Hesen: Dörtlü zirveye katılanlar anlaşamıyor

PYD Eş Başkanı Şahoz Hesen, dörtlü zirveyi düzenleyen güçlerin çelişki ve anlaşmazlık içinde olduğunu belirtti.

Hesen, Kuzeydoğu Suriye'nin, DAİŞ'i de canlandırmak isteyen Erdoğan'ın tehditlerine karşı mücadeleyi büyütmesini istedi.

'İDLİB ÜZERİNE ANLAŞMAZLIKLAR SÜRÜYOR'

PYD Eş Başkanı Şahoz Hesen, İstanbul'da, Rusya, Türkiye, Almanya ve Fransa arasındaki dörtlü zirveye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hesen, zirveye katılan güçlerin bir anlaşmaya varmadıklarını, her gücün ayrı bir hesap ve amacının olduğunu söyledi.

Anlaşmazlığın temel nedeninin, İdlib üzerine yapılan pazarlıklar olduğunun altını çizen Hesen, şöyle devam etti:

“Suriye üzerine yoğun bir görüşme trafiği var. Bu yoğun trafik İdlib'den kaynaklıdır. Suriye, Rusya ve İran İdlib’i çetelerden temizlemek için bir plan ve hazırlık yapmıştı. ABD, uluslararası koalisyon güçleri, Avrupa ülkeleri bu operasyonun olmasına karşı rahatsız oldular ve bir müdahalede bulundular. Türkiye ile Rusya arasında yapılan görüşmelerden sonra bir yumuşama oldu. Böyle bir durum ortaya çıktığında Türkiye bundan faydalanarak sesini yükseltmeye başladı. Bununla birlikte ABD ve uluslararası koalisyon siyasi çözümün bulunmasını istedi. Tabii ABD’nin İran’a uyguladığı ambargo da var. Bundan dolayı Rusya başka bir yola başvurmak zorunda kaldı. Bu da tüm tarafların birbirine yakınlaşmasına neden oldu. Özellikle de ABD, Rusya ve Avrupa ülkelerinin birbirine yakınlaşmasına, ortak bir noktada buluşmasına."

'ULUSLARARASI GÜÇLERİN ÇIKARLARI ÇATIŞIYOR'

İstanbul'daki dörtlü zirve için uzun süreden beri bir hazırlık yapıldığını belirten Hesen, zirvenin daha önce İran, Fransa, Türkiye ve Rusya arasında planlandığını ancak yapılan müdahaleden dolayı bu şekilde gerçekleştiğini söyledi.

Suriye sorununun çözülmesi için her gücün çıkarlarını korumayı esas aldığı yoğun bir diplomatik trafiğin yeniden başladığını kaydeden Hesen, şöyle konuştu: “Bu yoğun trafiğe rağmen, görüşme ve zirveler yapan bu ülkeler çıkarları konusunda birbiri ile ciddi çelişkiler yaşıyor. İdlib'de durum geçici olarak bir yumuşamaya doğru gidince, her güç ve ülke bunu çıkarları için kullanmaya çalışıyor. Bunun üzerinden bir çözüm geliştirmeye çalışıyor. Eğer bu konuda bir adım atılmazsa ciddi bir savaş tehlikesi var. Sahadaki gelişmelere bakıldığında şu ana kadar atılan adımların hiçbiri bir çözümü getirmemiş ve getirecek gibi de görünmüyor. Tutum ve yaklaşımlarda hâlâ çok ciddi çelişkiler var. O yüzden bir gelişme yaşanmıyor."

Uluslararası ve bölgesel her gücün kendi çıkarları doğrultusunda bir çözümün gelişmesini istediğini ifade eden Hesen, devamla şöyle dedi:

“O yüzden ABD ayrı, Rusya ayrı, Türkiye ayrı, Fransa ayrı, İran ayrı; yani kendi çıkarları doğrultusunda bir çözümün gelişmesini istiyor. Zaten zirveden önce zirve için toplanan güçlerin açıklamaları da ayrı ayrıydı. Zirveden sonra yapılan açıklamalar da onu gösterdi. Zirveden sonraki açıklamalara bakıldığında çelişkilerinin devam ettiği görülüyor. Zirveden sonraki açıklamalarda çözüm çabalarının güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Kendi açıklamalarına göre yıl başına kadar anayasa komisyonu konusunda bazı adımların atılması gerektiğini söylüyorlar. Gördüğüm kadarıyla alelacele belki bazı göstermelik adımlar atmaya çalışırlar ancak aralarındaki çelişkilerin buna da izin vermeyeceğini düşünüyorum. Atılacak adımların da nasıl olacağı henüz net değil, bu konudaki tartışmalarda devam ediyor."

Hesen, atılacak bu adımlara karşı Kuzeydoğu Suriye Yönetimi ile İdlib'deki çetelerin tutumunun ne olacağının belli olmadığına dikkat çekerek, “Halihazırda savaşsız bir yöntemle bunu gerçekleştirmeleri konusunda da bir yol bulmuş değiller. Bu yolu bulmaları da biraz zor görünüyor” dedi.

'ERDOĞAN TEHLİKELİ OYNUYOR!'

Zirvenin, diplomatik trafiğe rağmen belirsizliklerle dolu olduğunu söyleyen Hesen, şu değerlendirmeyi de yaptı: “Durum böyle belirsizliklerle dolu olunca Erdoğan da bu belirsizliklerden yararlanmak istiyor. Bu belirsizliklerden yararlanarak Kürtlere, Kuzey Doğu Suriye’deki demokratik oluşuma saldırmak için kullanmak istiyor. Daha toplantı devam ederken, top, havan ve tanklarla Kobanê’nin köylerine saldırdı. QSD güçlerinin olduğu ve sivil halkın yaşadığı bölgeleri bombaladılar. Bu konu ve saldırılarına karşı hiçbir gücün sessiz kalmaması gerekir. Tehdit ve saldırıları oldukça ciddidir. Nerede olursa olsun halkımız bu tehdit ve saldırılara karşı sessiz kalmamalı, bu tehdit ve saldırılara karşı sesisin yükseltmelidir."

Bölge ve sahadaki durum ile uluslararası güç ve tarafların, hemfikir olmamalarından ötürü Erdoğan’ın saldırı ve işgal planını geliştirmeye izin vermediğini belirten Hesen, şunları belirtti:

"Erdoğan'ın planlarını gerçekleştirmesine olanak veren bir ortam yok. Durum böyle olunca o da Kuzey Doğu Suriye demokratik oluşumuna saldırarak sonuç elde etmek için her zaman fırsat kollayacak. Bunun unutulmaması gerekir. Efrîn’e nasıl saldırdıysa, her yere saldırma plan ve hedefi var.

Onun için Kuzey Doğu Suriye’de yaşayan Kürtler ve halklar olarak oluşturduğumuz demokratik özgür sistemimizi korumak, savunmak için ciddi bir örgütlülük içinde olmamız gerekir. Erdoğan’ın işgaline karşı verdiğimiz mücadeleyi daha da güçlendirmemiz gerekir. Efrîn’deki çağın direnişini hatırlayarak, onu kendimize örnek alarak mücadelemizi verip, Erdoğan’ın işgal planlarını boşa çıkarmamız gerekir.”

'ERDOĞAN, DAİŞ'İ CANLANDIRMAKTAN YANA'

Hesen, Erdoğan’ın amacının DAİŞ’i yeniden canlandırmak olduğunu, bu yüzden tehditlerinin ciddi ve unutulmaması gerektiğini belirterek, şunları da dile getirdi:

“Erdoğan'ın istediği DAİŞ’in yeniden geri dönüp güçlenmesidir. DAİŞ ile iş birliğini tüm dünya biliyor. Şimdi de çetelerle ilişkilerinin ne düzeyde sürdüğü bariz bir şekilde görülüyor. Şimdi yine DAİŞ'i yenilgiye uğratan güce saldırmak istediği açık bir şekilde ortadadır. Ne yazık ki onun DAİŞ’in yeniden güçlendirmek isteyen, DAİŞ’i yenilgiye uğratan güce saldırmak istemesi karşısında uluslararası güçler sessizdir. Sessizlikleri koruyor. Bu sessizlik korkutucudur. Korkutucu olduğu kadar acaba RTE ile DAİŞ konusunda aynı fikirdeler midir? RTE’nin bu tehditlerine karşı bir tutum alınmalıdır. Sadece halkımız değil, Uluslararası Koalisyon içinde olan güçler de bu konuda tutumunu ortaya koymalı ve açık bir tutum almalıdır. Eğer bunu yapmazlarsa, bu tehditler ve olası saldırıların, beraberinde çok daha büyük kriz, savaş ve sorunları getireceği bilinmelidir."