Efrîn Forumu'nda işgalin bilançosu ve hedefleri açıklandı

Efrîn’de Demografik Değişim ve Etnik Temizlik Forumu’nun ikinci gününde konuşan YPJ sözcüsü Nesrin Abdullah, Türk devletinin işgal ettiği Efrîn ve diğer bölgelerde işlediği suçların bilançosunu açıkladı.

Qamışlo’da düzenlenen Uluslararası Efrîn’de Demografik Değişim ve Etnik Temizlik Forumu, ikinci gününde sürüyor. İkinci günün ilk oturumunda, Efrîn’de etnik temizlik ve demografi değişimi askeri açıdan ele alındı.

Oturumun ilk konuşmacıları ise Dr. Ehmed Durzi, YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, Fransız yazar Patrice Franceschi ve YPG Sözcüsü Nuri Mehmud oldu.

DAHA ÖNCE BÖYLE BİR SAVAŞ YAŞANMADI

YPJ Sözcüsü Nesrin Abdullah, Suriye’deki gelişmelere dikkat çekerek, “Taraflar kendi ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda Ortadoğu haritasını çizmeye çalışmaktadır” dedi.

Suriye’nin Üçüncü Dünya Savaşı alanına döndüğünü belirten Abdullah, amaç, yöntem ve içerik olarak daha önce böyle bir savaşın yaşanmadığına dikkat çekti.

YÜZLERCE MİLYAR DOLARLIK YIKIM VAR

Abdullah, şöyle devam etti: “Suriye savaşına katılan güçlerin anlaşmazlıkları bu coğrafyada toplanmıştır. Yaşanmakta olan savaş, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere toplumun tüm bileşenlerini, kesimlerini hedef almaktadır. Milyonlarca kişinin göç ettiği, binlerce kişinin kayıp olduğu ve binlerce kişinin de öldürüldüğü, yaralandığı belirtiliyor. Bölge alt yapısı harabeye çevrilmiş durumda. Uluslararası araştırma merkezlerinin resmi raporlarına göre yıkımın maliyeti 400 milyar dolara varıyor.”

TÜRKİYE, OSMANLI HAYALİNİ GERÇEKLEŞTİRMEYE ÇALIŞIYOR

Türkiye’nin Suriye savaşındaki rolüne işaret eden YPJ sözcüsü şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu savaşta Türkiye, Suriye’ye müdahale yarışında birinci olmak ve halkın demokratik hareketini manipüle ederek kendi çıkarlarına ve amaçlarına hizmet edecek hale getirmek istemiştir. Bazen kendisini Suriye halkının savunucusu gibi göstermiş, bazen de Suriye bileşenleri arasında fitne çıkarmaya çalışmıştır. Kendi yanına çektiği muhalefeti de kendi çıkarları için bir araç olarak kullanmıştır. Ayrıca diğer gruplarla da siyasi pazarlıklara girişmiş ve Efrîn de bu güçlerin siyasi pazarlıkların kurbanı olmuş, işgal edilmiştir. Türkiye Efrîn’de gerçeklikten uzak bahanelerle uluslararası hukuku çiğnemiştir ve hala da Suriye halkının kanı üzerinden çıkar hesapları yapmakta, Osmanlı hayalini gerçekleştirmek amacıyla politika yürütmektedir. Ezaz, Cerablus ve Bab’ı işgal etmiş, gözünü Halep’e dikmiştir. Her türlü ağır silahın kullanıldığı büyük bir savaştan sonra Efrîn’i işgal etmiş ve şimdi de Fırat’ın doğusuna saldırı tehditlerinde bulunmaktadır.”

Türkiye’nin siyasi, coğrafik ve toplumsal açıdan yeni bir kriz yaratmaya çalıştığını belirten Abdullah, “Bu doğrultuda son olarak Cindires ilçesinde yeni bir sınır kapısı açmıştır” dedi.

EFRÎN’DE YEDİ AYDA 335 SİVİL KATLEDİLDİ

Efrîn’de işgal ardından yaşanan savaş suçlarını anlatan Abdullah, şu bilgileri verdi: “Efrîn’de her gün yaşanan öldürme, işkence, kaçırma ve zorla göç ettirme gibi suçların yanısıra toplumun yapısı da değiştirilmek isteniyor. İşlenen insanlık suçlarının kaydını tutan kurumların hazırladığı 7 aylık rapora göre; 18 Mart-29 Eylül 2018 tarihler arasında 335 sivil şehit olmuş, 729 sivil yaralanmış, 937 kişi kaçırılmış ve 72 çocuk mayın patlamaları nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Bu sayı artmaya devam etmektedir.

TÜRKİYE ‘CİHATÇI GRUPLARI’ KULLANIYOR

Uluslararası hukukta da Türk devletinin işlediği bu suçların “savaş suçu” kapsamına girdiğini kaydeden Abdullah, Türk devletinin “radikal cihatçı grupları” da Efrîn’de kullandığını belirtti.

Abdullah bu konuda şunları söyledi: “İlk saldırı 2013 yılında Qestel Cindo köyüne gerçekleşmiştir. Qestel Cindo köyüne saldırı Ezaz kenti tarafından Liwa Asifet El Şimal grubu tarafından düzenlenmiştir. Aynı yıl Eylül ayında DAİŞ terör örgütü Suriye muhalefeti koalisyonuna bağlı İslami gruplar yardımıyla Cindires bölgesinin Der Belut, Dewa ve Celeme köylerine kapsamlı bir saldırı düzenlemiş ve bu saldırı yaklaşık bir ay sürmüştür.

Türk devleti Özgür Suriye Ordusu’na bağlı en büyük grup olan Liwa Tewhid grubu eliyle de Şêrawa ilçesine saldırmış, çete grupları ağır silahlarına rağmen YPG ve YPJ savaşçılarının direnişi karşısında geri adım atmak zorunda kalmıştır. Bilindiği gibi bu saldırılar, Türk devleti ve Suriyeli silahlı gruplar tarafından Efrîn işgali ve demografisinin değişimi projesinin başlangıcı olup, Türkiye’nin güvenliği bahanesiyle yapılmıştır.

2013 Haziran ayından itibaren, aralarında Askeri ve Devrim Meclisi, Liwa Tewhid, Liwa Cund El Heremen, DAİŞ, Ehrar El Şam, Liwa Eshab El Yemin, Liwa Yermuk, Liwa Ehrar El Şiyux, Siqur El Şam ve El Nusra’nın da bulunduğu 14 silahlı grup bölgeyi çembere almıştır. Her grup sınırda nöbet tutmakta ve Türk devleti de, sınırı geçmek isteyen sivillere ateş açarak bu kuşatma çemberinin derinleştirilmesine ortaklık etmektedir. İnsan hakları kuruluşlarının hazırladığı raporlara göre Türk askerlerinin açtığı ateş sonucu şu ana kadar 200’ü aşkın sivil sınır hattında yaşamını yitirmiştir.”

400 BİNDEN FAZLA EFRÎN’Lİ GÖÇERTİLDİ

İşgalden önce ambargoya rağmen Efrîn bölgesinin işgale kadar göçmenler için en güvenli bölge olduğunu hatırlatan YPJ sözcüsü, şunları ifade etti: “Suriye’nin farklı yerlerinden göçmenler çok renkli toplumsal yapı ve ortak yaşam anlayışı sayesinde Efrîn’de birarada yaşamakta, Efrîn halkı mevcut imkanlarıyla göçmenlere destek olmaktaydı. Efrîn Toplumsal Çalışmalar Konseyi’nin raporlarına göre 2014 yılından işgale kadar geçen süre içerisinde aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların olduğu 400 binden fazla göçmen Efrîn’lilerin evlerinde ve Rubar Kampı’nda kalmıştır.”

ULUSLARARASI HUKUK İHLAL EDİLDİ

İşgalci Türk devleti ve komutası altındaki “terörist” grupların, işgal planlarından sonra “vahşi özel savaş yöntemleri ile uluslararası kuralları ve hukuku ihlal ettiğini” belirten Abdullah, “Siviller ve yurtsever şahsiyetler kaçırılmış, katledilmiş, korku ve huzursuzluk yaratmak amacıyla cenazelere dahi saldırılmaktadır” diye konuştu.

Türk devletinin komutası altındaki çetelerin işlediği suçlara da dikkat çeken Abdullah, ayrıca kadınlar ve kız çocuklarının kaçırıldığı, tecavüze uğradığı ve katledildiğini kaydetti.

TÜRK DEVLETİNİN KÜLTÜREL SOYKIRIM POLİTİKALARI

Abdullah, “Tarihsizleştirmek ve kültürel soykırım gerçekleştirmek amacıyla tarihi alanlar ve binalar yıkılmakta, Türkleştirilme politikası dayatılmaktadır. Meydan, cadde, yerleşim yeri ve köy isimlerinin aslı Türkçe ve Arapça isimlerle değiştirilmektedir” şeklinde konuştu.

YPJ sözcüsü şunları ekledi: “Türkçe eğitim materyalleri okullarda zorunlu hale getirilmiş, anadilde eğitim yasaklanmış ve resmi binalara Türk bayrakları asılmıştır. Kadınlara kapanmaları dayatılmakta, Ezidilere ait kutsal mekanlar başta olmak üzere dini mekanlar yok edilmekte ve Ezidiler ölümle tehdit edilerek zorla Müslümanlaştırılmaktadır.”

Türk devleti işlediği bu savaş suçlarının tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ettiğine dikkat çeken Abdullah, “Ancak bu gerçeklik, Suriye’de bulunan diğer devletlerin suç işlemediklerini, hak ihlallerini gerçekleştirmedikleri ya da Suriye’deki krizini çözmek istedikleri anlamına da gelmemektedir” diye ekledi.

Bununla birlikte her şeye rağmen yanlarında duran, barışa ve direnişe destek veren, insanlığın onurunu savunan herkese teşekkür eden Abdullah, sözlerini şöyle tamamladı: “Biz hiçbir zaman dünya kadınlarının bize verdiği destekleri unutmayacağız. Onlar bizim manevi güç kaynağımız oldular. Biz bir kez daha söz veriyoruz ki; kadın özgürlüğünün ve adaletinin sağlanması için tüm gücümüzle çalışacağız. Bir kez daha tüm Kuzey Suriyeli ve YPJ’li kadınlar adına size sonsuz teşekkürlerimizi sunarken, insanlık değerlerini koruma ve savunma mücadelenizde herkese başarılar diliyoruz.”