Efrîn, Demokratik Toplumun 3. Dünya Savaşındaki iradesidir

Türk devletinin işgaline karşı çağın direnişini sergileyen Efrîn, dünya savaşında demokratik toplumunda sözünün ve iradesinin olduğunu ortaya koyarak kapitalist sistemin saldırılarını boşa düşürüyor.

İşgalci Türk devleti 34 gündür her türlü insani, ahlaki değeri ve uluslararası savaş kurallarını hiçe sayarak psikolojik ve askeri saldırıyla Efrîn'i düşürmeye çalışıyor. Ama 10 binlerce asker ve çetenin, uçak, tank ve kimyasal silahla saldırmasına rağmen sınır bölgelerindeki bazı köyleri almak dışında ilerleyebilmiş değil. Efrîn halkları 34 gündür ortaya koydukları bu eşsiz direnişle Suriye Devleti'ni de etkiledi. Suriye devletine de işgale karşı durma gücünü veren çağın direnişi, dünya sisteminin işgal saldırısı konusundaki dengelerini şimdiden boşa çıkarmaya başladı.

7'DEN 70'E HERKES DİRENİYOR

İki çocuğu olan "Diğer beşini de Efrîn’e, özgürlüğe feda ederim, ama Efrîn’i katillere bırakmayız” diyen anneden, Raco’da elinde silahlarıyla köyünü koruyan, “Bizim hiçbir devletten beklentimiz yok. Önderliğimizin fikirleriyle direneceğiz. İşgalciler yenilecek” diyen dedeye, arkadaşlarıyla oyun oynarken işgalcinin attığı topla yaralanan Kürt çocuğuna kadar Efrîn'in her noktasında direnişin destanı yazılıyor. Devlet ordularının bile 1 hafta dayanamayacağı bu barbar saldırılara direnen Efrîn siyasal dengelerin ötesinde çok daha farklı bir okumayı gerektiriyor. 3. Dünya savaşının final sürecinin gelip kilitlendiği Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan Vekalet savaşında Türkiye çetelerinin hedefi olan Efrîn, nasıl bu vekalet savaşında yenilmediyse dünya savaşının gözünü egemenlik hırsı bürümüş temel aktörlerinin saha da olduğu bu savaşta da yenilmeyeceğini ortaya koymuş durumda. Efrîn halkları nasıl ki vekalet savaşı sürecinde kendi savunmasını yapıp, Efrîn’i halkların cennetine çevirdiyse yeni dönemde de daha şimdiden Suriye ve dünya halklarının direniş manifestosu oldu.

EFRÎNLİLER DEVRİMCİ HALK SAVAŞIYLA İRADELERİNİ ORTAYA KOYDU

Demokratik ülkeler olduğunu ve insan haklarını savunduğunu iddia eden Rusya, Amerika ve Avrupa ülkeleri doğrudan veya dolaylı yollarla işgali destekledi. Bu işgal saldırısı üzerinden her birinin ayrı bir siyasi hesabı olduğu birçok defa değerlendirildi. Ama başta Kürtler olmak üzere, halklar, kadınlar, inançları ve ellerinde kleşleri ile 34 gündür devrimci halk savaşı yürüterek tek sözün 3. dünya savaşı denilen paylaşım savaşını yürüten uluslararası emperyalist ve devletçi güçlerde olmayacağını ortaya koydu. Efrîn halkları, son 6 yılda nasıl ki Uluslararası güçler ve Türk devletinin kirli oyunlarını boşa çıkarıp özerk yönetimlerle kendi özgür demokratik yaşamlarını yarattıysa bugün de ortak direnişleriyle alternatif yaşam sistemlerini koruyacaklarını ortaya koydu.

SURİYE ORDUSUNU EFRÎN'E GETİREN DİRENİŞTİR

Efrîn halklarının 34 gündür sürdürdüğü direniş ve öncülerin yürüttüğü akıllı ve gerçekçi siyaset kapitalist güçlerin bu politikasında gedikler açmaya başladı. İşgal saldırılarının başından bu yana sözlü tepki vermesine rağmen işgale karşı herhangi bir savunma yapmayan Suriye Rejimi 3 gün önce ilk grup gücünü Efrîn halklarıyla birlikte işgale karşı savaşmak için gönderdi. İşgal harekatının kendi çıkarlarına uygun olmadığını bilmesine rağmen adım atabilmek için gelişmeleri izleyen İran’da Suriye’nin bu tavrını destekledi. Sahadaki gelişmeleri ve daha önce yaşanan savaşları izleyen bizler, Suriye ordusunun DAİŞ/El Nusra komutasında her türlü tekniği kullanan Türk devleti karşısında ciddi bir askeri varlığının olmayacağının farkında olduğunu biliyoruz. Hesekê’de 2015 yılında Rejim askerlerini DAİŞ tırpanından kurtaran bir gurup YPG savaşçısı olmuştu. Halep’te Türk devleti çetelerinin saldırıları karşısında tümden düşmesini engelleyen yine YPG ile Cephet El Ekrad savaşçılarıyla Eşrefiyle ve Şêx Maqsud halkının direnişiydi. Bu yıl Dêrazor üzerinden çok net olarak gördüğümüz bir gerçek ise rejimin Dêrazor operasyonunu yapabilmek için tüm güçlerini oraya topladığı bu nedenle Türkiye’nin İdlib’e girişine de Rus politikası temelinde onay verdiğiydi. Ama Rejim tüm güçlerini Dêrazor’da toparlaması yine Rusya ve İran’ın tüm teknik ve askeri desteğine rağmen QSD güçleri ilerlemeden DAİŞ’e karşı ilerleme sağlayamıyordu. Bugün de Suriye Ordu güçleri Efrin’e gelebildiyse 34 gündür süren eşşiz Efrîn direnişinden güç alarak gelmiştir. Efrîn direnişi ruhsuzlara ruh olmaya devam etmektedir.

KAPİTALİZMİ KENDİ SİLAHIYLA VURDU

Bugün Suriye Ordusunun YPG’nin çağrısı üzerine Efrîn’e gelmesi dünya sisteminin temsilcilerinin açıklamalarında da bir değişimi yaratmıştır. Türk devletinin İşgal harekâtına başından beri yeşil ışık yakıp ortak olan Rusya, Lavrov ağzından Suriye’nin topraklarını koruma hakkı olduğunu, Alman yetkililer ise “operasyon durdurulsun” gibi açıklamalar yapmaya başladı. Efrîn’de gerçekleştirilen bu hamle kapitalist sistemin ikiyüzlülüğünü gayet iyi çözüp onu kendi silahıyla vuran bir hamle olmuştur. Bu anlamda Suriye askerlerinin Efrîn’e gelişi askeri boyutundan çok politik boyutuyla önemli ve dengeleri sarsacak bir durumdur. Elbette ki arkasında askeri boyutu güçlü olmayan hiçbir politik hamle Ortadoğu’da sonuç almaz. Bu gücü sağlayan da QSD ve Devrimci Halk Savaşı yürüten Efrîn halklarıdır. QSD ve Efrîn halkları ise bu askeri gücünü tekniklerinden değil insan iradesini en üst düzeyde açığa çıkarmalarını sağlayan düşünsel ve politik gücünden almıştır. Bir Rus planı olarak daha başından beri rejimi bu bölgeye yerleştirmek için işgal saldırısının devreye konulduğu söylenebilir. Bu belirleme yanlıştır da diyemeyiz. Ama eğer Efrîn direnmeseydi bu plan başarıya ulaşabilirdi. Fakat şu anda hiç kimse özgür demokratik yaşamını korumak amacıyla 34 gündür her türlü uluslararası destekli NATO’nun en faşist ordusuna direnen Efrîn halklarının, yönetimini ve savunmasını Rejime bırakacağını söyleyemez.

GELİŞMELER DOĞRU OKUNARAK EFRÎN DİRENİŞİ SAHİPLENİLMELİ

Bu doğrultuda YPG sözcüsü Nuri Mahmut’un da dediği gibi, birçoklarının iddia ettiği gibi Efrîn’in kontrolünün Rejim ya da İran’a devredilmesi temelinde değil, işgale karşı savunma yaparak Suriye’nin bütünlüğünün korunması temelinde yapılmış ortak bir hamledir. YPG ve TEV-DEM yetkililerinin de belirttiği gibi Efrîn Suriye’nin bir parçasıdır fakat Halk Meclisi tarafından yönetilmeye devam edecek. Ortak düşman bertaraf edildikten sonra da Suriye’nin iç sorunları tartışılacak. Demokratik Özerk yönetim ve Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu yetkilileri de her zaman Suriye’nin toprak bütünlüğü ve demokratikleşmesi temelinde Suriye içinde gelişecek bir çözümü esas aldı. Bu noktada her zaman rejimle müzakere etmeye hazır oldular. Bugün tüm dünya halklarına ve demokratik güçlerine düşen de görevde Efrin’de gelişen direniş ve yarattığı gelişmeleri halklar çıkarına doğru değerlendirip kapitalist sistem temsilcilerinin bu gelişmeleri de devletçi sisteme mal etmeye çalışmasına izin vermemektir. Demokratik toplum böyle bir süreçte zaman zaman cepheden tavrını koysa da kendisini var kılacak ve ezdirmeyecek politik hamle ve uzlaşmaları da yapabilecek yetenek ve güçtedir. Bu anlamda Efrîn yönetimi ve halkları da kendi yaşamları ve direnişleri hakkında gerekli gördüğü her türlü anlaşma ve ittifakı geliştirebilme söz karar ve yetkisine sahiptir. Efrinliler ve dostları geliştirecekleri her türlü ittifak ve politik hamleyi özgür yaşamı korumak için geliştireceğini eşsiz direnişiyle zaten ortaya ortaya koymuştur. Efrîn direnişi gerek ortaya koyduğu irade ve direniş gücü, gerekse politik gücüyle tüm dünya insanlığının geleceği olmaktadır.