KCK Eşbaşkanlarından kadınların ‘Zînî Wertê’ mektubuna yanıt

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanları Besê Hozat ve Cemil Bayık, 150’yi aşkın kadının Zînî Wertê gerilimi ardından yazdığı mektuba yanıt verdi. Eşbaşkanlar, mektubu tüm insanlık açısından önemli gördüklerini vurguladı.

21 Mayıs günü 20’yi aşkın ülkeden 150’den fazla kadın siyasetçi, yazar ve akademisyen KCK, KDP ve YNK’ye mektup göndererek, Türk devletinin işgalci uygulamalarına dikkat çekmiş ve birlik çağrısında bulunmuştu.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanları Besê Hozat ve Cemil Bayık, kadınların mektubundan duydukları memnuniyeti dile getirerek, yapılan çağrıların kendileri için “yapılması gereken görev” olduğunu kaydetti.

Hozat ve Bayık’ın kadınlara yanıtı şöyle:

“150’den fazla kadın kurumu, aktivisti, yazar ve akademisyenin KDP başkanı Sayın Mesut Barzani’ye, YNK Eşbaşkanları sayın Lahor Talabani ve sayın Bafel Talabani’ye ve KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanları Besê Hozat ve Cemil Bayık’a hitaben kamuoyuna yönelik yazdıkları açık mektuplarını memnuniyetle dinledik ve okuduk. Büyük güç aldığımız bu mektuptan dolayı şükranlarımızı iletiyoruz.

Kadınlardan Kandil’in Zinî Wertê alanında KDP ile PKK arasında çıkan sorun ardından açık mektup olarak iletilen mesaj çok anlamlı ve değerlidir. Savaş kadın doğasına aykırıdır. Zaten savaşları erkek egemenlikli zihniyet ve bunların politikaları ortaya çıkarmaktadır. Evlatlarını, eşlerini, kardeşlerini kaybeden kadınlar tarih boyu savaş karşıtı olmuşlardır. Bugün de savaş karşıtlığının öncü gücü kadınlardır. Kürt kadınları da her zaman savaş karşıtı olmuşlar; aşiret kavgalarında bile araya girerek barışı sağlamaya çalışmışlardır. Bu tarihsel kültür nedeniyle de Kürt partilerinin ve siyasetçilerinin kadınların bu çağrısını dikkate alacaklarına inanıyoruz.

Ne zaman erkek egemenlikli zihniyet geriletilip kadının düşünme tarzı toplumsal ve siyasal yaşamdaki etkisi artırılırsa dünyamızda savaşlar son bulup barışçıl bir yaşam hakim hale gelecektir. Kadınların çağrısını sadece Kürt partileri arasında yaşanan gerilim açısından değil, tüm insanlık açısından çok önemli görmekteyiz. Erkek egemenlikli dünyada toplumun vicdanını esas olarak kadınlar temsil etmektedir.

Kadınlar nerede olursa olsun savaşın erkek egemenlikçi zihniyeti güçlendirdiğini bilmektedirler. Her savaş karşıtı duruş aynı zamanda kadın özgürlük mücadelesinin parçası olmaktadır. Savaşın başladığı yerde ilk önce gerçekler ölür, diye bir söz vardır. Savaşın olduğu yerde esas olarak da demokrasi ve özgürlükler darbe yer. Bu açıdan kadınların çağrısında Kürtler arası birlik temelinde Kürtlerin Ortadoğu ve dünyanın demokratikleşmesinde oynayacakları role vurgu yapmalarını çok değerli bulduk. Kürtler oynayacakları bu rolle en fazla da Kürtlerin özgürlük ve demokratik yaşamını geliştirecekler, Kürtlerin varlığını ve kazanımlarını güvenceye alacaklardır.

Kadınların dostlukla ve içtenlikle Kürtler arası birliğin sağlanması için yaptıkları çağrı bizler için yerine getirilmesi gereken bir görev niteliğindedir. Kürtler için tehlikelerin böyle bertaraf edileceği, fırsatların böyle değerlendirileceği yönündeki ifadeleri de bizlere bu dönemdeki sorumluluklarımızı hatırlatmaktadır. Bu konudaki hassasiyetleri için de minnettarlık duyduğumuzu belirtmek istiyoruz.

Türk devleti Kürtlerin kimlikleri ve kültürleri ile özgür ve demokratik yaşama kavuşmalarını engellemek için Kürtlerin özgürlük ve demokrasi yönlü taleplerine saldırmakta, kazanımlarını da yok etmek istemektedir. Kadın düşmanlığı ile Kürt düşmanlığını paralel yürütmektedir. Kadınların Kürtler arası barış ve birlik çağrısı yapmasından hemen sonra Kürt kadınlarına yönelik saldırıları bu karakterini ortaya koymuştur. Türk devletinin en büyük korkusu Kürt kadınları ile Türkiyeli ve dünyanın her yerindeki kadınlarla kurduğu dayanışma ağlarıdır. Bunu, izledikleri soykırımcı sömürgeci politika ve uygulamalar ile erkek egemenlikli faşist zihniyet ve savaş politikalarına karşı engel olarak görmektedirler. Bu açıdan da özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren kadınları hedef almışlardır.

Biz tüm dünyanın demokratik ve özgürlükçü kadınlarının Kürt kadınlarının kardeşi ve dostları olduklarına inanıyoruz. Dünya kadınları Kürt kadınları ile her türlü haksız ve kirli savaşa karşı ortak mücadele ederlerse savaşların olmadığı özgür ve demokratik bir dünyayı daha fazla yakınlaştırırlar. 21. Yüzyılın kaderini kadınların dayanışması ve ortak mücadelesi belirleyecektir. Biz, kadınların yaptığı çağrıyı aynı zamanda Kürt kadınları ile birlikte başta Ortadoğu olmak üzere, dünyadaki demokrasi ve özgürlük düşmanı güçlere karşı mücadele çağrısı olarak da anlıyor; tüm dünya kadınlarının özgürlük ve demokrasi mücadelelerini destekliyoruz. Onların çağrıları her zaman bizim için yapılması gereken görev olacaktır.

Bu temelde Kürtler arası barış ve ulusal birlik çağrılarına pratikte de cevap olmaya çalıştığımızı, çalışacağımızı belirtiyor, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren tüm kadınları saygıyla selamlıyoruz…”