Türk ordusunun silahları DAİŞ’e gitti

Türkiye’de özel harekat polisleri ve askerlerle birlikte şirketleşip DAİŞ’e silah ve askeri malzeme sağlayan Yunus Emre Sakarya, “Türkiye DAİŞ’e çok daha fazla yardımcı olmak istedi” diyor.

Interpol tarafından kırmızı bültenle aranmasına rağmen Türkiye’de faaliyet yürüten, gözaltına alındığında özür dilenip bırakılan ve şimdi QSD’nin elinde tutuklu bulunan DAİŞ’li Yunus Emre Sakarya, 2014 yazında DAİŞ askeri ve elektronik alım sorumluluğu yapan Sakarya, Ankara Gölbaşı Polis Özel Harekat Müdürlerinden Levent Karakaş’la ilişkilenip işini büyütür. Ankara Jandarma Lojistik Genel Komutanlığı’ndaki askerlerle de anlaşarak Karakaş’la birlikte 5 Kasım 2015’te Profesyoneller Elektronik Ticaret İthalat ve İhracat Limited Şirketi’ni kurar. DAİŞ’e tüm askeri malzeme ve silahları bu şirket yoluyla ya da Jandarma Lojistik Genel Komutanlığı’ndan sağlar.

El Kaide ile 2010’dan itibaren hareket edip 2012’de önce Mısır, sonra Libya’ya giden, 12 Eylül 2012’de Bingazi’deki ABD Konsolosluğuna yapılan saldırıya katılan ve 2014 başından Ocak 2017’ye kadar Türkiye’de DAİŞ’in askeri malzemelerini alan DAİŞ elemanı Yunus Emre Sakarya, Polis Özel Harekat (PÖH) ve Jandarma Komutanlığı’yla ticaretini, Türkiye-DAİŞ ilişkilerini anlattı.

PÖH MÜDÜRÜYLE TANIŞMA

Yunus Emre Sakarya, Türkiye’de rahat bir biçimde kendi şahıs şirketiyle DAİŞ’e elektronik ve askeri malzeme temin edip Suriye’ye gönderirken Ankara Gölbaşı’da PÖH Müdürü Levent Karakaş ile tanışır. Sakarya, Almanya’daki eşini Türkiye’ye getirmek için yol ararken Levent Karakaş’la gittiği bir avukat bürosunda konuştuğunu anlatıyor.

Avukat bürosuna şirketinde çalışan birinin tavsiyesiyle gittiğini belirten Sakarya, Ankara’da evinin basılıp TEM’e götürülmesinden kısa bir süre sonra bu tanışmanın yaşandığını söylüyor. Sakarya, o gün “Benim oraya gideceğimden bilgi almış gibiydi” diye konuşuyor. Sakarya, Levent Karakaş’ın da hazır olduğu yerde avukata Suriye’de Cephet El Nusra ve DAİŞ’te kaldığını anlattığını söylüyor. Orada Karakaş’ın PÖH elemanı olduğunu öğreniyor. Karakaş’la tanışmalarının aynı akşamında Ankara’da bakanların gittiği Protokol Et Lokantası’nda buluşarak askeri malzemeler ve ticaret üzerine konuştuklarını anlatıyor. Sakarya o gece eşinin Türkiye’ye girişi için Karakaş’a 10 bin dolar verdiğini belirtiyor. Eşinin resmi yol dışında gelmeyi kabul etmemesinden dolayı eşiyle yollarını ayırdıklarını belirtiyor.

Levent Karakaş’la artık günlük görüşmeye başladığını kaydeden Yunus Emre Sakarya, “Adamın çok güçlü bağlantıları vardı. Rusya bağlantısı çok güçlüydü” diye konuşuyor.

TÜRK KOMUTAN SİLAH REKLAM YAPIYORDU

DAİŞ elemanı Yunus Emre Sakarya, PÖH müdürlerinden Levent Karakaş ile tanıştıktan sonra Türk ordusuna mensup komutan ve askerlerle de tanışıyor. Sakarya jandarma komutanlarıyla tanışmasını şöyle anlatıyor: “Eve ihtiyacım vardı. Levent’e söyledim. Levent bana Ankara Etimesgut’ta bir daire buldu. Dairenin sahibi bir jandarma komutanıydı. Ankara jandarma genel komutanlığına gittik. Oraya girdiğimizde zaten kimliklerimizi aldılar ve GBT’ye baktılar. Orada DAİŞ’li olduğumun ve arandığımın çıkması gerekiyor.

Komutanla tanıştım. Komutanın sağ kolu Mehmet başçavuştu. Komutan başçavuşa, ‘Yunus’a yardımcı olalım’ dedi. Komutan bana, ‘yeni oyuncaklar geldi’ dedi. Nusaybin ve Cizre’de kullanılan silahları gösterdi. Komutan bana reklam yapıyordu. Bu komutan bir heyetin içindeydi. Tüm Türkiye silahlı kuvvetlerin alışverişini yapıyordu.”

TÜRK ORDUSUNDAN DAİŞ’E ASKERİ MALZEME

DAİŞ’in acil siparişlerini Jandarma Lojistik Komutanlığı merkezinden karşıladıklarını ifade eden Sakarya, “Oradan kasklar vb. aldık araca. Fotolarını çekip DAİŞ’e gönderdim. Böyle askerlerle görüşmemiz de ve alımlarım devam etti.

Bir keresinde DAİŞ acil termal dürbün istedi. Acil olunca yurt dışından sipariş ve gelmesi zaman alıyordu. Bu nedenle direkt jandarmadan alıyordum. Çünkü DAİŞ’in bekleme zamanı yoktu. Savaş devam ediyordu. Bir kere DAİŞ termal kamera istedi. Onları ancak Amerika’dan ordu alabiliyordu. Biz de ordudan 155 bin dolara üç tane kamera aldık.”

PÖH VE ASKERLE ŞİRKETLEŞME

Yunus Emre Sakarya, Jandarma Lojistik Komutanlığı ve Levent Karakaş’ın Almanya’dan gelen Türk polis arkadaşıyla yürüttükleri tartışmalar sonucunda Ankara Keçiören merkezli Profesyoneller Elektronik Ticaret İthalat ve İhracat Limited Şirketi’ni kurmaya karar verdiklerini anlatıyor.

Yunus Emre Sakarya, “Askerlerle görüştüğüm süreçte Levent’in bir arkadaşı Almanya’dan geldi. O Türk polisiydi. O süreçte Almanya’da görev yapıyordu. O da ‘Almanya’da işlerin olursa ben yapayım’ dedi. Benim işim Almanya’ya düşerse ondan istiyorum. O benim için orada şirketlerle görüşüyordu. Levent benim ortağımdı. Onunla tanıştıktan sonra DAİŞ için ticaretim daha fazla askerileşti. Fakat o süreçte şahıs şirketim Yunus Emre Sakarya da yürüyordu. Yani iki şirket bir arada yürüyordu. Ben hiçbir zaman şirketsiz kalmadım” diye konuşuyor.

BAKANLIKTAN ÖZEL İZİN

Daha önce de kendi şahıs şirketiyle Almanya, Amerika, Rusya, Hong Kong gibi ülkelerden askeri eşyalar getirip DAİŞ’e gönderen Sakarya, PÖH elemanıyla kurdukları şirketin ardından işlerinin daha da büyüdüğünü dile getiriyor. Sakarya, “O şirket daha büyük olmak içindi. Bazı şirketler bu eşyalar Suriye’ye gidecek, diye korkuyorlardı. Ben de o zaman Levent Bey’i gösteriyordum. Bu Türk Emniyet Müdürlüğü’ne gidecek’ diyordum. Oradan da tabi aynı aralıkta Emniyet Genel Müdürlüğü’nden ithalat izinlerim oluyor. Belgelerim var. Bir kere askeri botlarım geldi Almanya’dan, gümrükte sıkıntı çıktı. Levent Bey’in aracılığıyla Ekonomi Bakanlığı’ndan izin çıktı. Ekonomi Bakanlığı bana, ‘Malzemelerin İstanbul gümrükten Türkiye’ye giriş yapmadan direkt Suriye’ye sokulması olumlu görüldü’ diye izin çıkardı” diyor.

REİS’İN ADAMLARI BUNLAR

Yunus Emre Sakarya, Interpol kendisini araması olmasına rağmen PÖH Müdürü Levent Karakaş aracılığıyla Gölbaşı’ndaki merkezden başvurduğu gün bir saat içinde pasaport aldığını belirtiyor. Sakarya, Levent Karakaş’ın Erzurumlu, aşırı milliyetçi ve Osmanlıcı olduğunu söylüyor. Sakarya, “Levent çok pahalı bir jeep kullanıyordu. Aracında Gürcistan plakası vardı. Levent’in yakın arkadaşı olan o kişi de bir istihbaratçı. Türkiye-İran altın meselesini belki duymuşsunuzdur. Bu adam özel uçaklarla Erdoğan’ın dolar ve altınını taşıyor. Bu adam Levent’in üstü. Bunları Levent bana anlattı. Zerrab’ı da duymuşsunuzdur. Onun da üstü gibi bir şey. Aslında bunlar bir ekip. Hepsi birbirini tamamlıyor. Biri istihbarat daire başkanı, biri ordu vb. tüm etkili yerlerdeler. Her ülkede bir resmi devlet vardır, bir de kara işleri yapanlar vardır. Onlara ihtiyaç vardır. Hepsi birlikte bir yumruk gibidir. Bakanlıklar falan hepsi bunları bilir aslında. Beni de biliyorlardı. Beni adliye bilmez, her şeyim resmidir ama istihbarat bilir ve göz yumar” diye konuşuyor.

DAİŞ’E URANYUM SATACAKLARDI

Yunus Emre Sakarya, Levent Karakaş’ın Rusya’daki güçlü bağlantılarına bir daha değiniyor ve Karakaş’ın DAİŞ’e büyük kitlesel katliamlarda kullanılacak bomba yapımında kullanılan Uranyum ve kırmızı civa satmak istediğini anlatıyor.

DAİŞ içinde hem dar yönetimde lojistikten sorumlu Ebu Muhammed Iraki hem de DAİŞ sözcüsü Ebu Muhammed Adnani’ye bağlı çalışan Yunus Emre Sakarya, “Kırmızı civa çok pahalıydı. Levent, kırmızı civa için 8 milyon dolar istiyordu. DAİŞ bunu kabul etmedi. Ben Adnani’ye bağlantımız Jorc aracılığıyla uranyum bulabileceğimizi söyledim. Adnani istedi. Tam sağlayacakken Adnani vuruldu. O iş öyle bitti” diyor.

UÇAKSAVAR GEÇİRECEKTİK

Sakarya, DAİŞ’e gereken askeri malzeme ve silah için Türkiye sınırlarında her şeyin örgütlü olduğunu, kendisinin de Jandarma İstihbarat komutanlarıyla görüştüğünü ifade ediyor. Sakarya, devamla şöyle konuşuyor: “DAİŞ’e uçakları düşürmek için uçaksavar füzeler lazımdı. Levent’in Rusya’da ordu içindeki bağlantılarıyla bunu ayarladık. Rusya’dan Türkiye’ye girmesi için de yolu ayarladık. Levent, bu iş için beni Jandarma İstihbarat komutanlarının bağlantılarıyla da görüştürdü. Onlarla da Türkiye-Suriye sınırından geçiş yolunu ayarladık. Fakat Türkiye içinde sıkıntıydı. MİT daha önce bu şekilde deşifre olmuştu. Ben çok büyük para gerektiğinden bu riski göze alamadım ve işi durdurdum.”

LİBYA İÇİN İSTANBUL’DA MİSAFİRHANE

Sakarya, Türkiye’de DAİŞ için yaptığı askeri ticaret ve Türk devletiyle ilgili pek çok detay anlatıyor. Bunlardan biri de DAİŞ’in hemen tüm yaralı ve hastalarını Türkiye’de tedavi ettirebildiği. Türkiye’de bazı DAİŞ elemanlarının devlet hastanelerinde, bazılarının da anlaşmalı olarak özel hastanelerde tedavi ettirildiğini söylüyor. 2014’te İstanbul’da Libyalı DAİŞ elemanlarının tedavi edildiği özel bir hastanenin olduğunu, yine İstanbul Bomonti çevresinde Libyalı DAİŞ elemanlarının kaldığı bir misafirhaneden söz ediyor. Sakarya, “DAİŞ o süreçte Libya’da yeni bir cephe açıyordu. Libya’ya geçecek olan DAİŞ’liler gelip bu misafirhanede kalıyordu. Yine Libyalı yaralılar da burada kalıyordu. Ben de o süreçte o misafirhaneye bir arkadaşımı ziyaret için gittim.”

TÜRK İSTİHBARATI REQA’YA GELDİ

Sakarya ile konuşurken DAİŞ’e mi “Türk devletine mi daha fazla bağlı ve sempati duyuyor” diye düşünüyorsunuz. O anlattığı her şeyi normal ve olumlu görüyor. Gazeteci Can Dündar’ın Suriye’ye cihatçılara gönderilen MİT TIR’ları konusundaki haberi üzerine konuştuğumuzda ‘buna hakkı yoktu’ diyor. Sakarya, “Türk devleti DAİŞ’e çok daha fazla yardım etmek istedi Ama DAİŞ bunu yetirince değerlendirmedi” diyor ve şöyle devam ediyor: “DAİŞ isteseydi çok daha fazlasını alırdı. Her türlü silah DAİŞ’e açıktı. DAİŞ’e çok daha fazla adam gidebilirdi. DAİŞ hatalı davrandı. MİT, 2016’da Reqa’ya Ebu Muhammed Iraki ve Ebu Muhammed Adnani’yle anlaşmaları konuşmaya geldi. DAİŞ bazı yeni anlaşmalar için geç kaldı. DAİŞ’ten bir tampon bölge kurmak için Cerablus, Mare, Exterin, Bab’ı istediler. DAİŞ sadece Cerablus’tan çekildi.”

TÜRKİYE DAİŞ’E ÇOK SAYGILI DAVRANDI

Yunus Emre Sakarya, Türkiye’nin DAİŞ’e çok saygılı davrandığını belirterek, örnek veriyor: “Benim Heyet Hicra’da (DAİŞ’in sınırla ilgili birimi) bir arkadaşım vardı. O bana anlattı. 2017’de Türkiye ve DAİŞ arasında Bab çatışması devam ederken Türk istihbaratı İstanbul’daki DAİŞ misafirhanelerinin sorumlusuna gidiyor ve uyarıyor. İstanbul’daki 35 misafirhane için, ‘üç hafta içinde bunlara baskın yapacağız. Siz buraları boşaltın, aramızda bir sıkıntı olmasın’ diyor. Bu, saygılı bir davranış değil mi?”

ASKERLERİN YAKILMASI SIKINTI YARATMADI

O süreçte halen Türkiye’de olan Yunus Emre Sakarya’ya DAİŞ’in 2 Türk askerini yakmasının Türkiye içinde ve Suriye’deki DAİŞ’le ilişkileri etkileyip etkilemediğini sorduğumuzda, etkilemediğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor: “Hiçbir sıkıntı olmadı. Ben o zaman Türkiye’deydim. O zaman zaten videoyu herkes görmedi. Türkiye internetten kaldırttı. İlişkilerimizi de etkilemedi. Suriye’deki arkadaşlarımdan orada da farklı bir sıkıntı olmadığını öğrendim.”

OCAK 2017’DE REQA’YA

Sakarya, Ocak 2017’de DAİŞ’in yeni projeler için çağırmasıyla Suriye’ye dönüyor. Sakarya Bab El Hewa sınır kapısından geçtiğini ve DAİŞ’in kendisine VIP yol ayarlamasıyla hızlıca Türkiye’den Reqa’ya kadar gittiğini söylüyor. Sakarya, QSD’nin Reqa’yı özgürleştirme hamlesi gerçekleştirmesi dolayısıyla işlerinin aksadığını ve Meyadin’e geçtiklerini, burada DAİŞ’in lojistiğinde ‘elektronik bölüm emiri’ olduğunu ileri sürüyor.

DAİŞ’LİLERE ‘BİZE KATILIN’ TEKLİFİ

Sakarya, şu anda İdlib, Efrîn, Cerablus vb. yerlerde, Türk devleti işgalinde olan ya da etkinliğinin fazla olduğu alanlarda DAİŞ elemanlarının da bulunduğunu belirterek, şunları paylaşıyor: “Orada kimlik aldılar ve resmi olarak yaşıyorlar. DAİŞ’li oldukları da biliniyor. Kimlikleri veren Türkiye. Türk istihbaratı onlarla konuşuyor. Normal hayat yaşayanı var, ticaret yapanı var, savaşanı var. Ben Hecin’deyken bazı Rus ve Çeçen DAİŞ’lilere teklif geldiğini duydum. Hecin günlerinde Fırat Kalkanı Güçleri bunları aradı. ‘Buraya gelin, kimse size dokunmayacak, bizimle birlikte savaşın’ diyorlardı. DAİŞ’lilerin halen savaşmak isteyenlerine ‘gel bize katıl’ diyorlardı.”