Türk DAİŞ'li: DAİŞ'e katılırken polis ve asker yardım etti

DAİŞ'in tutuklu çetelerinden Nevzat Geneli, Türkiye'deki katliamların sanığı İlhami Bali ile İnsani Yardım Vakfı'nda (İHH) tanıştığını açıkladı. Geneli, Bali aracılığıyla DAİŞ'e katıldığını ve geçişine Türk askerinin yardımcı olduğunu söyledi.

DAİŞ-Türkiye ilişkileri her geçen gün biraz daha aydınlanıyor. Türk devletinin teşvikiyle Suriye’ye geçip çeteye katılan ve bugün Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi alanlarında tutuklu olan DAİŞ'liler, nasıl teşvik edildiklerini anlatıyor.
40 yaşındaki Nevzat Geneli de bunlardan biri. Konyalı muhafazakâr bir aileden olan Geneli, 2011 yılında Konya’da gidip geldiği dernekler vasıtasıyla 'Suriye’ye insani yardım' getirdiğini söylüyor. Bu süreçte İlhami Bali ile tanışan Nevzat Geneli, eşi ve 4 çocuğuyla birlikte Bali’nin örgütlemesi ve koordinesiyle 2014'teki Ramazan bayramında DAİŞ’e katılmak üzere Suriye’ye geçer.
Geneli, o dönem geçişlerin Türk devleti tarafından teşvik edildiğini belirterek, Antep’te polisin GBT’lerine baktıktan sonra kendilerine “Nereye gittiğinizi biliyoruz. Doğru yoldasınız. Biz de gelmek istiyoruz ama vatani görevimiz var” diyerek serbest bıraktığını belirtiyor. Sınırda ise Türk askerinin geçişlerine yardım ettiğini ve kendilerine mayınlara basmadan DAİŞ alanlarına nasıl geçeceğini anlattığını söyledi.

‘YARDIM İÇİN BİRKAÇ DEFA SURİYE’YE GİDİP GELDİM’

Geneli, DAİŞ’e nasıl katıldığını sorduğumuzda, Konya’daki derneklerin talebi üzerine Suriye halkına insani yardım toplamaya başladığını ve hazırlanan yardımlarla birlikte Suriye’ye birkaç defa gidip geldiğini söyledi. Geneli, ilk olarak 2011 sonunda Konya’dan  tırlarla Suriye’ye 'insani yardım' götürdüklerini söyleyerek, şunları anlattı:
"İHH’nin yeşil fosforlu görevli elbiseleri vardı, bize onlardan giydirdiler. İşte o zaman gazetelere çıktı. Bakın işte 'İHH Suriye’ye 10 tane tır gönderiyor, yardım kamyonları’ diye. Bizim o kamyonların önünde fotoğraflarımız vardır. Bir kısmı belki gazetelere bile çıkmıştır. İşte o günün devleti. Beni tanıyor yani, yapımı biliyor. O zaman yardımları tırlarla getirdik ve Reyhanlı’dan Suriye’ye soktuk."

‘İLHAMİ BALİ İHH GÖREVLİ ÖNLÜĞÜ GİYMİŞTİ’

Nevzat Geneli, Suriye’ye 'yardım' getirdiği süreçte İlhami isminde biriyle tanıştığını ve DAİŞ’e katılımının da onun örgütlemesi ve yol ayarlamasıyla gerçekleştirdiğini dile getirdi. Bahsettiği kişinin İlhami Bali olup olmadığını sorduğumuzda, soy ismini bilmediğini belirtti fakat İlhami Bali’nin resmini gösterdiğimizde onayladı. Nevzat Geneli, şöyle dedi:
“Evet, o şahıs. Biz yardımları Suriye Reyhanlı’da onunla beraber dağıttık. Bir defa değil üç defa Reyhanlı’ya, oradan da Suriye’ye gittik geldik."
Hatay Reyhanlı’da kendisiyle tanıştığında Bali’nin de AKP'ye yakınlığıyla bilinen İHH görevli grubunda olduğunu ve üzerinde İHH amblemi bulunan önlük giydiğini şu şekilde anlattı: “Konya’dan Reyhanlı'ya geldiğimizde karşılamaya gelen grupta 100 kişi falan vardı.  Gene böyle gazeteciler fotoğraf çekiyordu, insanlar alkışlıyordu. Reyhanlı’da karşılayan grubun içinde İlhami Bali de vardı.  İHH üyesi mi bilmiyorum, onun da üzerinde İHH önlüğü vardı. Onunla o süreçte Reyhanlı’da tanıştık. 2011’lerin sonuydu. Öyle tanıştık."

'İHH ORGANİZASYONUYLA 2. DEFA SURİYE'YE GİTTİM'

İHH organizasyonuyla Suriye’ye 2. defa gittiğinde, Bali’yle diyaloğunun geliştiğini ifade eden Geneli, Bali’nin DAİŞ’in hilafet ilanı ardından Konya’ya, oradan İstanbul’a gidip gelerek, toplanan yardımlarla tekrar gittiğini söyledi.
Geneli, Bali’yle Konya’daki görüşmesine ilişkin şunları belirtti:
“Biz Konya’da gidip evlerden yardım toplayarak Suriye için birkaç kamyon daha yardım hazırladık. İlhami ve yanındaki birkaç tane daha arkadaşı Konya’ya da gelip bunları aldılar. Konya’ya geldiğinde DAİŞ hilafet ilan etmişti, Bağdadi’nin konuşmasından sonraydı.  Ayder’e gittim, baktım İlhami orada oturuyor. Ayder'in misafirhanesinde oturup bir çay içtik.  Reyhanlı’dan çıkıp geldiği için biz de onları misafir ettik.
Konya'da başkalarıyla da görüştü ama kimlerle görüştü, bilmiyorum. 1 gün bende kaldı. İstanbul’a gittiler. Orada birileriyle, derneklerle falan görüştüler. Ondan sonra yeniden yanımıza geldiler. Yardımları da alıp gittiler.”

‘BENİ O DAVET ETTİ VE GEÇİŞİMİ ORGANİZE ETTİ’

Geneli, Bali’nin Konya’da kendisine DAİŞ’e katılma çağrısı yaptığını dile getirerek, şunları aktardı:
“Evimde misafir olduğunda konuştuk.  ‘Abi gel, bak İslam devleti kuruldu. İslam bir yaşam biçimidir. Sen de Suriye’ye gel’ diye konuştu. Ben de, ‘Şu tarihten önce giremem çünkü benim ticari ilişkilerim var, borçlarım var’ dedim.  Bana bir numara verdi. Orada sözleştik. O gittikten ve ben de bütün mali hesaplarımı kapattıktan sonra aradım. Hanımımla istişare ettik ve gelmeye karar verdik. Öyle çıktık.
İlhami’yle daha sonra yüz yüze görüşmedik. O bana telefonda Suriye’ye nasıl gidebileceğimi anlattı ve koordine etti."

TÜRK POLİSİ: BİZ DE GELMEK İSTİYORUZ

Geneli, DAİŞ’e katıldığı 2014 yılında Türkiye’de bu konuda bir seferberliğin olduğuna dikkat çekerek, Türk polisinin bile kendilerini teşvik ettiğini söyledi. Ailesiyle birlikte DAİŞ’e katılmak üzere Suriye’ye geçiş için gittiği Antep’te polisle yaşadığı diyaloğu şöyle anlattı:
“2014 Ramazan ayında sabah ezanıyla arabayla Antep’e girdim. Eşim ve 4 çocuğum yanımdaydı. Aracı geri götürmek için bir arkadaş da yanımdaydı. Antep’te yolda polis bizi durdurdu. GBTlerimize baktılar. Nereye gittiğimizi sorduklarında, ‘Kendimizi gizlemek için gezmeye geldik’ dedik. ‘Hacı abi hoş geldin. Önemli değil nereye gittiğinizi söyleyip söylememen. Biz sizin nereye gittiğinizi biliyoruz. Doğru yoldasınız. Biz de gelmek istiyoruz ama işte görev var. Ben de burada vatan görevi yapıyorum. İnşallah biz de geleceğiz’ dedi.
Polis arabası yolda gelen araçları kontrol ediyor. Size polisle diyaloğu anlatıyorum. Aynen bu diyalog. O dönemde böyleydi. Teşvik ediliyorduk. Orada hatta büyük bir alışveriş merkezi vardı otobandan girdiğinde. Alışveriş merkezinin önünde biri bizi bekleyecekti. Gittik, orada eli yüzü sarılı biri vardı. Şahsi araçlarımızdan inip taksilere bindik. Bizimle gelen arkadaş da benim aracımla geri döndü. Biz sınıra ticari taksiyle gittik.”

‘TÜRK ASKERİ GEÇİŞ SIRASINDA YARDIM ETTİ’

Antep sınırından Suriye Rai (Çobanbey) kasabasına da Türk askerinin yardımıyla geçtiklerini belirten Geneli, “Rai yakınlarıydı. Karakol vardı. Orada Türk askerine ait tanklar falan vardı. Karakolun 200 metre uzağından geçtik. 3 aile birden geçtik, yaklaşık 15 kişiydik. Ama dediğim gibi öyle bir polis engeli yada asker engeli, herhangi bir şeyle karşılaşmadık. Tam tersine yardımseverliklerini gördük” dedi.
Geneli, 'yardımseverlikle' neyi kastettiğini sorduğumuzda da şöyle dedi: "Benim 3-4 valizim vardı. O zaman sağlıklıydım. Ben valizleri aldım. Orada sınırda şöyle birbuçuk metrelik bir çukur var. Benim küçük çocuğum karşıya atlayamıyordu. Asker karşıya geçti. Ben çantaları attım. Hanımımı ben kaldırdım. Karşıya geçebilmesi için hanımımın elinden tutan askerdi. Küçük çocuğumun elinden tutup karşıya geçiren askerdi. Yani öyle bir yerden geçtik. Bir seferberlik vardı ve teşvik ediliyorduk. ‘Hop dur bakalım, sen nereye gidiyorsun’ diye bir şeyle karşılaşmadım."

‘TÜRK İSTİHBARATIYLA BAĞLANTIYA GEÇTİM AMA…’

Geneli, Suriye’ye geçtikten birkaç gün sonra ailesiyle Reqa'ya gönderilir. Reqa’da 2 ay askeri ve dini eğitim aldıktan sonra ailesinin yanına geri döner. Ailesinin yanına döndükten 15 gün sonra Tabka’da pazarda alışveriş yaparken Rejimin hava saldırısında yaralandığını belirten Geneli, DAİŞ’te olduğu süreç boyunca hep tedavi gördüğünü söyledi. 6 kez ameliyat olan Geneli, yakınlarına 'kafir' demediği için DAİŞ tarafından kendisine 'mürciye' denildiğini dile getirdi.
Geneli “Dini olarak DAİŞ’e gittiğimde öz birikimimle gittim, maddi olarak da durumum iyiydi. Kendi tedavimi kendim yaptım. Ama yine de tedavim iyi yapılmadı. Türkiye’ye gitmekte çok ısrar edince, kaçacağımı düşünüp göndermediler. Oysa birçok kişiyi cebine para koyup gönderiyorlardı. O süreçte kayınbabam, babam Türkiye’de devletin tüm kurumlarına başvurdu. Onlar bana DAİŞ içinde Türk istihbaratının bir adamının numarasını yolladılar. Adı Özbek Ali’ydi. Fakat kendisiyle kaç defa bağlantıya girmeme rağmen gelip beni görmedi ve çıkarmadı” şeklinde konuştu.

‘DAİŞ’TE ARADIĞIMIZ HİÇBİR ŞEYİ BULAMADIK’

DAİŞ’e “İslam devletinde kardeşlik düzeni”nde yaşamak için gittiğini söyleyen Geneli, beklediği hiçbir şeyi bulamadığını ve dışarıdan görünen ile içeride yaşananın çok faklı olduğunu söyledi. Geneli, şunları kaydetti:
“Sen organize edilmiş ve planlanmış bir şeyin içine giriyorsun.  Sen sadece işin portre, resim kısmındasın ama resmin içine girince çok farklı şeyler çıktı. Ressamın fırça darbeleri canımızı yaktı. Şöminede yanan ateşi izlemek güzeldir. Ama gidin bir de yanan oduna sorun, cayır cayır yanıyor aslında. Bizim de böyle.
DAİŞ emirleri çok kibirliydiler. Hiçbir şekilde merhamet yok. Biz gittiğimizde her şeyin kardeşlik düşüncesi ve çerçevesinde işleyeceği hayaliyle geldik. Ama ben bunu ne kendim ne ailem için bulamadım. Çıkmak istiyorduk, ben yaralıydım eşim de beni bırakmıyordu, çıkamıyorduk. Türk istihbaratı da yardım etmeyince kaldık. Kaçıp Demokratik Suriye Güçlerine teslim olursak erkekleri ayırıp öldüreceklerini söylüyorlardı. Korkudan öyle kaldık."
Nevzat Geneli, ailesiyle birlikte 3 Şubat 2019’da DAİŞ hâkimiyetindeki Derazor Bahoz'dan çıkarak Demokratik Suriye Güçleri’ne (QSD) teslim olur. Geneli, o tarihten itibaren Kuzey-Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim alanlarındaki cezaevinde tutulurken, ailesi DAİŞ'li ailelerin kaldığı kamplarda yaşıyor.

'BİZİ DEVLET TEŞVİK ETTİ'

Nevzat Geneli, Türk devletinin kendilerinden habersizmiş gibi davranmasına şöyle tepki gösterdi:
“Cephet El Nusra’ya da DAİŞ’e de dünyanın her yerinden insan akışı oldu. Hepsi geçiş için Türkiye’yi kullandı. Türkiye pilot bölgeydi. Türkiye, hudutlarını ve kapılarını sonuna kadar açtı. Günde 500-1000 insan giriş yapıyordu. Türkiye gibi güçlü bir ülkede milli istihbaratın bundan haberi yok muydu? Bugün gelinen nokta ise ‘benim onlardan haberim yok, onlar benim düşmanım’ şeklinde bir yaklaşım. Kardeşim bunu sen besledin, sen ektin!
Sen devletin polis birimi olarak, ‘hemşehrim, bak yaptığın yanlış, sen nereye gittiğini bilmiyorsun. Gel, böyle böyle’ deseydin. Durdursaydın beni orada. Ama yok adam seni, ‘doğru yoldasınız, biz de geleceğiz’ diyerek teşvik ediyor. Hududa geliyorsun, askerin yardımını görüyorsun. Çantanı, çocuğunu o geçiriyor. Elinden tutup seni hendekten o atlatıyor. ‘Şuradan gidin. Şuralarda mayın var, oradan gitmeyin. Keçi patikasından gidin’ diyor. Asker seni doğru yola sevk ediyor. Ben de bu ülkede askerlik yaptım. Devletin talimatı neyse asker onu yapar. O günün askerleri gelene gidene yardım ediyordu. O günkü yardımseverliğiniz nerede?"

İLHAMİ BALİ KİM VE NEREDE?

DAİŞ içinde Ebu Bekir Turki kod adıyla bilinen İlhami Bali, Hatay Reyhanlılı. DAİŞ kurulmadan önce El Kaide'ye bağlı Cephet El Nusra’nın Reyhanlı çalışmalarını yürüten Bali, Cephet El Nusra-DAİŞ ayrışması sonucu DAİŞ’e katılır. DAİŞ içinde 2014-2016 yılları arasında 'Heyetil Hicra' olarak adlandırılan birimde hudut emirliği yapar. 2012’de beri Türk istihbaratının takibi altında olduğu ve telefonlarının dinlediği açığa çıkan İlhami Bali, 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihleri arasında DAİŞ’in gerçekleştirdiği katliamların bir numaralı sanığı.
DAİŞ’in Aralık 2016’da yaktığı 2 Türk askerinden biri olan Sefter Taş’ı tuzağa çekip esir alan kişi olduğu QSD'nin elindeki DAİŞ tutuklularıyla yaptığımız röportajlarla açığa çıkan Bali’nin, 27-29 Mayıs 2019 tarihleri arasında MİT tarafından Ankara’da bir otelde ağırlandığı belirtiliyor.
Birçok DAİŞ tutuklusu, İlhami Bali’yi Hecin’de gördüklerini ve sonrasında ortadan kaybolduğunu belirtiyor. DAİŞ tutuklusu Nevzat Geneli ise Bali’yi yaklaşık 1 yıl önce Derazor Xiraniç’te gördüğünü daha sonra çete içinde kendilerine, Türkiye’ye kaçmaya çalışırken uçaklar tarafından vurulduğunun söylendiğini dile getiriyor.
Birçok DAİŞ tutuklusuyla yaptığımız mülakatlarda ise Bali’nin 2017’de Antep grubuyla ve Türkmenler olarak bilinen, DAİŞ’in olası yeni halifesi Abdullah Qardaş ile ilişkilerinin derinleştiği ve dış operasyonlar ekibinde (alaqat hariciye) yer aldığı belirtiliyor. Birçok DAİŞ tutuklusu İlhami Bali’nin İdlib yada Türkiye’de olduğunu düşünüyor.