Osê: Kürtleri her şeye razı edemezler!

Özerk Yönetim Eşbaşkan Yardımcısı Emine Osê, Türk devletinin Efrîn'deki insanlık dışı uygulamaları tüm bölgeye yaymak istediğini belirtti. Osê, "Kürtler, her şeye razı olma durumuna getirilmek isteniyor ama sonuç alınamaz" dedi.

Özerk Yönetim Eşbaşkan Yardımcısı Emine Osê, Türk devletinin işgal saldırıları, uluslararası güçlerin rolü ve Suriye rejiminin sessizliğine ilişkin ANF'nin sorularını yanıtladı.

M4 YOLUNUN ÖNEMİ

Türk devletinin Kuze-Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları devam ediyor, özellikle M4 uluslararası yol hattında saldırılarını yoğunlaştırıyor. Bu yolun önemi nedir ve eğer M4 yolu Türk devleti tarafından işgal edilirse bölgeyi nasıl etkiler?

9 Ekim’de Türk devletinin çeteleriyle birlikte Girê Sipî ve Serêkaniyê’ye yönelik başlatmış olduğu saldırılar ve sonrasında, Türk-Rusya ve Türk-Amerika arasında yapılan mutabakatların tüm maddelerinde biz yer almadık. Bizler tek bir noktada görüşümüzü belirtmiştik. QSD bunu açıklamıştı zaten. Savaşı durmak için ateşkes bizim tarafımızdan kabul edilmişti. Ancak; görünen o ki, savaşı durdurma inisiyatifine sahip iki güç olan Rusya ve Amerika tarafından bu durum izlenilmedi. Eğer izlemiş olsalar bile tavır sahibi olmaları gerekirdi. Çünkü, hiçbir şekilde Türk devleti ve çeteleri saldırılarını durdurmadı. Bu anlamda eğer izleme varsa ve tavır alma yoksa o zaman bu başka bir şeyin ifadesidir. O da şunu ifade ediyor ki, Türk devletinin Kuzey-Doğu Suriye topraklarında daha da ileri gelmesi için mesaj veriliyor. Çünkü, hâlâ Til Temir’in etrafında ve kırsalında saldırılar var. Yine, Eyn Îsa’nın etrafında ve kırsalında saldırılar sürüyor. Bu iki uluslararası gücün merkezleri bu yerlere yakın olmasına rağmen, tavır alma yada müdahale etme gelişmiyor. Sonuç olarak anlaşılıyor ki bu güçler arasında kendi çıkarları için birlik söz konusu. Ve bu da bölge halkının kendi sistemine ve demokratik projelerine karşı yapılıyor. Bu alandaki halkımız kendi iradesine, topraklarına ve demokratik projelerine sahip çıkmak için tüm direniş alanlarına katıldı ve tüm dünyaya güçlü bir mesaj verdi. 



M4 uluslararası yolun işgal edilmesi, ne Türk-Rus, ne de Türk- Amerika arasında yapılan mutabakatta yok. Ancak Türk devleti çeteleriyle birlikte saldırılarını sürdürüyor. Türk devletinin M4 yolunu işgal etmedeki amacı, sadece bu alanı işgal etme değil, Kuzey-Doğu Suriye’deki diğer alanları da işgal etme, çembere alma, ambargo koyarak, bölgede çeteler aracılığıyla, kaçırma, öldürme, talan etme, fidye gibi, Efrîn'de hâlâ devam eden insanlık dışı uygulamların aynısını bu bölgelerde de geliştirerek, bölge halkını daha fazla sıkıştırmak, bezdirmek ve bu şekilde bölgeyi tümden boşaltmaktır. Zaten bulundukları bölgelerde bu yöntemleri uyguluyor. Grê Spi'de bunu yapıyorlar. Evlerinden çıkmamış olan gariban insanları çocuklarıyla tehdit ediyorlar, evlerine saldırıyorlar, bu gibi yöntemlerle insanları bezdirip çıkmaya mecbur ediyorlar. M4 uluslararası yolunu alma amacı da bu yöntemlerini tüm bölgede uygulamak istediği için. Bu şekilde Kuzey-Doğu Suriye halkı sürekli olarak onların tehditlerine ve saldırılarına maruz kalacak. Elbette M4 uluslararası yolu bizim için de önemli. Tüm saldırılara karşı QSD kendini savunma çerçevesinde büyük bir direniş sergiliyor. Ancak, uluslararası bu güçler alanda olmalarına rağmen ve saldırıların olduğu hatlara yakın olmalarına rağmen hiçbir müdahale onlar tarafından bu saldırılara karşı olmuyor. Bazen çeteler sıkıştığı zaman müdahale ediyorlar. Çeteler ilerlediği zaman sessiz kalıyor ve müdahale edilmiyor. 

Elbette bu durum bölge halkının dikkatini de çekiyor. Güya bu güçler burada Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak ve bu alanların savunmasını sağlamak için bulunuyorlar. Ancak bugüne kadar bu bölgedeki halkın savunmasını ciddi bir şekilde yapmamışlardır. Zaten eğer bu görevlerini yapmış olsalardı bu kadar insan yerinden edilmezdi. Halk görüyor, onların gözü önünde uçaklar vuruyor, her türlü ağır silah kullanılıyor ancak bu güçler sadece izliyor. Bu halk DAİŞ tecrübesini yaşadı ve tekrardan aynı şeyleri yaşamak istemiyor.

Girê Spî ve kırsalında, yine Serêkaniyê’den çok sayıda mülteci çıktı. Özerk yönetim olarak biz ilk günden seferberlik ilan ettik ve hâlâ bu görevimiz devam ediyor. Biz tüm mültecilerimize sahip çıktık. Serêkaniyê ve Girê Spî halkı için büyük kamplar kurduk. Yine Türk devleti ve çetelerinin halka karşı yaptığı tüm insanlık dışı uygulamaları belgelemek ve bunları tüm dünya kamuoyunda gösterebilmek, hem siyasi hem diplomatik yollarla halkımızın iradesini temsil etmek ve bunlara dikkat çekmeye çalışıyoruz. 

'SURİYE REJİMİNİN İŞGALE KARŞI BİR SAVAŞ KARARI YOK'

Özellikle saldırıların olduğu bölgelerde -Türk devleti ve Rusya arasında yapılan mutabakata göre- Rusya ve özellikle rejim askeri güçleri yer alıyor. Her ne kadar son bazı saldırılarda rejim gücü karşılık verse de Suriye rejimi tarafından bu saldırılara tavır alacak bir açıklama yapılmadı. Aynı şekilde saldırılar devam ediyor, özellikle rejimin tavırsız kalmasını nasıl yorumluyorsunuz? 

Bazı küçük köylerde ve bazı cephelerde yapılan saldırılarda rejim askerlerinin müdahalesi oldu. Ancak bu müdahaleler orada bulunan gücün bireysel inisiyatifiyle olmuştur. Onların kendi yerleri üzerinde saldırı olduğu zaman karşılık vermişlerdir. Yoksa resmi olarak Suriye rejimi tarafından bunlara karşı alınan bir savaş kararı yoktur. Suriye’yi işgal eden güçlere karşı rejimin bir savaş kararı yoktur. Onların yaklaşımı daha çok bu işgalci güçlerin saldırılarıyla bizim demokratik projemize yönelik baskı oluşturma. Tabii bunu yaparken de Suriye’nin bütünlüğünün tehlikede olduğunun farkında değiller herhalde. Her şeyden önce şunu iyi bilmeleri gerekir ki, Kuzey-Doğu Suriye, Suriye’nin bir parçasıdır, her bölgenin ve şehrinin işgal edilmesi Suriye’nin işgalidir. Suriye rejiminin bu şekilde bakması gerekir. Bölgede bulunan askeri güçlerine bu perspektif temelinde yaklaşması gerekir. Ancak, rejim bu duyarlılıktan ziyade, Türk devleti ve çeteleri bizi ne kadar tehdit edecek, baskı oluşturacak ve onlar da bu şekilde bizden ne kadar taviz koparabilecekler üzerinden yaklaşıyor. Çünkü rejim hâlâ 2011 öncesi sürece dönmeyi hesaplıyor. Bu artık mümkün değil. Ben inanıyorum ki Kuzey Suriye'de bulunan hiç kimse 2011 öncesi sürece dönmeyi kabul etmeyecektir. Çünkü, nasıl ki bu halkın DAİŞ ile yaşadığı bir tecrübesi varsa, aynı zamanda rejimle de yaşadığı bir tecrübe var. Bu nedenle rejimin benim halkla hiçbir sorunum kalmamış düşüncesinde ısrar etmesi yanlış. Rejimin bu düşüncesinde ısrar etmesi halinde bilinmeli ki sadece askeri gücümüz değil, halk da 2012 sürecindeki gibi bu rejime karşı duracaktır. Halk rejimin Suriye’nin sınırlarını koruması temelinde gelmesine saygı gösterdi. Bunun nedeni Suriye’nin bütünlüğünü korumaktı. Ancak, bu demek değil, rejim tekrardan merkezi hakimiyetini bu halkın üzerinde kuracaktır. Halkın buna karşı alacağı tavra inanıyoruz. Halkın beklentisi Suriye rejiminin bizim güçlerimizle birlikte Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumayı esas almasıdır. Yine demokratik bir diyaloğun geliştirilmesi ve bu diyalog esası üzerine değişimin olmasıdır.  

'KÜRTLER, HER ŞEYE RAZI OLMA DURUMUNA GETİRİLMEK İSTENİYOR'

Türk devleti ile Rusya ve Amerika arasına yapılan mutabakatlarda Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmaktan ve krizi aşmanın hedeflendiğinden söz ediliyor. Ancak her geçen gün saldırıların artması ve Türk devletinin işgali genişletmesi, buna karşı bu güçlerin sessizliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Amerika ve Rusya gibi uluslararası güçlerin Kuzey-Doğu Suriye’de varlıklarının olması, onları Suriye’de yaşanan krizde alakalı duruma getiriyor. Her biri kendi çapında Suriye krizinin çözülmesi için çalıştığını ifade ediyor. Madem durum çözüme doğru ilerliyor, o zaman şimdiye kadar kendileri tarafından Suriye anayasası için verilen tüm çabalar boşa çıkıyor. Çünkü onların ortaya koyduğu ölçüler ve kurdukları komisyonlar bu halkı temsil etmiyor. Biz Özerk Yönetim olarak, oluşturulacak bir anayasanın bu halkın eliyle olması gerektiğini belirttik. Ne kadar bu halkın iradesi görmezlikten gelinirse bilinmeli ki sonuç alınmayacak. 

Yine farklı bir sistem alternatifleri yok. Tek alternatif bizim kurduğumuz demokratik projedir. Ona da her şekilde saldırı yapılıyor. Hem askeri hem siyasi saldırılıyor. Her türlü diyalog ihtimalinden uzaklaştırılıyor. Bu da gösteriyor ki, Suriye krizini demokratik bir proje çerçevesinde çözme niyetleri yok. Hâlâ tek hedefleri var olan güçleri birbiriyle çatıştırmak, yıpratmak ve kendi çıkarları çerçevesinde istedikleri her şeyi kabul ettirecek duruma getirebilmektir. Halkımız bunun farkındadır ve kurumlarımız da bunun farkındadır. Biz toplum olarak artık önüne ne koysan kabul edecek toplum  değiliz. 21'inci yüzyıldayız.

Biz demokratik sistemlerden söz ediyoruz. Statükocu devletlerin yıkılmasından söz ediyoruz, toplum içinden çıkacak demokratik sistemlerden söz ediyoruz. Bizim projemiz yeni dönemin projesidir. Halkın iradesiyle bu proje toplum içinde gelişmiştir. Onların düşündüğü gibi, saldırı ve baskılarla bu halk yorulmayacak, yıpranmayacak, her şeyi ile bu projeyi koruyacaktır. Uluslararası güçlerin bölge üzerinde yürüttüğü bu politika bizi etkilemeyecektir. Bu halk kendi örgütlemesini yapmış ve sistemini kurmuştur. Moralini kendi askeri gücünden alıyor ve güveniyor. Bu anlamda kendi çıkarları için bölgede yürüttükleri bu politika, ahlak dışı bir siyaset olacak ve hiçbir sonuç almayacaktır. Toplumumuz devrimci bir mücadele verme aşamasına ulaşmış, siyasi ve demokratik bir düzeye ulaşmış, aynı zamanda kendi varlığını koruma düzeyine ulaşmıştır. 

Özel savaş medyası tarafından bizim Eyn Îsa'da bulunan bazı merkezlerimizin Rusya yada rejime teslim edildiği söylemleri doğru değil. 

Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin, Eyn Îsa'da bulunan merkezlerinin yer değişikliği şehir üzerinde saldırıların devam edeceği için mi? Yoksa başka bir nedeni var mı?

Eyn Îsa M4 uluslararası yolun üzerindedir ve her an çatışma ve saldırıların yaşanabileceği bir hattır. Hiçbir gücün bu çetelerin saldırmayacağına yönelik bir garanti verme durumları yok. Bu nedenle alanın savunması için tüm güçlerimiz hazırdır ve önceden nasıl korunduysa şimdi de devam edecek. Yine Girê Spî’ye bağlı kurumlarımız çalışmalarına devam edecek. 

Fakat, Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi olarak 7 bölgenin yönetimi ile çalışmamızı bu şekilde güvenlik sorunu olan bir alanda sürdürmek zorlayıcı olacaktır. Bizim 7 yönetim merkezimizle günlük diyaloglarımız ve çalışmalarımız var. Geliş gidişler sürekli oluyor. Bu şekilde güvenlik sorunu olan bir alanda sürekli geliş gidişler tehlikeye girer ve zorlayıcı olacaktır. Bizim bazı komisyon ve kurumlarımız çalışmalarına yine Eyn Îsa'da devam edecektir. Ancak Özerk Yönetim olarak biz merkezimizi başka bir alana taşımayı esas aldık.