GÖRÜNTÜLÜ

‘Direniş ve özgürlük mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız’

Türk devletinin saldırıları nedeniyle Efrin'den Şehba’ya göç etmek zorunda kalan Hêvin Cemîl Dawûd, 29 Kasım’da başlayan saldırılardan sonra Qamişlo’ya göç etmek zorunda kaldı. Şimdi yaşadığı acılara rağmen özgürlük mücadelesini sürdürmekte kararlı.

EFRIN DİRENİŞİ

Türk devleti ve çetelerinin 29 Kasım’da Şehba ve Til Rifat’a yönelik saldırıları sonucu, 2 Aralık’ta bölgeden göç etmek zorunda kalan halk, Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi’nin güvenli alanlarına yerleştirildi. Hêvîn Cemîl Dawûd da Şehba’dan Qamişlo’ya göç etmek zorunda kalanlardan biri. Türk devleti ve güdümündeki çetelerin saldırıları nedeniyle iki kez göç etmek zorunda kalan Hêvîn Cemîl Dawûd, direnişin özgürleştireceğini vurguluyor.


Efrin’den zorla göç ettirilen, beş kızı ve üç oğlu olan Hêvîn Cemîl Dawûd, torunlarının ve geçmişinin bulunduğu topraklardan, yani Efrin’den ayrılmak zorunda kaldı. Aile, Şehba’ya yerleşse de burada da çetelerin tehdit ve baskılarıyla karşılaşarak tekrar göç etmek zorunda kaldı.

Hêvîn Cemîl Dawûd, yaşlılar, çocuklar ve hastalarla birlikte yalnızca bir araçla yola çıktıkları sürgünde, “Bizi topraklarımızdan çıkaranlara ne yaptık ki bu zulmü hak gördüler?” diyerek tepki gösteriyor. Belirsizlik içinde, büyük bir çaresizlikle karşılaştıklarını ve yollarda kaybolduklarını ifade ediyor. Efrîn’e büyük bir özlem duyan Hêvîn Cemîl Dawûd, “Nenelerimizin, dedelerimizin topraklarıdır ve biz bu topraklarda yaşamaya, var olmaya devam edeceğiz, direnerek kazanacağız” diyerek geçmişiyle olan bağına vurgu yapıyor.

Savaşın ağırlığını hissettiği bu dönemde, yaşanan kayıplar da derin bir acı yaratıyor Hêvîn Cemîl Dawûd’da. 19 yaşındaki oğlunun hastalıktan hayatını kaybettiğini belirtirken, eşini de yirmi yıl önce kaybettiğini ekliyor. Bu acılar, göçmen hayatının getirdiği zorlukların etkisiyle daha da büyüyor.

"Nerelere gidebiliriz ki?" diyerek öfkesini dile getiren Hêvîn Cemîl Dawûd, Türk devleti ve çetelerin kendilerine yönelik saldırılarını, hakaretlerini ve tehditlerini de paylaşıyor: “Ellerini boyunlarına götürerek kafanızı keseceğiz anlamına gelen hareketler yapıyorlardı. Eşyalarımıza el koymak istediler. Bazı insanlarımızın eşyalarını talan ettiler.”

“Yanlış bir şey yapmadık, yalnızca huzur içinde yaşamak istiyoruz” diyerek barışa olan özlemini dile getiriyor. Ailelerin, hamile kadınların ve yeni doğmuş bebeklerin savaşın getirdiği koşullarda yaşadığı trajik olaylara da dikkat çeken Hêvîn Cemîl Dawûd, “Yollarda bebekler öldü, yaşlı ve hasta insanlar çaresizdi” diyerek bütün Kürtlerin hakları için adalet arayışında olduklarını belirtiyor.

Son olarak, “Ölünceye kadar elimizden alınan bu hakları talep edeceğiz” diyerek umudunu yitirmediğini, adalet ve özgürlük umudunun hayatta kalma mücadelesinin merkezinde olduğunu vurguluyor.