Rojava izlenimleri - 3 Karanlığın başkentinde Fırat'ın çocukları

“Kimsenin ağzına alıp konuşmaya bile cesaret edemediği bir dönemde biz geldik korku imparatorluğunun merkezine… Büyük bedeller ödedik ama umudun simgesi olan maviliğin karşısında siyah değil de Fırat’ın çocukları duruyor…”

Bütün dünya onları en çok da 2014’ün başında Suriye’nin en önemli kentlerinden birisi olan Reqa’ya girerken tanıdı. Siyah bayraklar altında ve dünyaya korku mesajı gönderirken girdikleri o kenti, daha sonra ilan edilen sözde ‘Hilafetin’ başkenti olarak göreceklerdi. Bu kent merkezli gün geçtikçe büyüyen bu karanlık düşünce, buradan birçok katliamın ve saldırının kararını alacaktı. Artık dünya, onları yaptıkları katliamların Reqa’dan yayınladıkları dehşet içeren videolarla yakından tanıyacak ama bu çetenin yaptığı onca katliam karşısında kimi zaman sessiz kimi zaman ise kınamakla yetinecekti…

Yarım milyona yakın insanın yaşadığı bu kent, Kürtlerin öncülüğünü yaptığı Demokratik Suriye Güçleri’nin (QSD) tamamen özgürleştirildiğini duyurduğu 17 Ekim 2017’ye kadar egemenliği altında kaldığı DAİŞ’in tam anlamıyla bir katliam merkezi haline dönüşmüştü.

DAİŞ yönetimi altındayken kimsenin giremediği bu kentte uzun bir dönem neler yaşandığı hala tam anlamıyla çözülemedi. Büyük bedeller verilerek özgürleştirilen bu kentte bugün neler yaşanıyor diyerek çıktık yola. Daha kente kilometreler kala otoban kenarındaki büyük bir tabela hissettiriyor bu topraklardaki son 5 yıl içerisindeki güç değişimini… Beşar Esad’ın fotoğrafının çizildiği bu tabela, 2014 sonrasında DAİŞ tarafından tamamen kapatılarak DAİŞ’in bayrağı çiziliyor. Bugün ise her ikisinin de üstü kapatılarak sarı, kırmızı ve yeşile boyanıp altına YPG’nin imzası atılmış durumda.

DAİŞ’TEN SONRA DEĞİŞİM

Kente biraz daha yaklaştıkça etrafta görülen her nesneden veya canlıdan o topraklarda yaşanan savaşın görkemi ve büyüklüğü hissediliyor. Korkunç yıkımlar arasında ilerken, kent girişindeki asayiş noktasında kadınlı, erkekli Kürt ve Arap gençlerden oluşan güvenlik güçleriyle yaşanan kısa süreli diyalogdan sonra bu topraklarda birçok şeyin değiştiği anlaşılıyor.

YENİDEN İNŞA ÇABASI

Savaştan kaynaklı yaşanan enkaz yığınları altında girdiğimiz kent, bir taraftan hala DAİŞ’in izlerini taşırken, diğer taraftan ise sokaktaki canlılık yeniden bir yaşamın inşa çabasını gösteriyor. DAİŞ işgali öncesinde yarım milyonun yaşadığı bu kentte, bugün nüfusun ne kadar olduğu bilinmese de özgürleştirme hamlesinden sonra insanların yeniden topraklarına ve evlerine geri döndüğü söyleniyor.

HALKIN HUZURU VE GÜVENLİĞI

Kentte yaşanan yıkımı, DAİŞ taraftarları başta olmak üzere birçok kesim bir propaganda aracı olarak kullanmaya çalışsa da bu konuyu sorduğumuz birçok askeri yetkili ise burada yaşanan savaşın büyüklüğüne dikkat çekiyor. DAİŞ’in ev ev mevzilendiği veya sivilleri kurban olarak seçtiği savaş sürecinde kentin adete muharebe alanına dönüştüğünü ekliyorlar. Bir taraftan kentin birçok merkezinde kurulan askeri noktalar, diğer taraftan şehir içerisinde çalışma yürüten anti terör birlikleri ve güvenlik güçleri, halkın huzur ve güvenliğini korumak için büyük bir çalışma yürütüyor. Tüm bunların yanı sıra DAİŞ’in savaş döneminde döşediği mayınlar temizleniyor ve günlük olarak DAİŞ’in hücrelerine yapılan operasyonlarla geliştirilecek yeni patlamaların önüne geçiliyor.

ÖZGÜRLÜĞÜN RENGİ DALGALANIYOR

QSD’ye bağlı Reqa’daki güvenlik güçlerinin bir merkezinde geçirdiğimiz günün ardından Tabqa’ya doğru hareket ettik. Reqa’ya nispeten savaşın etkisi Tabqa’da kendisini daha az gösteriyor. DAİŞ’in karanlığından arındırılan bu kentlerde artık siyah yerine geçilen her noktada bölge halkı için özgürlük, güven ve huzur diye nitelendirilen QSD’nin renkleri dalgalanıyor. Reqa’ya 55 kilometre mesafede bulunan Tabqa’nın en büyük özelliği, bugün QSD denetiminde bulunan Ortadoğu’nun en büyük barajına sahip olması. Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi denetimindeki bölgelerin elektrik ihtiyacı bu barajdan sağlanıyor. Aynı zamanda baraj etrafındaki göller, Suriye’nin en büyük su rezervlerini oluşturuyor.

UÇSUZ BUCAKSIZ MAVİ

Gördüğümüz o kadar yıkımın ardından gelmişken o kadar tartışmanın merkezinde olan ve bölgeye can veren Fırat’a gitmemezlik olmazdı. Bir süreliğine dinlendikten sonra çıktığımız merkezden yaklaşık yarım sonra karşılaşmaya başladığımız uçsuz bucaksız mavinin tarifini yapmak hiç kolay değil… Hemen Fırat’ın kenarından bulunan ve DAİŞ tarafından harabeye çevrilen tarihi kalenin surlarından Özerk Yönetim denetimindeki bölgeleri eliyle gösteren QSD’li bir komutan, şunları dile getiriyor: “Kimsenin ağzına alıp konuşmaya bile cesaret edemediği bir dönemde biz geldik korku imparatorluğunun merkezine… Büyük bedeller ödedik ama o karanlık düşünceye bu topraklarda yaşama şansı vermedik, bugün umudun simgesi olan maviliğin karşısında siyah değil de Fırat’ın çocukları duruyor…”

Devam edecek…