Eyn Îsa'daki çalıştay sürüyor

Demokratik Suriye Meclisi (Meclîsa Sûriya Demokratîk-MSD) öncülüğünde Suriye muhalefetinin bir araya gelerek Suriye’nin geleceğini görüşeceği çalıştayın ikincisi Eyn Îsa'da devam ediyor.

Çalıştaya Kuzey ve Doğu Suriye’nin yanı sıra Tartus, Şam, Lazkiye, Humus, Hama, Şehba gibi Suriye’nin farklı bölgeleri ile Belçika, Almanya, İsviçre, Türkiye, Lübnan ve Mısır gibi ülkelerden Suriye muhalefetinin Arap, Kürt, Süryani, Asuri, Ermeni ve Türkmen halklarının 100 temsilcisi katıldı.

Çalıştaya katılan şu isimler değerlendirmelerde bulundu:

Suriye Muhalefeti Demokratik Ulusal Topluluk Başkanı Basil El-Kiwêfî, Emek Partisi’nden Besam Hisen, Barışçıl Değişim Yolu Hareketi’nden Fatih Camus, Suriye Gelecek Partisi Başkanı İbrahim Qeftan, Deham Setam, Nujen Partisinden İbrahim El Selac, PYD Dış İlişkiler sorumlusu Salih Müslim, Heyet El Tensiq-Değişim Hareketi’nden Xelef Dawud, Ebdulqadir Miwehed, Süryani Birlik Partisi Başkanı Senherib Bersum ve Ferhad Hemo tarafından değerlendirmeler yapıldı.

'REJİM HALKA BİR ŞEY SUNMUYOR'

Suriye halkının özgürlüğe ihtiyacının olduğunun belirtildiği konuşmalarda, rejimin halka hiçbir şey sunmadığını ve dış güçlerin Suriye’de yürüttüğü siyasetin Suriye halkının çıkarına olmadığı belirtildi. Söz konusu güçlerin Suriye’de akan kana ve vahşice saldırılara karşı bir tutum göstermedikleri ifade edildi.

'TÜRKİYE'NİN İŞGALCİLİĞİ KRİZİ DERİNLEŞTİRİYOR'

Konuşmacılar, Kuzey Suriye’deki göçmen kamplarında kalanların çoğunun memleketlerine dönmek istemediğine ve rejime güven duymadıklarına dikkat çekti.

Konuşmalarda, Efrîn’de her türlü şiddetin uygulandığı, çete grupları tarafından zorla göç ettirilmelerin olduğu ve Şehba’daki kamplarda halkın çok zor koşullarda yaşadığı belirtilerek, Türkiye işgalciliğinin Suriye krizinin derinleşmesinin büyük nedeni olduğu ifade edildi.

Suriyeli kadınların çetelerce şiddete maruz kaldığı, DAİŞ gibi çeteler tarafından satıldığı, katledildiği de belirtildi.

Ayrıca, Kuzey Suriye’nin bölge halkından oluşan güçler sayesinde güvenli oldukları da vurgulandı.

DEMOKRATİK ÖZERK YÖNETİMDE HÜKÛMET ŞEKLİ

Çalıştayın “Suriye krizinde insani durum” başlıklı oturumunun sona ermesinin ardından Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eş Başkanı Îlham Ehmed tarafından “Demokratik Özerk Yönetim Modelinde Hükümet Şekli” başlıklı ikinci oturumun ilk konuşması yapıldı.

Adem-i merkeziyetçi bir yönetim şeklinin devlet sistemi ve toplum arasındaki sorunların çözümü için geliştirildiğini söyleyen Îlham, “Bu sistem ile sorunların çözümü ve herkesin razı olduğu bir yönetim şekli amaçlanıyor. Yine bu sistemle güvenliğin sağlanması amaçlanıyor. Demokratik adem-i merkeziyetçi sistem, özgürlüğün sağlanması ve toplum haklarını garanti altına alınmasının tek yoludur” dedi.

Demokrasinin toplumun doğal bir rengi olduğunu ancak egemen merkezi sistemler tarafından yok edildiğini vurgulayan Îlham, Avrupa sahasında yaşanan devrimler ile ulus-devlet bilincinin geliştiğini ve çizilen sınırlar ile topluma tek ırk, tek millet, tek bayrak ve tek dilin dayatıldığını söyledi. Îlham, mevcut sistemde toplumun tüm menfaatlerinin tek parti ya da hükümetin tekeline girdiğini vurguladı.

Merkezi devlet anlayışı ile iktidar arasında çok yakın bir ilişkinin bulunduğunu söyleyen Îlham, “Devletin bulunduğu her yerde iktidar da vardır. İktidarın var olması toplumun tüm haklarının yanı sıra ordudan, ekonomiye siyasetten eğitime her şeyin tek bir elde toplanması demektir. Bu şekilde halkın nefes almasına dahi izin verilmiyor” şeklinde konuştu.

Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşayan tüm halk ve inançların Suriye’nin tamamına demokrasinin yayılması için birlik olduğuna dikkat çeken Îlham, “Buradaki yaşam aslında Suriye’deki demokrasi kültürünün de bir yansımasıdır. Demokratik Adem-i Merkeziyetçi Suriye projesiyle demokrasinin tüm araç ve amaçları ile aktifleşmesini ve Demokratik Suriye Cumhuriyetinin örgütlenme mekanizması ile yeniden kurulmasını sağlıyor” dedi.

Îlham, şöyle dedi: "Demokratik Ulus, Özerk Yönetim’in üzerinde kurulduğu esas temellerden birisidir. Suriye toplumunun gerçekliğinden uzak olduğu için ulus-devlet sistemini reddediyoruz. O halde kurulan Özerk Yönetim sistemi de sadece bir halk ya da inanç üzerinden kurulamaz. Demokratik ulus, kültür ve ulusal kimliklerinin birleşmesinden oluşur. Bu Özerk Yönetimlerin esasıdır. Demokratik ulus kültüründe, kimlik ya da inançlar inkar edilemez.”