‘Rojava direniş sanatıdır’-YENİLENDİ

Şair Hawad’a göre Kürtler ile Berberi Tuareg halkı arasında paralellik bulunurken, şair Anasatassia Politi, Rojava için şiir yazdı.

Rojava’nın Türk devleti ve vahşi çetelerine karşı korunmasının önemine dikkat çeken farklı ülkelerden şahsiyetler, Rojava Devrimi’nin tüm insanlık için olduğuna vurgu yapıyor.

Berberi Tuareg halkından şair Hawad, Berberi halkının özgürlüğü için mücadele eden MAK hareketinden Soraya Sough, Malezya Sosyalist Partisi’nden Sivarajan Aramugam ile Yunanistan’dan şair Anastassia Politi, görüşlerini ANF’den Devriş Çimen’e paylaştılar.

Mahmoudan Hawad veya sadece Hawad, Berberi dili konuşan Touareg halkına mensup şair ve yazar; Fransa’da yaşıyor:

Eğer bir halk uçurumun kenarında ise, varlıkları onlara ne hissettirir? Kişisel tecrübeme göre, kendileri bir uçurumlar zaten.

Ebeveynlerimiz, halkımız, kültürümüzden kaynaklı referanslarımız nedeniyle bizi de aşan durumlarla karşı karşıya olduğumuz zaman, korkunç bir şey oluyor: Kendimiz dahil hiç kimseye güvenememenin verdiği acı. Başkalarından veya kendimizden dolayı acı çektiğimizde ve bu acıyı kader olarak kabul ettiğimizde, bir süreden sonra bu kaderin bizleri bunaltmasına dur demeli; biz onu bunaltmalıyız. Bu bakış açısı sanat, düşünce, şiirle başlar; kendinle ve acınla uğraşmanın zorluğu da buradadır.

Uçurumun kenarında olan bir Kürt veya bir Touareg; hiçbir yoldaşı, müttefiki yoksa ve hiç olmayacaksa, kendi toplumunda dahi hiç umudu kalmamışsa, öncelikle kendi kendisine olan umudunu kaybetmemelidir.

Direnişi sadece Türk, Suriyeli, İranlı veya Iraklı ezenlere karşı eline silah alma olarak algılamıyorum; hayır, bence direniş, kendini ‘yenilmiş’ kabul ediyorsan, önce kendi kendine karşı direnmektir. İmgelemde direniş, direnişlerin en korkuncudur çünkü tüm direnişleri besliyor; daha yoğun, sağlam bir direniştir; bu direniş direnenlere güç veriyor ve aynı zamanda ondan faydalanmak isteyenler için de bir rezervdir.

Yokluklar ülkesinde filizlenen bu direniş, uçurumun kenarında iken ve tüm umutlar kuruduğunda bu direnişte ortaya çıkan umut… Ben bu direnişe inanıyorum çünkü hiçbir ordu onu yenemez. Bütün Kürtleri ve Tuaregleri yakalayıp, onları parçalara ayırabilirsiniz ama bir Kürdün veya bir Tuaregin en küçük bir parçası dahi şiirsel bir direnişi besliyor… Bu hayalin gücüdür. Şiirsel kahramanlık olarak adlandırdığım şey dışında hiçbir imgeleme yoktur benim için.

Tüm bir halkı böylesi hassas bir yolu izleyerek uçurumu aşmalarını sağlamak kolay değildir. Ancak hayalleriyle güneşin de ötesine gidebilenler, zamandan geçenlerdir, fırtınadan geçip gidenlerdir.  Ve umalım ki onların kararlılığına, bakışlarına halel gelmesin, zira kararlılıkları bulaşıcıdır ve hiçbir zaman ölmez. Demek istediğim: Bu durumda olan Kürtler veya biz Tuaregler acımızdan korkmamalıyız. Davalarımız ölmeyecektir.

Türk tanklarına bedenleriyle karşı duran ve tüm dünyayı titreten Kürt kadın ve erkek savaşçılar, dünya korkakça davransa ve onlara yardım etmese de herkesin gözünde ve kalbindedirler. Bu cesaret kırmaları aşmamız gerek.

Kürt (özgürlük) davası da diğerleri de gibi şiirsel davalardır, ki bu davalar müttefiklerinin kaprislerine ve devletlere karşı küçük zaferlerine bağımlı değildirler. Hayır, esas dava var olmak ve oldukları gibi ve olmak istedikleri gibi olan Kürtlere inanmaktır; Köle olmayı reddeden ve her zaman da reddedecek olan Kürtlere inanmaktır. Bu özgürlüğün yok olmasını istemiyoruz ve bunu yok etmeye çalışanlar kendi kendilerini yok ediyorlar.

Ama açıkçası bizler, Kürtler veya Tuaregler eylemlerimizin, çabalarımızın ve hatta hayallerimizin hemen meyvelerini vermesini istememeliyiz. Her türlü yenilginin, dramın ve yıkıma rağmen var olmasını istediğimiz varlığımızın dışında hiçbir çıkar istemiyoruz. Düşman her türlü saldırdığında bazen bir boğa güreşçisi gibi olmak gerektiğini bilmek lazım; kenara çekilebilmeli ve davasının ve acısının şiirselliğine inanan her kadın ve erkek gibi düşmanı hayallerimizin uçurumuna düşürebilmeliyiz.

Bizler bu tartışmayı şiirsel direnişler üzerine başlattık, ki bu yıkıma hayır diyen, egemenlik altında olmaya hayır diyen ruhun direnişidir. Ancak insanlar bana şunu diyebilir: Bizler egemenlik altındayız. Zincirlere bağlı olsak da eğer beynimizde köle olmayı reddediyorsak asla köle olmayacağızdır. Bahsetmek istediğim bu. Yoksa sadece köle olmadığını ve zincirlerinin olmadığını düşünenleri kastetmiyorum, ki bunlar zaten kölelerdir.

Bahsettiğim tarz şudur: Hapsedilmiş dahi olsak beyinlerimizi özgür yapmaktır. Uçurumun kenarında olan bizler, özgürlüğün bu en üst şeklini mükemmelleştirmek zorundayız.

Soraya Sough, Kabilia Bağımsızlık Hareketi (MAK) yöneticilerinden, Barcelona:

Öncesinde El Kaide’ye karşı, daha sonra kendini ‘İslam Devleti’ olarak sunan DAİŞ’e karşı yıllarca savaştıktan sonra şimdi de kendilerini Kuzey Suriye’de Türkiye’nin illegal ve gayrı meşru saldırılarına karşı kendilerini savaş alanında yalnız buluyorlar. Kürt halkına göre, Amerikan birlikleri sınırın bazı bölgelerinden geri çekilmemiş olsa Ankara’nın bu operasyonu mümkün olmayacaktı. Bu saldırılar Türk güçleri ve yandaşlarına Tel Ebyad’dan (Girê Spî) Resulayn’a (Serekaniye) kadar 120 kilometrelik bir sınır hattını işgal etmelerine imkân tanıdı.

Doğrudan Kürt halkının elimine edilmesi ve yerlerine Türkiye’ye sığınan ve Erdoğan’a minnettar olan bir kısım Arap vatandaşlarının yerleştirilmesini öngören bir stratejiyle karşı karşıyayız. Bu stratejinin bir adı var: ETNİK TEMİZLİK! Maalesef, Türkiye azınlıklara yönelik bu tür suçların cezasız kalacağının farkında: 1915-1917 arasında Ermeni halkına yönelik soykırım hepimiz için daimî bir anımsatıcıdır.

DAİŞ’in yenildiği savaşta 11 bini aşkın Kürt yaşamını yitirdi ve bu savaş, binlerce cihatçının Suriye topraklarında tutularak Avrupa’nın her yanında başka saldırılar düzenlemesinin önünü aldı. Kürdistan’da DAİŞ’e karşı verilen mücadele Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında daha büyük bir birlik düzeyinin ortaya çıkmasını da sağladı.

Şu anda orada var olan karşılıklı sosyal sözleşme daha çok Kürtlere ve bölgede yaşayan diğer azınlıklar ile uluslararası topluma sürekli bir barışı getirecek bir güvenlik anlayışına dayanıyor. Kürtlerin varlıkları için yürüttüğü sürekli ve cesur mücadele tam anlamıyla Kürt entelektüellerinin ve düşünürlerinin varoluşsal ikilemini yansıtıyor: “Ya anlaşma ya da halkımızın soykırımı”.

Tüm bu saldırıları durdurmanın zamanıdır ve bu ancak ve ancak farklı Kürt siyasi, kültürel, dini ve askeri fraksiyonlarının birliğiyle mümkün olacaktır. Kürtler tarihleri boyunca güçleri, cesaretleri, en ağır suçlara ve hayal edilebilir en kötü yaşam koşullarına uyum sağlayabilme yeteneklerini ispat etmiş bir halktır. Tüm dünyayı hayran bırakan ve saygıyı hak eden savaşlar: Kobanê savaşı, Şengal savaşı ve daha niceleri sadece cesur Kürt halkının zaferleri olmamalı. Bu savaşlar aynı zamanda barışçıl bir toplum, çevrenin korunması ve aynı zamanda tüm insanlığın ortak mirası olan Mezopotamya’nın kadim dilleri, gelenekleri ve dinlerinin de korunması için gerekli olan projenin gerçekleştirilmesi içindir.

Sivarajan Arumugam, Malezya Sosyalist Partisi (PSM) Genel Sekreteri:

Bizler Malezya Sosyalist Partisi (PSM) üyeleri, Erdoğan yönetimindeki Türk hükümetinin Rojava ve halklarına yönelik saldırılarının sürdüğü bir dönemde Rojava’daki durumdan oldukça endişeliyiz. Yapılan tüm ateşkes anlaşmalarına rağmen Türkiye’nin silahlandırdığı güçler Kuzey Suriye’de ateşkes kapsamındaki alanlara saldırılarını sürdürdüler. Türk güçlerinin askeri saldırıları sadece bölgedeki Kürt halkına yönelik bir soykırım girişimi değil, aynı zamanda Rojava’daki radikal demokratik ve eşitlikçi toplum devrimini yok etmeye yöneliktir.

Rojava Devrimi sadece bölgede ağır baskı gören Kürt halkı için değil, Ortadoğu’da yaşamın tüm alanlarındaki farklı kesimler için de bir umut ışığıdır. Rojava’da demokratik, anti kapitalist, özgürlükçü, feminist ve eşitlikçi bir toplum inşa etme çabaları bölgedeki baskıcı ve despotik rejimlere ciddi bir alternatif oluşturuyor. Bu da Türkiye’deki otokrat Erdoğan rejimini huzursuz etti. Rojava halkı ve daha bir toplum için devrimleri, tüm dünyanın dayanışmasını hak ediyor. Bizler Rojava halkının anti-demokratik güçlerin devam eden saldırılarına karşı direnişlerinin yanındayız.

Anastassia Politi, Fransa ve Yunanistan’da yaşayan tiyatro direktörü, aktris, danışman:

Politi, görüş talebimize şiirle yanıt verdi. Kendisinin Rojava için yazdığı Fransızca şiirinin manasını aşağıdaki gibi tercüme ettik:

ROJAVA

Rojava,

O adın ki,

Güle (roz) benziyor

O ad ki farklı

Işık saçıyor

Umut veriyor 

 

Rojava

 

Maral gözlü kızların

Siyah saçlı

Ellerinde silahlar

‘Medeni’ dünyanın yardımına koşuyorlar

O dünyanın bizzat doğurduğu

Canavarın saldırısına karşı savaşıyorlar

 

Amazonlar

 

Dudaklarında gülüşleri

Savaşmaya giderken

İşte tam onda

Kanlarında çiçekler açıyor

 

Rojava

Özgürlüğümüzün bedeli

Senin fedakarlığındır

 

Rojava

 

Yıldızlı göklerin gibi

Özgür dağların

Bend çekilemez nehirlerin

Çocukların

Kadın ve erkek

Dört bir yandan geliyorlar

Her tarafı kaplamış karanlığa

Umut üflüyorlar

Dünyanın tüm çirkinliğine

Güzellikler saçıyorlar

 

Rojava

 

Vaatler ülkesi

Aşk uyum ve adalet

Hayal eden

Kadının doğayı baktığı

Şehrin hak ettiği yerini

Almaya çabaladığı ülke

 

Rojava

 

Kız saçlı koruyucu meleklerin

Şeytanları kovuyor

 

Rojava

 

Heyecan verici topraklar

Kuzuyu kurttan kurtaran topraklar

 

Şimdi Rojava

 

Yırtıcı kurtlara atılmış

Kendi dostlarınca

Sapık

Alaycı

Kriminel dostlarınca

 

Rojava

Senin ölümün

Güçlülerin ülkesinde

Masumiyete yer olmadığının kanıtı

 

Rojava

 

Evren yıkılıyor

Nankörlük

Çıkar

Ve unutulmanın cenderesinde

 

Ama bil ki

Karanlıklar

Işıkları asla yenemez

 

Rojava

 

Sen ışıksın

Tüm gezegeni

Sürüyorsun

O farkında bile olmadan

 

Saldırıyor sana

Mendeburlar

Halkların hırsızları

Nankörler

Sana diz çöktürmek istiyorlar

 

Tiranın demir pençeleri ensende

O Sultan ki

Ancak yasaklı haremlerinde

Görür kadınlarını

 

Rojava

Kalbim

Kardeşim

Çocuğum

Figan ediyorum

Yıkıntılarının önünde

Unutmayacağım

 

Merci Rojava

Özverin boşuna değil

Büyütüyor bizi

Umut veriyor

İnanç veriyor

Gözlerimizi açtırıyor

 

Yüzlerimiz açık

Omurlarımız dik

Başka bir yüzyılın yaşadığı yerde

O göğe doğru soluyoruz.