüş eylemleri düzenliyor. Alman halkının bu tür eylemlere daha çok katılması gerekir. Kamuoyunun daha aktif olup siyasete baskı yapması gerekiyor. Sonuçta Türkiye’ye verilen bu silahlar halkımızın verdiği vergilerle finanse ediliyor. Halk, siyasete baskı yapması için yürüyüşler ve protestolar yapmalıdır. O açıdan buradaki her ölümde herkesin sorumluluğu var. Çünkü sonuçta buradaki tüm silahlar Almanya’dan gelmektedir.

Almanya sadece ekonomik kazanç için mi Türkiye’ye silah satıyor? 

Almanya başta ekonomik kazanç için Türkiye’ye silah satıyor. Çünkü silah satarak milyarlar kazanıyor. Türk devleti tank, ağır silah vb. her türlü askeri envanterini Almanya’dan satın alıyor. Türkiye aldıkları bu silahları Kuzey Suriye bölgelerine karşı kullanıyor. Almanya milyarlar kazandığı bu ekonomik ilişkilerini bozmak istemiyor. O açıdan buradaki insan kaybı Almanya için önemli değil. Burada katledilen onlarca-yüzlerce insan, zorla göçertilenler, bölgelerin boşaltılması ve işgal edilen bölgeleri hesaba katmıyorlar. Almanya bunları ekonomik durumu ve mülteci şantajı nedeniyle yapıyor. Erdoğan’ın kapıları açıp mültecileri Avrupa’ya sürmesinden korkuyorlar. Almanya’nın bu şantajlara boyun eğmesi kabul edilemez bir durum. Türkiye’ye karşı boyun eğmeyeceklerini göstermeleri lazım. Aslında onların ellerinde hiçbir şey yok. Avrupa’nın onlara öyle bir güçlerinin olmadığını göstermesi lazım. 

Avrupalı gençlere ve kamuoyuna bir çağrınız var mı?

Avrupalı gençler ve arkadaşlar için sadece sokağa çıkın diyebilirim. Protesto etsinler ve baskı yapsınlar. Çünkü burada günde onlarca kişi hayatını kaybediyor ve göç ediyor. Bu durumda Alman devleti ve kamuoyunun da suçu bulunuyor. Gençler, sokağa çıkıp siyasete baskı yapın. İmza kampanyası başlatın ve siyasete-ilgililere neyin istendiğini gösterin. Ölüm ve göçlere ilişkin ne düşündüğünüzü onlara gösterin. Bunu yapmak sizin elinizde. 

Burada cesaret gösteren onlarca Enternasyonal arkadaş bulunuyor. Buraya gelenlerin moralleri yüksek, çok mutlular. Burada çok şey öğrenip öğretebiliyorlar. Aynı zamanda burada özyönetimin nasıl olduğunu yakından görebiliyorlar. Demokratik eşit yaşamın nasıl olduğunu daha iyi görebiliyorlar. Kadın rolüne verilen desteği Ortadoğu’nun başka yerinde göremezsiniz. Nasıl olacağı konusunda iyi bir örnek. O açıdan gelip bir bakın. Birkaç ay bakın görürsünüz. İnanılmaz bir şey.