Türk devletinin Efrîn'deki barbarlığı sınır tanımıyor

Türk devletinin Efrîn'deki barbarlığı sınır tanımıyorİşgalci Türk devleti ve çeteleri Efrîn'de insanlık suçu işlemeye devam ederken, uluslararası devletlerde ise yaşanan vahşeti seyirci kalıyor.

Türk devleti ve çetelerinin Efrîn işgalinden bu yana Efrîn'de yaptıkları talan, hırsızlık, katliam, tecavüz ve doğa katliamı her geçen gün daha fazla artarak devam ediyor. Efrîn'de yaşayan halka hiçbir yaşam alanı bırakmayan Türk devleti ve çetelerinin zulmüne uğrayan aileler her türlü zorluklara rağmen, ölümü göze alarak bir umutla kaçıp kendini kurtarmaya çalışıyor. 3 ay boyunca yaşanan barbarlığa tanıklık eden X. H'de kaçmayı başaranlardan biri. X.H 3 ay boyunca Efrîn’de yaşadıklarını ANF’ye anlattı.

HALKIN HER ŞEYİNE EL KOYUYORLAR

Efrîn merkez ve köylerinde artık halka hiçbir şekilde yaşam şansının bırakılmadığını söyleyen X.H, her tür zorlu yaşama razı olduklarını ama Türk devletinin işgali altında yaşamaya razı olmadıklarını belirtti. Eşi ve çocukları ile birlikte 3 ay boyunca Efrîn'in Maratê köyünde kaldıklarını anlatan X.H yaşadığı zulmü şöyle ifade etti: "Benim evimi uçaklar vurmuştu. Evim yerle bir edilmişti. 3 gün önce Efrîn'den çıktım.

Baktık zulüm var, ihanet var, insanları yakalıyorlardı, her şeylerine el koyuyorlardı, insanlara işkence ediyorlardı çok para istiyorlardı. Beni tutukladılar. 10 gün hapiste bıraktılar. Bir evi hapishane yapmışlardı. Bana işkence yaptılar. Kendimi kurtarmak için para verme sözü verdim. Bırakmaları karşılığında beş gün içinde onlara 5 bin dolar getirmem şartıyla bıraktılar beni. Ama paramız yoktu. İşimiz yok, yollar kapalı, çalışma koşullarını bırakmamışlar. Sende zaten ne varsa alıyorlar. Bir kuruşun da olsa senin ölümün pahasına senden alıyorlar."

BİZ ÇÖLE RAZIYIZ AMA ÖYLE BIR YAŞAMA RAZI DEĞİLİZ

5 gün dolmadan annesini, babasını, eşini ve çocuklarını alarak Efrîn'den kaçtıklarını söyleyen X.H, "Babam 80 yaşında, annem 70 yaşında ve çocuklarım küçük. Yolda çocuklarım aç ve susuz kaldı. Ama biz her şeyi göze aldık. Artık sesimizin duyulmasını istiyoruz. Bizler köyümüzün, şehrimizin, topraklarımızın yanı başındayız ama korkudan gidemiyoruz.

Uluslararası insani kurumların ve devletlerin buna sesiz kalmaması lazım. Şimdi Serdem kampındayız. Burada kafamız daha rahat. Fakat, orası kendi evimiz ve toprağımız olduğu halde rahat değildik. Biz bu çöle razıyız ama öyle bir yaşama razı değiliz. Bunun görülmesini istiyoruz. Bu zulmün ve işgalin görünmesini istiyoruz" çağrısında bulundu.

İNSANLARI SU KUYULARINA ATIYOR, DOĞMAMIŞ BEBEKLERİ KATLEDİYORLAR

Hemen yer köyde onlarca kadının kaçırıldığını ve bunların büyük bölümünün geri getirilmediğini ifade eden X.H konuşmasının devamında şunları belirtti: "Efrîn'de kalan her Kürt onlara göre Apocu. İnsanları su kuyusuna atıyorlar, doğmamış bebeği öldürüyorlar. Ağaçların Apoculukla ve Kürtlükle ne alakası var, ağaçları kesiyorsun. Efrîn'de işkence, hırsızlık ne dersen var. Orada Türk devletinin yanında hırsızlık normal olmuş.

Benim evim de ne varsa alıp götürmüşler. Kapıdan pencereye hatta kabloları bile söküp almışlar. Evim tümden yıkılmış zaten. Kadınları kaçırıyorlar. Birçok köyde kadınları kaçırıyorlar ve kaçırılan 20 kadından bir tanesi ancak geri gelebiliyor. Hepsini kendilerine alıyorlar. Bunların hepsi tespitlidir. Onların her şeyi, dinleri imanları paradır."

EFRÎN'DE OLANLAR UTANÇ VERİCİ

Türk devleti ve çetelerin halkın paralarını gasp ettiğini vurgulayan X.H, "Para alabilmek için çeşitli bahanelerle insanları suçluyorlar. Diyorlar, 'sen örgütlesin, onlar için çalışmışsın, 5 bin dolar vereceksin, 7 bin dolar vereceksin. Bizim ne işimiz var ne de elimizde paramız. Nereden getirip vereceğiz? Hayvanları öldürüyorlar, doğayı katlediyorlar, çocukları öldürüyorlar, yaşlı insanları öldürüyorlar, hapse atıyorlar. Paramız yok dediğimizde, 'Hapishanemiz iyi, sen parayı bulana kadar hapiste kal' diyorlar.

Efrîn’deki hapishane şimdi doludur. Matê de bir hapishane vardı, şimdi burada 300 kişi var. Metê'de br hapishane var, aylardır kayıp olan ve ailelerin her yerde aradıkları çocuklar bu hapiste tutuluyor. Bunlar benim bildiklerim, birçok kişiyi öldürmüşler. Her köyde kendilerine bir hapishane kurmuşlar. Efrîn’de olanları anlatmak utanç verici" diye konuştu.

İNSANLARDAN HARAÇ ALIYORLAR

Daha önce evlerinin Efrîn merkezde olduğunu söyleyen X.H, Türk devletinin işgalinin ardından Efrîn köylerine taşındıklarını ifade etti. Toplamda 7 köy dolaştığını kaydeden X.H, hiçbir köyde yaşamlarını sürdürecek kadar rahat olamadıklarını belirterek şunları vurguladı: "Efrîn dışındaki akrabalarını Efrîn'e getirmeleri için insanları tehdit ediyorlar. Diyorlar, "Ya onları getirteceksin ya da para ödeyeceksin. Senin evini yıkarız, çocuklarını kaybettiririz."

Onlar bir kişiye bir milyon Suriye parası ceza kesiyorlar ve eğer o kişi Efrîn’e bir aile getirtebilirse, bir milyonun yarısını o, yarısını da getirttiği kişi ödüyor. Her köyde insanlara akrabalarını getirmedikleri için ceza kesiyorlar. Şimdi her köyde aileler mecburi her ay onlara 200 bin Suriye parası ödemek zorunda. Benim anlattığım bu zulüm ve acı Efrîn'in 360 köyünün hepsinde yaşanıyor."

'ERDOĞAN EFRÎN'E SOYKIRIM İÇİN GELDİ'

Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın YPG/YPJ’yi bahane ederek Efrîn'e saldırdığını söyleyen X.H, devamla şunları belirtti: "Aslında yaptıkları terördür. Annesinin karnındaki bebek de YPG/YPJ'li miydi? Yıktığın evler, kesilen ağaçlar, katledilen hayvanlar bunlara nasıl bir bahane bulacaksın? Herkes gördü, onlarca çocuk öldürüldü, yaşlı öldürüldü. Yine onlarca insan ayaklarını, ellerini, gözlerini kaybetti.

Efrîn'de ne varsa hepsini yok ettiler. Güzel olan hiçbir şey bırakmadılar. Erdoğan’ın hedefi sadece YPG/YPJ değildi. Onun hedefi soykırım gerçekleştirmekti. Katliam gerçekleştirmekti. Bunu da yaptı, yapıyor. Tüm uluslararası insani kurumlar ve devletler buna sessiz kalmamalı. Herkes artık bu zulmü görüyor. Bir an önce buna çözüm bulunması gerekir. Ne evimiz kaldı ne bahçemiz, ne ağaçlarımız her şeyimiz gitti. Biz kimseden bir şey istemiyoruz. Sadece kendi eski yaşamımıza geri dönmek istiyoruz."