Direnişin ilk ayında Efrin destanın "kısa tarihi"!

Son bir ayda Efrin ve çevresinde yaşananları özetlemek amacıyla hazırladığımız Çağın Direnişinin “kısa tarihi” ile Efrin’in resmini çektik. Cephelerdeki son tablo ise, koparılan gürültünün aksine bir ayda bir arpa boyu yol alındığını gösteriyor.

Türk devletinin, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) etiketi yapıştırdığı El Kaide ve DAİŞ kökenli örgütlerle birlikte Efrin’e başlattığı saldırının birinci ayı geride kaldı. “Üç saatte” tamamlama niyetiyle 19 Ocak tarihinde başlattığı işgal saldırısı, saatlerden günlere, günlerden ayalara uzarken, Efrin’de beklemediği direnişle karşılaşan Türk devleti, en son çıtayı “üç aya çıkararak” hedef küçültüp, gerçekleri gizlemeye yolunu başvurdu.

Son bir ayda Efrin ve çevresinde yaşananları özetlemek amacıyla hazırladığımız Çağın direnişinin “kısa tarihi” ile Efrin’in resmini çektik. Çağın direnişinin yaşandığı cephedeki son tablo ise, koparılan gürültünün aksine bir ayda bir arpa boyu yol alındığını gösteriyor. Adeta Türk ordusunu tarafından çıkartılan bir basın bülteni gibi çalışan AKP medyası, daha saldırı başlamadan “Efrin’e bayrak” dikme yarışına girmişken, hesaplar tutmayınca hayalini kurdukları “Efrin zaferini” saatlerden, günlere, günlerden aylara uzatarak hedef küçülttü.

Sınır üzerinde mekik dokuyan Türk ordusu ile QSD savaşçıları arasında yaşanan çatışmalar beş cepheye yayılmış durumda. Çatışmaların yaşandığı cepheler şunlar: Cindêris, Raco, Şiyê, Şêranê ve Bilbilê cephesi.

BİR ARPA BOYU MESAFEDE İLAN EDİLEN SAHTE ZAFERLER

Her beş cephede ise toplam 37 köyde işgalciliğe karşı direniş sergileniyor. Söz konusu köyler Türk medyası tarafından “ele geçirilen” köyler servis edilse de, QSD savaşçılarının savunma hattı olarak sivillerin zarar görmemesi için boşalttığı köyler.

Türk devletinin Efrin’de aldığı darbeler ciddi boyutlara ulaşmış olacak ki, yandaş medyasının yetersiz kaldığını gören Erdoğan bizzat savaş muhabirliğine soyunmuş. Hemen her gün eline mikrofonu alıp Efrin’den “son dakika” haberleri geçip, bir takım rakamlar açıklıyor. Ayrıca not etmek gerekiyor ki, QSD savaşçıları tarafından düşürülen helikopterin haberini Türk kamuoyu ilk Erdoğan’ın ağzından duydu!

Çatışma ve yaşanan can kayıplarına ilişkin Erdoğan merkezli manipülasyon yapan Türk medyası, şehit düşen QSD savaşçılarının sayılarını iki bine dayandırsa da, QSD kaynaklarının yaptığı açıklamalar şehit düşen savaşçı sayısının yüzün üzerinde olduğunu belirtiyor. Kürt halkı, her yıl sayıları beş bin diye açıklanan PKK gerillalarından, yine yılda on bin tanesinin öldürüldüğünü iddia eden TSK açıklamalarından aşina olduğu “Bahçeli aritmetiğine” Efrin merkezli özel savaş haberlerinde de karlaşmış olmaya şaşırmıyor!

DİRENİŞİN YENİ ADI AVESTA XABUR, ONURU BARİN KOBANE

YPJ savaşçısı Avesta Xabur, Efrin’in Hemamê köyünde 27 Ocak günü Türk işgal güçleri ile Demokratik Suriye Güçleri arasında yaşanan şiddetli çatışmaların yaşandığı esnada fedai eylem gerçekleştirerek şehit düştü.

Kobane’de DAİŞ faşizmine karşı Miştenur tepesinde fedai eylem gerçekleştirerek 21’inci yüzyılın özürlük sembollerinden biri haline gelen Arin Mirka’nın anmasının yapıldığı günün ertesinde gerçekleşen eylemde Efrin’de çağın direnişinin yeni adı Avesta Xabur oldu.

Avesta Xabur’un eylemiyle, Türk işgalci ordusu ve DAİŞ-El Kaide çeteleri için 27 Ocak günü Efrin’in Hemame köyünde geri sayım başlardı. Tıpkı DAİŞ’in yenilgisinin Miştenur’da Arin Mirkan’ın eylemiyle başlaması gibi.

Savunma Birlikleri (YPJ) Savaşçısı Barin Kobane’nin çıplak bedenine işkence yapılıp kameraya çekilmesi ise tüm Kürt halkında infiale neden oldu. Suriye’deki 7 yıllık savaşta benzer videolara çok fazla rastlansa da Barin Kobane’nin bedene yapılan vahşet dünya basının da “DAİŞ çetelerinin bile yapamayacağı türden” olduğu yorumları yapıldı. Üstelik işkence NATO üyesi bir ülke tarafından kontrol edilen gruplar tarafından yapıldı.

Kürt halkı ise Barin Kobane’yi Efrin direnişinin onuru olarak kabul edip, yüzünden hiç eksik olmayan gülüşü ile yüreğine kazıdı.

KUZEY SURİYE’DEN LATİN AMERİKAYA UZANAN DAYANIŞMA

Türk devleti ve DAİŞ-El Kaide devşirmesi bu grupların hava ve karadan gerçekleştirdiği saldırılar karşısında Efrin Kantonu yetkilerinin açıklamalarına göre, şu ana kadar içerisinde çocuk ve kadınlarında yer aldığı yaklaşık 200 sivil yaşamını yitirirken 300’ün üzerinde de sivil yaralandı.

Bölgenin demografik ve yapısını değiştirme hedefiyle gerçekleştirilen bu katliamlarla Efrin halkı topraklarını terk etmeye zorlansa da Süleymaniye, Şengal, Halep ve tüm Kuzey Suriye’ye uzanan dayanışma “göçertme planlarını” boşa çıkardı. Demokratik Toplum Hareketi’nin (TEV DEM) çağrısıyla 4 Şubat günü onbinler Efrin’e doğru harekete etti. Ellerinde zeytin dallarıyla ertesi gece Efrin’e ulaşan Kürt, Arap, Asuri ve Ezidiler, “bu toprakların gerçek sahibinin” kimler olduğu mesajını tüm dünyaya verdi.

Güney Kürdistan Parlamentosu’nda grubu bulunan beş patiden birer parlamenterin içerisinde yer aldığı bir heyetin de Efrin’e gitmesi işgalciliğe karşı “ulusal birlik” ve “ulusal dayanışmayı” güçlendirdi.

Avrupa’dan Latin Amerika’ya yayılan destek eylemleriyle dünya halkları DAİŞ karanlığına karşı insanlık onurunu savunan Kobane’de olduğu gibi demokratik Suriye ve özgür Kürdistan kavgasının verildiği Efrin’ etarfında da kentlenerek, direnişi de küreslleştirdi.

DAMAT ÜRETTİ, QSD DÜŞÜRDÜ: YERLİ VE MİLLİ SİLAHLAR

Efrin direnişinde takvinler 22’inci günü gösterirken, Türk kamuoyu “müjdeli haberi” Erdoğan’ın ağzından duydu. Erdoğan düşen helikopterlerin sayısını bir olarak açıklasa da QSD savaşçıları Efrin’in Raco bölgesinde Türk ordusuna ait 2 helikopter düşürdü.

QSD’nin 11 Şubat'ta yayımladığı açıklamada, Raco bölgesinde iki helikopterin düşürüldüğü, helikopterlerden ilkinde birisi komutan olmak üzere iki, diğerinde ise dokuz Türk askerinin öldürüldüğü duyuruldu. Görüntüleri yayımlanan Bayraktar tipi helikopterin yanı sıra QSD düşürülen ikinci helikopterin Sikorsky tipi olduğunu açıklardı.

Efrîn’e saldırıları 24’üncü gününde ise “yerli ve milliğini” Erdoğan’ın dünürünün üretiminden alan alan Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) QSD savaşçıları tarafından düşürüldü.

Türk devleti tarafından üretildiği iddia edilen iki insansız hava aracı Anka ve Bayraktar olarak biliniyor. Bayraktar, Erdoğan damadının ailesi tarafından üretiliyor. 2015 yılında üretilen Bayraktar’ın 250 kilograma kadar mühimmat taşıma kapasitesi var.

Bayraktar'ın kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, Özdemir Bayraktar'ın oğlu Selçuk ile Erdoğan'ın kızı Sümeyye, 2016 yılında evlenmişti.

TÜRK İŞGALCİLİĞNE KARŞI TARAFLARIN TUTUMU NE?

Türk devletinin El Kaide, selefi cihatçılar ve ÖSO kalıntıları üzerinden Efrin’e müdahaleyle Suriye krizini derinleştirmesine bölgesel ve uluslararası güçlerden farklı tepkiler geldi. ABD, NATO ortağının saldırılarına ‘DAİŞ’le mücadeleye zarar verdiği’ ifadeleriyle “rahatsızlığını” dile getirse de, saldırılara açıktan karşı çıkmayıp sessiz kalmayı tercih etti.

Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Ankara’da Erdoğan’la yaptığı görüşmeye ilişkin ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert tarafından yapılan kısa bir açıklama yapıldı. Nauert, Türkiye’nin ‘güvenlik kaygılarını’ bildiklerini ifade ederek ABD’nin geleneksel söylemini terkrak edip, “Ama tüm taraflar DAİŞ’le mücadeleye odaklanmalı” dedi.

Hava sahasını açarak Türk devletine destek veren Rusya, Efrin saldırısın kabul etmiş durumda. Rusya dişişleri yetkilileri tarafından, zaman zaman “Kürtlerin Suriye’deki siyasi sürece dahil edilmesi” mealinde açıklamalar yapılsa da, “İdilp’te cihatçı pazarlığı, Türk akımı projesi ve Esat rejiminin tanınması” karşılığında Türk devletiyle yaptığı pazarlığın gereklerine göre hareket ediyor.

Suriye’de varlık gösteren bir diğer bölgesel aktör olan İran ise Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi’nin aracılığıyla tutumunu belirlerdi. “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve Suriye Hükümeti’ne saygı gösterilmesi” gerektiğini ifade eden Kasımi, Efrin saldırısının bölgede “terörizmi yeniden” canladıracağını söyledi. Kasımi, saldırının “bir an önce sona ermesi umudunu” dile getirse de, Rusya’nın “Efrin-İdlip” pazarlığından şimdilik rahatsız görünmüyor. İran, şu aşamada Rusya’yla tutum birliğini gösteren bir resim çiziyor.

Kürtlere ilişkin her gelişmeyi “endişeyle izleyen” Birleşmiş Milletler (BM) yetkileri Efrin’de gerçekleştirilen sivil katliamlar karşısında da alışıla gelen pozisyonunda değişikliğe gitmedi. Münih’teki Dünya Güvenlik Konferansı’nda konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres, Suriye’de çatışmalar giderek azalmışken İdlib, Guta ve Efrin’deki son durumun çatışmanın yeniden dramatik bir şekilde tekrar ortaya çıkardığına söyleyerek, “Bütün bunların insani sonuçları çok ağır. Efrin”deki Türk operasyonunu gördük. Tekrar ortaya çıkan kimyasal silahları gördük. Ülkenin parçalanma riskini görüyoruz” dedi ancak, BM’nin bu konuda üzerine düşen görevleri yerine getirmesi için yapmasa gerekenlere ilişkin soruları ise yanıtsız bıraktı.

Şüphesiz tutumu en çok merak edilen taraf Suriye rejimi. Efrin işgalinin gündeme geldiği ilk günlerde, ‘hava sahalarına giren her uçağı düşürme’ tehdidinde bulunan rejim, saldırıları birinci ayını geride bırakmış olmasına rağmen egemenlik haklarını korumaya yönelik bir adım atmış değil. Kuzey Suriye Federasyonu yetkilerinin Suriye rejimini ülke topraklarına sahip çıkma çağrısının ise nasıl karşılık bulacağı belirsizliğini koruyor.