Efrin’in Êzîdîleri…

Efrin’de binlerce yıl özgürce yaşayan Êzîdîler Arap ve Türk işgalcilerin kırımını yaşadı. Yakın tarihte de Suriye BAAS Rejimi’nin büyük çoğunluğunu Müslümanlaştırdığı Efrinli Êzîdîler, Önder Öcalan’la örgütlenip Rojava Devrimi’yle yeniden özgürce yaşadı.

Êzîdî Kürtler kadim Kürt toprakları olan Efrin’de binlerce yıldır yaşıyorlar. Fakat Müslüman Arap ve Osmanlı işgalleriyle birlikte geniş Kürdistan coğrafyasında olduğu gibi Efrin’de de zorla Müslümanlaştırma ve katliamlarla yüz yüze kaldılar.

1930 yılında Efrin’de 58 civarında Êzîdî köyünde 75 bin civarında Êzîdî Kürt yaşarken 2011 yılına gelindiğinde Efrin’in sadece 22 köyünde Êzîler yaşıyordu ve nüfus 25-30 bin civarına düşmüştü. 

1946’daki Suriye devleti ve 1963’teki BAAS Rejimi iktidarıyla da bu Müslümanlaştırma politikası sürdürülürken Efrin’deki Êzîdiler 1990 başlarından itibaren Kürt Özgürlük Hareketi ve Önderliği perspektifleriyle örgütlenmeye ve kültürünü korumaya başladı. Daha başlangıç aşamasında Rojava Devrimi’nin tüm alanlarına katılan ve emek veren Êzîler devrim ve özerk yönetimin yarattığı özgürlük ortamı ve toplumsal sözleşmeyle inançlarını özgürce geliştirdiler. Fakat Rojava Devrimi’nin başlamasının hemen ardından Ekim 2012’de Türk devleti ve çetelerinin Efrin’de ilk hedef aldığı kesim yine Êzîdîler oldu.

EFRİN’İN KADİM KÜRTLERİ ÊZÎDÎLER

Tarihi boyunca Kürtlerin kadim topraklarından olan Efrin, en eski Kürt topluluğu Êzîdîlerin de kadim topraklarındandır. Efrin’de M. Ö 1200’lere kadar bölgede yaşadığı bilinen proto Kürtler Hurri ve Mitanniler dönemine ait birçok tarihi kalıntı ve yapıt vardır. Bölgenin tarihi Êzîdî Kürtlüğün tarihidir. Türk devletinin 20 Ocak 2018’de başlattığı işgal harekâtında uçaklarla vurulan 3000 yıllık Eyn Dara’da Êzîdîlerin kutsal mekânlarından biridir. 

Kürtlerin kadim bölgelerinden Efrin’de Asuri istilasından sonra M.S 300’lere kadar Med ve Persler hüküm sürer.  İskenderin bölgeyi işgali ardından M.S 636’ya kadar Makedonyalıların, Roma ve Bizanslıların; M. S. 637’de işgaline giren şehir 1000 yıl boyunca da Emevi, Eyyubi, Abbasi ve Memluklerin hükmü altında kalır. 1607’den 1918’e kadar Osmanlı işgali altında kalan Efrin’de Kürtlük varlığını korur ama Kürtlerin büyük çoğunluğunun Müslümanlaştırılmasıyla Êzîdîlerin nüfusu giderek azalır.

Tarihte bilinen ilk Êzîdî katliamını gerçekleştiren Harun Reşit’in devleti Abbasilerinde Êzîdî fermanlarının büyük çoğunluğundan sorumlu Osmanlı İmparatorluğunun da hüküm sürdüğü Efrin’deki Êzîdîlerin de bu katliamlardan payını almaması imkânsızdır.

Sözlü kaynaklar Osmanlı’nın 1. Dünya savaşı sürecinde başta Êzîdîler olmak üzere Kürtleri Yemen Cephesine asker olarak gönderdiğini kaydedip Basufanê gibi Êzîdî köylerinden Yemen’e gönderilen Kürt gençlerin tek birinin bile geri dönemediğini söylüyorlar.

SURİYE DEVLETİ DE ÊZÎDÎLERİ MÜSLÜMANLAŞTIRMAYA ÇALIŞTI

1922’de Fransızların hükmü altına giren Suriye 1946’da Fransa’dan bağımsızlığını kazanır. Fakat tüm Rojava Kürdistan topraklarında olduğu gibi başta Êzîdîler olmak üzere Kürtlerin varlıkları ve hakları tanınmaz. Özellikle 1963 yılında BAAS Partisinin iktidara gelmesiyle birlikte Kürtlere dönük tümden bir inkâr ve asimilasyon politikası geliştirilirken Êzîdî Kürtlerde bundan payını aldı.  Tüm Kürtler gibi Êzîdîlerde sosyal, kültürel, ekonomik ve güvenlik sorunları yaşadılar.

BAAS yönetimi Kürt dili ve ulusal bayramlarını yasaklarken Êzîdîlerin dini bayramlarını kutlamalarını da yasakladı. Suriye topraklarını bölen ve Suriye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden “terörist” eylemler gibi asılsız gerekçelerle haksız yere gözaltına alıp tutuklandılar. 

Suriye devleti sürecinde Êzîdîlik hiçbir zaman bağımsız bir din olarak kabul edilmedi. Suriye BAAS rejimi iktidarı öncesinde Êzîdîlerin nüfus cüzdanlarında “Yezidi” yazıyor fakat “Yezidilik” Müslümanlığın bir mezhebi olarak tanımlanıyordu. Fakat BAAS Rejimi iktidara geldiği tarihten itibaren Êzîdîleri Müslümanlığa geçişe zorlama amacıyla birçoğunun nüfus kütüğü Müslüman olarak değiştirildi. Bunu fark edip itiraz eden Êzîdîlerin, miras, evlilik, vb. işleri yapılmayarak Müslümanlığa geçmeye zorlandılar. Durumu kabul etmeyip reddedenlerin bir kısmı ise tüm vatandaşlık haklarından mahrum edildi.

BAAS DÖNEMİNDE EFRİN’DE 58 KÖYDEN SADECE 21’İNDE ÊZÎDÎLER KALDI

Özelde BAAS rejimi olmak üzere Suriye devletinin uyguladığı inkâr, baskı ve asimilasyon politikaları nedeniyle bir kısım Êzîdî Suriye’den Avrupa’ya göç ederken,  birçoğu da Müslümanlaştırıldı. BAAS öncesi Rojava’nın Haseke, Amude, Serekaniye, Efrin gibi bölgelerinde Êzîdî nüfusu yoğunken 2011 doğru gelindiğinde en fazla nüfus Efrin’de kalmıştı.

Rojava Kürdistan’da BAAS Rejiminin Müslümanlaştırma, uluslararası güçlerinde topraklarından kopararak Avrupa’ya çekme siyasetine en fazla direnen Efrin’de de Êzîdîler bu politikalardan ciddi anlamda etkilendi.  1930 yılında Efrin’de 58 civarında Êzîdî köyünde 75 bin civarında Êzîdî Kürt yaşarken 2011 yılına gelindiğinde Efrin’in sadece 21 köyünde Êzîler yaşıyordu ve nüfus 30-35 bin civarına düşmüştü. 

‘BİZE SORMADAN KÜTÜKTE DİNİMİZİ İSLAM OLARAK KAYDEDİYORLARDI’

Bu uygulamaları birebir yaşayan Efrinli Êzîdîlerden Gulê Cafer, BAAS iktidarının Êzîdîlere fark ettirmeden onları nüfus kütüğüne Müslüman olarak kaydettiğini belirterek, “Devlet döneminde üzerimizde çok büyük baskı vardı. Daha önce nüfus kütüklerimizde Yezidi yazıyordu.  Ama örneğin bir evlilik olacak, nüfus dairesine başvuruyorduk. Bize, “Bu evlilik olmaz, kadın ve erkekten biri Êzîdî diğeri Müslüman’ diyorlardı. Bizde, ‘Nasıl olur hem kızımız hem oğlumuz Êzîdîdir. Siz kendiniz böyle Müslüman olarak kaydetmişsiniz’ diyorduk.  Ama kabul etmiyorlardı ve ikisi de Müslüman yazılmadan o evlilik olmuyordu.”

‘REJİM ÖĞRETMENLERİ ÊZÎDÎLERİ MÜSLÜMANLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORDU’

Gule Cafer BAAS Rejimi döneminde devletin Müslüman Kürtler ve Êzîdî Kürtler arasında çelişki yaratmaya çalıştığını ifade ederek, “Efrin toplumu yüzde 98’i Kürt’tü. Yapısal olarak da farklılıklara açık esnek bir toplumdu. Efrin’de Êzîdî, Alevî ve Müslüman Kürtler arasında pek bir çelişki yoktu.  Fakat devlet okullarda görevlendirdiği öğretmenler yoluyla öğrenciler arasında çelişkiler yaratıyordu. Örneğin 1970 yılında köyden Efrin’e gelip okula gidiyorduk. Êzîdî öğrenciler olarak okullarda birçok zorluk yaşadık. Öğretmenler Êzîdîlîği bırakıp Müslümanlığa geçelim diye birçok kirli politika uyguluyorlardı. Örneğin öğretmen bizim Êzîdîler olarak şeytan kelimesini kullanmadığımızı ve tepki gösterdiğimizi biliyordu. Ama sınıfa girdiğinde okuyabilmeniz için mutlaka bu kelimeyi kullanacaksınız diyordu. Söylemek istemeyenlere çok artık sürekli baskı yapıyorlardı.

1975 yılında okulda biz Êzîdî kız öğrencilerle toplantı yaptılar. Bize ‘peygamberiniz kim’ diye sordular. Fatma isminde bir arkadaşımız ‘Melek-i Tavus’ diye cevap verdi. Öğretmen hakaret etti, arkadaşımız cevap verince vurdu. Ondan sonra Her zaman gözleri biz Êzîdî öğrencilerin üzerindeydi. Bize eşarp takmayı dayatıyorlardı. Öğretmenler öyle bir yaptılar ki artık diğer öğrenciler bize kâfir gözüyle bakmaya başladılar” dedi.

‘BİREYSEL UYGULAMALAR DEĞİL DEVLET POLİTİKASIYDI’

Gulê Cafer Êzîdîlerin devlet dairelerinde ve okullarda böyle birçok sorun yaşadığını dile getirerek bunların tekil bir politika değil bir devlet politikası olduğunu belirtti. Gulê bu konuyu bir örnekle şöyle açıkladı: “Mesele bir öğretmen arkadaşımıza ‘şeytan’ diyeceksin diye dayattı. Arkadaşımızda kabul etmeyip kitabı atınca onu okuldan attılar ve Suriye’de başka bir okulda okumasına da müsaade etmediler.”

Gulê Cafer bu politikalar ve baskı nedeniyle birçok Êzîdînin Müslümanlaştırıldığını yada Avrupa’ya göç ettiğini ifade ederek devamla, “Biz devlet dairelerine gidip bir evrağımızı, bir işimizi yapmaya çalıştığımızda ‘Müslüman olman gerekir’ diyorlardı. Yavaş yavaş bu baskıyla çocuklarımızı Müslümanlaştırmaya çalışıyorlardı. Buda bir zorlanma yaratıyordu. Mesela biz bir sınıfı geçip bir başka okula gittiğimizde. ‘Siz nerelisiniz’ diye sorduklarında tümden bir Êzîdî köyü olan Basufaneli olmamıza rağmen Êzîdî olduğumuz anlaşılmasın diye Basûteliyiz diyorduk. Çünkü Basûte’de Müslüman Kürtler yaşıyordu” diye konuştu.

‘ÊZÎDÎLERİN İLK ÖRGÜTLENMESİNİ ÖNDER ÖCALAN GELİŞTİRDİ’

Genel Rojava Kürdistan’da olduğu gibi Efrinli Êzîlerinde BAAS Rejiminin uyguladığı Müslümanlaştırma politikalarına karşı varlıklarını, din ve kültürlerini korumalarında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketinin rolü büyüktür. Özgürlük Hareketi militanları 1980 ortalarından itibaren Efrin ve Halep’te çalışmalar yürütürler. Bu süreçte PKK ile tanışıp cephe çalışmalarında yer alan birçok Efrinli Êzîdî Kürtte oldu, yine Êzîlerinde gerillaya katılımları olur. Kimi Efrinli Êzîdîler ise 1990 yılında Halep’te Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tanışır ve onun perspektifleri sayesinde gizlice örgütlenmeye başlarlar. Efrinli Êzîler, Öcalan’ın  “Êzîdîlik yok olursa Kürtlükte yok olacak. Kültürünüzü ve varlığınızı koruyun” sözlerinden güç alarak artık evlerinde dini eğitimlere ve toplumsal örgütlülüklerini kurmaya başlarlar.

Efrinli Êzîler 1994 yılında BAAS rejiminin baskıları nedeniyle gizlice, Halep Merkezli bir komite kurarlar. Bu bütün Rojava Kürdistan’da Êzîdî Kürtlerin ilk örgütlenmesidir. Bu komite Êzîdîliğin araştırılması, dini eğitimlerin ve toplumsallığın örgütlenmesi görevlerini yürütür. Bu komiteyi fark eden BAAS Rejimi ajanları yoluyla kontrol etmeye çalışır. Komitenin üyelerine baskılar ve tutuklamalar gelişir. Fakat Êzîdîler örgütlenmeye devam ederler. Eskiden evlerinde dini bayramları “Çarşema Sor” bayramını kutlayan Êzîdîler 2003 yılına gelindiğinde artık rejimin tüm baskı ve yasaklarına rağmen geleneklerine uygun bir biçimde kitlesel olarak kutlamaya başlarlar.

2008 yılına gelindiğinde yine Halep Merkezli ve bazı Cizîreli Ezîdîlerin temsilcilerinin de katıldığı Rojava ve Suriye Êzîdîler Derneği gizlice kurulur ve 2011 yılına kadar çalışmalarını gizlice sürdürür. 1990’lardan itibaren Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketiyle tanışan Efrinli Ezîdî gençlerin PKK gerillalarına da katılımları oldu ve şehitler verdiler. 

ROJAVA DEVRİMİ VE EFRİNLİ ÊZÎDÎLER

90’larda itibaren Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın perspektifleriyle örgütlenen Êzîdî Kürtler 2004 yılında kurulan Demokratik Birlik Partisi’nde(PYD), 2011 yılında kurulan Demokratik Toplum Hareketi’nde (TEV-DEM) ve oluşturduğu komün, meclislerde yerlerini alırlar.

Rojava Devrimi’nin başlamasından sonra Êzîdîler artık Efrin ve Rojava topraklarında örgütlenmelerini özgürce geliştirmeye başlarlar. Bu dernekte yer alanlar Efrinli ve Halepli Ezîdîlerdi. 2012’de Rojava Devrimi’nin yarattığı özgürlük ortamından yararlanılarak Efrin Şerewa’nın Basufanê köyünde okullarda Êzîdîlîk eğitimi verebilecek bir okul açılır

Rojava ve Suriye Ezîdîler derneğini 2013 yılında konferansını gerçekleştirdi ve Efrin Ezidiler Birliği olarak yola devam etti. 6 Haziran 2013’te Efrin’de Êzîdîler Birliği’nin bir merkezi açılır. Bu tarihten sonra Efrinli Ezidiler birçok örgütlenme, dini ve toplumsal işini bu merkezde yürüttüler. Aynı tarihlerde Rojava’nın Cizire bölgesinde de Êzîdî evleri kurulmaya başladı.

Dernek 2013-2014 yılları tarihlerinde Rojava Devrimi’nin yarattığı özgürlük ortamında okullarda öğrencileri inanç açısından eğitebilecek öğretmenleri yetiştirmeye yetiştirmeye devam eder. Laleş’ten gelen kitaplar Kürtçeye çevirilir ve Efrinli Êzîdîler ilk defa çocuklarını kendi dillerinde dini olarak eğitmeye başlarlar.

ÖZERK YÖNETİM ÊZÎDÎLİĞİ VE TÜM HAKLARINI TANIDI

2014 yılı Ocak ayında Rojava’nın Cizire, Efrin ve Kobanê bölgelerinde özerk yönetim ilanı yapıldı. Rojava Demokratik Özerk Yönetim toplumsal sözleşmesi 33. Maddesini tümden Êzîdîlere ayırdı.

Tüm kantonlarda olduğu gibi Efrin Kantonu Demokratik Özerk Yönetimi’de, Rojava Toplumsal Sözleşmesinin 33. Maddesiyle Êzîdîlîği bağımsız bir din olarak tanıdı. Êzîdîlerin toplumsal, kültürel, dini tüm halkları, örgütlenmelerini geliştirebilecekleri ve koruyabilecekleri toplumsal sözleşmede yerini aldı.

Demokratik Özerk Yönetim bin yıllardır ezilen kadınlara pozitif ayrımcılığı esas aldığı gibi bin yıldır fermanlardan geçirilen Êzîlere de pozitif ayrımcılık uyguladı. Êzîdî Kürtler özerk yönetimin her mekanizmasında görev aldılar.  2014 yılında Efrin Kantonu Demokratik Özerk Yönetimi kurulduğunda ilk Dış İlişkiler Konseyi Eş başkanı, Din işleri konseyi başkan yardımcıları Êzîdî’ydi ve Êzîdîlerin temsili olarak bu konseyde yer aldılar.  Yine Yasama Meclisi’nde Êzîdîlerin 2 temsilcisi yer alıyordu.

Ezîdîler, 2014’ten itibaren artık resmi olarak Êzîdî köylerindeki okullarda haftada bir gün kendi dini eğitimlerini geliştirmeye başladılar. Sadece Êzîdî köylerinde değil, Êzîdî öğrencilerin bulunduğu tüm okullarda eğitimlerini geliştirdiler. Özerk Yönetim, Êzidî Kürtlerin Çarşema Sor gibi bayramlarını ve kutsal günlerini etkinlikler düzenleyerek kutladı.

Efrinli Ezîdîler 2014 yılında Rojava ve Suriye Êzîdîler Derneği kongresini gerçekleştirerek ismini Efrin Ezidîler Birliği olarak değiştirdi ve kendini kadın, ekonomi, toplumsal işler, gençlik vb. 9 komite olarak örgütledi. Daha önce Ezidiler Birliği bünyesinde kadın komitesinde örgütlenen Efrinli Êzîdî kadınlar 19-6-2016 tarihinde ilk kongrelerini gerçekleştirerek Efrin Êzîdî Kadın Birliği’ni kurdular. Efrin Ezîdîler Birliği ve Efrin Êzîdî Kadınlar Birliği bu gün işgal nedeniyle Şehba’da çalışmalarını ve örgütlenmesini sürdürüyor.

ROJAVA DEVRİMİ’NE İLK SALDIRIDA ÊZÎDÎ KÖYLERİ HEDEF ALINDI

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın perspektifleriyle 1990 başında örgütlenmeye başlayan Êzîdîler 2011’den itibaren Rojava’da kurulan savunma güçlerinde de yerlerini aldılar. Rojava’daki ilk savunma gücü YXK’de yer alan Êzîdî gençleri devrimin başlaması ardından YPG, YPJ’nin kurulmasıyla bu güçlerde yerini alarak Efrin’i korudu. Bu gün Efrin asayişinin kuruluşunda Êzîdîlerin rolünden söz ediliyor.

19 Temmuz Rojava Devrimi’nin başlaması ardından Türk devleti güdümündeki ÖSO çeteleri Efrin’deki Êzîdî köylerine saldırmaya başladılar. Ekim 2012’de Türk istihbaratının Ömer Dadiği isimli ajanına kurdurduğu Asifet Şimal çete gurubu Ezaz’dan,  Şera’nın Êzîdî köylerinden biri olan Kastel Cindo’ya saldırdı. Bu Rojava Devrimi’ne ve Efrin’e yapılan ilk saldırı oldu. Çeteler bu köyün hemen ardından diğer 2 Êzîdî köyü olan Qitme ve Êlî Qina köylerine de saldırdı. Bu köyde YXK güçleri büyük direniş gösterdi. Saldırılar 2013 yılında da durmadı. Türk devleti güdümündeki birçok ÖSO çete gurubu ve Cephet El Nusra’da bu saldırılara katıldı. 2013 yılında Türk devleti güdümündeki 21 çete gurubu birleşerek Şehba’da Cephet El Ekrad’a saldırırken Efrin Şerewa’daki Êzîdî köylerine saldırdılar. Bu saldırılardan birinde bazı Êzîdi vatandaşlar kaçırılırken Êlî Qîno ve birkaç Êzîdî köyü daha işgal edildi. 2013 ve sonrasında Türkiye güdümündeki çete gurupları Ezaz’dan birçok defa başta Şera Kastel Cindo köyü olmak üzere Şera ve Şerewa’daki Êzîdî köylerine birçok saldırı gerçekleştirdi.  2013’de Türk devletine bağlı 21 çete gurubu, “Kâfirlerin kanı, malı helaldir” diye bildiri yayınlayarak Şerewa’daki Êzîdî köylerine saldırdı.

2012 yılından itibaren bu köylerde yaşayan birçok Êzîdî insanı çetelerin saldırıları nedeniyle Parse Hatun Dağı’na ve Efrin Şehir merkezine göç etti. YXK ve sonrasında kurulan YPG-YPJ bu saldırılara karşı dillere destan bir direniş sergileyerek Êzîdî köylerini korudu.

Efrin’in Rojava Devrimi sürecinde ilk Êzîdî şehidi olan Mehe Enwer Sido(Zenda) YPG saflarında çetelerin Êzîdî köylerine saldırılarında yaşamını yitirdi. YPG saflarında savaşan bir Êzîdî kadın olan Mehe Enwer Sido 27 Temmuz 2013’te Şerewa’da yaşamını yitirdi.