'Rojava Devrimi halkın desteği ile bu günlere geldi'

2012 yılında yaşanan Qestel Cindo saldırısının tanıkları, çetelerin Türk devletinin desteği ile kendilerine saldırdığını fakat tüm imkansızlıklara herkesin toprağını savunmak için direndiğini belirtti.

Tunus'ta 18 Aralık 2010’da bir gencin kendini yakmasıyla başlayan halkların baharı, yüzyıllar boyunca diktatör ve sömürgeci devletlerin himayesinde yaşayan Ortadoğu halkları için özgür ve demokratik bir topluma kavuşma umutlarını yeşertmişti. Birçok Arap ülkesinde halklar ayağa kalmış, sokaklarda özgürlük sloganları yükseliyordu. Bu özgürlük rüzgarları Mısır, Libya, Bahreyn, Suriye başta olmak üzere birçok Arap ülkesine yayıldı. Bu ülkelerde iç savaş ise toplumsal bir kaosun başlangıcını da kaçınılmaz kılıyordu.

Suriye'de başlayan olayların ardından ülke iç savaşa sürüklendi. Rejiminin hak taleplerine karşı sert müdahalesi ve koruyamadığı şehirleri bir bir boşaltması halkları kendi öz savunmalarını yapmaya mecbur kılmıştı. Suriye'de 4 milyondan fazla insan göç ederken yüz binlerce insan da bu çatışmalarda hayatını kaybetti. Yaşanan bu kaos ve iç savaşta yıllarca Suriye rejiminin ayrılıkçı sisteminde yaşayan Rojavalı Kürtler, kendi toplumsal örgütlülüklerini oluştururken, binlerce Kürt genci de topraklarını korumak için canlarını feda etti.

HALK HEM SİSTEMİNİ KURDU, HEM DE ÖZSAVUNMASINI GELİŞTİRDİ

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus projesi çerçevesinde sistemini kuran Rojavalı Kürtler, aynı zamanda Suriye halklarının özgürlük özlemleri için de büyük kazanımlar sağladı. Ancak Türk devleti ve Tayyip Erdoğan Kürt halkının büyük bedellerle sahip olduğu kazanımlarını yok etmek için devrimin başından günümüze kadar Rojava'ya dönük saldırılarını arttırdı. 2011 yılının baharında Suriye Rejimi Efrîn'den çekildikten sonra halk bir yandan kendi imkanları ile toplumsal sistemini ve öz savunmasını kurdu, bir yandan da Türk devleti tarafından desteklenen çetelere karşı halk öz savunmasını geliştirdi.

2011 yılında Türk devleti tarafından Ezaz' da Asifet Şimal adında bir çete örgütü kuruldu. Bu çeteler 2012 yılının Ekim ayında Türk devletinin desteği ile Efrîn'in Êzidî köyü olan Qestel Cindo’ya saldırdı. Türk devletinin bu saldırıdaki amacı daha o dönem Efrîn'i ve bugün Fırat’ın doğusu olarak bilinen bölgeyi tümden işgal etmekti. 2012 yılında yaşanan saldırının tanıkları o günleri ANF’ye anlattı.

‘HERKES KENDİ İMKANLARI İLE ÇETELERE KARŞI DİRENDİ’

Efrîn'in Şera ilçesinin Bafunê köyünden olan Sido Sido, 2012 yılında ile Ezaz aralarında bir savaş çıktığını belirterek yaşananları şöyle anlattı: "Ezaz’dan Ömer Dediği komutasında Asifet Şimal çete grubu sürekli olarak Efrîn’e saldırıyordu. Ömer Dediği deniliyordu ancak onların asıl komutanlarının Erdoğan olduğunu biliyoruz. Halk ellerindeki basit silahlarla o saldırıya karşı durdu. YPG o zaman ilan edilmemişti. Meclislerimiz vardı. Halkın ihtiyaçlarını ve sorunlarını çözmeye çalışıyorduk. Hatta ekmeğimizi bile kestiler. Ekmek getirebilmek için şehit bile verdik. Annelerden, çocuklara kadar, yaşlı genç demeden herkes destek oluyordu. Eğer halkın desteği olmasaydı bu mücadele bu güne kadar gelmeyecekti. Biz kendi topraklarımızı koruyorduk. Onların yaptığı ise talan ve hırsızlıktı."

Kürt halkının kazanımlarının çeteleri rahatsız ettiğini söyleyen Efrîn’nin Bilbilê İlçesinden Ferit Oso şunları belirtti: "Çeteler bu kazanımları kendi ellerine geçirmek için özellikle Yazı bağ ve Dikme taş taraflarına saldırmaya başladılar. Biz o zaman askeri olarak örgütlü değildik. Onlar saldırmaya başladıklarında camiden halka seslendiler. Binlerce insan toplandı ve nöbet tutmaya başladı. Çatışmalar 26 gün sürdü. Çeteler darbe aldıktan sonra Parse Xatun tepesinden çekildiler."

BARIŞ ANNELERİNİN DİRENİŞİ İLE SALDIRILAR KIRILDI

Qestel Cindo köyünden olan Suwat Hiso, köylerinin Êzidî köyü olduğunu hatırlatarak, "Saldırının olduğu gün Êzidîlerin Tac Hilam bayramıydı. Birden bire doçka ve patlama sesleri geldi. Köye havan topları düşmeye başladı. Biz ne olduğunu anlamadık. Halk o gün evlerinden çıkamadı. Onlar da Erdoğan ve Türk devletinin çeteleriydi" dedi.

Bilbilên’den Raco'ya kadar Efrîn’in her şehir ve köylerinden herkesin çetelere karşı ayaklandığını söyleyen Hiso devamla şunları kaydetti: Halk ellerindeki hafif silahlarla çetelere karşı durmaya başladı. Savaşın durması için Efrîn ve Ezaz’ın yaşlıları geldi. Barış anneleri Efrîn’in her yerinden gelerek Qestel’in başından asayiş noktasına kadar yürüdüler. Anneler yürürken çeteler onların üzerine ateş açtı. Ama anneler geri çekilmediler. Oldukları yerde oturdular ve onlara hiç bir şekilde çetelerin Qestel’e girmesine izin vermeyeceklerini söylediler. Bunun sonucunda bazı görüşmelerin ardından bu savaş biraz durdu."

'6 GÜN CEPHEDE SAVAŞTIK'

Bilbilêli Remedan da Efrîn'e saldırı olduğu zaman halk olarak çetelere karşı savaştıklarını kaydederek, "O zaman ellerimizde silahlarımız da yoktu. Köydeki arkadaşlarımızın ellerinde birkaç tane Rusi silah vardı. Bir iki tane de otomatik silahımız vardı. Halk da bize desteğe geldi, altı gün cephede çetelere karşı savaştık" ifadelerini kullandı.

Efrîn’in Tirindê ilçesinden olan Eli, genç, yaşlı, kadın, erkek herkesin savaş alanına aktığını belirterek, "Baston ile yürüyen insanlar bile geldi. Bize üç koldan saldırdılar. Ben iki gün kaldım o savaşta. Onlardan gelip bize teslim olanlar da oldu" dedi. YPG'nin kurulmadığı bir dönemde topraklarını savunmak için mücadele ettiklerini vurgulayan Efrînli Mesut Dede, "Benim yanımda sadece bir tane kleş vardı. O da benim şahsi silahımdı. Arap, Alevi, Çerkes, Êzidî her yerden halk bize desteğe geldi" şeklinde konuştu.

Çetelerin Ezaz'dan kendilerine ağır silahlarla saldırdıklarını söyleyen Doğan Dede, "Biz otomatik ve hafif silahlarla onlara karşı savaşıyorduk. Saldırı başladığı zaman bir çok anne çocuklarının ellerine silah vererek savaşa gönderdiler. Önce ben katıldım savaşa. Daha sonra dayımın oğlu, amcamın oğlu katıldı. Bir çok cephede savaştık, şehit ve yaralı verdik" dedi.

'ÖNDER APO VE ŞEHİTLERİMİZİN ÇİZGİSİNDEN DÖNMEYECEĞİZ'

Qestel Cindo köyünden olan Welat Efrîn, Ezaz halkı ile o güne kadar aralarında herhangi bir sorun olmadığını, ama Türk devletinin çeteleri silahlandırmasının ardından kendi savunmalarını yaptıklarını ifade etti. Efrîn’i korumak için tepelerde mevzi yaptıklarını belirten Welat Efrîn devamla şunları kaydetti: "Biz 15 kişiydik. Parse Xatun tepesi stratejik bir tepe. Bir tepede sadece yedi silahımız vardı. Bir gün yolları kapatmaya başladılar. Zeytinlerine giden insanlar, birilerinin önlerini kestiğini ve Efrîn’i işgal edeceklerini gelip bize söylediler. Bir öğlen vakti saldırdılar. Türk devletinden silah almışlardı.

Bize 3 gün boyunca saldırdılar. Halk desteğe geldi. En son anneler asayiş noktasına kadar girdiler. Ve çözene kadar çıkmadılar. Çatışmalar dindikten bir süre sonra bu sefer de sefer Xezo’ya saldırdılar. Orada Egit ve Şêx adında iki arkadaşımız şehit düştü. Daha sonra Şêx Meqsu'da saldırdılar. Oradaki halk bu sefer Efrîn'e geldi. Efrîn'de halk yokluktan varlık yarattı. Efrîn’i korumamız için halk her şeyini seferber etti. Çocuklarını veriyorlardı, para, erzak veriyorlardı. Efrîn halkı çok acı çekti ama hiç bir şekilde teslimiyeti kabul etmedi. Anneler biz çocuğu şehit düştüğünde diğer çocuğunu gönderiyordu. Her zaman "biz şehitlerimizin ve Önder Apo’nun çizgisini bırakmayacağız" diyorlardı."