Varto: İdlib, Türkiye’nin varlığını belirleyecek

Serhat Varto: Türkiye, İdlib’te başarısız kalırsa Efrîn siyasetini ilerletme gibi bir şansı kalmayacak. Efrîn’de ne olacağı biraz da İdlib operasyonunun akışına bağlıdır.

KCK Dış İlişkiler Komitesi Üyesi Serhat Varto, Türkiye’nin DAİŞ’in Kobanê’deki yenilgisinden sonra Suriye’de bir aktör olmaktan çıktığını hatırlatarak, “Siyasetini, sadece Kürtler bir şey kazanmasına dayandırmış. Bu siyasetinde de tıkanmış. Sahadaki gelişmeler onu sürüklüyor. Bazen Amerika’nın tarafına bazen de Rusya-İran tarafına itiyor” dedi. İdlib konusunda Rusya, rejim ve İran ile Türkiye arasında oluşacak çelişkilerin, Efrîn’deki direnişin büyütülmesi için daha fazla imkan sağlayacağını kaydeden Varto, Türkiye’nin İdlib karşılığında Efrîn-Cerablus hattında ağırlığını koymak isteyebileceğini ama bunun kalıcı olamayacağını vurguladı.

KCK Dış İlişkiler Komitesi Üyesi Serhat Varto, ANF’nin sorularını yanıtladı. İki bölümden oluşan söyleşinin ilk bölümünü paylaşıyoruz.

Suriye rejimine bağlı güçler, neden böyle bir dönemde Qamişlo’da Asayiş güçlerine saldırdı, bu merkezi bir kararın sonucu muydu?

Asayiş’in açıklamasından anlaşılıyor ki; rejim fiili olarak iktidarını geliştirmek istiyor. Qamişlo’da birkaç genci almaya çalışmakla ‘Suriye’nin hepsi benim denetimim altındadır, her yerde her şeyi yapabilirim’ diyor. Bunun adımlarını da atıyor ve nasıl bir tutum alınacağını görmek istiyor. Kuşkusuz bu durum, sorunları daha çok derinleştirir.

Suriye’de 8 yıldır büyük bir savaş yaşanıyor, bütün halkları çok büyük bedeller verdi. Suriye, artık 2011 gibi olamaz. Kimse böyle bir hayalin içinde olmamalı. Suriye’yi bu hale getiren esasen Türkiye’dir. Eğer Suriye’nin bağımsızlığı olacaksa, bütünlüğü ve huzuru isteniyorsa Türkiye’nin oradaki işgaline son verilmelidir. Kuzey Suriye güçleriyle bir anlaşma olmalıdır. Bir anlaşma olmadan böyle yapmak esasen provokasyondur. Ne kadar merkezi bir saldırıdır, bilmiyoruz ama Suriye’nin huzuru ve barışını isteyenler böyle bir tutum içine girmemeli. Çatışmayla bu sorunlar çözülmez. Suriye hükümeti ve Kuzey Suriye güçleri arasında diyalogun ve bir hukukun olması gerekiyor ki meseleler o hukuk üzerinden işlesin.

O kadar görüşmenin olmasına rağmen Suriye hükümetinin yetkilileri ‘biz özel bir görüşme yapmıyoruz, onların da diğer Suriyelilerden bir farkları yok’ türünden açıklamaları oldu. Niye böyle tutum alıyorlar?

Kuşkusuz rejimin zihniyetinde ciddi bir değişiklik yok. Yeniden Suriye’de hakimiyeti ele geçirmek; hatta özgürlük, demokrasi ve barış isteyen halkları cezalandırmak istiyor. Şu gerçeği kabullenemiyorlar; eskiye dönmek mümkün değildir, bırakalım rejimin hakim olmasını, kalması bile sorundur. Hükümetin ayakta kalması için tek bir şart vardır: Suriye halkları ve Demokratik Suriye Güçleri ile bir anlaşmaya varmasıdır. Bunun dışında da ayakta kalma şansı yoktur. Rahatlıkla söyleyebilirim Demokratik Suriye Güçleri, tüm Suriye’yi temsil ediyor. Suriye rejimi, ‘onu da tasfiye edelim ki Suriye devriminin bütün talep ve isteklerini yok edelim’ diye düşünüyor. Kuşkusuz bu mümkün değildir. Demokratik Suriye Güçleri, siyasi ve askeri gücü, geniş nüfuz alanı, uluslararası meşruiyeti olan bir güçtür. Hükümet yetkililerinin söylemlerinin bir geçerliliği yok. Zaten bir ayrıcalık istenmiyor, önemli olan da budur. Bütün Suriye için demokrasi isteniyor. Kuzey ve Doğu Suriye için istenenler, Şam, Latkiye ve Halep için de isteniyor. Halkların iradesine dayalı demokratik bir sistem öneriliyor. Onun için de bütün Suriye halkları bu projeye sahip çıkıyor. Rejimin de yapacağı ancak buna saygı duymaktır. Suriye hükümeti, ancak o zaman ayakta kalabilir.

Suriye rejimi askeri yöntemlerde ısrar edebilir mi?

Eğer Suriye hükümetinin askeri anlamda böyle bir niyeti varsa bu Suriye’yi parçalar, hatta rejimin ayakta kalmasına da hizmet etmez. Onun içinde ne rejim için ne de Suriye için bu pozitif bir alternatif olur. En iyi alternatif, demokratik bir anlaşmanın yapılmasıdır.

Suriye’de aktif olan büyük güçlerin Esad’ın varlığına ihtiyacı var mı?

Şimdi Suriye’de gerçekte hakim olanlar dış güçlerdir. Rusya ve İran etkilidir. Suriye rejimi için en iyi şey, Suriye sorununu çözmektir. Sorun çözülmezse bu dış güçlere daha fazla Suriye üzerinde oynama ve Suriye’yi parçalama imkanı veriyor. Suriye rejiminde gerçekten yurtseverlik varsa daha çok çözümden yana olmalıdır. Suriye sorunlarını kendi içinde çözmezse hiçbir dış güç Suriye’den çıkmaz. Hesaplarına gelince krizi derinleştiriyor, gelmeyince de yumuşatıyorlar ama hiçbir zaman Suriye krizini bitirmiyorlar. Sorunun ve krizin tek bir çözümü vardır: Suriye sorunlarını Kuzey Suriye güçleri ile bütün Suriye halklarıyla demokratik bir şekilde çözmektir.

Rusya, İran ve Türkiye’nin katılımıyla yapılan ‘Tahran Zirvesi’nde ne oldu, bu zirvenin sahaya yansıması nasıl olur?

İdlib meselesine gelene kadar Türkiye, İran ve Rusya arasında bir anlaşma yaşandı. Türkiye, bu ittifakı Kürt düşmanlığı üzerinden geliştirdi; Kürtlerin tüm kazanımlarını yok etmek, bununla da Suriye siyasetinde etkili olmak istiyor. Fakat gelinen noktada Türk devletinin bu siyaseti başarısız kaldı.

İdlib sorunu savaşsız çözülmeyecek, mutlaka İdlib’te savaş çıkacak. Rusya, İran ve Türkiye’nin istekleri farklı fakat birbirlerine muhtaçlar. Şimdi Rusya hem rejimin tüm Suriye’de hakim olmasını istiyor -Fırat’ın doğusunun dışında- hem de Türkiye’yi kaybetmek istemiyor. Bu çok zordur. İran aynı şekil hem Türkiye’yi Suriye’den çıkarmak hem de Amerika’ya karşı Türkiye ile birlikte olmak istiyor. Türkiye de hem Suriye’de (İdlib, Cerablus, Bab, Efrîn) kalmak hem de Suriye, İran ve Rusya ile ilişkilerini devam ettirmek istiyor. Bu da çok zordur. Sonuna kadar bu şekilde devam edemezler. Bazı noktalarda bazı tarafların kaybetmesi gerekiyor. Burada Suriye ve Rusya için İdlib stratejiktir. Türkiye’ye çok taviz veremezler, çünkü İdlib Halep’in savunması gibidir. İdlib ve Halep arasında, Efrîn ve Halep arasında 30-40 km vardır. Hatta bazı noktalardan Halep’e çok yakındır. Halep’i tehdit ediyorlar. Bütün çeteleri oralara topladılar. İdlib’te, Cerablus’ta, Bab’da, Efrîn’de 100 bine yakın çete güçleri var. Bu çeteler Halep üzerinde büyük bir tehdit oluşturuyor. Halep düşerse Şam ayakta kalamaz. Suriye, İran ve Rusya Suriye’de kazanmak için İdlib’i almak zorundalar. Dolayısıyla orada Türkiye’ye taviz veremezler; İran, Suriye, Türkiye anlaşması öyle bir noktaya geldi ki artık ileriye götüremiyorlar.

Türkiye İdlib’teki savaşa katılır mı, dahil olursa ne olur?

Türkiye, İdlib’ten Cerablus’a kadar kendi kontrolünde özerk bir mıntıka istiyor. Bu mıntıkada El Nusra ve El Kaide’nin uzantıları var. Uluslararası ‘terör örgütleri listesi’nde yer alıyorlar ve bunlara bir meşruiyet verilemez. Mutlaka İdlib’te savaş çıkacak fakat Türkiye müdahil olursa büyür. Eğer devletler fiili olarak savaşa girerlerse o zaman kontrolü sağlamak çok zor, sonuçları çok farklı olacaktır. Türkiye müdahil olmazsa Rusya, İran, rejim başta Tahrir El Şam’ı hedeflemek istiyor. Tahrir El Şam’ı yok edene kadar Efrîn, Cerablus meselesinde Türkiye ile çok karşı karşıya gelmemek fakat Tahrir El Şam’ı yok ettikten sonra Efrîn, Cerablus, Bab meselesiyle tekrardan karşı karşıya gelmek zorunda kalacaklardır. Başından beri böyledir. İlk önce 4 bölgede ateşkes ilan ettiler. Bütün temizledikleri mıntıkalardaki çeteleri İdlib’e yolladılar. Şimdi İdlib’i temizleyip Türkiye’nin bu çeteleri diğer tarafa çekmesi mümkündür ama eğer İdlib’te kaybederse Türkiye’nin hiçbir rolü/misyonu kalmaz Suriye’de.

Efrîn’de insani felaket yaşanırken sessiz kalanlar, İdlib operasyonu için insani felaketten bahsediyor. Bu çifte standardı nasıl izah ediyorsunuz?

Türkiye şimdi sivilleri gündeme getiriyor, insani yardımdan, felaketten bahsediyor ama saldırdığı zaman Efrîn huzur içindeydi. Suriye’nin diğer yerlerinden insanlar Efrîn’e sığınmışlardı ve orada huzur içinde yaşıyorlardı. Saldırdı, katliam yaptı, işgal etti, hiçbir insani değer tanımadı. Uluslararası güçler de çok fazla seslerini çıkarmadı. Halen Efrîn meselesi Amerika ve Rusya arasında bir pazarlık meselesidir.

Amerika ya da Koalisyon’un İdlib’teki güçlerle ne kadar ilişkileri var o başka bir meseledir. Muhakkak ilişkileri vardır fakat belki öyle çok üst düzeyde değildir. Daha çok Amerika’nın buradaki pozisyonu Türkiye ile alakalıdır.

Nasıl?

Amerika, Türkiye’nin arkasında durup böylece Suriye’de yeni bir dönem açmak istiyor olabilir. Çünkü rejim İdlib’e saldırıyor dediğimizde burada rejimin başarısı garanti değildir. Kimse böyle bakmamalıdır. Yani rejimin öyle çok çok büyük bir gücü yoktur. Karşısındaki çetelerin, yine Türkiye’nin arkasına aldığı çetelerin belli bir gücü de vardır. Rejim için İdlib operasyonunun tehlikeleri de var. Şöyle düşünün; İdlib operasyonunda rejim herhangi bir yerde kırıldı mı yeni bir sürecin başlaması mümkündür. Belki de tersine dönecektir. Eğer Türkiye bütün imkanlarıyla güçlü bir şekilde o çetelerin arkasında durursa bu yerdeki tabloyu değiştirebilir.

Amerika orada Türkiye’nin arkasında güçlü bir şekilde durarak Rusya, İran ve rejimin etrafını daraltmak mı istiyor?

Amerika’nın böyle bir hesabı olabilir. Onun için de bunlar tartışmalı konulardır. Amerika ve Avrupa devletleri de İdlib’te yaşanacak bir savaş üzerinden siyaset yapmak isteyeceklerdir. Bu siyasetin neye göre olacağını savaş belirleyecektir.

Türkiye Suriye’de başta bir siyasete sahipti, hedefleri vardı. DAİŞ’in Kobanê’deki yenilgisinden sonra Suriye’de bir aktör olmaktan çıktı. Şimdi Türkiye’nin bir siyaset oluşturup peşinden gitmesi gibi bir durumu yok. Sahada yaşananlar Türkiye’yi arkasından sürüklüyor. Onun için de İdlib’te nelerin olacağını insan tam kestiremiyor. Türkiye, İdlib’teki durumla sürükleniyor. Siyasetini, sadece Kürtler bir şey kazanmasına dayandırmış. Bu siyasetinde de tıkanmış. Çok farklı ve alternatif bir siyaseti de yok. Onun için de gelişmeler Türkiye’yi bir o tarafa bir bu tarafa sürüklüyor. Bazen Türkiye’yi Amerika’nın tarafına bazen de Rusya-İran tarafına itiyor.

Amerika, Türkleri çok desteklemeyerek Rusya’dan Suriye’de İran’ı sıkıştırmasını isteyebilir. Mesela Amerika’nın Suriye’yi Rusya’ya bırakması mümkündür ama İran ve Ukrayna meselesinde Rusya’dan tavizler isteyebilir. Hem Ortadoğu’da hem de dünya üzerinde hegemon olma pazarlığı aralarında gelişebilir. Bunun bilinmesi lazım.

Olası İdlib operasyonu Efrîn’i ve Türkiye’nin Efrîn’deki varlığını nasıl etkiler?

Efrîn’de ne olacağı biraz da İdlib operasyonunun akışına bağlıdır. İdlib konusunda Rusya, rejim ve İran ile Türkiye arasında oluşacak çelişkiler, Efrîn’deki direnişin büyütülmesi için daha fazla imkan sağlayacak. Türkiye, İdlib karşılığında Efrîn, Cerablus ya da Şehba’da ağırlığını koymak isteyebilir. Bu da kalıcı değildir. Şu kesindir; Suriye ve İran, Türkiye’yi tamamiyle Suriye’den çıkarmak istiyor. Türkiye İdlib’ten çıkarsa Efrîn, Cerablus gibi yerlerden de çıkma baskısı yapılabilir. Zaten İdlib’te Türkiye’nin siyaseti başarısız kalırsa Efrîn ve diğer yerlerde de siyasetini ilerletme gibi bir şansı kalmayacak. Burada imkanlar Efrîn güçleri için elveriyor. Kuşkusuz Kuzey Suriye güçleri de bu gerçeği görüyor ve ona göre bir hareket içerisindedirler.