Nisêbîn’in yiğit savaşçısı Kawa Doğan

Kawa, inandığı ve kendini adadığı bu devrim yürüyüşünde devraldığı bayrağı daha da yükselterek yol alır. Mazlumların ruhu ile direnir ve özgür yaşam yürüyüşüne büyük anlamlar sığdırarak mücadele eder.

Tanıdığımız, gülüşlerine, kavgalarına şahit olduğumuz her gerilla, yüreğimizde büyük bir anlam dünyası yaratır. Onları yıldızlara doğru yolcularken, yarattıkları değerlerin büyüklüğüne tanıklık ederiz. Onların devrettiği bu meşaleyi herkesle paylaşmak ve direniş dolu yaşamlarını anlatmak ise bizim borcumuz. Yüreğimize gülüşü ve mücadelesi ile dokunan bu güzel ve yiğit insanları tam olarak anlatamamanın ya da anlatırken yüreğimizde oluşan acının ağırlığını hissetsek de, biliriz ki onları anlatmamak büyük bir haksızlık olur. Çünkü bu çağın büyük kahramanları, anlatılmayı ve yazılmayı her şeyden çok daha fazla hak ediyorlar. Onlar, her Kürt çocuğunun masallarındaki kahramanlar ve özgür yarınların dokuyucuları. Bir halkı ayakta tutan ve ona mücadele etme cesareti veren de bu kahramanların fedakârca direnişleri. Bu kahramanlardan biri de yiğit bir savaşçı olan Kawa Doğan’dı.

1993'te Nisêbîn'de mücadelenin ateşinin bir meşale gibi yandığı ve halkın büyük bir serhildan ruhuyla direndiği süreçlerde doğar Kawa ve bu ruhla beslenir. Ailesinden, değerlerine bağlılığı ve yurtseverliği öğrenir. Çocukluğu, serhildan ruhu ile mücadele eden, derin yurtseverliğiyle tanınan ve toplumsallığını koruyan Nisêbîn sokaklarında geçer. Daha çocukken yüreğine işler yurtseverlik. O büyüdükçe işgalcilere karşı Mazlumca, Rahşanca ve Egîdce bir öfke de biriktirir. Gördüğü, tanık olduğu her zulüm, öfkesini daha fazla bilerken onu bir adım daha özgür dağlara yaklaştırır. Bu zulme "Yeter!" demeye ve isyan bayrağını çekmeye başladığı zamanlar, Bakurê Kurdistan’da insanlığın en büyük direnişinin ve savaşının başladığı zamanlara denk gelir.

Kawa, yüzünü dağlara döneceği süreçte, işgalci Türk devleti çözüm süreci adı altında bir imha ve tasfiye politikasını devreye koymuş ve yıllarca Kürdistan halkının büyük bedellerle elde ettiği kazanımları hedef almıştı. Gerçekleştirdiği saldırılara karşı halk, öz savunmasını gerçekleştirmek için faşist Türk devletine karşı direnişe geçmişti. Gençlerin öncülük ettiği bu sürece 7’den 70’e herkes katılmış ve tarihi bir direniş yaşanmıştı. Heval Kawa da bu sürece aktif katılan ve büyük bir mücadele ruhuyla bu süreçte yer alanlardan biri olmuştu. Nasıl ki tarihte Nisêbîn, serhildanlarıyla büyük direnişler yazmışsa, bu süreçte de gerçekleştirdiği destansı direnişle işgalci Türk devletinin çok övündüğü özel eğitimli askerlerine "Nisêbîn sendromu" yaşatmıştı. Kawa, bu süreçte halkının onurunu korumak için yüreğinde biriktirdiği tüm öfkeyle soykırımcı Türk devletine karşı savaşmıştı. Soykırımcı Türk devletinin gerçekleştirdiği insanlık dışı saldırılara, yoldaşlarıyla birlikte büyük bir fedai ruhla direnmiş ve ellerindeki silahlarla NATO'nun en büyük ikinci ordusuna karşı amansız, destansı bir direniş gerçekleştirmişlerdi. Bu direniş sürecinde, Heval Kawa yaralansa da bir an olsun bulunduğu mevziyi terk etmeyerek, yoldaşlarıyla beraber büyük bir inanç ve iradeyle halkının özgürlüğü ve onuru için savaşmıştı.

İKİRCİKSİZ BİR YAŞAM

Heval Kawa, Nisêbîn'den sonra özgür dağlara gelir ve mücadelesini burada büyüterek devam ettirir. Aynı mevzide birlikte kaldığı ve büyük bir fedailikle savaşarak şehit düşen yoldaşlarının intikamını yüreğinde büyüterek savaşır. Savaştan edindiği tecrübeler, onu güçlü ve iradeli bir savaşçı yapar. Garê alanında bir süre yoldaşlarının eğitiminde önemli bir rol oynar ve bu süreçte büyük emek verir.

Kawa, sade ve mütevazı kişiliğiyle Apocu ruhun en güzel temsillerinden biri olur. Yüzünden hiç eksik etmediği gülümsemesiyle, yaşama büyük anlamlar yükleyerek yaşayan bir militandır. Nisêbîn’in o derin ve köklü bağlılığı onda can bulmuştur. Kendini adadığı ve varlığını anlamlandırdığı PKK'de daha güçlü mücadele etmenin sürekli arayışı içinde olur. Ruhunu ve yüreğini her zaman Mazlumların, Kemallerin direnişiyle besleyerek onların direnişini ve duruşunu esas alır. Bu ruhla Nisêbîn’de sonuna kadar savaşırken, şimdi dağlarda bu ruhla kendini daha güçlü yaratmak ve zafer kişiliğine ulaşmak için sürekli yoğunlaşır. Mücadelesinde bir kez olsun ikircik yaşamadan, derin bir bağlılık ile özgür dağlarda yol alır. Nisêbîn'de, Apocu ruhla iradesini ve inancını bileyen kişinin asla yenilmeyeceğini öğrenir. Bunun için ruhunu inançla, irade ve intikamla daha da biler. Önder Apo’nun felsefesinde derinleştikçe bilinci daha da netleşir ve devrim yürüyüşünü daha da anlamlandırır.

MAZLUMLARIN RUHUYLA SAVAŞAN BİR MİLİTAN

Heval Kawa, bir süre Başur alanında kaldıktan sonra tekrar Bakurê Kurdistan'a dönmek için ısrar eder. İşgalcilerle daha güçlü savaşmak ve Nisêbîn'in, Cizîra Botan'ın, Sûr'un intikamını almak için Bakur alanına gitmek ister. Geçen bu süre içinde kendini hem askeri hem de ideolojik olarak daha güçlü hazırlar. Katılımı ve duruşuyla yoldaşlarına büyük bir güven veren Heval Kawa'nın önerisi kabul edilir ve Mêrdîn dağlarına doğru yol alır. Bu defaki yolculuğu onun için çok daha anlamlıdır. Bu yolculuk esnasında kendini hedefine daha güçlü kilitler. Önüne çıkan tüm engelleri aşan ve kendini zafere kilitleyen bir Apocu militan olur. Kendinde korkuyu ve ölümü bir kere değil, binlerce kez öldüren bir hareketin militanı olarak, o da korkuyu ve ölümü kendinde öldürmüştür. Bu yüzden adımları ve yürüyüşü zafere doğrudur. Yüzünden hiç eksik etmediği gülüşü, özgür ve umut dolu yarınların müjdeleyicisidir. O, her an yaşama gülümsemeyi bilen, inançlı ve kararlı duruşuyla yoldaşlarına güven veren bir militandır.

Kawa, inandığı ve kendini adadığı bu devrim yürüyüşünde devraldığı bayrağı daha da yükselterek yol alır. Mazlumların ruhu ile direnir ve özgür yaşam yürüyüşüne büyük anlamlar sığdırarak mücadele eder. Soykırımcı Türk devletine karşı büyük bir Apocu ruhla savaşarak, 2020'de fedailer ayı olan Haziran'da ölümsüzler kervanına katılır.